Üsküp

gezi-logo.qxpGEZİ / MAYIS 2014

M. Ö. 4000’lerde var­lı­ğın­dan bah­se­di­len bir şeh­re bugün­kü yol­cu­lu­ğu­muz. Yakın tari­he kadar isti­la­lar altın­da yaşa­yan Üsküp’e… Ancak 1991’de Yugoslavya’dan ayrı­şa­rak kuru­lan yeni, daha çok genç bir dev­let olan Makedonya’nın baş­ken­ti olan şeh­re. 2001’de baş­la­yan iç savaş­tan da nasi­bi­ni alan şeh­re… Bu coğ­raf­ya­ya zaman zaman hakim olan bütün güç­le­rin sıra­sıy­la ege­men­li­ği­ne giren, bu savaş­lar, yan­gın­lar ve sonun­cu­su sanı­rım 1963’teki dep­rem­le de çok hasar gör­müş yor­gun bir ken­ti dola­şa­ca­ğız sizin­le. Bil­di­ğim kada­rıy­la Mani­sa ile de kar­deş kent.

M. S. 1. yüz­yı­lın baş­la­rın­da Roma’lıların ege­men­li­ği altın­da iken Scu­pi – Skop­je – olan şeh­rin adı, 1392’de Osman­lı­la­ra geçin­ce Üsküp ola­rak telaf­fuz edil­me­ye baş­lan­mış. Türk­ler hala genel­de bu ismi kul­la­nı­yor. 1912’de Osmanlı’nın Bal­kan savaş­la­rın­da yenil­me­si son­ra­sın­da Sır­bis­tan sınır­la­rı­na dahil olan kent, bugün Osman­lı­nın yak­la­şık 500 yıl­lık ege­men­li­ği­ni bir­çok tari­hi eser­le akta­rı­yor bize. Tabii diğer ege­men­le­rin bırak­tık­la­rıy­la daha da zen­gin­le­şen bir kül­tür­den bahsebiliriz.

Bir­çok dinin, bir­çok mil­le­tin oluş­tur­du­ğu etnik- kül­tü­rel renk­ler­le, koz­mo­po­lit yapı­sıy­la özel­lik­le şehir ve kül­tür turiz­mi­ne merak­lı gez­gin­le­rin ilgi oda­ğı artık bu savaş kokan şehir.

Ve hem şehir, hem çev­re­si doğal güzel­lik­le­riy­le de ben­ce tam bir çekim mer­ke­zi. Tari­hi­ne daha faz­la gir­mek iste­mi­yo­rum, hazır biraz yatış­mış­ken orta­lık ora­lar­da. Ger­çek­ten yatış­tı mı ki? Make­don­ya hükü­me­ti ‑Üsküp 2014- pro­je­si adı altın­da şehir­de res­to­ras­yon – renö­vas­yon çalış­ma­la­rı­na baş­la­mış­tı. Ancak Make­don etnik kim­li­ğe yatı­rım ola­rak adlan­dı­rı­lı­yor bu pro­je. Diğer etnik grup­lar ayrım­cı­lık yapıl­dı­ğı düşün­ce­sin­de­ler. Yani sular pek de durul­mu­yor Var­dar neh­ri ve ovasında…

Şeh­rin iki yaka­sı­nı, Make­don­ya Mey­da­nı ile Eski Çar­şı­yı bir­bi­ri­ne bağ­la­yan Osman­lı döne­min­den kal­ma taş köp­rü aslın­da iki yaka­yı bir­bi­rin­den ayrış­tı­rı­yor da. 2. Murat zama­nın­da baş­la­nıp Fatih Sul­tan Meh­met zama­nın­da biti­ril­di­ği için genel­lik­le Türk­ler tara­fın­dan Fatih Köp­rü­sü de deni­len bu bakım­sız ama zarif köp­rü­nün yeni, modern görü­nüm­lü yaka­sı­nı daha çok Make­don­lar, diğer yaka­yı Türk, Arna­vut ve diğer etnik grup­lar mes­ken tut­muş gibi.

