Prof. Dr. Şehsuvar ERTÜRK
Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Nefroloji AD
Türk Hipertansiyon ve Böbrek Hastalıkları Derneği Başkanı Prof. Dr. Şehsuvar Ertürk 14. Ulusal Hipertansiyon ve Böbrek Hastalıkları Kongresi’nde öne çıkan konuları ve PatenT 2 çalışmasının sonuçlarını değerlendirdi.
14. Ulusal Hipertansiyon ve Böbrek Hastalıkları Kongresi’nde öne çıkan konular hangileri oldu?
14. Kongre’de hipertansiyon ve onun yanısıra böbrek hastalıkları, özellikle diyaliz tedaviler konusunda da oturumlar yapıldı. Hemodiyaliz hastalarındaki sorunlar nelerdir? Bu sorunları çözümlemeye yönelik kılavuzlar ışığındaki güncel yaklaşımlar nelerdir? Şeklindeki soruların yanıtlarının arandığı oturumlar yapıldı. Onun dışında periton diyalizi ile ilişkili oturumlar da vardı. Periton diyalizine önem veriyoruz çünkü periton diyalizi de hemodiyaliz gibi diyaliz hastalarında seçilebilecek tedavi yöntemlerinden biridir. Periton diyalizinin ülkemizde ne şekilde yaygınlaştırılabileceğini ayrı bir oturumda ele aldık. Bunun dışında hastane koşullarında hipertansif hastaya hekimlerin nasıl yaklaşması gerektiğini, hipertansiyonun akılcı ilaç tedavisi ile ne şekilde tedavi edilmesi gerektiğine yönelik oturumlar yaptık.
Yenilenen Avrupa kılavuzlarında tedaviye ilişkin değişiklikler var mı?
2011 de İngiltere’de NİCE yayınlandı. NİCE, İngiltere’de sağlık sisteminin oluşturduğu bir kılavuz. Bu kılavuza göre özellikle hipertansiyonun tanısı ile ilgili bazı değişiklikler oldu. Bu kılavuz şunu önerdi: “Hipertansiyon tanısı koymak için her bireye 24 saatlik kan basıncı izlemi yapılmalıdır. Ayaktan kan basıncı izlemi dediğimiz ve bireyin yarım saatte bir kan basıncını ölçüp kaydederek bunun çıktısını alıp ortalamasına göre kan basıncı düzeyini belirlemektir. NİCE, kişide eğer sistolik 135 mmHg, diyastolik 85 mmHg ve üzerinde ise hipertansiyon tanısı koymayı öneren bir kılavuz. Bu kılavuzda 24 saatlik kan basıncı izleminin her hastaya yapılması önerildi. Bu genel yaygın olarak kabul edilecek mi? Ülkemiz için pratik olarak uygulanabilirliği var mıdır bunu zaman gösterecek.
Tedavi anlamında bazı ilaç gruplarını daha ön plana çıkaran önerileri oldu. Örneğin diüretiklerde indapamid ilaç grubunu daha ön planda kullanmayı öneren bir kılavuz oldu.
Sizin çalışmanıza göre kontrol oranlarında önemli gelişmeler var. Bu artışın nedeni fazla ilaç kullanılması mı? Eskiden hipertansiyon ilaçları ağrı kesici gibi düşünülürdü, şimdi düzenli bir kullanım bilinci oluştu mu?
Bu durumun çok etmenli olduğunu düşünüyorum. Büyük bir olasılıkla, hipertansiyonla ilgili yapılan çalışmalar sonucunda hem sağlık çalışanlarının, hem politika üretenlerin hem de halkın farkındalığını artırdık. İkinci olarak son dönemde yapılan değişikliklerle artık hekime ulaşmak daha kolaylaştı. İlaç yazdırmak ve ilaca ulaşmak da daha kolaylaştı. Hem hipertansiyon ve olumsuz sonuçlarının bilinirliğinin artması ile hem de hekime daha fazla ulaşılması sonucunda da ilaç alımı ve sonuçta da ilaçların etkinliği ile kan basıncının kontrolü biraz daha iyileşti. Tek bir nedene dayandırmak mümkün değil. Çok etmenli ve hepsinin de rolü var gibi görünüyor. Bunda medyanın da rolü var. Hipertansiyonun olumsuz sonuçları, tuz tüketimi, hareketsiz yaşamdan uzak durmak gibi konuların sıkça işlenmesi farkındalığı ve tedaviye yönelme oranlarını artırıyor. Bu da tedavi başarı oranlarını artırıyor.
