“Akciğer Sağlığına Adanmış 20 Yıl”
Türk TORAKS Derneği’nin Antalya’da gerçekleştirilen 15. Ulusal Kongresi’nin ana teması, kongrenin derneğin 20. kuruluş yıldönümüne rastlaması nedeniyle “Akciğer Sağlığına Adanmış 20 yıl” olarak belirlendi.
Kongre’de göğüs hastalıkları alanını ilgilendiren hastalıklar, tanı ve tedavileri tek tek ele alınırken, göğüs hastalıkları alanının sorunlarına da değinildi. Kongre bünyesinde düzenlenen basın toplantısında konuşan Kongre Başkanı Prof. Dr. Pınar Çelik, “Bu yıl farklı disiplinlerin birarada tartışıldığı ortak paneller, hasta perspektiflerinin eklendiği oturumlar, ulusal sağlık politikaları konusunda yapılmış sunumlar ve bildiri oturumları bilimsel programımızın içeriğini zenginleştirdi” dedi.
Kongre’nin bilimsel programı hakkında bilgi veren Bilimsel Komite Başkanı Prof. Dr. Şule Akçay, kongreye yaklaşık 1400 katılımın olduğunu belirterek, şunları söyledi:
“Ülkemizde ve dünyada akciğer nakli deneyimleri birden fazla oturumda tartışılmıştır. Bu konu bilimsel programda öne çıkan başlıklar arasındadır. Ülkemizde akciğer nakli bekleyen çok sayıda hasta bulunmaktadır. Kadavradan ve canlı vericiden akciğer nakli çalışmalarının kongremizde bu denli yoğun tartışılmasının, bu önemli ihtiyacın karşılanmasına aracılık edeceği umudundayız.
Diş teknisyenlerinde gelişen bir meslek hastalığı olarak silikozis farklı yönleriyle detaylı olarak ele alınmıştır. Bu konuda çok sayıda bildiri sunumu da gerçekleşmiştir. Çevresel ve mesleksel akciğer hastalıklarının giderek arttığı günümüzde, bu önemli hastalıkların önlenmesi, tedavisi ve korunma yöntemleri konularında önemli oturumlar düzenlenmiştir.
Ülkemizde tütün kontrolü çalışmalarının geldiği önemli ve olumlu nokta, ülkenin tütün kontrolüne yıllardır hizmet etmiş otoriteler tarafından tartışılmıştır. Sağlık Bakanlığı ve Dünya Sağlık Örgütü Türkiye temsilcilerinin de katıldığı oturumlarda, son 10 yılda sigara içme oranlarının %15 azaldığına dikkat çekilmiştir.
Astım ve KOAH başta olmak üzere sık karşılaşılan pnömoni, tüberküloz, uyku apnesi, akciğer kanseri konuları da ayrıntılı olarak güncel gelişmelerle tartışılmıştır.”
Basın toplantısında Türk TORAKS Derneği’nin DSÖ’nün KOAH’a karşı başlattığı girişim olan GARD (Solunum Yolu Hastalıklarına Karşı Küresel Birlik) la ilgili çalışmaları hakkında bilgi veren GARD Türkiye Koordinatörü ve Dünya Yönetim Kurulu üyesi Prof. Dr. Arzu Yorgancıoğlu, Türkiye’nin birlik içindeki çalışmalarının örnek olarak gösterildiğini söyleyerek, “Biz bu programa KOAH alanında başladık ama tüm kronik hastalıklarda yürütülüyor. Tüm dünyada 2005 yılında KOAH’a karşı bir savaş başlatıldı. Türk TORAKS Derneği’de aynı yıl DSÖ’nün bu birliğine üye oldu. Türkiye üyelik ve ülke içinde proje geliştirme koşullarını en ideal şekilde gerçekleştiren ülke olduğu için de bizim projemiz, DSÖ’nün örnek projesi olarak gösterildi. Sağlık Bakanlığı ile birlikte Astım ve KOAH’da Ulusal Kontrol Programı’nı yürütüyoruz. 58 paydaştan oluşan bir program bu. Sağlık Bakanlığı içinde bu kadar paydaşın biraraya getirildiği bir ilktir. Yönetiminin bir sivil toplum kuruluşuna verildiği tek programdır” dedi.
Geçen yıl 2 Milyon 200 Kişi Sigarayı Terk Etti
Türk TORAKS Derneği’nin tütün ve tütün mamüllerinin kullanımının azaltılması ve dolaylı olarak da sigara ilişkili hastalıklarının azaltılması ile ilgili olarak yaptığı çalışmaların ulusal ve uluslararası örgütler ve insiyatifler tarafından ödüllendirildiğini söyleyen Türk TORAKS Derneği Tütün Kontrolü Çalışma Grubu Başkanı ve 9 Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi Göğüs Hastalıkları BD Öğretim Üyesi Prof. Dr. Oğuz Kılınç, “Geçtiğimiz ay Singapur’da yapılan Dünya Tütün Kontrolü Sempozyumu’nda Türk TORAKS Derneği’nin başkanlığını yaptığı ‘Türkiye’de kapalı alanlarda sigara içiminin engellenmesi ile ilgili yasa’nın uygulanması konusunda dünyada örnek gösterildi ve ödüllendirildi” dedi.