gezi-02

Ken­tin en eski yapı­sı Üsküp Kale­si. Eski şehir ala­nın­da Vardar’ın kuze­yin­de­ki kale ve civa­rın­da Neoli­tik dönem­den kalın­tı­lar bulun­muş. Köp­rü ve kale şeh­rin sim­ge­le­ri gibi. Bay­ra­ğın­da, fla­ma­la­rın­da­ki kul­lan­dık­la­rı arma bu iki eser­den res­me­dil­miş. M. S. 6. yüz­yıl­da yani Roma döne­min­de yapıl­dı­ğı düşü­nü­len kale­nin civa­rın­da bugün hala kazı­lar devam edi­yor. Kale çeşit­li zaman­lar­da tah­rip­ler ve tek­rar ona­rım­lar geçir­miş. Ama siz kale­ye eski çar­şı tara­fın­dan gider­se­niz önü­nü­ze çıka­cak olan 1446 yılın­dan kal­ma tek ori­ji­nal kapı­yı göre­bi­lir­si­niz. Ve bu bakım­sız kale­ye çık­tık­ça ‑içi­ni geze­me­se­niz bile- şeh­rin man­za­ra­sı size bu top­rak­lar­da­ki yaşan­mış­lık hak­kı­da daha çok şey sunacak.

Biz şim­di önce cami­le­ri geze­rek devam ede­lim turu­mu­za.. Osman­lı döne­min­de bu kent­te 120 civa­rın­da cami oldu­ğu söy­le­ni­yor. Şim­di çok azı ayak­ta. Ayak­ta olan bazı­la­rı­na şöy­le bir göz ata­lım. Mus­ta­fa Paşa Camii kale­nin hemen altın­da. 1492’de Vezir Mus­ta­fa Paşa tarafından
‑Tari­he merak­lı olan­lar bu paşa­yı iyi tanır­lar- yap­tı­rıl­mış büyük, tek kub­be­li bir cami. Bal­kan savaş­la­rın­da silah depo­su ola­rak da kul­la­nı­lan bina her dönem­de çok hasar almış. Uzun zaman­dır kul­la­nım dışıy­ken Türk İşb­irl­iği ve Kal­kın­ma İdar­esi Baş­kan­lı­ğı (TİKA) tara­fın­dan res­to­re edi­li­yor ve kul­la­nı­ma açı­lı­yor. Ancak çok yakın zaman­da yeni bir yan­gın atlat­tı­ğı­nı duy­dum, son durum nedir, bilmiyorum.

İsa Bey Camii, bit paza­rı ile has­ta­ne ara­sın­da eski çar­şı­nın biraz uza­ğın­da. İsh­ak Bey’in oğlu İsâ Bey tara­fın­dan (1475) yap­tı­rıl­mış. İki yanın­da misa­fir­ha­ne­si olan yapı duvar­la­rı bir sıra kes­me taş, üç sıra tuğ­la­dan, tipik Sel­çuk­lu mima­ri­siy­le dizayn edil­miş iki kub­be­li ve 5 avlu­ya sahip. İki yan­da bulu­nan çap­raz tonoz­lu oda­lar ve oda­la­ra geçiş­ler biraz fark­lı­lık katı­yor mima­ri­ye. Zavi­ye cami türü­ne iyi bir örnek.

Ala­ca İsh­ak Bey Camii de 1439’da inşa edil­miş. Mer­ke­zin­de cami, hamam, med­re­se ve hanıy­la, daha son­ra 1445’de ekle­nen vakıf bina­sıy­la aslın­da bir komp­leks. Şim­di sade­ce kötü ona­rıl­mış cami ve arka­sın­da­ki sekiz­gen plan­lı tür­be­yi, ki ori­ji­nal durum­da, her şeyi hasar­sız atla­ta­bil­miş, göre­bi­lir­si­niz. Bit paza­rı­nın hemen sonunda.

Şim­di Yah­ya Paşa Camii’ne de göz ata­lım, diğer­le­ri­ni de isim vere­rek geçe­lim. (Zama­nı­nız var­sa onla­ra da baka­bi­lir­si­niz.) Evli­ya Çelebi’nin seya­hat­na­me­sin­de güzel­li­ği ve mina­re­si­nin boyu ile yeri­ni alan Yah­ya Paşa Camii 2. Beyazıt’ın dama­dı tara­fın­dan yap­tı­rıl­mış. En çar­pı­cı özel­li­ği çatı­sı­nın kub­be değil pira­mit şek­lin­de olma­sı. Alman­lar bu bina­yı 1. Dün­ya Sava­şı sıra­sın­da silah­ha­ne, silah ve cep­ha­ne üre­tim yeri ola­rak kul­lan­mış­lar. Cami tarih­ten aldı­ğı yara­lar için res­to­re edil­miş. Ancak bu res­to­ras­yo­nun aslı­na pek uygun olma­dı­ğı, doku­su­nun çok tah­rip edil­di­ği söy­le­ni­yor. Bu, uzman­la­rın alanı..

