Varşova

gezi-logo.qxpGEZİ / ŞUBAT 2015

İlk aklı­ma düşen Var­şo­va Pak­tı” olur bu şeh­rin adı her geç­ti­ğin­de. Nato’ya kar­şı; Sov­yet­ler Birliği’nin Doğu–Orta Avru­pa ülke­le­ri ile aske­ri bir bir­lik oluş­tur­ma­sı adı­na 1955’te imza­lan­mış­tı Pakt. Soğuk Savaş mira­sı olan, bana göre güç­lü ola­na hiz­met eden Nato, geniş­le­ye­rek devam eder­ken; 1991’de Var­şo­va Pak­tı fiilen sona erdi. Ve bu blok­ta­ki bütün ülke­ler, Rus­ya hariç, Nato üye­si oldu­lar. (1999’da katıl­dı Nato’ya Polonya)

Orta-Doğu Avru­pa tari­hin­de baş­lan­gıç­tan bu yana hep rolü olan Polon­ya ve bu şehir; benim için bu açı­dan da ente­re­san­dır. Ve der­ler ki, Varşova’da Sta­re Miast’a, yani eski şeh­re giden yol Nowy Swi­at cad­de­sin­den, Yeni Dünya”dan geçer.” Ben­ce bu role iyi bir gönderme. 

1980’de UNES­CO Dün­ya Mira­sı lis­te­si­ne ekle­nen Varşova’nın eski ken­ti 2011’de Polonya’nın Avru­pa Birliği’ne katıl­ma­sı ve res­to­ras­yon-reno­vas­yon çalış­ma­la­rı­nın hız kazan­ma­sıy­la bugün­kü görü­nü­mü­ne kavu­şu­yor. Biz de şim­di hem tarih­te, hem şehir­de bir yol­cu­lu­ğa çıka­lım isterseniz.

Polonya’nın baş­ken­ti Varşova’da yer­le­şi­min arke­olo­jik kazı­lar­dan elde edil­miş veri­ler ışı­ğın­da 10. ve 11. yüz­yı­la dayan­dı­ğı­nı anlı­yo­ruz. Vis­tu­la neh­ri boyun­ca bir­kaç erken Orta­çağ izle­ri taşı­yan kale­ler­den biri. Ancak Polon­ya tari­hin­de daha geç geli­şip çok daha son­ra­la­rı rol almış. Adı Jaz­dow olan köy ve hal­kı­nın; Wars­zo­wa adı­nı ala­rak yakın­lar­da­ki ‑bir­kaç kilo­met­re uzak – Biri Eski, diğe­ri Yeni Şehir diye adlan­dı­rı­lı­yor – bir kale koru­ma­sı altın­da gir­me­siy­le baş­lı­yor şeh­rin haya­tı 13. yüz­yıl son­la­rın­da. Royal Cast­le (Zamek Kró­le­ws­ki) bu kale­nin adı. 

gezi-01

Hazır kale­den bah­set­miş­ken kale hak­kın­da bil­dil­dik­le­ri­mi­zi göz­den geçi­ri­ve­re­lim. Ger­çi Eski Şehir’de bugün geze­ce­ği­niz 1971 yılın­da yapı­mı­na baş­la­nıp 1984’te kul­la­nı­ma açı­lan yapı aslın­da. Kale’yi çok güzel bir mey­dan ve mey­da­nı da Kral Zygmunt’un adı­nı taşı­yan 22 met­re yük­sek­li­ğin­de bir sütun tamam­lı­yor. Bura­lar­da dola­şır­ken çok mik­tar­da sanat­çı ile kar­şı­laş­ma­nız da mümkün. 

Basit bir kale iken 16. ve 17. yüz­yıl­da Sigis­mund III Vasa döne­min­de büyük bir iç avlu, beş kanat ile geniş ölçek­li geliş­tir­me pro­je­le­ri uygu­lan­mış kale­ye. Kra­lın ika­met­ga­hı ve par­lo­men­to müza­ke­re­le­ri­nin yapıl­dı­ğı salon­lar­la bu dönem­de ülke­nin ida­ri ve kül­tü­rel mer­ke­zi olan kale, İsv­eç savaş­la­rın­da 17. yüz­yıl orta­la­rın­da tah­rip olmuş. Ama Sak­son-Wet­tin hane­da­nı döne­min­de eski ihti­şa­mı­nı yeni­den kazan­mış, eko­no­mi­nin de hız­lı geliş­me­siy­le hem kale hem de şehir. 18. yüz­yıl­da döne­min ünlü sanat­çı­la­rı baş­ta kral-hane­dan­lık bölüm­le­ri olmak üze­re içe­ri­si­ni yeni­den res­to­re etmişler.

