Baş ağrısını nasıl tanımlarsınız? Her baş ağrısı migren midir? Herkeste aynı mı seyreder?
Baş ağrısını genel olarak bir “alarm” şeklinde kabul etmek gerekir. Bu hem primer hem de sekonder baş ağrıları için geçerlidir. Primer tipteki baş ağrıları, kişi kendini fiziksel ve/veya ruhsal olarak yorduğunda ortaya çıkar. Sekonder tipteki baş ağrıları ise, vücutta bir şeylerin ters gittiğinin sinyalidir.
Toplumda “migren” baş ağrısı genellikle şiddeti ve eşlik eden bulguları ile diğer baş ağrılarından ayrılır. Migren’in şiddetli, zonklayıcı ve tek taraflı olduğu, karanlıkta yatırdığı ve kusturduğu kabul edilir. Gerilim tipi baş ağrısı ise, migren ağrısına göre daha hafiftir; çift taraflıdır, zonklayıcı özelliği yoktur; bulantı, ışık ve sesten rahatsızlık (fotofobi ve fonofobi) eşlik etmez. Migren gibi ayırt edici özelliklerinin olmaması nedeniyle, hafif baş ağrısına neden olan birçok tipteki baş ağrısı ile karışır.
Sinüzit, diş hastalıkları, göz yorgunluğu, kulak hastalıkları ve servikal patolojilerin yol açtığı baş ağrıları şiddetli olmadığı takdirde önemsenmeyebilir ve gerilim-tipi baş ağrısı ile birlikte halk tarafından “normal baş ağrısı” olarak nitelendirilirler. Özetle migren dışı baş ağrılarının dışında kalan baş ağrılarının birçok sebebi olabilir. Bunlar basit ağrı kesicilere cevap vermedikleri ve/veya uzun sürdüklerinde hastayı doktora getirirler.
Migren ağrısı hafif ise, zonklayıcı özelliği bulunmayabilir, bulantı, ses ve ışıktan rahatsızlık eşlik etmeyebilir. Basitçe, zonklama, bulantı, kusma, fotofobi ve fonofobi ağrının şiddetine bağlı olarak ortaya çıkarlar. Her migrenlinin ağrısı birbirine benzemeyeceği gibi, aynı kişideki migren atakları da birbirine benzemeyebilir.

Baş ağrısı tipleri nelerdir? Uluslararası Baş Ağrısı Derneği’nin sınıflaması nasıldır? En sık görülen baş ağrısı tipleri hangileridir?
Uluslararası baş ağrısı derneği baş ağrılarını 3 ana gruba ayırmıştır. İlk iki grubu, primer ve sekonder baş ağrıları oluşturur; üçüncü grubu ise yüz ağrıları ve kranial nevraljiler teşkil etmektedir. Primer baş ağrılarını başlıca migren ve gerilim-tipi baş ağrısı oluşturmaktadır. Migrenin toplumda görülme sıklığı yapılan epidemiyolojik çalışmalara göre değişmekle birlikte, ortalama %14–15 civarındadır. Gerilim-tipi baş ağrısının sıklığını ise %35’ten, %80’e kadar bulan çalışmalar mevcuttur.
Primer tipteki baş ağrıları grubunda 3. tip baş ağrısı ise “küme baş ağrısı”dır. Küme baş ağrısının toplumda görülme sıklığı 1/1000 kadardır. Primer baş ağrıları 4. grubunda birçok baş ağrısı tipi bulunmaktadır. Bu grubu, primer saplanma ağrısı, primer öksürük baş ağrısı, primer zorlanma baş ağrısı, primer seksüel aktivite baş ağrısı, hipnik baş ağrısı, thunderclap baş ağrısı, hemicrania continua ve new daily persistent headache oluşturmaktadır. Adı geçen baş ağrısı tipleri ya nadir görülen, ya da kişilerin genellikle önemsemediği baş ağrılarıdır.
