DİJİTAL SAĞLIK / OCAK 2016
Türkiye’nin ilk ve tek dijital sağlık zirvesi olma özelliği taşıyan Digital Health Summit Turkey’in dördüncüsü İstanbul’da yapıldı. Zirve, teknoloji ve yazılım firmaları, ilaç sektörü, hasta örgütleri, üniversiteler, ajanslar, mobil operatörler, sağlık kurumları gibi farklı alanlardan 1.400 kişinin katılımıyla tamamlandı.
PTMS tarafından düzenlenen zirvede, “Kişiselleştirilmiş Tıp ve Sağlıkta Genom Dönemi”, “Sağlık Çalışanları için Geliştirilen Sosyal Ağların Günümüzdeki Önemli Etkisi”, “Eriştirilebilirlik: Engelliler için Kullanıcı Dostu Dijital Platformlar Tasarlamak”, “Son Kullanıcılarının ve Hekimlerin Giyilebilir Sağlık Teknolojileri ile ilgili Algıları”, “Çoklu Kanalda Kapalı Döngü Pazarlama”, “Vodafone Alzheimer Takip Uygulaması” gibi ilgi çekici birçok konu başlığı ele alındı, özellikle ‘hasta odaklı’ yaklaşımlar üzerinde duruldu.

Vodafone Cep Sağlık İş ve Marka Ortaklıkları Kıdemli Müdürü Rüçhan Ziya, “Vodafone Cep Sağlık” uygulamalarını anlattı. Yaşlanan nüfusun ülke olarak harekete geçmeyi gerektirdiğini belirten Rüçhan Ziya, bunun için de sağlık alanında var olan modellerin değiştirilmesi gerektiğini söyledi. “Sağlığın geleceği mobilde” diyen Ziya, “Kronik hastalıklardaki artış için farklı çözüm ve yaklaşımlara ihtiyaç var. Merkezi bir yerdense hastaların evlerine gidip mobil çözümler sunmak ön plana çıkıyor” diye konuştu. “Vodafone Cep Sağlık” ile bireylere bilgi, sağlık hizmetlerine ulaşım konusunda destek sunduklarını ifade eden Ziya, hizmetlerini şöyle anlattı:
“Diyabet hastalarının takibi uygulaması ile kan şekeri ve tansiyon takibi gerçekleştirdik. Alzheimer takip uygulaması, göz sağlığı uygulaması yaptık. Vatandaşların göz dibi fotoğraflarını çekerek doktorlarla paylaştık. Uzman doktorlara ulaşamayan hastalara teşhis konuldu, tedavilerine başlandı.”
GİYİLEBİLİR CİHAZ SATIŞINDA YILLIK ARTIŞ YÜZDE 35
Ziya, sağlık hizmetlerine erişimin kolaylaştırılması, zaman ve efor maliyetinin azaltılması, halkın sağlık okuryazarlığının artırılması ve ilaç kullanımının takip edilmesi için dijital sistemler geliştirilmesi gerektiğini ifade etti. Dünyada giyilebilir cihaz satışında yıllık artışın yüzde 35 olduğuna dikkat çeken Ziya, hastanın kullandığı ilaçların, yaptırdığı testlerin, tetkiklerin, doktora başvuru sıklığının tek bir merkezde toplanabildiğini, böylece yaşlı bir hastanın ilacını kullanması için yapılacak çağrıyı ne kadar sürede açtığı değerlendirilerek genel sağlık durumu hakkında bilgi sahibi olunabildiğini anlattı.

Yeditepe Üniversitesi Dijital Pazarlama Bölümü Öğretim Üyesi Social Touch ve Tek Doz Dijital Kurucusu Dr. Sertaç Doğanay, tüm dünyada reklam pazarının 574 milyar dolar olduğunu ve senelik bazda yüzde 5 büyüdüğünü, dijital reklam harcamalarının yıllık büyüme oranının da yüzde 12 olduğunu söyledi. İngiltere’nin reklam harcamalarının yüzde 50’sini dijitale ayırdığını, İngiltere’yi Norveç, Çin, Avustralya gibi ülkelerin izlediğini belirten Dr. Sertaç Doğanay, “Türkiye’de bu pay, 2011’de yüzde 15’e çıktı, 2015’in sonunda ise yüzde 25’e varacağını tahmin ediyoruz” dedi.
DERNEKLER İNTERNETİ KULLANAMIYOR
Doğanay, sağlık alanında çalışan derneklerin iletişimde interneti iyi kullanamadığını söyledi. Sağlıklı bilginin alınabileceği uzmanlık derneklerinin google aramalarında ilk sayfada çıkmadığı, o yüzden de asli görevlerini yerine getiremedikleri eleştirisinde bulunan Doğanay, “Ebola ile ilgili sağlıklı bilgi almak istediğimizde Google aramasında konuyla ilgili 7 dernekten hiçbirine ait web sitesi ilk sayfada çıkmıyor. İkinci sayfaya bakma oranı yüzde 9. Ben doğru bilgiyi onedio’dan mı alacağım?” diye sordu. İnternetin iyi kullanılması durumunda çok önemli faydalar sağlanabileceğini belirten Doğanay, “Kanserle Dans Derneği ile yaptığımız çalışmada süresiz olarak her ay 10 bin dolar Google reklamına sahip olduk. Facebook grubumuzda parti düzenleyerek 10 bin TL topladık. Artık standart hareketleri bırakın, insanları eğlendirin, güldürün, gülmek ayıp değil. Alzheimer Derneği ile yaptığımız çalışma ile sosyal medyayı kullanarak 4–5 kişinin katıldığı hasta yakını bilgilendirme toplantılarına katılımı 7 ayda 30’a çıkardık” diye konuştu.

