Dr. Orhan ALTINTAŞ
ENT Sağlık Hizmetleri
Üst Solunum Yolları ve Enfeksiyonlar
Üst solunum yolu, burun, sinüsler, yutak ve gırtlağı içeren bölge olup kulaklar ve alt solunum yolları ile bağlantılıdır. Bu bölgelerin iltihaplarına da üst solunum yolu enfeksiyonu denir. Genel olarak ÜSYE şeklinde kısaltılır.
Üst solunum yollarının özelliklede oral kavite ve farenksin anatomik yapısı ve yerleşimi gereği, konuşma, çiğneme, yutma ve ağız solunumu esnasında bu bölgenin dış dünya ile sıklıkla temasa geçmesi, buradaki mukozanın travmalara karşı kendini koruma kapasitesinin sınırlı olması enfeksiyon ve enflamasyonlar için ileri derecede risk taşımaktadır. Alerji, septum deviasyonu, konka hipertrofisi gibi durumlar daha sık ÜSYE oluşmasına neden olur. Çocuklarda yaşa bağlı olarak bağışıklık sistemlerinin henüz tam olarak gelişmemesi sebebiyle risk daha da artar.
Kış aylarında, yaz aylarına göre göre daha sık enfeksiyon olur. Modern yaşamda bilinçsiz ya da yanlış klima kullanımı yaz aylarındaki boğaz enfeksiyonlarını artırmaktadır. Dikkatsiz klima kullanım sonucunda aşırı soğuğa maruz kalma, kış aylarında olduğu gibi vücut ısısında oluşturduğu ani düşüşlere ve üst solunum yollarında lenfoid yapının çalışmasında zayıflamalara neden olur. Bu durum virüslerin çoğalma hızını artırarak enfeksiyonlara zemin hazırlar. Ayrıca klima filtrelerinin yeterince temizlenmemesine bağlı olarak burada üreyen mikroorganizmaların solunum yolu ile alınması ciddi üst ve alt solunum yolu hastalıkları oluşturabilir.
Üst Solunum Yolunun Viral Enfeksiyonları
ÜSYE’ye daha çok virüsler neden olsa da bazen bakteriler de üzerine eklenebilir. Belirtiler virüslerin tipine ve gücüne ayrıca vücut direncine göre değişir. En sık rastlanan enfeksiyon Rhinovirüs ve Adenovirüslerle oluşan akut rinit tablosu yani nezledir. Nezlede burun tıkanıklığı, burun akıntısı, boğazda gıcık ve yanma, hapşırma, ses değişiklikleri, öksürük, baş ağrısı gibi şikayetler olur.
İnfluenza virüslerinin yol açtığı gripte ise nezleden farklı olarak yüksek ateş ve vücut kırgınlığı, belirgin kas ağrıları, bel ve bacaklarda ağrı olabilir. Baş ağrısı daha şiddetlidir. Enfeksiyonun, kulak, sinüsler veya akciğerlere yayılımına bağlı olarak bu organlara ait belirtilerde gelişebilir.
Üst solunum yollarının viral enfeksiyonlarında, burunda, kızarıklık, ödem ve bazen sulu bazen koyu akıntı görülür. Boğazda kızarıklık yanında genizden gelen akıntı ve ödem saptanabilir. Eğer kulağa yayılım yani bir orta kulak iltihabı varsa kulak zarında kızarıklık ve bombeleşme görülebilir. Hastadaki ses değişikliği dikkati çeker.
ÜSYE teşhisi genel olarak muayene ile konur. Ancak çevre dokular ve bölgelere yayılma şüphesi varsa yani komplikasyondan şüpheleniliyorsa sinüzit filmleri, akciğer filmleri, daha ileri kan tetkikleri yapılabilir.
Üst Solunum Yolunun Bakteriyal Enfeksiyonları, Tonsillit ve Faranjitler
Üst solunum yolunun bakteriyal enfeksiyonları arasında ilk sırayı oral kavite ve farenks enfeksiyonları alır.
Özellikle A grubu beta hemolitik streptokoklar kış dönemi ciddi boğaz enfeksiyonlarının en önemli nedenidir. Boğaz ağrısı, yüksek ateş, ağız kokusu, yutma güçlüğü, vücutta halsizlik ve yorgunluk hissi olur.
Waldeyer halkası enfeksiyonları içerisinde tonsilla palatina ve farenks enfeksiyonlarını birbirinden ayırmak zordur. Pratik olarak böyle bir ayrım mümkün olamayacağı gibi hastanın tedavisine yönelik girişimleri de etkilemeyecektir. Üst solunum yolarının tümünün aynı mikroorganizmalarla karşılaşması sonucu bölgesel izole bir enfeksiyon olarak kalmayıp birden fazla sahayı aynı anda tutan enfeksiyonlar zinciri oluşmaktadır. Tonsillit sorunu sıklıkla beraberinde farenjiti getirir, adenoidit tonsillite eşlik edebileceği gibi, otitis media ve sinüzit için predispozan faktör olarak rol alır.
