Soğuk algınlığı ve grip sık sık birbiriyle karıştırılan iki ayrı hastalıktır. Her iki hastalığın da etkeni virüslerdir, soğuk algınlığına 200’den fazla virüs neden olur. Halk arasında yanlış olarak grip diye isimlendirilen soğuk algınlığı daha hafif geçer ve daha kısa sürede iyileşir.
Soğuk algınlığının belirtileri genellikle virüs alındıktan 2–3 gün sonra başlar, ilk belirti genellikle kaşıntılı boğaz ağrısıdır. Ateş yoktur veya hafif yükselebilir. Bebek ve küçük çocuklarda ateş daha yüksektir. En sık görülen belirtiler burun akıntısı, burun tıkanıklığı, hapşırma, boğazda yanma ve kuru öksürüktür. Koku ve tat duyusunun azalması, kulaklarda basınç hissi ve ses kalitesindeki değişiklikler gibi durumlara da sık rastlanır. Bu belirtiler ortalama 2–10 gün sürer.
Soğuk algınlığı o kadar yaygın bir infeksiyondur ki, çok az insan bir yılı yakınmasız geçirebilir. Bu yakınmalar daha çok kış aylarında artar. Bunun başlıca nedenleri arasında soğuk havada kötü havalandırılan ortamlarda daha çok zaman geçirilmesi, güneş ışınlarının daha az oluşu, daha çok toplu halde yaşanması ve burun içinin kuruması ile virüslerin hızla çoğalması sayılabilir. Ellerin virüs olan yüzeylere dokunduktan sonra göz ve buruna sürülmesiyle hastalık başlar. Stres de bağışıklık sistemini baskılayarak infeksiyon etkenlerinin üremesini kolaylaştıran önemli bir risk faktörüdür.
Soğuk algınlığı daha çok kış aylarında karşımıza çıkan bir hastalıktır. Ancak yapılan araştırmalar havaların soğumasının grip ve soğuk algınlığının başlaması ve seyretmesi ile ilişkili olmadığını göstermiştir. Bunun başlıca nedenleri arasında kötü havalandırılan ortamlarda daha çok zaman geçirilmesi, güneş ışınlarının daha az oluşu, daha çok toplu halde yaşanması, bu mevsimde stresin daha fazla olması ve burundaki koruyucu mukozanın soğuması ile virüslerin hızla çoğalması sayılabilir. Üstelik bu araştırmalara göre psikolojik stres, üst solunum yollarını etkileyen alerjiler ve adet dönemlerinin hastalığa yakalanma riskini artırdıkları saptanmıştır. Stres, tek başına bağışıklık sistemini baskılayarak infeksiyon etkenlerinin üremesini kolaylaştıran önemli bir risk faktörüdür.
Soğuk algınlığının tedavisinde antibiyotikler etkili olmamasına rağmen, zaman zaman tedavide kullanılmaktadır. Soğuk algınlığının tedavisinde önce belirtilerin giderilerek hastanın rahatlatılması gerekir. Ateşi düşürmek ve ağrıyı azaltmak için ateş düşürücü ve ağrı kesici ilaçlar kullanılmaktadır. Hafif ve orta dereceli ateşin düşürülmesi için parasetamol güvenle kullanılır. Hapşırma ve kaşıntı semptomlarını azaltmak için antihistaminikler verilebilir. Burun tıkanıklıklarının giderilmesi ve üst solunum yollarındaki konjesyonu azaltmak için dekonjestanlar kullanılmalıdır. Soğuk algınlığında bazı bitkisel kökenli ilaçlar, çinko, vitaminler de önerilmektedir. Ayrıca bol sıvı almak, istirahat ve boğaz ağrısı için gargara ve pastiller yararlı olur.
Soğuk algınlığında en az tedavi kadar önemli olduğu kabul edilen bir strateji de korunma yaklaşımıdır. Soğuk algınlığından korunmakta kullanılan Beta-glukan 1.3÷1.6 ekmek mayasından elde edilen doğal bir maddedir. Beta-glukan 1.3÷1.6 bağışıklık sistemini uyararak soğuk algınlığı veya gripten korunmaya yardım etmektedir.
Beta-glukan 1.3÷1.6
Ekmek mayasından elde edilen doğal bir madde olan Beta-glukan 1.3÷1.6, bağışıklık cevabını artırarak vücut savunma hücrelerinin patojenleri daha etkili şekilde yok etmesini sağlar. Bu şekilde soğuk algınlığı veya gripten korunmaya yardım ettiği gibi enfeksiyon sırasında da hastalıkla mücadeleyi daha etkin kılar. Beta-glukan 1.3/1.6’nın sağlıklı kişilerde korunma amaçlı kullanımı günlük çocuklarda 10 mg, yetişkinlerde 20 mg’dır. Bir rahatsızlık durumunda ise doz iki kata kadar artırılabilir. Bağışıklık sistemi, sadece sonbahar – kış değil, aslında tüm yıl boyu çeşitli enfeksiyonlara, risklere karşı da güçlü tutulmalıdır. Bu sebeple Beta-glukan 1.3/1.6’nın yıl boyu kullanımı önerilmektedir.
C Vitamini
C vitami de, güçlü bir antioksidandır. Aynı zamanda diş eti bütünlüğünün sağlanmasında, kas, bağ ve kemik dokunun yapımında ve yanık gibi yaraların iyileşme sürecinde önemli rollere sahiptir. C vitamini, bazı bağışıklık hücrelerinde yoğun miktarda yer alır ve bu hücreleri serbest radikaller adı verilen zararlı maddelerden korur. Böylece bağışıklık sisteminin görevine devam etmesini ve güçlenmesini sağlar. Soğuk algınlığından korunmak için yeterli miktarda C vitamini alınması gereklidir. Soğuk algınlığı olan kişilere yapılacak C vitamini desteğinin de hastalığın süresini azaltabileceği düşünülmektedir.
Sentetik olarak üretilmiş C vitamini preparatları veya taze sebze ve meyveler gibi natürel C vitamini içeren besinler olarak gerekli ihtiyacımızı karşılarlar. Öte yandan, sağlıklı bir yaşam için doğal vitaminin sentetik vitaminden üstünlüğü ortaya konmuştur. Klinik çalışmalara göre Natürel C Vitaminin kırmızı kan hücreleri ve plazmaya absorpsiyonu sentetik olanın yaklaşık 2 katıdır ve biyoyararlanımı da sentetik olandan daha iyidir.
Beta-glukan 1.3/1.6’nın C vitamini ile beraber kullanımı önerilmektedir. Çalışmalar, soğuk algınlığı ve üst solunum yolu viral infeksiyonlarında Beta-glukan 1.3÷1.6 kullanımının makrofaj aktivasyonu sağlaması ile yararlı olduğunu göstermektedir. Natürel C vitamini ise nötrofil hücrelerini ve interferonu artırır. Bu şekilde, Beta-glukan 1.3÷1.6 ve Natürel C vitamini kombinasyonunun bir antioksidan ve bağışıklık desteği olarak sinerjik etkileri olduğu ortaya konmuştur.