Türkiye’de tütün mamüllerinin azaltılmasında nihai hedefin Türkiye için “Tütünsüz bir Türkiye yaratmak” olduğunu söyleyen Prof. Dr. Kılınç, “Yani sınırları dahilinde tütün ürünlerinin üretilmediği ve sınırlarıdan tütünün giremediği bir ülke olması hedeflenmektedir. Bu hedef 2040 için konulmuştur. Daha yakına tarih koyan ülkeler de vardır. Bunların başında Finlandiya, Yeni Zellanda ve Avusturalya gelmektedir. Eğer bu hızla gidersek, bizim de 2040 hedefini diğer bütün hedeflerde olduğu gibi 2023’e çekmemiz olasıdır. Bunun ipuçları var. Ülkemizde geçtiğimiz 1 yıl içinde sigara içme davranışını terk eden insan sayısı 2 milyon 200 bin kişidir. Tütün tüketimi %22.5 azalmıştır. 14 milyar TL vatandaşın cebinde kalmıştır. Türkiye’de 1 yılda tütün ve tütün mamülleri alımı için harcanan para 20 milyar dolardır.
Tütünle ilişkili hastalıkların tanı ve tedavisi için harcanan para ise 30 milyar dolardır. Toplam tütünle ilişkili maliyet ülkeye 20 milyar dolardır. Bu para bireysel bazda değerlendirildiğinde asgari ücretle geçinen bir insanın günlük kazancının %40’ına tekabül etmektedir. Asgari ücretli günde 1 paket sigara içiyorsa gelirinin %40’ını sigaraya harcıyor demektir. Sigara içen bir kişinin yoksulum deme hakkı yoktur.
Kapalı alanlarda tütün tüketimi bizim ülkemizde ciddiyetle uygulanmaya çalışılıyor ama maalesef karşımızda çok ciddi güçlü bir endüstri var. Tütün endüstrisi ticareti insanları öldürerek yapan bir endüstridir. Çok güçlü bir endüstridir. Karşılıklı savaş devam ediyor. Geldiğimiz nokta olumludur ama yeterli değildir. Bu savaşı sürdürenlerle Tütünsüz Türkiye hedefine doğru çalışıyoruz. Bu anlamda en önemli kazanımlardan birisi de ‘düz paket uygulaması’ olacaktır. Bu sigaranın marka ve logodan arındırılmış, kirli yeşil renkte bir pakette satılması, üzerinde sadece numaraların bulunması ve sigaranın numarayla istenmesi şeklindedir. Sağlık Bakanlığımız Singapur’daki kongrede ‘düz paket uygulaması’nın Türkiye’de de yapılacağı konusuda açıklamada bulunulmuştur. Bunu ilk yapan ülke Haziran ayında Avusturalya olacaktır. Biz Türk TORAKS Derneği olarak düz paket uygulamasını şiddetle destekliyoruz” dedi.
Akciğer Hastalıkları “Elektronik Burun”la Tanınacak
Basın toplantısında akciğer hastalıklarının tanısında teknolojinin farklı bir açıdan kullanımı ile ilgili bilgi veren Gaziantep Üniversitesi Tıp Fakültesi Gögüs Hastalalıkları AD Öğretim Üyesi Prof. Dr. Öner Dikensoy, akciğer hastalıklarının “koklayarak” tanınabileceği bir elektronik burun geliştirildiğini söyledi. Henüz deneme aşamasında olan elektronik burunun insan koku alma sisteminin basitleştirilmiş elektronik bir modeli olduğunu belirten Prof. Dr. Dikensoy, “Cihazın çalışma prensibi bazı elektronik sensörler yardımıyla kokuya sebep olan kimyasal içerikli uçucu gazların tanınabilmesine dayanmaktadır. Cihazın tanıyabildiği bu kokuların hafızasına önceden kaydedilmesi durumunda cihaz yeniden karşılaştığında bu kokuları tanıyabilmektedir. Elektronik burunla sağlık alanında yapılan çalışmalar büyük ilgi uyandırmıştır. Günümüzde özellikle enfeksiyonların ve akciğer kanserinin elektronik burunla tanınması konusunda veriler elde edilmiştir” dedi.
Astım ve KOAH Tanı ve Tedavisi
Basın toplantısında KOAH ve Astım’da teşhis ve tedavide yenilikler konusunda bilgi veren Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Göğüs Hastalıkları AD Öğretim Üyesi Prof. Dr. Bilun Gemicioğlu, astım konusunda en önemli teşhis aracının iyi bir öykü alınması olduğunu belirterek, “Bunun yanında elbette solunum fonksiyon testlerinden ve birtakım biyolojik belirteçlerden yararlanıyoruz. Bu testlerde nefes havasını yoğunlaştırıp bunun sonucunda ortaya çıkan birtakım ihtihabi maddelere ve nefes havasında artan bir takım gazlara bakıyoruz. Astımın tedavisinde ise bizim için vazgeçilmez olan inhaler steroidlerdir. İnhaler steroidler tedavide her zaman geçerlidir. İnhaler steroidlerimiz astımın müzmin iltihabına en iyi gelen ilaçlardır. Ama çevresindeki kaslar da bu iltihap nedeniyle kasıldığı için, yardımcı olmak amacıyla bunları genişleten beta agonistlerimiz var. Bunlara yardımcı olan Lökotrien Reseptör Antagonistleri var.