ÜSYE genelde kendi kendini sınırlayan bir hastalıktır. Ancak hastaların bir kısmında bakterilerde iltihabın içinde olduğundan antibiyotik verilmesi gerekir. Bunun dışında hastanın şikayetlerini azaltmak amacıyla ağrı kesici-ateş düşürücüler, antihistaminik ilaçlar ve burun açıcı (dekonjestan) ilaçlar verilir. Bu sayılan ilaçların hepsini içeren tek ilaç şeklinde hazırlanan ilaçlar vardır. Bunlar antibiyotiklerle beraber verilebilir.
Ne Gibi Komplikasyonları Vardır
ÜSYE komplikasyonları genellikle iltihabın yayılmasına bağlıdır. Eğer sinüslere yayılmışsa sinüzit, bronşit veya zatürre (akciğer iltihabı), kulağa yayılmışsa orta kulak iltihabı veya iç kulak tutulumuna bağlı baş dönmesi, çınlama hatta nadiren kalıcı işitme kaybı yapabilir.
Üst Solunum Yolu Enfeksiyonlarından Korunma
ÜSYE hemen herkesin sıklıkla yakalanabileceği bir hastalıktır. Korunmak için bazı uygulamalar yapılsa da tamamen engellenemez. Hastanın dikkat edebileceği en önemli şeyler soğuktan korunma ve ÜSYE olan başka hastalarla yakın temasta olmamaktır.
Bağışıklık Sistemi
Günümüzde bilimsel çalışmaların oldukça önemli alanını oluşturan ve “Bağışıklık Bilimi” olarak bilinen “İmmünoloji”, Eski Roma’da askerlikten muaf asiller için kullanılan immunitas sözcüğünden gelmektedir. Bağışıklık sisteminin yapısını ve fonksiyonlarını açıklayan bu bilim dalı eski çağlardan bu yana ilgi çeken bir konu olmuştur.
Bağışıklığın ilk gündeme geldiği dönem MÖ. 430 yılındaki Atina veba salgınıdır. Thucydides daha önce bir nöbet geçirip iyileşmiş insanların ikinci defa hastalığa yakalanmadıklarını belirledi. Edinilmiş bağışıklıkla ilgili bu bilgi daha sonra Louis Pasteur tarafından aşıyı geliştirmede kullanıldı. Pasteur’ün görüşü o dönemde inanılan çağdaşı teorilere doğrudan karşıttı. Mikroorganizmaların enfeksiyon hastalıklarının nedeni olduğunu, Robert Koch 1891’de yayımladığı yayınla ortaya koydu. Virüslerin insanda hastalık oluşturduğu sarı humma virüsünün Walter Reed tarafından 1901’de keşfiyle doğrulandı. Bu gelişmeler ve diğer çalışmalarla Robert Kohch’un 1905’de Nobel Ödülü almasını sağladı.
İmmünoloji, 19. yüzyılın sonlarına doğru humoral ve hücresel bağışıklıkla ilgili bilgilerin hızlı gelişmesiyle büyük ilerleme kaydetti.
Özellikle antijen-antikor reaksiyonunun özgüllüğünü açıklayan yan-zincir teorisini ileri süren Paul Ehrlich’in çalışmaları oldukça önemliydi. Ehrlich, humoral bağışıklığın tanımlanmasına olan katkılarıyla 1908’de hücresel bağışıklığın bulucusu Elie Metchnikoff ile birlikte Nobel Ödülü aldı.
Günümüzde bağışıklık sisteminin çok geniş ölçüde aydınlatılabildiği söylenebilir. Bu sistemi oluşturan unsurlardan, hastalıkların tanı ve tedavisinde geniş ölçüde yararlanılmaktadır.
Doğadaki tüm canlılar kendilerinden olmayan doku, hücre ve moleküllere karşı savunma mekanizmasına sahiptirler. Bu mekanizmalar, defensinler olarak adlandırılan antimikrobiyal peptidleri, fagositleri ve kompleman sistemini kapsar. Omurgalılarda bağışıklık sistemi özel işlevlere sahip çok sayıda farklı hücre ve molekül içermektedir. Yüksek canlılarda ve insanda ise çok daha karmaşık ve dinamik işleyiş sırasında birbirlerini etkileyen, proteinler, hücreler, organ ve dokulardan oluşur.
