
Alzheimer hastalarıyla yaşanan iletişim sorunlarını aşmak için önerilerde bulunan KadıköyŞifa Sağlık Grubu Psikiyatri Uzmanı Dr. Aysun Genç Dişçigil, “Fiziksel olarak var olan ancak zihinsel ve psikolojik olarak yok olan bir kişiyle ilgilenmek ve onun bakımını sürdürmek, hasta yakınlarında “belirsiz kayıp” duygusuna yol açabilir” dedi. Dişçigil, hasta yakınlarında görülebilen “belirsiz kayıp” duygusu hakkında bilgi verdi. “Hastalık nedeniyle hafıza kaybı yaşayan hastaların yakınları veya bakımını sağlayanlar asıl problemin hastalığın kendisi değil yol açtığı belirsizlik olduğunu söylerler. Fiziksel olarak var olan ancak zihinsel ve psikolojik olarak yok olan bir kişiyle ilgilenmek ve onun bakımını sürdürmek, hasta yakınlarında ‘belirsiz kayıp’ duygusuna yol açabilir.
Ne var olan ne de var olmayan bir kişinin bakımını üstlenmek zordur. Birçok kişi için sanki evde bir yabancı vardır. Bazı hastalarda hafıza kaybı öngörülemez bir şekilde dalgalanır yani bir gelir bir gider. Bu yokluk ve varlık arasındaki sürekli gidiş geliş çok stresli bir kayıp duygusunu yaratır. Ölümden farklı olarak bir kapanış bir resmi teyit yoktur. Kendinizi yalnız hissedersiniz bazı açılardan gerçekten de yalnızsınızdır. Toplumsal ve hatta dini destek zayıftır. Ruhsal olarak en güçlü kişilikte olan kişiler bile bu durumda kaygılı ve depresif hissederler. ‘Belirsiz kayıp’ duygusu hasta yakınlarında kişiyi hareketsiz kılan sürekli bir acı yaratır. Örneğin kararlar ertelenir, görevler birikir, rutin işler aksar, şüphe, kafa karışıklığı, çaresizlik, umutsuzluk yaşanır. Hastanın bakımı giderek çok daha fazla zaman aldığı için arkadaşlıklar azalır. Yakınlarla çatışmalar artar. Bakım sağlayan kişi giderek artan bir biçimde kendini izole hisseder. Buna bağlı olarak depresyon, anksiyete, suçluluk, utanç, kendisiyle ilgilenmeme, Şziksel hastalık olasılığı artar.
NASIL BAŞA ÇIKILIR?
Sevdiğiniz bir kişinin ne var ne yok olmasının yarattığı stresi kabul etmek, bu stresle başa çıkmanın birinci koşuludur. Başka kişilerle iletişim içinde olmaktan, diğer aile fertlerinden ve çevrenizden destek almaktan çekinmeyin. Böyle bir strese başa çıkabilmek için sizin ve diğer aile bireylerinin alışageldiğiniz rollerde değişiklik yapmak gerekebilir. Aile içi rolleri gözden geçirin ve bakımın aile içinde paylaşılmasını sağlayın. Örneğin haftada bir yakınlarınızdan biri gelip hastanın bakımıyla ilgilenirken siz başka bir şeyle ilgilenin.Aile ile birlikte olan kutlama, tatil gibi ritüellere devam edin ancak bunları biraz sadeleştirin. Farklı insanlarla iletişim stresinizi azaltacaktır. Ümit edeceğiniz yeni bir hayaliniz olsun. Yeni arkadaşlıklar, hobiler, seyahat planları yapın. Takip ettiğiniz televizyon programları olsun.
‘Ne şöyle ne böyle’ yerine, ‘hem şöyle hem böyle’ düşünce tarzını benimseyebilirsiniz. Örneğin hastanın ne var olduğunu ne de olmadığını düşünmek yerine hem var olduğunu hem de olmadığını düşünebilirsiniz. Bu düşünce şeklini kendiniz için de uygulayabilirsiniz. ‘Ben hem başkasına bakım sağlayan hem de kendi ihtiyaçları olan bir kişiyim.” “Hem her şeyin sona ermesini istiyorum hem de onun yaşamasını istiyorum.’ ‘Hem onun hastalığından dolayı üzgünüm hem de yeni torunumun doğumundan ötürü mutluyum.’
Kendi sağlığınıza önem verin. Öfke ve suçluluğun normal duygular olduğunu kabul edin. Depresif, fiziksel olarak hasta veya çaresiz hissettiğinizde kendinize veya hasta yakınınıza zarar vermek veya bağırmak istiyorsanız, alkol alma isteğiniz artıyorsa, diğer aile üyeleriyle sıklıkla tartışıyorsanız, kendi bakımınızla ilgilenmiyorsanız bir ruh sağlığı uzmanından yardım alın.”