TEMMUZ 2016
Meslek hayatlarının ilerlemesi ile beraber maalesef içimizde beslediğimiz idealizmi ilk günkü kadar canlı tutamıyoruz. Henüz lise sıralarında otururken kafamızda hayal ettiğimiz doktoru olmaya çalışırken, yıllar içinde o doktor değişime uğruyor ve belki de o doktor, doktor olmaktan çıkıp bir ilaç firmasında bir müdüre bazen ticaretle uğraşan birine dönüşüyor. Bunun altında yatan neden birden fazla elbette. Ve bazılarımız diğerlerinden daha fazla yıpranıyor.
Yıpranmanın şiddeti, tükenmişlik sendromuna kadar uzanabilmekte. Bir doktorun “Tükenmişlik Sendromu” mağduru olduğunu söyleyebilmek için üç önemli bulgusu var: Öncelikle kontrol edilmesi güç başarısızlık hissi, yeni güne başlarken yenilenmiş hissedememe ve hastalara karşı olumsuz tavır ve duyguların gelişmesi. Özellikle sonuncusu mesleki tükenmenin en önemli sonuçlarından biri. ABD’de 25 farklı disiplinden 15.800 doktor ile irtibata geçilmiş ve sonuçlar paylaşılmış. Yayınlanan bu yazı, özellikle yoğun bakımda çalışan doktorların, ürologların ve acil servisi doktorlarının bu dertten muzdarip olduğunu ve ilk üç sırayı paylaştığını söylüyor. Ancak genel olarak bakıldığında en alt sırada yer alan psikiyatri doktorlarında bile tükenmişlik sendromunun %40 doktoru tuttuğunu görüyorsunuz. Neredeyse iki doktordan birinde bu problem mevcut. Mayo Clinic Proceedings’de 2014 ve 2015’deki oranlar karşılaştırıldığında da her yıl bu oranın arttığı görülmekte. Kendini tükenmiş hisseden doktorlara, bunun şiddetini 7 üzerinden değerlendirin dendiğinde ise değerlendirme 3.85−4.74 arasında dağılım gösteriyor. Bu listede de en yüksek değerlendirme yoğun bakım doktorlarına ait. Cinsiyet arasında da fark var. Kadın doktorlarda tükenmişlik oranı, erkek doktorlara göre daha yüksek. Kadın doktorların işyerindeki sıkıntılarından tutun da ev hallerine kadar birçok neden bu oranın daha yüksek olmasına katkıda bulunuyor. Genel grupta ise nedenler sıralandığında ister bizden binlerce kilometre uzakta olan ülkelerde isterse ülkemizde olsun sorunların benzer olduğunu görüyoruz.

Bu çalışmada tükenmiş sendromunun gelişmesinde birinci sorumlu neden aşırı bürokratik işler görünüyor. Mesleğimiz, sadece hastalara hizmet vermenin ötesine geçmiş durumda. Attığımız her imzanın artık bir sonucu var. Birgün atılan bu imzalar, bir mahkeme celbi ile karşımıza çıkabiliyor. İkinci sırada çalışma saatlerinin artması var. Avrupa’da son yıllarda çalışma saatlerine sınırlama getirildi. Ancak halen ülkemizde ve diğer birçok bölgede aşırı ve düzensiz çalışma saatleri ile karşı karşıya doktorlar. Bu çalışma saatleri içinde de takipleri, tedavileri yaparken bir yandan da bunları not etmek durumundasınız. Sadece anamnez ve fizik muayene ile sınırlı olmayan ultrason, bilgisayarlı tomografi, sonsuz kan tahlili sonuçları ile bezenmiş günü noktasına virgülüne günlük tutmanız gerekiyor. Teknoloji ilerleyip işleri kolaylaştırırken bir yandan da iş yükünü artırıyor. Önemli nedenlerden biri de zor hasta ve zor yönetici. Yaşam beklentisi uzadıkça ve hastalarda kronikleşme oranı yükseldikçe, komplikasyon sıklaştıkça, hastalarla daha fazla uğraşmak gerekiyor. Bu zor hasta grubunda başarılı olamamak da başarısızlık hissini ve tükenmişliği doğuruyor. İstekleri bitmeyen ve sistemin açıklarını her zaman doktorun kapatmasını bekleyen yöneticiler de ister hastane bazında ister siyaset yönünde olsun, doktorun omuzlarındaki işi artıyor ve idealist