Bağışıklık sistemi, canlıda hastalık yapabilecek yabancı maddeleri, patojenleri ve tümör hücrelerini tanıyıp onları yok eden işleyişlerin toplamıdır. Sistem, canlı vücudunda geniş bir çeşitlilikte olan, virüslerden parazitlere tüm mikropları, vücuda giren veya vücutla temasta bulunan tüm yabancı ve zararlı maddeleri tarar. Birkaç amino asidi hafif farklı olan proteinleri bile birbirinden ayırabilecek özelliğe sahiptir. Bu şekilde hayatta kalmak için zararlı patojenleri tanıyarak onları etkisizleştirir ve uyum sağlar. Bu süreç bağışıklık belleğini yaratarak patojenlerle gelecek karşılaşmalarda daha etkili bir koruma oluşturur.
Ancak patojenlerde de var olan aynı sistem sayesinde mikropların konak canlıdaki savunma sistemine rağmen yaşamlarını sürdürmek ve enfeksiyon yapmak için yeni yollar bulmalarına, direnç geliştirmelerine neden olacak kadar karmaşıktır.
Bağışıklık Sistemini Oluşturan Dokular Nelerdir?
Bağışıklık sistemini lenfoid doku içeren organlar oluşturur. Lenf dolaşım sistemi, lenf bez ve düğümleri, tonsiller, dalak, karaciğer bu sistem içinde yeralır.Bu organlar, birincil lenfoid organlar ve ikincil lenfoid organlar olarak iki grup halinde incelenseler de birbirleriyle sürekli ilişki halindedirler. Birincil lenfoid organlarda, lenfositlerin üretim işleri yapılırken; ikincil organlarda lenfositler antijenlerle yüzleşirler.
Bağışıklık Sistemi Bozuklukları
Bağışıklık sistemindeki bozuklukların bir kısmı bağışıklık sistemi normalden daha az etkin olduğu durumdur. Tekrarlayan ve yaşamı tehdit eden enfeksiyonlarla sonuçlanabilir. Bu tür bağışıklık yetmezliği genetik hastalıkların bir sonucu ya da farmosötikler veya HIV retrovirüsünün neden olduğu AIDS gibi bir enfeksiyonun sonucu olarak da görülebilir.
Buna zıt olarak, otoimmün hastalıklarda, normalden fazla etkin olan bir bağışıklık sisteminin, vücudun kendi dokularını yabancı olarak algılayıp, onlara saldırması söz konusudur. Bu tür otoimmün hastalıklar arasında, romatoid artrit, diyabet tip 1 ve sistemik lupus eritematozus sayılabilir.
Alerji İle Bağışıklık Sistemi Arasında Bir Bağ Var Mıdır?
Alerji bağışıklık sisteminin anormal cevabından kaynaklanan bir durumdur. Aslında alerjen denilen maddeler zararsız çevresel proteinlerdir. Alerjik olmayan kişilerde bu tür maddelere karşı hiçbir reaksiyon görülmez. Alerjik kişilerin bağışıklık sistemi ise bu tür maddeleri görür ve onlara aşırı cevap verir. Verdiği cevap esnasında ortaya çıkan antikorlar vücudun kendi hücre ve dokularına zarar verir. Bağışıklık sisteminin dışarıdan gelen yabancı maddelere karşı ne şekilde cevap vereceğini düzenleyen, tip I ve tip II yardımcı T hücreleri tüm bu olaylarda belirleyicidir. Mikroplara karşı korunmayı sağlarken aynı zamanda alerjiyi oluşturan maddelerin de yapımından sorumludur ve alerjik hastalıkların oluşmasına neden olurlar. Her iki hücre birbirlerini baskılayan ve aslında bir denge halinde olan hücrelerdir. Denge hali genetik, çevresel vb. nedenlerle “tip II” hücreye doğru kayarsa alerjik hastalık gelişme riski de artar. Bu durum bağışıklık sistemini etkilendiği için, alerjik hastalar enfeksiyonlara da yatkındırlar
Bağışıklık Sistemi Nasıl Güçlendirilir?
Sağlıklı bir bağışıklık sistemi kişinin kendisini iyi hissetmesini, enerjisini iyi kullanmasını sağlar. Vücudu enfeksiyonlardan, kanserlerden ve çevresel zararlardan korur. Ayrıca enfeksiyon, travma, yanık ya da ameliyat sonrası iyileşmede de sağlıklı bir bağışıklık sistemi gerekir.
Her anlamda dengeli bir yaşam, iyi beslenmek, spor yapmak, düzenli ve yeterli uyku uyumak, kirli hava, alkol ve sigaradan uzak durmak bağışıklık sistemi için gereklidir.
Özellikle enfeksiyon dönemlerinde bol sebze ve meyve tüketilerek sağlıklı beslenilmeli, açık havada yürüyüşler yapılmalıdır.
