GÜNCEL / MAYIS 2016
Türk Toraks Derneği tarafından düzenlenen “19. Yıllık Kongre”, Antalya Belek’te gerçekleştirildi. Kongrenin bu yılki sloganları arasında “Birlikte daha güçlüyüz” ve “Şiddete Hayır!” yer aldı.
Kongreye, göğüs hastalıkları alanından yaklaşık 1500’ü aşkın hekimin katıldığı bildirildi. Son gelişmelerin ele alındığı kongreye yurtiçinden ve yurtdışından 400’ü aşkın konuşmacı ve oturum başkanı katıldı. Kongre kapsamında düzenlenen basın toplantısında konuşan Türk Toraks Derneği Başkanı Prof. Dr. Arzu Yorgancıoğlu, sağlık çalışanlarına şiddetin en önemli nedeninin polikliniklerde hasta bakma oranı olduğunu belirterek şöyle devam etti: “Hekim arkadaşlarımız 100–120 hasta bakmak zorunda kalıyorlar. Biz ilgili makamlara daha önce çok başvuruda bulunduk, bu insani değildir. Bu sürelerde hasta bakılamaz. Hasta bakılamadığı için de hasta hekimine saldırıyor. Dinletemedik kendimizi, istedik ki bir bilimsel verimiz olsun, kanıta dayalı gidelim ve bir araştırma yaptık. Türkiye’de hizmet veren 1. 2. ve 3. basamak kurumlarında hizmet veren 1600’ü aşkın hekimden, hasta bakarken süre tutmalarını istedik ve ortaya çıkan ideal süreyi hesapladık. Kongremizde de bu çalışmayı sunduk, şimdi bu çalışmayı kanıt olarak ilgili makamlara sunacağız” dedi.
“MUAYENE SÜRELERİ 20 DAKİKANIN ALTINDA OLMAMALIDIR”
Türk Toraks Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Oğuz Kılınç ise göğüs hastalıklarının ideal muayene süresinin azlığına dikkat çekerek, yaptıkları araştırma ile ilgili şu bilgileri verdi: “Kısa sürelerin, tanı ve tedavide hatalara, sağlıkta şiddete yol açma potansiyeli mevcuttur. Otomatik randevu sistemi ile ayarlanan ve çoğu hastanede 2 dakikaya kadar düşen muayene süreleri, hasta hekim arasındaki iletişimi bozan, hekimleri stres altında bırakan, teşhis ve tedavide hatalara yol açan, gereksiz tetkik ve tedavilere sebep olan bir uygulama olarak karşımızda durmaktadır. Ülkemizde çoğu sağlık kuruluşundaki randevu sistemleri ile verilen 2–10 dakika arasındaki sürelerin araştırmamız sonucunda yeterli olmadığı görülmüştür. Şu an mevcut olan süreler hasta muayenesi için gerekli olandan çok uzaktır. Süre 20 dakikanın altında olmamalıdır.”
TÜRKİYE’DEKİ ASTIM HASTALARININ ÖZELLİKLERİ BELİRLENDİ
Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi Göğüs Hastalıkları Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Füsun Yıldız, Türkiye’de astım hastalarının klinik özelliklerini belirlemek amacıyla 14 farklı merkezden 1400 astım hastasının katılımı bir çalışma yaptıklarını kaydetti. En sık rastanan alerjenlerin ev tozu akarları ile çimen polenleri olduğunu aktaran Yıldız, “Hastalık başlangıç yaşı 40 üzerinde olan astımlı hastaların (geç başlangıçlı astım) vücut kitle indeksi daha yüksekti yani daha şişmandı ve alerjik olmayan astım özelliği taşıyordu. Coğrafi bölgeler açısından astımlı hastalar değerlendirildiğinde alerji oranı en yüksek bölgeler Karadeniz ve Marmara bölgesi olarak bulundu. Hastalık kontrol düzeyi karşılaştırıldığında ise en yüksek kontrol oranı Marmara ve İç Anadolu bölgesinde yaşayan hastalarda saptandı” diye aktardı.
“TÜRKİYE’DE 7 BİN KİŞİ HAVA KİRLİLİĞİNE BAĞLI OLARAK HAYATINI KAYBEDİYOR”
Türk Toraks Derneği Hava Kirliliği Görev Grubu adına konuşan Doç. Dr. Haluk Çalışır ise Türkiye’de hava kirliliğinin haritasını paylaştı. Dünyada her yıl 7 milyon insanın hava kirliliğine bağlı olarak hayatını kaybettiğini ifade eden Çalışır, “Türkiye’de 7 bine yakın kişi hava kirliliği sonucunda oluşan hastalıklardan hayatını kaybetmekte. Kömürlü termik santrallere bağlı ortaya çıkan hastalıklardan 2800 kişinin öldüğü tahmin ediliyor. Kömürlü termik santrallerin hayata geçmesi halinde tehlike büyük bir noktaya ulaşacaktır. Kömürlü termik santral bize ölüm getirir. Yapılan bilimsel araştırmalar Türkiye’de var olan kömürlü termik santrallerin 2.876 insanımızın erken ölümüne, 4.311 insanın hastaneye yatmasına, pek çoğu çocuklarda olmak üzere 800.000 kez astım atağı gelişmesine ve her 100 insanımızdan yaklaşık 2’sinin doğrudan ölümüne neden olduğuna işaret etmektedir” diye konuştu.