Ancak 1939’da ve son­ra 1944’te ise Nazi Alman­ya­sı, kale­yi bom­ba­la­yıp hava­ya uçu­ru­yor. Pro­fe­sör Sta­nis­law Lorentz ve arka­daş­la­rı­nın çaba­la­rı ve öngö­rü­le­riy­le için­de­ki bazı sanat eser­le­ri, tari­hi değe­ri olan bazı eşya­lar kur­ta­rıl­sa da koca bir tarih top­ra­ğa gömü­lü­ve­ri­yor ne yazık ki. Kale­nin tari­hi şeh­rin tari­hi ile de örtü­şü­yor bir anlamda. 

gezi-02

Kent mec­li­si­nin kurul­ma­sı, artan yer­le­şim ve geli­şen tica­ret­le 14. yüz­yıl sonu 15. yüz­yıl başı­na gelin­di­ğin­de Prens Janusz I Starszy önder­li­ğin­de Mazo­vie Dükalığı’nın baş­ken­ti olu­yor şehir. Vene­dik­li mimar Giovan­ni Bat­tis­ta tara­fın­dan 1548 yılın­da inşa edi­len Bar­bi­can Kapısı’nın yapı­mı da bu döne­me denk düşü­yor. Bu kapı­dan geç­ti­ği­niz­de Eski Pazar’a ulaşabilirsiniz.

Ve 16. yüz­yıl baş­la­rın­da da Polon­ya Kral­lı­ğı­na dahil olu­yor bu prens­lik. Kral­lı­ğın bura­da yöne­tim bina­la­rı­nı, yasa­ma mec­li­si­ni oluş­tur­ma­sı şeh­re daha dip­lo­ma­tik bir üslup geti­rir­ken; tica­re­tin art­ma­sı da eko­no­mi­si­ni güç­len­di­ri­yor. Ve kül­tür de payı­nı alı­yor tabii bu dina­mizm­den; ta ki sayı­sız savaş­lar hızı­nı kese­ne kadar. Özel­lik­le 16551658 yıl­la­rı ara­sın­da işgal edi­li­yor ve çok kez sal­dı­rı­ya uğru­yor hem İsv­eç hem Tran­sil­van­ya ordu­la­rı tarafından. 

Hani hep kül­le­rin­den doğan şehir” diye tanım­la­nır ya şavaş yıkı­mı gör­müş ve yeni­den kim­lik kazan­mış yer­leş­ke­ler; Var­şo­va bir­den çok kez kül­le­rin­den yeni­den doğ­muş. Bu yüz­den­dir ki ben özel­lik­le bu şeh­re çok yakış­tı­rı­rım bu tanım­la­ma­yı. Neyse..

gezi-03

Kral Jan III Sobieski’nin işgal­ci­le­ri ülke sınır­la­rı dışı­na püs­kürt­me­si ile şeh­rin yeni­den hayat bul­du­ğu­nu ve kaza­nım­la­rı­nı geri alma­ya baş­la­dı­ğı­nı görü­yo­ruz. 1670’lerden son­ra Var­şo­va; eko­no­mi­si, sana­tı, kül­tü­rü ve mima­ri­si ile yeni­den biçim­len­me­ye başlıyor. 

Wila­n­ów Sara­yı, Kra­sins­ki Sara­yı, Yeni Şehir’deki Sak­ra­men­tek Kili­se­si, Miodo­wa Cad­de­si üze­rin­de­ki Kapucy­n­ów Kili­se­si, Kra­ko­ws­kie Przed­mi­eś­cie Cad­de­si üze­rin­de­ki Kar­me­li­t­ów Kili­se­si hep bu döne­min yapılarıdır.

Wila­n­ów Sarayı’nın biz­ler için ayrı bir öne­mi var. İslamiyet’in ve Osmanlı’nın yayıl­ma­sı­nı önle­di­ği için, Osmanlı’yı Viya­na önle­rin­de dur­du­ran Kral Jan III Sobieski’ye ithaf etilmiş. 