Ve diğer cami­ler… Sul­tan Murat Camii ki Bal­kan­lar­da­ki en büyük cami oldu­ğu bili­ni­yor, Murad Paşa Camii, Köse Kadı Camii, Dük­kan­cık Camii, Üsküp yakın­la­rın­da­ki Hüse­yin Şah Camii’ni ve diğer­le­ri­ni de ekler­sek Osman­lı döne­min­de­ki Üsküp’te dini yapı­la­rın şeh­ri şekil­len­dir­me­de­ki en önem­li mima­ri doku­lar­dan oldu­ğu­nu söy­le­ye­mek abar­tı olma­ya­cak gibi. Unut­ma­dan, bu şehir­de 20 civa­rın­da da tek­ke bulu­nu­yor­muş. Bugün sade­ce Rufai Tek­ke­si var­lı­ğı­nı sür­dü­rü­yor diye bili­yo­rum, bu notu­mu­zu da düşe­rek devam ede­lim yolu­mu­za, yolculuğumuza…

Roma­lı­lar gibi Osman­lı­lar da hamam­lar­la ken­di kül­tür­le­ri­ni akta­rı­yor bize. Cami­ler­den son­ra diğer sos­yal­leş­me alan­la­rı hamam­lar. Bugün içe­ri­sin­de 5000’e yakın eser­le sanat gale­ri­le­ri­ne dev­şi­ril­miş Davut Paşa Hama­mı ve Çif­te Hamam bun­la­ra tipik iki örnek. Yapı­lar tabii ki kadın­lar ve erkek­ler için bir­bi­ri­nin simet­ri­si, aynı iki bina­dan olu­şu­yor. İsa Bey ve Davut Paşa zama­nın­dan kal­ma bu hamam­lar 1900’lü yıl­la­rın baş­la­rı­na kadar hamam ola­rak kul­la­nıl­mış. Özel­lik­le Çif­te Hamam­la­rın 1915’e kadar bu amaç­la kul­la­nıl­dı­ğı­nı biliyoruz.

Hasan Rıza Efen­di Hama­mı, İbr­ah­im Çavuş Hama­mı, Kuru Hamam, Sinan Paşa Hama­mı, Yah­ya Paşa Hama­mı, Kara Kapı­cı Hama­mı günü­mü­ze kadar gele­me­yen diğer hamam­la­rı Üsküp’ün.

Ve han­lar… Ker­van­lar için ker­van­sa­ray­lar… Üsküp’te ilk hanı İsa Bey yap­tır­mış. 20 adet dük­ka­nı olan bu han­dan şim­di eser yok. Yine kayıt­lar­da olan ama var­lı­ğı meç­hul Bay­ram Paşa Hanı, Meh­met Ağa Hanı, Boya­lı Han, Cam­lı Han, Rüs­tem Paşa Ker­van­sa­ra­yı, Sinan Bey Ker­van­sa­ra­yı var­lı­ğı­nı sade­ce kayıt­lar­da sürdürenlerden.

Yeni Han ya da diğer adıy­la Sulu Han basit ona­rım­lar­la günü­mü­ze kadar gelen ender yapı­lar­dan. Mus­li­hud­din Abdül­ga­ni tara­fın­dan yap­tı­rı­lan Kur­şun­lu Han da öyle. Kapan Han ise bugün güzel bir res­to­ran. Hani mola ver­mek ister­se­niz diye…

Bir de bedes­ten­den bah­se­di­lir, yine Evli­ya Çelebi’nin seya­hat­na­me­sin­de geçen. Büyük yan­gın­da yok olmuş yeri­ne 17. yüz­yıl­da aslıy­la ilin­ti­siz küçük bir çar­şı yapıl­mış. Çar­şı deyin­ce çar­şı­ya geçe­lim diye­ce­ğiz ama nere­dey­se hep içindeyiz.

