Vilnius ile Uzupis ve Trakai

gezi-logo.qxpGEZİ / OCAK 2015

Baltık’ta ama Baltık’tan biraz uzak­ta bir şeh­re; Litvanya’nın baş­ken­ti Vilnius’a gidi­yo­ruz bu kez. Viln­ya Irmağı’nın Neris ile kesiş­ti­ği yere. 

Avrupa’nın en yok­sul­la­rın­dan kül­tür zen­gi­ni olan şeh­rin nere­dey­se tama­mı tarih­le­ri­nin akta­rı­mı gibi. İlk git­ti­ğim­de yok­sul­lu­ğun izle­ri­ni her yer­de gör­müş­ken; sanı­rım poli­tik neden­ler­le de” hız­lı­ca Avru­pa Birliği’ne giri­şi ve para akta­rı­mıy­la eli yüzü değiş­miş ken­tin. Son git­ti­ğim­de nere­dey­se tam bir Avrupalı’ydı artık. Bina­la­rın çoğu res­to­ras­yon­dan ve röne­vas­yon­dan geç­miş, çoğu boş bina­ya işlev­sel­lik kazan­dı­rıl­mış. Şeh­rin doku­su­nu belir­le­yen gotik, barok, röne­sans ve kla­sik kuzey mima­ri­si­nin yanı sıra yan­sıt­tı­ğı Orta­çağ tari­hi ve kül­tü­rü nede­niy­le 1994’te UNES­CO Dün­ya Kül­tür Mirası’na dahil edi­lip koru­ma altı­na alın­ma­sı da bu hız­lı ona­rım­da çok etki­li olmuş ben­ce (İlk reha­bi­li­tas­yon çalış­ma­la­rı 19561958 ve 197074 yıl­la­rın­da baş­la­mış aslında.)

Bura­da ilk yer­le­şi­min küçük grup­lar halin­de ve Mezo­li­tik (M. Ö. 10.000 ile 8.000) dönem­de baş­la­dı­ğı­nı; böl­ge­ye yayıl­mış arke­olo­jik bulun­tu­lar­dan anlı­yo­ruz. Gedi­mi­no Tepesi’ni çev­re­le­ye­rek oluş­ru­ru­lan Bal­tık hal­kı­nı Alman işgal­ci­le­re kar­şı koru­mak için inşa edi­len ahşap kale, Neoli­tik dönem­den. Pek bir koru­ma sağ­la­dı­ğı söy­le­ne­mez. Erken Ortaçağ’da Bal­tık hal­kı ve son­ra­sın­da Slav­lar, Yahu­di­ler ve Alman­lar mes­ken tut­muş yöre­yi. Polon­ya, Alman­ya, Avus­tur­ya, Rus­ya hat­ta İng­ilt­ere ve İsk­oçya da tari­hi­ne, poli­ti­ka­sı­na, doku­su­na dokun­muş Litvanya’nın; dola­yı­sıy­la Vilnius’un. Büyük yan­gın­lar, kat­li­am­lar ve savaş­lar­la yoğ­rul­muş, yorul­muş şehir.

Bazı tarih­çi­ler Kral Mindaugas’ın Voru­ta yer­leş­ke­sin­den­den ve onun kayıp kral­lı­ğın­dan bah­se­der. Bu ve ben­ze­ri bir­çok söy­lem, riva­yet, hika­ye ya da siz her ne der­se­niz dola­şıp duru­yor bu böl­ge ve böl­ge yer­le­şim­ci­le­ri ile ilgi­li. Yer­leş­ke 13. yüz­yı­la kadar küçük bir kasa­ba. Lit­van­ya Dükü Gediminas’ın 1323 tarih­li mek­tup­la­rın­da, bura­dan Litvanya’nın baş­ken­ti ola­rak bah­set­me­si bura­nın artık önem­li bir mer­kez oldu­ğu­nu anla­tı­yor bize ve buray­la ilgi­li elde­ki ilk yazı­lı kay­nak da bu mektup. 

RIMG0253

15. yüz­yı­la gelin­di­ğin­de ise Lit­van­ya Büyük Düka­lı­ğı, baş­kent Vil­ni­us ile, güney­de Karadeniz’e, Kuzey’de Kuzey Bal­tık Denizi’ne uza­nan, Avrupa’nın nere­dey­se en çok işgal edi­len ülke­si. En son 2. Dün­ya Savaşı’nda, son işgal­ler­den son­ra elde pek bir şey­le­ri kal­ma­mış yıkın­tı­lar­dan başka. 

Ney­se.. Biz şeh­ri­mi­ze dönelim..