17. yüz­yı­lın son çey­re­ğin­de yapı­lan bu saray; Kra­lın mima­rı Augustyn Win­centy Loc­ci tara­fın­dan tasar­la­nıp inşa edi­li­yor. Barok ve Polon­ya mima­ri özel­lik­le­ri­ni yan­sı­tan bina şeh­rin yak­la­şık 10 kilo­met­re dışın­da. Mül­ki­ye­ti bir­çok kez el değiş­tir­se de bugün; 2. Dün­ya Savaşı’nda aldı­ğı yara­la­rı ona­rıl­mış, tüm geç­mi­şi­ni yan­sı­tan eşya­la­rıy­la, duvar resim­le­riy­le 1962 yılın­dan beri de bir müze.

St. Casimir’s Church ya da Sak­ra­men­tek Kili­se­si de aynı amaç­la, bu kez koca­sı­nı kut­sa­mak ve zafe­ri­ni kut­la­mak için Kral Jan III Sobieski’nin eşi tara­fın­dan koca­sı­na itha­fen yap­tır­dı­ğı barok kili­se. 1692 yılın­da tamam­lan­mış. Kili­se ola­rak baş­la­yan yapı inşa­at aşa­ma­la­rın­da kili­se­nin yanı sıra manas­tı­ra da dönüş­tü­rül­müş. Savaş­lar­da has­ta­ne ola­rak kul­la­nı­lan yapı 2. Dün­ya Savaşı’nda bom­ba­la­na­rak için­de­ki­ler­le bir­lik­te yok olu­yor. Sizin göre­ce­ği­niz hali tama­men res­to­re edil­miş hali. İçer­is­ind­eki kömür­leş­miş haç da bura­da ve savaş­lar­da ölen­le­rin anısına…

Ve yine aynı dönem­de Tyl­man ve Augustyn Loc­ci tara­fın­dan ve yine şük­ran sem­bo­lü ola­rak tasar­la­nan Capuc­hins Roma Tapınağı’ndan model­len­miş Capuc­hin (Kapucy­n­ów) Kili­se­si­ni görü­yo­ruz. Kili­se­nin bod­ru­mu ünlü res­sam-sanat­çı, aydın ve dönem aris­tok­lat­la­rı­nın ebe­di istirahatgahı…

Bir diğe­ri; Kar­me­li­t­ów (Kut­sal Mer­yem ve Aziz Joseph) adlı; ikiz çan kule­le­ri ile bili­nen Roma Kato­lik kili­se­si. 1643’te yapı­lıp 1650’lerde İsv­eçl­il­er ve (Bran­den­burg) Alman­lar ile savaş­lar sıra­sın­da yakı­lan ahşap kili­se­nin üze­ri­ne inşa edi­len ikin­ci bir kili­se bura­sı. İçer­ide ve dışa­rı­da mima­ri ve gör­sel öğe­ler­le ilgi­li çalış­ma­lar 18. yüz­yıl­da da devam etmiş. Fré­d­é­ric Chopin’in ilk resi­ta­li­ni bu kili­se­de ver­di­ği­ni de ekle­ye­lim not­la­rı­mı­za. Adam Mic­ki­ewicz anı­tı ve kili­se 2. Dün­ya Savaşı’ndan bugü­ne pro­to­kol hiz­met­le­rin­de daha çok kul­la­nı­lı­yor gibi.

gezi-04

Kra­sins­ki Sara­yı ise bugün Mil­li Kütüp­ha­ne ola­rak kul­la­nıl­mak­ta. Eski yar­gı­tay, Cum­hu­ri­yet sara­yı ve loj­man­la­rın­da bir çok dönem ünlü­sü­ne (Cho­pin dahil) evsa­hip­li­ği yapan bina­nın inşa­ası 16771683 yıl­la­rı ara­sın­da Voy­vo­da Jan Dob­ro­gost Kra­si­ńs­ki adı­na Tyl­man Gamers­ki tara­fın­dan pro­je­len­di­ri­lip tamam­lan­mış. Savaş­lar­dan kur­ta­rı­la­bi­len el yaz­ma­la­rı­nı özel kolek­si­yon­lar bölü­mün­de bula­bi­lir­si­niz. Müze bölü­mü ülke­nin kra­li­yet dökü­man­tas­yo­nu ve sanat­sal mira­sı­nın depo­su gibi. Bah­çe­si dahil bina kül­tü­rel etkin­lik­le­re ve kon­ser­le­re de ev sahip­li­ği yapıyor.

