Pozitif hukuk kurallarının koruması altında olan, vazgeçilmez, başkasına devredilmez, kutsal olduğu kabul edilen yaşama hakkı, Anayasa md. 17 ile “Herkesin yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir” hükmü ile ifade edilmiştir. Hükmün devamında, tıbbi zorunluluklar ve kanunda yazılı haller dışında kişinin vücut bütünlüğüne dokunulamayacağı, rızası olmadan bilimsel ve tıbbi deneylere tabi tutulamayacağı, vurgulanmıştır. Her ne kadar ötenazi ile ilgili ceza kanunumuzda özel bir hüküm yer almasa da, bu bağlamda yaşama hakkını koruyan Türk Ceza Kanunu md. 81, 83 ve 85 hükümleri ile Tıbbi Deontoloji Nizamnamesi ve Hasta Hakları Yönetmeliği’nde ötenaziyi yasaklayan hükümler esas alınmalıdır.
İyileşme ihtimalinin olmayacağı tıbbın benimsenmiş olan, bu durumu kendisi veya yakını tarafından bilinen, ayırt etme gücüne sahip bir hastanın, açık iradesi ile vermiş olduğu karar üzerine bir sağlık personeli aracılığıyla acısız bir şekilde hayatının sonlandırılması, kısaca “kendi ölümünü isteme hakkı” olarak tanımlanması mümkün olan ötenazi; aktif ötenazi ve pasif ötenazi olarak iki çeşidi bulunmaktadır. Aktif ötenazide, ölümü gerçekleştirecek olan tıbbi yöntemin hasta üzerinden doğrudan uygulanmaktadır. Bazı iç hukuk düzenlemelerinde aktif ötenaziye izin verilmektedir. Belçika, Lüksemburg ve Hollanda hukukunda ve ABD’nin bazı eyaletlerinde, hekim destekli intihar ve pasif ötenazi yasaldır. Örneğin Hollanda hukukunda istisnai durumlarda aktif ötenaziyi gerçekleştiren hekimin cezai sorumluluğu bulunmamaktadır. Ötenazinin gerçekleştirilebilmesi için hasta dayanılmaz ve sürekli acılar içinde olması gerektiği gibi, hasta ölmeyi de talep etmesi gerekmektedir. İkinci bir hekimden görüş alınmalı ve hastanın hayatı uygun tıbbi yöntemler ile sona erdirilmelidir. Pasif ötenazide ise, hastanın yaşamasını sağlayan yaşam desteklerinin kesilmesi ile, hasta bir nevi ölüme terk ediliyor. Aktif ötenazide genellikle hekimin hareketi varken, pasif ötenazide tedaviden kaçınma vardır. Pasif ötenazi, kural olarak hastanın kendi geleceğini belirleme ve tedaviyi ret hakkı ile bağlantılı bir husustur. Şöyle ki, ayırt etme gücü yerinde olan bir hasta kendi geleceğini belirleme ve tedaviyi red hakkının bulunduğunun kabulünün bir yansıması olarak, tedavi almayı reddeden hastanın bu isteğine hekim saygı göstermelidir.
Ötenazi ile intihar ve intihara yönlendirme fiilleri (TCK m. 84) arasında ayırım yapılmalıdır. Her ne kadar, her ikisinde de hasta bilerek ve isteyerek ölmeyi arzu ediyorsa da, intiharda kişi öldürme fiilini kendisi gerçekleştirmektedir. Buna karşılık öldürücü ilacın bir başkası tarafından temin edildiği, fakat ilacı hastanın kendisinin içtiği durumlarda, yardımlı intihar ile ötenazi arasındaki ayırım pek kolay yapılamamaktadır.
Türk hukukunda, aktif ötenazi uygulayan hekim, kasten adam öldürme suçu ile cezalandırılır (TCK m. 81). Türk hukukunda aktif ötenazinin suç olarak benimsenmesinin en önemli gerekçesi, ötenazinin kötüye kullanılma ihtimalinin daima bulunmasıdır. Özellikle miras, sosyal güvenlik ve kamu güvenliği açısından olumsuz uygulamalara yol açabilecek olmasından dolayı ötenazinin yasaklanmaya devam edilmesi uygundur. Türk hukukunda bir kişinin yaşamına son verilmesini bir başkasından isteyemez. Dünyaya gelişinde pasif konumunda olan kişinin, bulunduğu fiziksel ve ruhsal durumu sebebiyle sevdiklerine ve inançlarına rağmen tıbbi destek almayı reddetmeye (pasif ötenazi) hakkı vardır.
Son söz; evrensel hukukta, yaşamak da ölmek de bir haktır. Bu hakkın kullanılmasında, kişinin kültürel, dinsel ve etik anlayışı etkilidir. Kendisine ötenazi uygulanmasını isteyen kişi, aktif veya pasif ötenazinin uygulandığı bir ülkeye giderek bu hakkı kullanması mümkündür (ötenazi turizmi).