Orji­nal kale­yi orta­la­yıp; Upper (alt), Lower (üst) ve Cur­ved (eğim­li) üç kale ve onla­rı bir­leş­ti­ren duvar-sur­lar­la oluş­tu­ru­lan çem­be­rin için­dey­miş Ortaçağ’daki yer­le­şim. Pagan­lık­tan 1300’lerin son­la­rın­da Hıris­tan­lı­ğa geçiş mima­ri öğe­le­ri de etki­le­miş. Hız­la geli­şen şehir­de Kated­ral, St John kili­se­si ve men­sup­la­rı­nın mahal­le­si, Cis­ter­ci­an (bir tür mez­hep diye­lim) Manas­tı­rı, Fran­cis­can Kili­se­si ve Manas­tı­rı bu çem­be­rin için­de­ki yapı­lar­dan. Ancak hep­si 1471’deki büyük yan­gın­da çok tah­rip olmuş. Ve ayak­ta kalan­lar­la duvar­lar 15031522 yıl­la­rın­da savun­ma amaç­lı elden geç­se de şeh­rin ilk yer­le­şim üslu­bun­dan sap­ma­lar oldu­ğu düşü­nü­lü­yor. Bu ara­da çok din­li bir yer­leş­ke bura­sı. Yahu­di­ler de büyük bir çoğun­luk­muş. 2. Dün­ya Savaşı’nda Hit­ler döne­min­de­ki kat­li­am­dan son­ra nere­dey­se yüz­de bir­le­re düş­müş nüfusları. 

1530’daki diğer büyük yan­gın­dan son­ra şehir bu kez fark­lı kül­tür­le­rin etki­siy­le yeni­den yapı­la­nı­yor. Doğu-Batı tica­ret yol­la­rı­nın üze­rin­de olma­sı ve geli­şen tica­ret bera­be­rin­de kül­tür akta­rım­la­rı­nı da geti­rin­ce bu haya­tın her ala­nı­na yan­sı­yor. 1522 yılın­da mat­baa, 1579’da da ilk üni­ver­si­te­si­ni kuru­yor şehir. Sade­ce bura­dan baka­rak bili­min, eği­ti­min, kül­tü­rün hem dev­let­le­ri hem hal­kı açı­sın­dan öne­mi­ni kav­ra­ya­bi­li­riz. Üste­lik onca işgal ve yan­gın hiç yaka­la­rın­dan düş­me­di­ği hal­de. Yan­gın­lar­da sade­ce 40 küsür dini yapı­nın tama­men yok oldu­ğu söy­le­ni­yor bili­nen­le­rin dışın­da. 1610’daki yan­gın­dan Upper kale­si ve yeni kated­ral, 1715, 1737, 1748 ve 1749’daki yan­gın­lar­da daha nice yapı­lar nasi­bi­ni alıyor.

pict0048

Bir taraf­tan işgal­ler­le de kesin­ti­ye uğrar­ken hayat; Şehir Hali, Arse­nal ve Tyzen­ha­uzai Ren­sai Pacai ve Masals­ki­ai saray­la­rı bu yıkın­tı­lar üze­rin­den yük­se­li­yor, yanıp-tah­rip olu­yor ve ona­rı­lı­yor tek­rar tek­rar. 1795’te Rus­la­rın işga­li şehir yapı­lan­ma­sı­nı ken­di karak­te­ris­ti­ği­nin biraz daha dışı­na iti­yor. Özel­lik­le Kated­ra­lin 1837’de aka­de­mik üslu­bun çok dışın­da uygu­la­ma­lar­la elden geç­ti­ği­ni görü­yo­ruz. 2. Dün­ya Sava­şı ile Almanya’nın ve son­ra­sın­da Sov­yet Rusya’nın işga­li bun­ca badi­re­den son­ra bile bu şeh­rin ve insan­la­rı­nın yaşa­dık­la­rı en büyük trav­ma. Şehir­den çok insan­la­rı­nın reha­bi­li­tas­yo­nu daha çok zaman almış ve daha da ala­cak gibi. Ney­se ki ina­nıl­maz bir kül­tü­rel alt­ya­pı, sanat eği­tim-bili­me odak­lı bir yaşam üslup­la­rı var.

Aslın­da tari­hi öyle­si­ne detay­lar­la dolu ki biz çok da ayrın­tı­ya gir­me­den üze­rin­den şöy­le bir geç­tik. Ve artık şeh­ri­mi­zi geze­lim artık ben­ce. Bel­li bir sıra­la­ma olmak­sı­zın gezi­le­si bu yer­leş­ke­ye sıra­dan bir bakış için bile ben­ce mini­mum iki tam gün ayrıl­ma­lı diyo­rum. Çün­kü şeh­rin içi kadar civar­da da görül­me­si gere­ken­ler var.