Dünya sağlık örgütünün 2011 raporuna göre, birinci basamak hekimlerine baş ağrısı nedeniyle müracaat eden hastaların %30’u migren, %35’i gerilim-tipi baş ağrısı, %12’si ise migren ve gerilim-tipi kombine baş ağrısıdır. İlaç aşırı kullanım baş ağrılı hastaların ise %6 oranında olduğunu ve bu grubun çoğunun kökeninde de migren baş ağrısı bulunduğunu düşünürsek, birinci basamağa baş ağrısı şikayeti ile başvuran her 5 hastadan 4’ünün migren ve gerilim-tipi baş ağrısı olduğunu kabul edebiliriz. Nörologlara başvuran baş ağrısı hastaları içinde de bu oran aynıdır (%83).
Migrenin görülme sıklığı nedir? Kimler migrene yatkındır?
Migren dış kaynaklı verilere göre erkeklerde %6, kadınlarda ise %18 oranında görülmektedir. Bu rakamlar ülkelere ve çalışmalara göre değişkenlik gösterir. Adolesan çağ öncesi kız ve erkek çocuklarda migren sıklığı birbirine eşittir. Kız çocuklarda menarş sonrası migren sıklığının, erkeklere göre 3 kat artmasının sebebi muhtemelen hormonaldir. Eğer ebeveynlerden birinde migren varsa, çocukta migren gelişme olasılığı %50; eğer hem anne hem de babada migren varsa bu risk %75’tir.

Migrenlilerin beyinlerinde yapısal farklılıklar var mıdır? Migrenin oluş mekanizması ile ilgili en son bilgiler nelerdir?
Önceleri her ne kadar intrakranial vasküler yapıların dilatasyonunun migren fizyopatolojisinde rol oynadığı ileri sürülse de; son yıllarda migren atakları sırasındaki vazodilatasyonun ağrıya yol açacak kadar belirgin olmadığı, asıl hadisenin ağrı hissini taşıyan meningeal sinir liflerinin aşırı uyarılır hale gelmesi olduğu düşünülmektedir. Migren ağrısının zonklayıcı özelliği, muhtemelen hassaslaşmış meningeal C‑liflerinin vasküler pulsasyonu ağrı olarak algılaması neticesinde oluşmaktadır.
Migrenlilerin beyinlerinde, diğer insanlara göre anatomik bir farklılık yoktur. Ancak migrenlilerin ağrı eşikleri ve ağrı modülasyonlarının migreni olmayanlara göre farklı olduğu söylenebilir.
Migrenden korunmak için neler yapılması gereklidir?
Bazı insanlar, diğerlerine göre migren ataklarına daha yatkındır. Eğer kişinin migren eşiği yüksek ise, migren atağı gelişmesi daha güçtür. Migren eşiği düşük olduğu takdirde migren atağı gelişmesi riski daha fazladır.
Migren tetikleyicilerinin önemi burada karşımıza çıkar. Migren eşiği düşük olanlarda tek bir tetikleyici migren atağını başlatabilir. Migren eşiği yüksek olanlarda ise, birkaç tetikleyici faktörün biraraya gelmesi gerekir. Yorgunluk (uyku ve dinlenme ihtiyacı), korku ve endişe hali, stres altında olmak (fiziksel veya ruhsal) migren eşiğini düşürür ve tetikleyicilerin migren atağını başlatması kolaylaşır.
İyi bilinen migren tetikleyicileri aşağıda verilmiştir:
- Diyet: Bazı yiyecekler, öğün atlamak veya öğün gecikmesi, yeteri kadar su içmemek
- Uyku: Uyku düzeninde değişiklikler, az veya fazla uyku
- Fiziksel: Yoğun egzersiz ya da yolculuk
- Çevresel etkenler: Parlak ve yanıp sönen ışıklar, keskin kokular, meteorolojik değişiklikler
- Psikoloji: Duygusal faktörler (üzüntü, öfke, depresyon vb)
- Kadınlarda hormonal değişimleri: Adet dönemleri, doğum-kontrol hapları, hormon tedavisi
İdeal olarak migren ataklarından korunmak için kişinin kendi tetikleyicilerini bilmesi ve bundan uzak durması gerekir. Fakat bazı tetikleyicilerden uzak kalmak her zaman mümkün olmayabilir. Bu nedenle kişi migren atağından korunmak istiyorsa, tetikleyicilerden birine maruz kaldığında (örneğin stres), diğer tetikleyicilerden mümkün olduğunca uzak durması gerekir.