TÜRKİYE “DELİ GİBİ” İNTERNET KULLANIYOR
Türkiye’de 2012 yılında Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın yaptırdığı araştırmaya göre, nüfusun yüzde 63,9’unun aynı kaptan yemek yediğini, üniversite mezunu oranının yüzde 10, yabancı dil bilenlerin yüzde 9 olduğunu, buna karşılık Türkiye’nin internet kullanımında 18 Avrupa ülkesini açık ara geride bıraktığını vurgulayan Doğanay, şöyle devam etti: “İnternet abonelerinin yüzde 80’i en az bir sosyal medya kullanıyor. Sosyal medya kullanımında 48 ülkenin birincisiyiz. Aktif internet kullanıcısı sayımız 40 milyon. Kullanıcılar Ocak 2015’te günün 4 saat 36 dakikasını internette geçirdi. 2 saat 56 dakikayı da sosyal medyada geçiriyoruz. Bütün bunları bilip de Türk insanı deliler gibi internet kullanırken bu kanalları kullanmıyorsanız duvara toslamaktan başka çareniz yok.”
PTMS Kurucusu Dr. Kıvılcım Kayabalı, internetin beynimizi nasıl değiştirdiğini anlattı. “Bugün beynimizin altın çağını yaşıyoruz” diyen Kayabalı, “Son 15 yılda teknoloji ve görüntüleme yöntemlerinin gelişimine bağlı olarak beyin hakkında artık daha fazla şey biliyoruz. Bilimsel çalışmaların insanın kaderini değiştireceği bir yüzyıla girdik” diye konuştu. Yeni bilgiler ışığında beyinle ilgili efsanelerin de yıkıldığına işaret eden Kayabalı, şunları anlattı:
BEYİN HAKKINDAKİ MİTLER YIKILDI
“Bu mitlerden en önemlisi beynimizin sadece yüzde 10’unu kullandığımızdı. FMRI yöntemi gösterdi ki uykuda bile beynimizin her yerini kullanıyoruz. Beyinle ilgili bilginin yüzde 10’una sahip olabiliriz ama beynimizin tümünü kullanıyoruz. Diğer bir yanlış inanç da sağ ve sol beyni kullananların farklı kişiliklere sahip olduğu. Sağ beynin yaratıcı, sol beynin dil, matematik gibi yeteneklere sahip olduğu doğru değil. Beynin her iki küresi koordineli olarak çalışıyor. Yaralanmış, zarar görmüş beynin kendini yenilemeyeceği de doğru değil. Beyin her an, sürekli olarak kendini yeniler. Beyin kendini değiştirebilir. Beynin her gün kaybolan milyarlarca hücresi sanıldığı gibi geri gelmez değildir. 20 yaşında ne kadar nörona sahipsek 70 yaşında da o kadara sahibiz. Nörogenezis gösterdi ki yeni nöronlar yapılıyor. Yeni bir uğraşla, yeni bir dil öğrenerek beyin kapasitemizi her yaşta artırabiliyoruz. Alkolün beyin hücrelerini öldürdüğü de doğru değil. Alkol elbette zararlı ama beyin hücrelerini öldürmüyor.”
PEKİ AMA İNTERNET BEYNİMİZE NE YAPIYOR?
Kayabalı, internetin beyin üzerindeki etkilerini ise şöyle sıraladı: “Fazla internet kullanmanın, cihazlara bakmanın beynimize çok olumlu etkisi yok. Sorgulayıcı düşünceyi kaybediyoruz, yüzeysel düşünmeye başlıyoruz. Like’lar dopamin seviyesini artırıyor ve bağımlılık yapıyor, yaratıcılığımızı, derin düşünceyi olumsuz etkiliyor. Google’ı bellek bankası olarak kullanıyoruz. Hafızamızda artık daha az şey tutmaya başladık. Düşünerek, geçmişimizle bağlantılı olarak hatırladığımızda çok daha etkili oluyor. Google’da hatırlamak yüzeysel düşünce kalıpları oluşturuyor. Artık daha hızlı düşünüyoruz, daha hızlı algılıyoruz, hareketlerimiz, göz hareketlerimiz daha hızlı ama derin düşünce yeteneğimizi kaybediyoruz. Multiasking, yani önümüzde birden fazla bağlantı açık olduğu durumlarda birçok şey yapmaya çalışırken aslında tam olarak hiçbirinde olamıyoruz. Multiasking’te başarılı olanlar sadece yüzde 5 ve bunların yüzde 85’i kadın.”
EMPATİ YETENEĞİ KAYBOLUYOR
“İnsanın 24 saatlik bir rutini vardır, internet bu ritmi bozdu. Bu cihazlardan yayılan mavi ışık beynimize ‘Artık sabah, uyanabilirsin’ mesajı veriyor. Bu yüzden uyuyamıyoruz. REM uykumuzun kalitesi azalıyor. İyileşmeden uykudan uyanıyoruz. Saat 20.00–21.00’den sonra bu cihazlara kesinlikle bakılmamalı. Sosyal olduğumuzu sanıyoruz, oysa asosyaliz. Empati yeteneğimiz azalıyor. Michigan Üniversitesi’nde çocuklar üzerinde uzun yıllardır yapılan araştırmasının sonuçlarına göre, 2000 yılından sonra çocukların empati yeteneğinde yüzde 40 azalma meydana geldi. Cep telefonları iletişim problemlerine de neden oluyor. İki kişinin oturduğu bir masanın üzerinde duran bir cep telefonu bile iletişimi bozuyor, kişileri huzursuz ediyor. Unutmamalıyız ki, yaratıcı düşünce ve ilham ancak mutlak sessizlikte var olur.”