Taşıyıcı annelik, infertilite veya uterus sağlık sorunu sebebiyle doğal yollarla çocuk sahibi olamayan kadınların; kendisinin, taşıyıcı veya üçüncü bir kadının gameti kullanılarak geliştirilen embriyoları taşıyan, doğumu gerçekleştiren ve doğumdan sonra da istem sahibi kadına veya çifte çocuğu teslim eden bir annelik modelidir. Üremeye yardımcı tedavi tekniklerinden biri olarak sınıflandırılan bu işlem Türk hukukunda “açıkça” yasaklanmıştır (Üremeye Yardımcı Tedavi Uygulamaları ve Üremeye Yardımcı Tedavi Merkezleri Yönetmeliği, m. 18 V). Yönetmeliğe aykırı olarak, ülke içi veya ülke dışında bu yöntemle çocuk sahibi olan çiftler ve buna aracılık edenler hakkında bir yıldan üç yıla kadar hürriyeti bağlayıcı ceza öngörülmektedir (Türk Ceza Kanunu, m. 231 I, Yönetmelik, m. 18 VII). Ayrıca, yasaklanmış üremeye yardımcı yöntemleri uygulayan veya aracılık eden tedavi merkezlerinin faaliyetleri valilikçe durdurulmaktadır.
Kanuni bir hükümle yasaklama getiren ülkeler arasında, Almanya, İsviçre, İspanya, Fransa gibi Avrupa ülkeleri de vardır. Taşıyıcı anneliğin yasaklanmasının en temel gerekçesi, “insan vücudunun metalaşması”, “çocuğun satışa konu edilmesi” esaslarıdır. Buna karşılık bazı ülkelerde bu konu hakkında sessiz kalınmıştır; konu ile ilgili hiç bir düzenleme bulunmamaktadır (örneğin, Hollanda, Finlandiya, Hindistan, Belçika). Bazı ülkelerde ise, taşıyıcı anneliğe bazı şartlarla izin verilmektedir. Örneğin, infertilite sorunu yaşayan kadınlar ve genetik hastalık taşıyıcısı olan kadınlar taşıyıcı annelik hizmetinden yararlanabilirler. Yine, gametler, istem sahibi kadın ve erkeğe ait olması ve taşıyıcı anne tarafından çocuğun doğumdan hemen sonra istem sahibi anneye teslim edilmesi şartıyla, bir mahkeme kararı (parental order) ile taşıyıcı anneliği yasal kabul eden İngiltere, Ukrayna, Amerika, Kaliforniya Eyaleti, İsviçre’de Zürich Kantonu ve gametlerin istem sahibi kişilere ait olması ve mahkemeden izin alınması (judicial autorization) şartı ile Yunanistan’da taşıyıcı annelik serbesttir.
Dünya üzerindeki devletlerin hukukları arasındaki bu farklılık, “infertilite turizmi”ni doğurmuştur. Bu bağlamda, taşıyıcı anneliğin Türkiye’de yasaklanmış olması, bir engel olarak değil, kendi genlerinden çocuk sahibi olmak isteyen kişiler için aşılabilir bir sorun olarak algılanmaktadır. Pek çok Türk vatandaşı, taşıyıcı anneliğe izin veren ülkeye doğru yolculuk yapmaktadır. Hatta, bu yolculuğun organizasyonu için yurt dışında yerleşik olan aracı kurumlardan yardım alabilmektedirler. Taşıyıcı annelik hizmeti veren sağlık kuruluşları ile bağlantı sağlayan aracı kurumlar, taşıyıcı annelik sözleşmesinin imzalanması için daha önce seçilen taşıyıcı annelik yapmaya hazır olan kadın ile istem sahibi kişileri buluşturmakta, doğum sonrasında çocuğun istem sahibi kişi/kişilere teslim edilmesine refakat etmektedir. Doğacak çocuğa vatandaşlık kazandırmak için yapılan “doğum turizmi”nden sonra, yeni gelişen bir sektör olarak “infertilite turizmi” gündemde daha fazla yerini alacaktır, diyebiliriz.
Türk hukukunda yasaklanmış olan taşıyıcı annelik hizmeti için yurt dışına giden Türk vatandaşlarının, bazı hukuksal sorunlarla karşılaşmaları mümkündür. Örneğin, taşıyıcı annelik sözleşmesini imzalayan ve bu hizmet için kendisine bir miktar ödeme yapılan kadın, bu yolla çocuk sahibi olmaktan vazgeçebilir; istem sahibi çiftin gametleri ile oluşturulan embriyo ile gebeliği tamamlayan taşıyıcı anne, doğumdan sonra çocuğu vermek istemeyebilir, hatta çocuğu kaçırabilir; gebelik esnasında veya sonrasında hasta doğan çocuk, istem sahibi kişi/kişiler tarafından istenmeyebilir. Bu tür hukuksal sorunlar için Türk mahkemelerinde dava açılırsa, taşıyıcı annelik sözleşmenin, emredici hukuk kuralları ile yasaklandığından, hukuka aykırı ve Borçlar Kanunu m. 27 uyarınca kesin hükümsüz olduğuna hükmedilecektir. Zira, Türk hukukunda, taşıyıcı annelik ister ivaz karşılığı ister ivazsız olsun, taşıyıcı annenin çocuğu doğurduktan sonra istem sahibi kişi/çifte teslim etme veya evlatlık verme taahhüdü, Medeni Kanun m. 23 II uyarınca kişilik haklarının ahlaka aykırı olarak sınırlandırılması olarak kabul edildiği gibi, sözleşme konusunun emredici hukuk kurallarına ve ahlaka aykırı olduğu için Borçlar Kanunu m. 27 uyarınca kesin hükümsüz olarak da kabul edilmektedir. Bu sebeplerle; taşıyıcı annelik sözleşmesinden kaynaklanan hukuksal sorunlar, bu hizmetin yasal kabul edildiği ülkenin mahkemelerinde dermeyan edilmelidir.
Hukuki sorunların yanı sıra, idari sorunlar ile de karşılaşılabilir: Taşıyıcı annelik yöntemi ile çocuk sahibi olan kişilerin doğum belgesinde anne olarak kimin adı yazılacaktır? Yurt dışında gerçekleştirilen taşıyıcı annelik hizmeti sonucunda doğan çocuk için Türk Konsolosluğu pasaport verebilecek midir?
Özetle; taşıyıcı annelik konusunda yasal boşluk bulunmaktadır. Bu boşluğun giderilmesi için ülkelerin birlikte hareket etmesi gerekmektedir. Nitekim, La Haye Milletlerarası Hukuk Konferansları Daimi Bürosu, taşıyıcı annelik konusunda ülkelerarası işbirliği sağlayan uluslararası bir sözleşme hazırlığı içerisindedir.
Taşıyıcı annelik ile bağlantılı sorunlar, esasında, hukukun, tıbbın hızını takip etmekte zorlandığının bir göstergesidir.