Baş ağrısı ile migren tedavisi arasında farklılık var mıdır?
Yukarıda bahsedildiği gibi, birçok hastalık baş ağrısına neden olur. Baş ve boyun bölgesindeki her türlü ağrılı uyaran baş ağrısına yol açabilir. Bu nedenle tedavi, baş ağrısına neden olan patolojinin ortadan kaldırılmasına yöneliktir. Örneğin sinüs inflamasyonu baş ağrısına yol açıyorsa, primer patoloji tedavi edildikten sonra, baş ağrısının da bunu izleyerek kaybolması gerekir.
Migren tedavisi ise spesifik ve non-spesifik olarak ikiye ayrılabilir. Spesifik olmayan tedavide aspirin, paracetamol, non-steroid anti-inflamatuarlar kullanılırken; spesifik migren tedavisinde ergotamin türevleri ve triptanlar kullanılır. Bununla beraber, baş ağrısına bulantı eşlik etmese dahi, gastrik staz olasılığına karşı tedaviye anti-emetik eklenmesi faydalı olabilir. Eğer mümkün ise, kişinin karanlık ve sessiz bir ortamda uzanması ağrının geçmesini kolaylaştırır.
Migren tedavisinde nasıl bir yol izlenmelidir? Basamak tedavisi mi tercih edilmeli yoksa birincil tedavide migren ilaçları mı kullanılmalıdır?
Akut atak tedavisinde eğer basit ağrı kesiciler işe yarıyorsa, ilk tercih sebebi olmalıdır. Bu ilaçlar hem ucuzdur hem de yan etkileri daha kolay öngörülebilir. Triptanlar ise, pahalı ilaçlardır. Aterosklerotik damar hastalığı bulunan kişilerde ve auralı migrende dikkatle kullanılmalıdır. Fiyat ve yan etkiler düşünüldüğünde, eğer yanıt alınıyorsa basit ağrı kesicileri ilk sırada kullanmak önerilebilir. Bununla beraber hangi tipte olursa olsun, ilacın erken, yani daha ağrı hafif iken alınması önemlidir. Ağrı şiddetlendi ise, ağrının kesilmesi daha güç olur.
Migren tedavisinde kullanılan ilaçlar hangileridir?
Migren koruyucu tedavisinde bilimsel çalışmalar ile etkinliği kanıtlanmış ilaçlar kullanılmalıdır. Beta blokerler (propranolol, metoprolol, atenolol), flunarizin, topiramat ilk seçilecek ilaçlar olmalıdır. Diğerleri, sodyum valproat, amitriptilin, pizotifen olarak sayılabilir. Kısıtlı sayıda çalışmalar ile etkin olduğu ileri sürülen birçok ilaç mevcuttur.
Baş ağrısı ve migren tedavisinde yapılan hatalar nelerdir?
Baş ağrısı tedavisinde hedef baş ağrısını gidermek olmamalıdır. Baş ağrısını bir alarm gibi düşünmek gerekir; altta yatan sebep önemlidir. Eğer hastanın hikayesi, fizik ve nörolojik muayenesi altta yatan bir hastalığı düşündürüyorsa, belli tetkikler yapılıp elde edilen sonuçlara göre bir yol izlemek gerekir. Migren tedavisi ise, sadece ilaçlara dayalı olmamalıdır; migren hastasının eğitimi önemlidir. Hasta, önce tetikleyicilerini tanımalı ve bu tetikleyicilerden mümkün olduğunca uzak durmalıdır.
İlaç tedavisinde ise, bilimsel etkinliği kanıtlanmış ilaçlar kullanılmalıdır. Ancak kullanılacak ilacın seçimi, dozu, kullanma süresi önemlidir. İlaçların etkinliğinin görülmesi için ortalama 3 haftaya ihtiyaç vardır. Bu nedenle ilacı belli bir süre kullanmadan etkisiz olduğuna karar verilmemelidir. Hastanın ataklarının sıklığı azaldıktan sonra (en az %50 oranında), ilaç 6 ay daha kullanılmalı ve bu süre sonunda yavaş yavaş kesilmelidir.