Şehir­de Gedi­mi­nas Kale­si ve Müze­si en önem­li yapı­la­rın­dan. Yuka­rı­da bah­set­miş­tik tari­hin­den kale­nin. Res­to­re edil­di­ği her dönem fark­lı bir tarz kat­mış. Ama son hali Barok diye­bi­li­riz. 1610’lu yıl­lar­da bir­çok bölü­mü hapis­ha­ne ola­rak kul­la­nıl­mış. Şeh­rin tepe­sin­de­ki bu yere yürü­ye­rek tır­ma­na­bi­le­ce­ği­niz gibi, füni­kü­ler tipi tren de oldu­ğu­nu hatır­la­ta­yım. Teras­tan şeh­rin pano­ra­mik man­za­ra­sı­nı sey­ret­me­yi ve müze­nin avlu­sun­da uygu­la­ma­lı sanat­lar­la ilgi­li çalış­ma­la­rı atla­ma­yın derim.

RIMG0260

St. Sta­nis­la­us ve St. Ladis­la­us Kated­ral ve Bazi­li­ka­sı da şeh­rin pagan tapı­na­ğın­dan sayı­sız ekle­me­ler­le dönüş­tü­rü­len en önem­li Kato­lik bina. Çanı, şapel­le­ri her tarih kat­ma­nın­da fark­lı şekil­len­miş. Bazı bölüm­le­ri­nin bir dönem tamir atöl­ye­si ola­rak da kul­la­nıl­dı­ğı­nı öğren­di­ğim­de çok şaşır­mış­tım. Hazır Kated­ral Mey­da­nın­day­ken Ulu­sal Müze­yi de geze­bi­lir­si­niz. İst­er bir mola­dan önce, ister sonra.

St. Anne’nın kili­se­si de dini yapı­lar için­de en özel­lik­li­si gibi. Ve yapıl­dı­ğı 14. yüz­yıl­dan bu yana hiç hasar alma­mış gotik bir şahe­ser. Aziz Cat­he­ri­ne Kili­se­si barok ve roko­ko tar­zı süs­le­me­le­ri açı­sın­dan zen­gin taş iki kule­siy­le 1743 yılın­da inşa edil­miş. Dar kori­dor­la manas­tı­ra bağ­lı. Bugün­ler­de müzik per­for­mans­la­rı ile de kullanılıyor.

Aziz John Kili­se­si de şeh­rin en etki­le­yi­ci barok yapı­la­rın­dan. 1426’da biten yapım mace­ra­sı nere­dey­se 40 yılı geçi­yor (Mimar­lık fakül­te­si­nin hemen yanın­da.) Ve bir diğer barok kili­se Aziz Pet­rus ve Aziz Pauls kili­se­si. Bir pagan mabe­di­nin bulun­du­ğu yer­de yapıl­dı­ğı söy­le­ni­yor. 1500 yılın­da ahşap­mış ilk yapıl­dı­ğın­da. Cho­ral yada Cho­ra­li­ne Sina­go­gu mağ­ri­bi üslupta. 

Aziz Mic­ha­el ve Kons­tan­tin kili­se­si ise 1913 yılın­da Roma­nov hane­dan­lı­ğı­nın 300. yıl kut­la­ma­la­rı kap­sa­mın­da yapıl­mış yeşil süs­lü kub­be­le­riy­le bir Rus Orta­doks kilisesi. 

Ve şehir­de iri­li ufak­lı bir­çok iba­det­ha­ne var. St Mic­ha­el, Aziz Step­hen, Aziz Casi­mir, All Saints, St The­re­sa kili­se­le­ri önem­li­le­ri. Ama bir­çok fark­lı din için fark­lı yapı­lar şeh­rin biçim­len­me­sin­de önem­li öğe­ler­den. Ne kadar kul­la­nı­lı­yor­lar bil­me­sem de sanı­rım kuze­yin en din­dar top­lu­lu­ğu gibi Lit­van­ya­lı­lar. Ve ente­re­san ina­nış­la­rı bugün­le­re kadar yan­sı­mış. Mese­la Dawn kapı­sı; Kato­lik ve Orto­doks hal­kın altın­dan geçin­ce iyi­leş­ti­ri­ci gücü oldu­ğu­na inan­dı­ğı, 1522’de tamam­la­nan ken­tin özgün savun­ma duvar­la­rın­dan geri­ye kalan riva­yet­ler­le de örü­lü kapı. Ne diyelim?