Risk gruplarında hipertansiyonun kontrol altına alınması boyutuyla, hem teşhis hem de hasta takibi açısından hekimlere önerileriniz neler olabilir? Öncelikli hedefler ve risk gruplarının belirlenmesi açısından neler yapılabilir?
Eğer kronik böbrek yetersizliği, böbrek hastalığı ve diyabet varsa aslında hipertansiyonun kontrolü biraz daha iyi olabilir. Çünkü bu bireyler zaten bu hastalıklarının farkındalar ve bunun için düzenli olarak hekime kontrole gidiyorlar. Bu sırada hem kan basınçları ölçülmekte hem de çeşitli kan ve idrar tetkikleri yapılmaktadır. Tedaviler önerilmektedir. Dolayısıyla bunların hipertansiyon ve olumsuz sonuçlarından tedavi anlamında daha fazla yararlanma konusunda şanslı olduklarını söyleyebiliriz. Ama şanssız bir taraf var ki, ne yazık ki böbrek hastalığının ve diyabet hastalığının varlığı kalp ve damar sağlığı için çok önemli bir risk oluşturmaktadır. Örneğin kalp krizi geçiren bir bireyin böbrekleri sağlıklıysa, bu durum genellikle kötü sonuçlanmazken; eğer bu bireyde bir de böbrek hastalığı varsa sonuçlar çok daha kötü olmaktadır.
Diyabet oranı artmaya devam edecek gibi görünüyor. Özellikle diyabet hastalarının takibi için hipertansiyon kontrolü ne kadar önemli?
Çok önemlidir. Çünkü hemen ertesinde de kronik böbrek hastalığına giden bir süreç başlamaktadır. Diyabetik hastalarda genel olarak kalp ve damar sağlığı riski çok artmış durumdadır. Çünkü diyabetik hastalarda hipertansiyon da sıktır. Üstelik hele ki böbrek tutulumu olmuşsa, hem hipertansiyon daha belirginleşmekte, hem de diğer kalp ve damar sağlığı riskleri biraz daha artmaktadır. Dolayısıyla diyabet hastaları kalp ve damar sağlığı açısından risk altındadırlar. Genel olarak kalp ve damar sağlığı ile ilişkili olan risk faktörleri diyabeti de beraberinde getirir. Hareketsiz yaşam, aşırı kilolu olmak, sağlıksız beslenmek, aşırı tuz ve şekerli gıdaları tüketmek, uzun vadede aşırı kiloyu, diyabeti de getirmekte, sonuçta kısır döngü şeklinde kalp ve damar sağlığını olumsuz etkilemektedir.
Aile hekimliği ile birlikte bu hastalar için önereceğiniz noktalar var mı? Diyabet gelişiminde olan hastalarda hipertansiyonun daha sıkı kontrol altına alınması gibi ya da kombine tedavilerin öne çıkarılması gibi bir formül mesela.
Çok doğru diyabetik hastalarda iyi kan basıncı, iyi kan şekerinin etkin bir şekilde kontrol edilmesinin uzun dönemde hem sağ kalımı hem de kalp ve damar sağlığını çok olumlu etkilediği gösterilmiş. Dolayısıyla hekim arkadaşlarımız bunların farkında olarak hem diyabetik hem de hipertansif olan hastalarda biraz daha etkin kan basıncı ve kan şekeri kontrolüne yönelmelidir. Çünkü bunlar uzun dönemde kalp damar sağlığını olumlu etkileyecek ve hasta sağkalımını düzeltecektir. Bunu yaparken bir de, antihipertansif seçiminde dikkatli olmalılar. Çünkü diyabet ve hipertansiyon beraberinde böbrek hastalığı varsa bu grup hastalarda özellikle anjiyotensin II blokajı yapan ilaçları tercih etmeleri gerekmektedir. Dolayısıyla hekimlerin bu konuda bilgili ve bilinçli olmaları önemlidir.
Şunu söylemek lazım 40 yaşındaki her sağlıklı birey en azından yılda 1 kez hekime başvurup tetkiklerini yaptırmalıdır. Kan basıncı ölçülmeli, kan ve idrar tetkikleri yapılmalıdır. Böylece prediyabeti saptama, hipertansiyonu saptama şansı var. Hipertansiyon sessiz katil olarak adlandırılır çünkü ölçmezseniz bilemezsiniz. Bazen diyabet de öyle oluyor. Tehlikenin farkına varmıyoruz ve sinsi bir şekilde hastalık ilerliyor. Toplumda bilinç arttıkça sağlık kontrolleri artırılacak ve bunlar daha iyi kontrol altına alınacak.