Avrupa genelinde, koroner nedenlerle en fazla kadının hayatını kaybettiği ülke Türkiye. Erkeklerde ise Letonya’dan sonra ikinci sıradayız. Dünya Kalp Günü nedeniyle düzenlenen basın toplantısında değinilen verilere göre Türkiye, Avrupa genelinde kalp krizi nedeniyle en fazla kadının hayatını kaybettiği ülke durumunda. Kalp krizi ve koroner hastalıkların genellikle erkeklerde görüldüğü gibi yanlış bir kanı olsa da, Türkiye’de tam tersi bir durum söz konusu. Genellikle şişman olan, az hareket eden ve kolesterolü yüksek olan Türk kadınlarında kalp krizi risk faktörleri daha yüksek seviyede. Bu genel risk faktörlerinin yanı sıra, gebelik sırasında görülen yüksek tansiyon, gebelikte aşırı kilo alımı, bu kiloların 1 yıl içinde verilememesi, erken doğum ve depresyon şeklinde kadınlara özgü risk faktörleri de koroner hastalık riskini artırıyor. Ancak bu risk faktörlerinin genel risk faktörleri kadar iyi teşhis edilememesi, kadınlarda görülen kalp krizine bağlı ölümleri artırıyor.
“KOLESTEROL ZARARLI DEĞİL” İDDİASI ÖLDÜRÜYOR!

Türk Kardiyoloji Derneği Başkanı Prof. Dr. Mahmut Şahin, kalp hastalıklarının Türkiye’de her yıl 125 bin kişinin ölümüne neden olduğuna, bu sayının olimpiyat stadını iki kere dolduracağına dikkat çekerek, “Oysa Dünya Sağlık Örgütü bu ölümlerin 4’te 3’ünün yaşam tarzı değişimiyle önlenebileceğini açıklıyor” dedi. Kolesterolün zararlı olmadığı yönündeki iddiaları da değerlendiren Prof. Dr. Şahin, “Bunlar safsatadır. İnsanların diyetini değiştirmelerine, ilaçlarını bırakmalarına neden oluyorlar. Bunlar da hastalıkta kötüleşme, ataklar ve ölümlere neden oluyor. Bunlar artık magazini geçti, Türk halkının sağlığına zarar verir hale geldi” uayarısında bulundu. Derneğin bir önceki dönemde başkanlığını yürüten Prof. Dr. Lale Tokgözoğlu ise tarihte ilk kez bir neslin önceki nesilden uzun yaşamayacağını belirterek, “22 Avrupa ülkesinde yapılan araştırma sonuçlarına göre, 50 yaşın altında akut kroner sendrom (AKS) geçirme riski Türkiye’de daha fazla. Kalp krizi geçirmiş olanlarda sigara tüketimine devamda, hareketsizlikte de ilk sıralarda geliyoruz” diye konuştu.
KRİZ SONUCU ÖLÜM RAKAMLARI AVRUPA’NIN ÇOK ÜSTÜNDE

Prof. Dr. Lale Tokgözoğlu, konuyla ilgili şu bilgileri verdi: “Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre “iskemik kalp hastalığı” 2030 yılına kadar dünyadaki en önemli mortalite sebebi olacak. Türkiye’de ani kalp krizi geçiren kişilerin bu kriz sebebiyle 1 yıl içinde ölüm oranı %32. Bu oran Avrupa ortalamasının bir hayli üstünde. Koroner kaynaklı ölümlerde Avrupa ülkeleri arasında erkeklerde ikinci, kadınlarda ise ilk sırada yer alıyoruz. Sanayi devrimi ile dünyada sağlıksız yağ ve rafine ş eker tüketimi artmış, lif alımı azalmış, sağlıksız pişirme teknikleri ve fast food türü besinlerin tüketimi artmıştır. Bunun yanısıra modern yaşamın getirdiği hareketsizlik ve stres gibi faktörlerin de olumsuz etkileri eklenmiştir. Bilim, tıp ve teknolojideki gelişmelerle insan ömrünün giderek uzaması beklenirken sişmanlık, şeker hastalığı ve kalp damar hastalıklarındaki önlenemez artış elde edilen kazanımları yok edecektir” ifadelerini kullandı.
HAREKETSİZLİK BÜYÜK RİSK
Kriz geçirmiş kişilerin riski azaltmaları için kan sulandırıcı ilaçları düzenli olarak kullanmaları gerektiğini hatırlatan Tokgözoğlu, birçok hastanın bu tedaviyi yarıda kestiğini gözlemlediklerini ifade etti ve hareketsizliğin olumsuz etkilerini vurguladı: “Hareketsizlik çağımızın önde gelen sorunlarından biri olup, özellikle kadınlarda olmak üzere, her iki cinsiyette başlı başına bir risk faktörüdür. İdeali kişinin haftada 5 gün yarım saat yürüyüş veya tempolu başka bir hareketi uygulamasıdır. Modern şehir yaşamında bu zor görülse de, hiç değilse günlük hayatta da mümkün olduğunca taşıt kullanmak yerine yürümek, asansör yerine merdiven kullanmak, birçok şehirde olan yürüyüş parkurlarında yürümek önerilir. Gençleri bilgisayar başından kaldırıp spor alışkanlığı kazandırmak çok önemlidir.”
SADECE 112’Yİ ARAMALILAR

Derneğin yönetim kurulunda görev yapan Prof. Dr. Mustafa Kemal Erol ise, risk faktörlerinin önlenmesiyle kalp krizi riskinin yüzde 90 azaltılabileceğine vurgu yaptı. Kalp krizi durumunda hastaya bağlı hatalara değinen Erol, “Hastalar durumun ciddiyetini kavramayıp hastaneye gelmekte gecikebiliyorlar. Diyabetliler, yaşlılar ve kadınlar 112’yi daha az arıyor. Böyle bir durumda en yakın hastaneye değil, damarın açılacağı en yakın hastaneye gitmek gerekiyor. Onun için de 112 aranmalı. Bu sırada hastaya kalp masajı yapılmalı. Türkiye’de acil müdahale için ağ oluşturuldu. Doğru merkeze getirilen hastalarda ölüm oranları yüzde 1–2’dir” diye konuştu.
GEBELİKLER TETİKLİYOR

Prof. Dr. Necla Özer de kalp hastalıklarının erkeklere yakıştırılan bir hastalık olduğunu, oysa kadınların birinci ölüm nedeni olduğunu ifade etti. “Daha şişman, şeker ve yüksek tansiyon hastası ve hareketsiz kadınlar risk altında. Kalp hastalıklarınla kadınlara özgü sebepler vardır. Gebelikte tansiyon yükselmesi, bu süreçte çok kilo alıp bir yıl içinde vereremek, erken doğum ve depresyon kalp hastalıklarına neden olmaktadır” dedi. Kadınlarda kalp krizi belirtilerinin erkek paterninde olmaması durumunda fark edilmesinin de güçleştiğine dikkat çeken Özer, “Bu yüzden kadınlar daha az tetkik, daha az tedavi alıyorlar” dedi.