Bu arada…şehrimizi gezer­ken tari­hi­ne de göz atma­ya devam ede­lim bence..

Lehis­tan Vera­set Sava­şı (17331738), eko­no­mi­nin çökü­şü ve veba ile uğraş­ma­sı, 18 yüz­yıl­da Saksonya’nın ege­men­li­ği altı­na gir­miş­ler­se de bu dönem şeh­rin; özel­lik­le mima­ri geliş­me­si­ne kat­kı sağ­la­mış bir evre. Bir­çok saray ve kili­se bu dönem­de inşa edi­li­yor ve şehir plan­la­ma­sı ‑eksen yapı­lan­ma- bu dönem­de hayat bulu­yor. Pałac Sas­ki Ogr­ód Sas­ki, Sak­son sara­yı ve bah­çe­le­ri bu döne­me işa­ret eden yapı­lar­dan. Załuscy kar­deş­le­rin 1747’de Bib­li­ote­ka NARODOWA’yı (Nati­onal Lib­rary- ulu­sal kütüp­ha­ne) kur­ma­sı ve kolek­si­yo­nu ile Avrupa’nın sayı­lı kütüp­ha­ne­le­ri ara­sı­na gir­me­si yine bu döne­me rast­lar. Deva­mın­da (17641795) Kral Sta­nis­law Ağus­tos Poni­ato­ws­ki yöne­ti­mi altın­da ülke­nin siya­si, eko­no­mik, tica­ri ve sana­yi mer­ke­zi hali­ne gel­me­siy­le şehir altın çağı­nı yaşı­yor. En önem­li­si Łazi­en­ki Kró­le­ws­kie olmak üze­re anıt­lar, saray­lar, kili­se­ler, ulu­sal tiyat­ro ve bilim ens­ti­tü­le­ri şeh­rin karak­te­ris­ti­ği artık bu dönem­de. Royal Łazi­en­ki Müzesi’ni bina­la­rı ve bah­çe­le­riy­le mut­la­ka gez­me­li­si­niz. Cho­pin bir dönem haf­ta son­la­rı bura­da düzen­li kon­ser­ler ver­miş, diye notu­mu­zu düşelim.

Ve bu döne­me dam­ga­sı­nı vuran diğer sos­yo­lo­jik olay; ayaklanmalar. 

İlki Krakow’da baş­la­yan Koś­ci­usz­ko Ayak­lan­ma­sı; Rus işgal­ci­le­re kar­şı Var­şo­va yeral­tı hare­ke­ti­ni tetik­li­yor. Ancak sonuç­ta Var­şo­va dahil Polon­ya uzun yıl­lar boyun­ca Rus­ya, Prus­ya ve Avusturya’nın yöne­ti­mi altı­na girip nere­dey­se hari­ta­lar­dan sili­ni­yor. Ve Mazo­vie böl­ge­si; Var­şo­va artık Prusya’nın kont­ro­lün­de. Zaman zaman özerk­lik kazan­sa da bu tarih­ten son­ra tam bir kaos yaşı­yor Var­şo­va. Süre­ge­len ayak­lan­ma­lar ve savaş­lar­la sürek­li kan kay­be­di­yor ve tör­pü­le­ni­yor şehir. 1. ve özel­lik­le 2. Dün­ya Savaş­la­rı ise yakın tari­hi­miz oldu­ğun­dan hatır­la­ya­ca­ğı­nız üze­re Polonya’nın, dola­yı­sıy­la Varşova’nın nere­dey­se tüm yaşam damar­la­rı­nı kuru­tu­yor. Yakı­lıp yıkı­lı­yor, bom­ba­la­nı­yor ve hem mima­ri doku­su hem insan­la­rı açı­sın­dan yok oluş yeni­den yaşanıyor. 

1940 yılın­da kuru­lan Yahu­di get­to­sun­da nere­dey­se beş­yüz bin kişi yaşam sava­şı veri­yor. Bugün hala bu izle­ri gör­mek müm­kün. Duvar­la­rın bir bölü­mü­nü göre­bi­lir­si­niz. Bir­çok bölüm aslı­na uygun yeni­le­ne­rek geç­mi­şin utan­cı­nı göz­ler önü­ne seri­yor. Schindler’in Lis­te­si fil­mi­nin geç­ti­ği ve Oskar Schind­ler tara­fın­dan işle­ti­len tari­hi fab­ri­ka da bu get­to bölgesinde.