RIMG0283

Şeh­ri; cad­de­le­ri ve mey­dan­la­rıy­la dola­şır­ken bir­çok müze de göre­cek­si­niz. Ancak Soy­kı­rım Müze­si bir insan­lık der­si verir gibi. Amber Galeri’yi de dola­şın derim. Neh­rin hemen kar­şı­sın­da Kopenhag’daki Cris­ti­ana ben­ze­ri özerk bir yer­le­şim ala­nı var: Uzu­pis. Sta­tü açı­sın­dan ben­ze­se­ler de kon­sept biraz fark­lı. Biraz şaka biraz cid­di ken­di ana­ya­sa­sı, bay­ra­ğı hat­ta pasa­por­tu var bu cum­hu­ri­ye­tin. Sanat­çı­lar yer­leş­ke­si. Ana­ya­sa­la­rı çok etki­le­yi­ci. Her­ke­sin birey olma hak­kı­nın, yaşa­ma hak­kı­nın yanı sıra kedi­le­rin nan­kör olma hak­kı da öngö­rül­müş. Seve­cek­si­niz bu ana­ya­sa­yı ve bura­da­ki insan­la­rı. Ben­ce duyar­lı bir hal­kın, özel­lik­le ente­lek­tü­el kesi­min yaşan­mış bun­ca sava­şa, kit­le­sel imha­la­ra, insan­lık­dı­şı uygu­la­ma­la­ra insan­ca bir vur­gu­su gibi bura­da akta­rıl­mak iste­nen­ler. Bura­da olmak­tan, bura­da bir şey­ler yiyip içer­ken göz­lem yap­mak­tan, soh­bet etmek­ten keyif ala­cak­sı­nız bence.

Bir diğer etki­le­yi­ci yer de 

TRA­KAİ

Vilnius’tan yak­la­şık 30 km uzak­lık­ta Trakai’yi gör­me­den sakın ayrıl­ma­yın böl­ge­den. Litvanya’nın eski baş­ken­ti­dir bura­sı. Göl­le­rin, tepe­le­rin biçim­le­di­ği ina­nıl­maz güzel­lik­te bir coğ­raf­ya. Böl­ge zen­gin­le­ri­nin de say­fi­ye yer­le­ri bu göl­le­rin etra­fı. Ancak bizim bura­ya gel­mek­te­ki asıl ama­cı­mız Ortaçağ’dan kalan bir ada üze­ri­ne kurul­muş kale ve gotik saray. 14. yüz­yı­lın ikin­ci yarı­sın­da baş­lan­mış ve ancak 15. yüz­yı­lın baş­la­rın­da bit­miş bura­da­ki yapı­lar. Siya­si ve eko­no­mik gücü­nü 16. yüzyıl’da biraz kay­bet­se de her zaman göz­de bir yaşam ala­nı olmuş bura­sı hük­me­den­ler için. Ve ilk dönem­de böl­ge­nin en etki­li aske­ri gücü Türk boy­la­rın­dan. Özel­lik­le Batı’dan gelecek işgal­ci­le­re kar­şı oluş­tu­rul­muş bura­da­ki aske­ri bir­lik. Bu yüz­den­dir ki civar­da Türk gele­nek­le­ri­ni yan­sı­tan bir çok şey­le kar­şı­la­şa­cak­sı­nız. En bariz ola­nı yemekler.

Kale ve sara­ya gelince..

Tari­hi­nin, kül­tü­rel anıt­la­rın, masif kule­le­rin kısa­ca mima­ri­nin; kanal­la­rıy­la, köp­rü­süy­le bu coğ­raf­ya­ya kat­tı­ğı, efsa­ne­le­rin zen­gin­leş­tir­di­ği; için­de baş­lan­gıç­tan bugü­ne ora­da­ki haya­tı yan­sı­tan obje­ler­le, vit­ray­lar­la da yoğun­la­şan mis­tik bir ruhu var san­ki bura­nın. Tama­mı etnog­ra­fik müze buranın. 

İdam ve işken­ce ile ilgi­li alan­lar­dan geçer­ken 1750’de Vil­ni­us Üniversitesi’nde Fel­se­fe Oku­lu oldu­ğu­nu bil­mek gör­dük­le­ri­ni­ze tole­rans sağ­la­ma­sa da, insan­lı­ğın değil ama insa­nın ger­çe­ği diye­ce­ğiz artık.

Bu ara­da, araç­sız ise­niz Vilnius’tan oto­büs sefer­le­ri var bura­ya diye de notu­mu­zu düşelim. 

Vilnius’u gezer­ken mola­la­rı­nı­zın birin­de benim için de bir kadeh şarap için ya da bir kahve…

Yol­la­rı­nız hep açık olsun…

İlgili Haberler

Leave a Comment