
Sağlıklı ortamın korunması amacıyla her türlü hastalık faktörünün ortadan uzaklaştırılması için hijyenin sağlanması birinci kural. Hijyen ise el yıkama alışkanlığının kazanılmasıyla başlıyor. Medical Park Bahçelievler Hastanesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Uzmanı Prof. Dr. Dilek Arman, tüm dünyada el yıkamanın yeterince yaygın olan bir alışkanlık olmadığına vurgu yaparak, bu alışkanlığın aileden başladığına dikkat çekti. Prof. Arman, “Doğru el yıkamak günümüzde en önemli sağlık tedbirleri arasında başta gelir. Grip virüsü, soğuk algınlığı virüsleri, nezle virüsleri hatta elde minicik bir yara varlığında Hepatit B virüsü de bulaşabilir” dedi. Arman şu bilgileri verdi:
DOĞRU EL YIKAMA NASIL OLMALI?
“Doğru el yıkama elin tüm kısımlarının ovulduğu, mikroptan arındırıldığı el yıkama olarak tanımlanabilir. Su ve sabunla ellerin yıkandığı durumda bu işlem mikroorganizmaların uzaklaştırılmasını sağlar. Bu nedenle avuç içleri, her iki elin sırtı, parmak araları, parmak uçları, başparmak üstü havuz ve bilek kısmının ovularak mikroorganizmadan arındırılması gereklidir.
Eller yemekten önce ve sonra, tuvaletten çıkarken mutlaka yıkanmalıdır. Farklı yüzeylerle temastan sonra her defasında ellere mikropların bulaşacağı akılda tutularak yıkanması önerilebilir.
SICAK SU, TEMİZLİK DEĞİL TAHRİŞ NEDENİ
Ellerin sıcak veya ılık su ile yıkanması daha iyi mikrop öldüreceği yanılgısı ile yapılıyor. Oysa biz laboratuvarda mikropları 35–37 derecelik fırınlarda daha iyi üresinler diye bekletiyoruz. Bu bizim vücut ısımız ve elimizin dayanabileceği ısı bu kadar bile yüksek değil. Mikropların öldürülmesi için kullandığımız ısı ise 100–125°C. Dolayısı ile ellerin ılık ya da sıcak su ile yıkanması temizlik açısından bir katkı sağlamayacaktır. Aksine ellerin daha fazla tahrişine neden olacaktır. Bu nedenle yararı olmadığı gibi zararlı bir uygulamadır.”
Medical Park Göztepe Hastane Kompleksi Enfeksiyon Hastalıkları ve Mikrobiyoloji Uzmanı Dr. Demet Yalçın da, soğuk algınlığı ve gribe karşı diğer korunma yöntemlerini ş öyle anlatıyor: “Kış aylarında sıkça görülen hastalıkların başında mevsimsel grip (İnfluenza) ve soğuk algınlığı geliyor.
Grip virüslerinin etkisiyle ortaya çıkan bu hastalık çoğunlukla kendini yüksek ateşle gösteriyor. Ancak gribe kırgınlık, halsizlik, baş ağrısı, gözlerde yanma, sulanma, boğaz ağrısı ve yaygın kas a ğrıları da eşlik edebiliyor. Grip hastalığında ana tedavi istirahatten geçiyor. Buna ek olarak belirtileri önleyici (semptomatik) tedaviler de uygulanıyor. Öksürürken tek kullanımlık mendillerin tercih edilmesi, beklenmedik öksürük ve hapşırıklarda kolun kullanılması, hasta kişilerin eşyalarının (bardak, havlu vs.) ortak kullanılmaması da hastalığın bulaşmasını önlemede önem taşıyor. Grip belirtileri olan kişilerin mutlaka bir uzman hekime başvurmaları; kendi başlarına antibiyotik veya ilaç alma yoluna başvurmamaları, tedavinin hekim tarafından başlatılması önemlidir.
Grip ve soğuk algınlığından korunmak için bağışıklık sistemini zayıflatacak durumlardan (kötü beslenme, aşırı alkol tüketimi, uykusuzluk ve stres) kaçınmak, kişisel hijyene azami özen göstermek, mümkünse kalabalık ve havalandırması yetersiz ortamlardan uzak durmak da şart. Yeterli miktarda yüksek kaliteli protein ve sebze tüketmek, rafine şeker, i şlenmiş gıda, ambalajlı meyve suyu, alkol ve tütün ürünlerinin kullanımından kaçınmak da hastalığa yakalanma riskini azaltıyor. Ayrıca günde en az yedi saat uyunması, en az yarım saat açık havada yürüyüş yapılması da gripten korunmada büyük önem taşıyor. Çünkü kronik yorgunluk bağışıklık sisteminin kötü yönde etkilenmesine neden oluyor.”