Bu vah­şe­tin orta­sın­da yine de dire­ni­şin her zaman can bul­du­ğu­nu görü­yo­ruz. 19 Nisan 1943’te baş­la­yan Var­şo­va Get­to Ayak­lan­ma­sı ve 1 Ağus­tos 1944’te baş­la­yıp 63 gün süren Var­şo­va Ayak­lan­ma­sı şeh­rin Alman­lar tara­fın­dan daha sis­te­ma­tik ola­rak yıkıl­ma­sı ve insan­la­rı­nın ölüm kamp­la­rı­na gön­de­ril­me­siy­le sonuç­lan­dı ve bu süreç 1945 yılı­na, 2. Dün­ya Savaşı’nın sonu­na, sosyalizm/komünizm döne­mi­ne kadar devam etti.

Sava­şı böy­le vah­şi­ce; eko­no­mik, sos­yo­lo­jik, psi­ko­lo­jik trav­ma­lar­la yaşa­mış şehir yeni­den nefes alma­ya baş­la­dı­ğın­da ve sıra şeh­rin yeni­den inşa­sı­na gel­di­ğin­de, yeni reji­min etki­le­ri­ni, mima­ri­de yer­le­şim­de ve plan­la­ma­da görüyoruz.

gezi-05

Köp­rü­ler ve yol­la­rın yanı sıra yakı­lıp yıkı­lan yer­ler­de res­to­ras­yon çalış­ma­la­rı, Kül­tür ve Bilim Sara­yı­nın tamam­lan­ma­sı, mer­kez tren istas­yo­nu, tünel inşa­at­la­rı şeh­re yeni­den kim­lik kazan­dı­rır­ken yeni rejim din­dar halk­la çok örtüş­me­miş. 1989’a kadar­ki bu süreç Polon­ya ve Var­şo­va­lı­lar için sava­şın deva­mı ola­rak algı­la­nı­yor. Bu duy­gu­la­rı­nı bir­çok yol­la oldu­ğu gibi mima­ri ile de aktar­mış­lar. Şeh­rin tam mer­ke­zin­de Sov­yet mil­let­le­rin­den Polon­ya hal­kı­na arma­ğan” ola­rak yapı­lan deva­sa Bilim ve Kül­tür Sara­yı ile kar­şı­sın­da­ki Empi­re Sta­te bina­sı. Bu iki ülke ve rejim­le­ri bir­bir­le­ri­ne var­lık­la­rı­nı ve ağır­lık­la­rı­nı yan­sı­tan rakip­ler gibi.

Diğer önem­li, görül­me­si gere­ken mima­ri yapı­la­ra döner­sek, eski şehir­de­ki St. Martin’s Kili­se­si ve St. John Bazi­li­ka­sı, St Anna Kili­se­si, Var­şo­va Tarih Müze­si, Deniz Kızı hey­ke­li, Maria Sklo­do­ws­ka-Curie Muze­si, Kut­sal Haç Kili­se­si ve daha bir­çok kili­se, saray park ve bah­çe­le­ri; ola­bil­di­ği kadar tari­hi akta­rı­yor bize… Acıy­la, kan­la, sanat­la, bilim­le iç içe, fark­lı ege­men­le­rin etki­le­ri­ni ve oluş­tu­ra­bil­dik­le­ri kada­rıy­la ken­di­le­ri­nin dünü ve bugü­nü­nü. Hiç­bir res­to­ras­yo­nun ve revo­vas­yo­nun kur­ta­ra­ma­ya­ca­ğı bu geç­miş aslın­da hal­kın hala gözlerinde.

Bu hüzün dolu ama yine de güle­bi­len şeh­re bir seya­hat plan­lı­yor­sa­nız tari­hi ilgi ala­nı­nız­da­ki bir fes­ti­va­le denk düşü­rün derim. Film, caz, sanat… Ulus­la­ra­ra­sı sokak sanat­la­rı.. Müzik.. Ve aslın­da o kadar çok ki..

Yolu­nuz hep açık olsun.

İlgili Haberler

Leave a Comment