Türkiye’de astımın kontrol oranları oldukça düşük. Üniversite hastanelerinde bile %40’larda. Çalışma bazında bakarsanız %70. Mevcut tedavilerde hastayı kontrol ediyorsunuz ama kontrol edilemeyen grup içinde astımın alt tiplerine bakılması gerekiyor.
Kongremizde de yayınlanan “Astım fenotipleri çalışması” yapıldı. Bu çalışma Türkiye’de 14 merkezde gerçekleştirildi. Bu çalışmanın sonuçlarına göre astımlı obez hastalar zayıflatıldıkları takdirde astımları daha iyi kontrol altında tutulabiliyor. Bu direkt bir tedavi yöntemi olmamakla birlikte üzerinde durulması gereken bir konu. Astım tedavisinde immünoterapi de kullanılıyor.
KOAH’ın tanısında ise mutlaka sigara öyküsünün alınması ve biomas maruziyetinin sorgulanması gerekiyor. Çünkü ülkemiz her iki konuda da olumsuz koşulların yaşandığı bir ülke. Bunun yanında hastalarda nefes darlığı, öksürük, balgam çıkarma yakınmaları olabilir. Mutlaka nefes ölçümü ile tanı konulmalıdır. Hava yollarında daralma olduğunun gösterilmesi KOAH için tanı koydurucudur. Bu testler yapılarak tanı konmaktadır. KOAH’ın izleminde de bir takım yan testlerden faydalanıyoruz. Bunun yanında KOAH’lı hastalarımızda çok sık enfeksiyon gelişmekte. Bunları korumak üzere yine özellikle grip aşısı ve zatürre aşısı uygulanıyor. Daha ağır vakalarda ise oksijen tedavisi ve maske ile mekanik ventilasyonlar uyguluyoruz. Bir grubunda nefes açıcılar kullanıyoruz, diğer bir grubunda ise nefes açıcılara inhaler steroid ekleyerek kullanıyoruz. Bu nefes açıcıların da farklı tipleri var. Atak sıklığına, risklere göre farklı dozlarda veriliyor. Ama mutlaka bu hastalara da zatürre ve grip aşısı ağır durumlarda oksijen tedavisinin yapılması gerekiyor. Bütün bunlara hastaların solunum kapasitelerini artırmak için pulmoner rehabilitasyonun eklenmesi gerekiyor. Dolayısıyla pulmoner rehabilitasyon konusunda da ayrı bir çalışma grubumuz var. Bu konudaki hastaların nasıl egzersiz yapmaları, kaslarını güçlendirmeleri gerektiği de bu kongrede de hekimlerimize aktarılıyor” dedi.
Kongre basın toplantısında bir soru üzerine Sağlıkta Dönüşüm Programı’nın etkilerini değerlendiren Türk TORAKS Derneği Başkanı Prof. Dr. Feyza Erkan, “Sağlıkta dönüşüm programı sağlık alanında birtakım olumlu sonuçlar getirdi. Halkın sağlığa erişimi arttı, birçok hastanenin veri sistemleri, donanımları düzeltildi. Bu olumlu yanı Türk TORAKS derneği olarak kabul ediyoruz.
Ancak adı performans olan sistem çok büyük olumsuzluklar da getirdi. Şu anda uygulanmakta olan sistem öyle bir sistem ki, arz talep yaratıyor. Hekim isterse fazla muayene ve fazla tetkikle kazancını artırabilir. Dolayısıyla gereksiz muayene ve tetkik sayılarına sebep olabilir. Yapılan çalışmalarla bu durum kanıtlanmış. Özellikle gereksiz ameliyat, gereksiz bronkoskopi, gereksiz tetkik sayıları, ilaç tüketimi aşırı şekilde artmıştır. Bu bütçemize büyük bir yük oluşturmaya başlamıştır. Çünkü burada bilgi asimetrisi var. O hizmeti alan hastanın tetkiklerin gerekli olup olmadığından haberi yok. Böyle bir şey dünyanın hiçbir yerinde hiçbir alanda yok” dedi.
Sistemin iyi çalışan hekimi değil kötü iş yapan hekimi ödüllendirdiğini söyleyen Prof. Dr. Erkan, “Hekim işini iyi yapmazsa, hasta tekrar tekrar gelerek hekimin performansını artırıyor. Bu hiçbir şekilde kabul edilemez bir durum. Sistemin diğer bir kötü yönü, eğitim faaliyetleri performans dışında bırakıldığı için hekimler bütün vakitlerini polikliniğe ayırıyorlar. Dolayısıyla eğitim hastanelerinde ve üniversitelerde asistan eğitimine zaman ayrılamıyor. Kongreye giden hekimin maaşından kesiliyor. Hekime kendini eğitme şansı da tanınmıyor” dedi.