Referandum sonuçlarıyla ülkemiz, yönetimsel anlamda ya yeni bir yola girecek ya da halen yürürlükte olan sistemin daha da güçlenmesi için çaba harcayacak…
Ülkemizin içerisinde bulunduğu “terör sarmalı”nın ve “ekonomik durgunluk”un her şeyimizi etkilediği bu dönemde, “Anayasa” maddelerinde yönetimsel tarzda yapılan değişikler, TBMM’den geçti, Sayın Cumhurbaşkanı’mız Recep Tayyip Erdoğan “onay”ladı, “referandum”a doğru yol almaya başladık… Sandığa gideceğiz, hür irademizle “evet” ya da “hayır” diyeceğiz… TBMM’de vekillerimizin genellikle açıklayıcı bir tutum içerisinde olmamaları, kadınıyla erkeğiyle hemcinsleriyle kavga etmeleri, bize “Tayvan Meclisi”ni hatırlattı… Referandum sonuçlarıyla ülkemiz, yönetimsel anlamda ya yeni bir yola girecek ya da halen yürürlükte olan sistemin daha da güçlenmesi için çaba harcayacak… Biz burada, siyasiler gibi kimin taleplerine nasıl yanıt vermemiz gerektiğini düşünmeden, önce tüm okurlarımıza, sonra tüm halkımıza istenen değişikliğin bugün ve gelecekte hayatımızı nasıl etkileyeceğini iyi irdeleyip, sonuca ulaşmasını salık veriyoruz…
18 YAŞ SEÇİLMEK İÇİN UYGUN MU?
Eğer halkımız da “evet” derse, anayasamızda yapılacak değişiklikle milletvekilliğinin önü 18 yaş için açılacak… Eğer, bu madde ile 18 yaşındakilerin de “ülke yönetimini”nin kaderinin belirlenmesinde etkin olması isteniyorsa, pek diyeceğimiz bir şey olamaz… Ancak, şu gerçek de akıldan çıkarılmamalı… İnsanlar, genellikle lise ve üniversite çağında “fanatik” ve “taraftar” oluyor… Eğer bu madde ile gençlerin aşırı bir güç olarak kullanılması isteniliyorsa, ülke geleceği için çok düşünmemiz gerekiyor… Takım tutanlar arasında bile “fanatizm”in nelere kadir olduğunu unutmayalım… Eğer, şu ya da bu siyasi görüşün, şu ya da bu liderin “aşırı fanatik”liğinin önü açılırsa, bu ülkenin “ayrışma”sı da hız alır kanaatindeyim. Bunun nedeni ve müsebbibi “gençler” değil, onları kendi emelleri için kullanabilecek liderlerdir… Gençlere, özellikle 18 yaşındaki gençlere “milletvekilim ol” diyerek onları, aşırı bir fanatizmle taraftar olmaya yönlendirmek, “kutuplaşma”yı da beraberinde getirecektir. Ülke geçmişimize baktığımızda “solcu”, “sağcı”, “ülkücü”, “laik”, “dinci”, “Maocu”, “Stalinci” ve benzeri birçok ayrışmayı görürüz… Hele hele bir de “dokunulmazlık” zırhı ve “yüksek maaş” gibi argümanlar işin içine sokulursa, korkarım “fanatizm” zirve yapar!.. Bu durum herkes tarafından iyi irdelenmeli…
“DİKTATÖR”LÜK NASIL OLUŞUR?
“Diktatörlük” iki yöntemle oluşur… Birincisi “darbe”lerle… İkincisi “iyi niyet”le atılan oyların kötüye kullanımıyla… Birincisini konuşmaya bile gerek yoktur… Çünkü, bu durum, ya siyasilerin tutumunun bahanesiyle ya da kendini üstün gören güçlerin çıkar talepleriyle oluşur. İkincisiyle ise, düzenlenen yasalarla “iyi niyetli” verilen “oy”ların kötüye kullanılması, aşırı gücün önünün açılmasıyla “erk” sahibinin denetlenememesi nedeniyle geriye dönüşü pek de olmayan bir yola girilir… İşte o zaman o ülke, “oy”larıyla kendi “diktatörü”nü yaratır… Önce ülke geleceğini, sonra kendini, sonra da gelecek nesillerini düşünerek oy kullan!..