Yuka­rı­da bah­se­di­len­le­rin bir çoğu­nu çar­şı­yı gezer­ken göre­cek­si­niz eski Türk evle­rin­den örnek­le­rin yanı sıra. Eski çar­şı, Old Baza­ar ve ama en çok Türk çar­şı­sı diye anı­lı­yor bura­sı. Esnaf­la soh­bet etmek ayrı bir tec­rü­be ola­cak­tır ki bu sizin ter­ci­hi­niz. Üsküp ve hat­ta Makedonya’nın tari­hi ile ilgi­len­mek ister­se­niz kıs­men yıkık olan eski gar bina­sı şim­di Şehir Müze­si. Bey Kule­si ise için­de dük­ka­nı ve Rahi­be Tere­sa anı­la­rı ile yine küçük ona­rım­lar­la günü­mü­ze kadar gel­miş. 1,5 m duvar­la­rı, 14 m yük­sek­li­ği ile savun­ma amaç­lı yapıl­mış 14. yüz­yıl­dan kal­ma bir yapı.

SONY DSC

Bir diğer kule de 16. yüz­yıl­dan kal­ma saat kule­si. İsl­ami motif­ler taşı­yor. Ana mey­dan­da­ki Feoda­lizm kule­si ise ne zaman ve ne amaç­la yapıl­dı­ğı bilin­mi­yen ya da en azın­dan benim bil­me­di­ğim bir kule. Ancak ben­ce Bey Kulesi’nin diğer adı.

Dini yapı­lar­dan bah­se­der­ken cami­ler kadar bu şeh­re doku sağ­la­yan diğer din­le­rin iba­det­ha­ne­le­ri, kili­se­le­re bak­tı­ğı­mız­da ilk gözü­mü­ze çar­pan­lar St. Ohrid Kli­ment Kated­ra­li, St. Dimit­ri­ja Soluns­ki Kili­se­si, St. Savi­o­ur (Spas) Kili­se­si, St. Pan­te­lej­mon manas­tı­rı. Beni en çok etki­le­yen bu kili­se-manas­tır oldu. 12. yüz­yıl­dan kal­ma bu Bizans kili­se­si yapı­mı­nın 140 yıl sür­dü­ğü iddia edi­len fresk­le­riy­le ünlü. Bun­la­ra Rahi­be Tere­sa evi­ni de ekle­mek gerek. Bu şehir­de doğup 18 yaşı­na kadar bura­da yaşa­yan Rahi­be Teresa’nın yaşa­dı­ğı değil ama anıt evi 2009’da ziya­re­te açıl­dı. Adı­na, mey­dan­da da bir küçük şapel var.

Roma döne­mi su kemer­le­ri, Mey­dan­la­rı ve park­la­rı da görül­me­si gere­ken yer­ler­den. En büyük mey­da­nı 18.500 m² ala­nı ile Make­don­ya Mey­da­nı. Taş köp­rü­nün ucu Var­dar kıyı­sın­da. Tam orta­sın­da Büyük İsk­end­er olmak üze­re hey­kel­le­ri, bay­rak­la­rı ve çev­re­sin­de­ki tica­ret, alış­ve­riş mer­kez­le­riy­le Üsküp’ün yeni yüzü ola­rak lan­se edilmekte.

Rıs­tık Sara­yın­dan bah­set­me­li mi bil­mi­yo­rum. Sem­bo­lik yapı­lar­dan biri ve iş hanı ola­rak kullanılıyor.

Bito­la Ens­ti­tü­sü, Müze ve Sanat Gale­ri­si ise eski Aske­ri İdadi. Atatürk’ün mezun oldu­ğu okul.

Mile­yum haçı ve Make­don­ya Müca­de­le Müze­si ile de bu şeh­rin dünüy­le bugü­nü ara­sın­da ve hala has­sa­si­yet­le­ri duyum­sa­ya­rak ama Bal­kan­lar­da­ki bu güzel ken­ti tanı­mış olma­nın key­fi ile şehir­den ayrı­lı­yor­sa­nız size bir öne­rim ola­cak. Rota­nı­zı mut­la­ka ama mut­la­ka Mat­ka Kan­yo­nu­na çevi­rin, eğer ora­dan gel­me­miş­se­niz Üsküp’e. Doğa­lın, doğal güzel­li­ğin ifa­de­si gibi bu kan­yon. Tres­ka neh­rin­de kano­ya bine­bi­lir misi­niz bil­mi­yo­rum ana sey­ret­mek bile etki­le­yi­ci. St. And­re­as Kili­se­si ve St. Nic­ho­las Manas­tı­rı ise insan­la doğa­nın uyum­lu mut­lu­lu­ğu sanki..

Yolu­nuz açık olsun.

İlgili Haberler

Leave a Comment