Belki birkaç yerde dikkatinizi çekmiştir. “Doktorum Yanımda-Zamane Hastalıkları” başlıklı bir kitabı kaleme aldım. Bu uzun zamandan bu yana aklımda olan bir proje idi. Hem yaşadığım tecrübeleri hem de meslektaşlarımın yaşadıkları tecrübeleri bir kitap aracılığı ile paylaşmak istiyordum. Bu yıla kısmet oldu.
Projeye başlarken yeni tanıştığımız hastalıkları ve yeni tanıştığımız tedavi metotlarını anlatmak istedim. Bugüne kadar hiç duymadığımız Zika virüsünden tutun da tedavide sınırları zorladığımız periferik damar hastalıklarına kadar birçok konuya değindik. Konuları anlatırken de bu hastalıklardan muzdarip olan ünlü, ünsüz bir çok hikayeye değinmek istedik. Ben de kitap hazırlığı içindeyken öğrendim cazın kraliçesi Ella Fitzgerald’in diyabet nedeni ile iki bacağını kaybettiğini. Şeker hastalığı yıllardan bu yana bildiğimiz bir hastalık. Bu kitap içinde yer almalı mıydı? Bana göre evet! Şeker hastalığını biliyoruz ama onunla ilgili bilgilerimiz son yıllarda daha da artış gösterdi. Öncelikle artık bu illetin insanlık için ne kadar büyük bir tehlike olduğunun farkına vardık. Ve artık biliyoruz ki diyabeti iyi takip ve tedavi etmediğimiz takdirde, daha fazla bacak kaybedilecek, diyalize ihtiyaç katlanacak, görme engelli vatandaş sayısı yükselecek ve kalp damar hastalıkları nedeni ile sağlık bütçesi gittikçe kabaracak.
Bir de anevrizmalar….. Anevrizmaları anlatırken Einstein’ın hikayesi ile başlamak istedim. Einstein abdominal aort anevrizması nedeni ile ilk ameliyatını olduğu dönemlerde, henüz anevrizma için bugün tanımlanan cerrahi tedavi seçenekleri bilinmiyordu. Bu nedenle yapılan ilk ameliyatı başarısızlık oranı yüksek bir ameliyattı. Bugün biliyorsunuz, anevrizmayı ortadan kaldırıp yerine sentetik damar yerleştiriyoruz. Einstein’ın ameliyat olduğu dönemde ise anevrizmanın etrafı sarılır ve bu şekilde patlamayı önleyecek tedavinin sağlandığı düşünülürdü. Bu ameliyatı Einstein’a yapan kişi de bir dönem Türkiye’de çalışmış olan Dr. Rudolf Nissen’dir. Hani mide hernilerindeki adı ile anılan meşhur cerrahi tekniği tanımlayan kişi. Başarı beklentisi yüksek olmasa da Nissen’in tekniği bu ünlü fizikçiyi bir süre idare etmişti. Ama sonrasında Einstein, aort anevrizmasının rüptürü ile kaybedildi. On yıl sonra doğsaydı veya kendini on yıl sonrasına ışınlayabilseydi bunu yaşamayacaktı.
Obezite ise tanıma tam da uyan bir hastalık gibi görünüyor. Dünya tarihine kısa bir bakış atsak yaşadığımız dönemler refahın arttığı zamanlar. Afrika gibi bazı bölgelerde kıtlık varken gelişmiş olan bölgelerde refah gittikçe yükseliyor ve yemek bulmak kolaylaşıyor. Hatta enerjisi yüksek olan gıdalar daha ucuza satılıyor. Taş devrinden kalan içgüdüsel yaklaşımla da insanoğlu bulduğu zaman yemeği kaçırmıyor, enerji depolayabilmek adına sürekli yiyerek ve hareket etmeyerek kilosunu arttırıyor.
İşte bu nedenlerle ister zaman içinde yeni tanıştığımız obezite, yeni enfeksiyonlar, isterse tedavisi değişmiş anevrizma veya diyabet gibi hastalıkları bana göre zamane hastalıkları olarak tanımlamak yanlış olmamalı. Önümüzde yıllarda hangi hastalıklarla yeni tanışacağız, hangi hastalıklarda yeni tedavi imkanlarını kullanmaya başlayacağız ve hangi hastalıkları zamane hastalığı olarak tanımlayacağız sorusunun cevabını “daha büyük çaplı araştırmalarla” değil ama zamanla göreceğiz.
Sağlıcakla kalın…