İnsanın ortalama yaşam süresi her geçen on yıl daha uzuyor. Yakın gelecekte bir insanın 90’lı yaşlara kadar yaşayabileceği öngörülüyor. Öte yandan hayat kalitemiz de teknolojinin yardımı ile daha da yükselmeye devam ediyor. Çamaşır, bulaşık makineleri, daha iyi klimalar, bankaya ve hatta markete gitme gereği bırakmayan telefonlar, tablet ve bilgisayarlar ile kendimize daha fazla zaman ayırma, hayatın zevkini çıkarma şansımız var. Bu zevk süresini neden uzatmayalım? Bu ay bundan bahsetmek istedim.
Uzun yaşamanın sırlarından biri sağlıklı ve dengeli beslenmedir. Protein, karbohidrat ve yağlardan oluşan besinlerimizi dengeli şekilde tüketmemiz gerekli. Ancak hangisinden ne kadar yememiz gerektiği yaşımıza cinsiyetimize ve günlük aktivitelerimize göre değişmekte. Örneğin erkeklerin enerji ihtiyacı daha yüksek. Altmış yaşından sonra protein kaybı başladığı için protein ihtiyacımız daha fazla. Bu ve benzer detaylar günlük beslenmemizi planlamak için önemli. Egzersiz hayatının bir parçası olmalı. Egzersiz özellikle kalp damar hastalıklarından korunmak için oldukça iyi bir yöntem. Ancak yararı aterosklerozdan korunma ile sınırlı değil. Yapılan çalışmalar Alzheimer hastalığından korunmada ve kognitif bilişsel bozuklukların önlenmesinde de oldukça yararlı olduğunu gösteriyor. Başlangıçta haftada beş gün yarım saatlik yürüyüş kalp hastalıklarından korunmak ve performansı arttırmak için yeterlidir. Yapılan bazı çalışmalar üşengeçlere de motivasyon sağlıyor. Günde sadece 15 dakika bile egzersiz daha sağlıklı olmak için yeterli bir adım gibi görülüyor. Tabii ki bunu bir başlangıç olarak kabul etmeli ve ideal süreye ulaşılmalı.

Sağlıklı bir hayata sahip olmanın şartlarından biri de uyku. Sağlıklı kalabilmek adına bir erişkin bir kişi günde 7–9 saat uyumalıdır. Neden uyuduğumuz konusunda bilim insanları ortak bir kanıya ulaşmış değil. Ancak bugün için en çok kabul edilen kanı gün içinde öğrendiklerimizi ayıklamak için beynimiz uykuya geçiyor. İşimize yarayanları tutup diğerlerini siliyoruz. İyi uyku aynı zamanda bizim biyolojik saatimizin düzgün çalışması ve hormon dengemizin bozulmaması için önemli. Uyku kalitesini bozan yiyecekler ve içecekler konusunda dikkatli olmak gerekli. Kahve ve çay gibi tein ve kafein içeren içeceklerin saat 16:00’dan sonra tüketmemeye özen göstermek gerekli. Ayrıca suni ışık kaynaklarının melatonin salgısını bozabileceğini ve uyku kalitesinin sıkıntıya sokabileceğini de bir yere not düşmek gerek. Bu nedenle yatmadan bir-iki saat öncesinde tabletleri, bilgisayarları vb ışık kaynaklarını bir kenara bırakmak daha doğru bir seçim.
Ancak ne kadar sağlıklı olsak da yaş alırken vücudumuzun iyi ve genç görünmesi herkesin ortak arzusu. Genç görünmenin sırrı cildimize iyi bakmaktan geçiyor. Cildin nemli tutulmasına ve güneşinin zararlı ışınlarından korunmasına özen gösterilmeli. Peki bu konuda gerekli korumayı yapamamış olanlar için ne yapmak gerek? Basit işlemlerle daha genç görünme, büyük estetik girişimler için ameliyat masasına yatmadan daha iyi görünmek mümkün. ABD istatistikleri her geçen yıl daha fazla insanın estetik girişimleri yaptırdığını gösteriyor. Özellikle dolgu ve botoks gibi daha basit girişimleri yaptıranların işlemi izleyen yıllarda yenilerini daha kolay yaptırdığını gösteriyor.
Sonuç olarak genetik mirasa rağmen zamana meydan okumak mümkün. Yeter ki basit birkaç kuralı hayatımıza dahil edelim.