Bağışıklık Sistemini Etkileyen Maddeler ve ilaçlar
Antioksidanlar bağışıklık sistemini güçlendirmede görev alan en önemli maddelerdir. C ve E vitamini, beta-karoten, selenyum, bazı protein bileşikleri ve isoflavonlar günlük besinlerle alınması gereken en önemli antioksidanlardır. Ayrıca bağışıklık destekleyici doğal ilaçlar kullanılabilir.
Anti-oksidanlar yanında bağışıklık sistemimizi güçlendireci doğal maddeler arasında beta-glukan 1.3/1.6, echinacea, probiyotikler, omega 3 yağ asitleri, arginin gibi gıda takviyeleri ve ilaçlar yer alır.
Beta-glukan 1.3/1.6
Bağışıklık istemini güçlendiren doğal ürünler arasında en önemlisi Beta-glukan 1.3/1.6’dır. Son yıllarda C vitamini ile kombine edilmesinin bağışıklık sistemini daha da güçlendirdiği belirlenmiştir.
Ekmek mayasının hücre duvarından elde edilen Beta-glukan 1.3/1.6 bağışıklık sistemini doğal olarak aktive etmesinden dolayı yıllardır kullanılmaktadır. 1950–60’lı yıllardan itibaren Beta-glukan 1.3/1.6 ile ilgili yapılan çalışmalar ve gözlemler bu konuda önemli bir başarıya sahip olduğunu göstermiştir. O yıllardan itibaren özellikle kronik hastalığı olanlarda, kanserli hastalarda bağışıklık sistemini güçlendirmek ve direnci artırmak için kullanılmaktadır
Son yıllarda Beta-glukan 1.3/1.6‘nın bağışıklık sistemi üzerindeki etkinliğini araştıran pek çok çalışma mevcuttur ve iyi sonuçlar alınmıştır. Burada hedeflenen, tip I T hücreleri ile yönlendirilen bağışıklık cevabını güçlendirmek ve mikroplara karşı yanıt oluşturarak virüs veya bakteriyi öldürebilecek savunma sistemini aktive etmektir.
Bağışıklık sıstemi zayıf olanlarda kullanılması yanında sağlıklı insanlarda da hastalıklara karşı dayanıklılığı artırmak ve vücutta metabolizma sonu biriken toksiki maddelerin etkisini yok etmek için kullanılmaktadır.
Bazı çalışmalarda bağışıklık sistemini güçlendiren Beta-glukan 1.3/1.6 molekülünün kullanılması ile alerjik kişilerin burun sıvılarında tip II T hücre ürünlerinin azaldığı ve tersine tip I T hücrelerin ürünlerinin arttığı belirlenmiştir. Bu nedenle alerjik hastalarda da şikâyetlerin yoğun olduğu dönemde bu tür molekülleri kullanması önerilmektedir.
Echinacea, Isırgan Otu, Ginseng, Sinir Otu
Echinacea bitkisinin Türkçe bir adı yoktur ve ana vatanı Kuzey Amerika’dır. Özellikle E. pallida ve E. angustifolia türleri kuzey Amerika yerlileri tarafından, çok eskiden beri “yara iyi edici” olarak kullanılmıştır. Isırgan Otunun bağışıklık sistemine etkisi çeşitli virüs hastalıklarında (grip, hepatit, HPV, AIDS vb.) ön plana çıkmaktadır. Özellikle beta- karoten, pantotenik asit ve vitamin B 12 açısından zengin olup, yüksek miktarda klorofil taşır. Eskiden beri sözü edilen kan yapıcı özelliğin bu vitaminler ve klorofilden ileri geldiği düşünülmektedir. Taşıdığı bu maddeler nedeniyle antiallerjik olarak cilt hastalıkları ve astımda da kullanılmaktadır.
Ginseng, taşıdığı saponin sınıfı maddeler nedeniyle bağışıklık sistemi ve direnci sağlayan bazı hücrelerin oluşumunu destekler. Cinsel gücü de artırdığı kabul edilen ‘’Ginseng’’ bitkinin köklerinden elde edilir. Yurdumuzda yetişmeyen bu bitkinin de yetiştiği yerlere göre farklı formları vardır.
Sinir otu eski Türk hekimliğinde Orta Asya’dan beri bilinen ve Echinacea gibi yaraların tedavisinde kullanılan bir bitkidir.
Grip Aşısı
Grip aşısı gribe neden olan virüslerden hazırlanmış bir aşıdır. Özellikle grip olmasının ciddi problemlere yol açması muhtemel kişilerde uygulanabilir. Ancak grip virüsü sürekli kendini değiştiren bir virüstür. Bu nedenle aşının koruyuculuğu %100 değildir ve enfeksiyon varken aşı olunmamalıdır. Ancak yine de hastalığa yakalanma sıklığını azaltır ve belirtilerin hafif geçmesini saptayabilir.