BİR GÖRÜŞ / MART 2016
Geçen ayki (Şubat 2016) sayımızın sonunda belirttiğim gibi, bu yazımda sizlere “politika”yı “idare sanatı” olarak açıklamaya çalışacağım. Şansölye Otto Von Bismarck’ın da dediği gibi “Politika bilim değildir… Sanattır.” Ancak, bulunduğumuz devirde de “politika bilimi” diye bir şey var. Bu disiplin özellikle Kuzey Amerika’da ciddi popülerite kazandı ve diğer sosyal bilimlere entegre oldu. Fakat, Bismarck önemli bir noktaya parmak basıyor, bu sözleri Reichstag’da* söylediği zaman… Bismarck’ın aklındaki “sanat” aslında “idare sanatı”dır, yani bir toplum içerisinde “kolektif kararları üretme sanatı”ndan bahsediyor. Bu aslında “politika”nın klasik tanımı olarak görülür ve Antik Yunanistan’dan geldiği söylenir.
Kelimenin köküne gidecek olursak, politika “polis” kelimesinden türemiştir. “Polis” direkt olarak çevirecek olursak “şehir devleti” demektir. Antik Yunan toplumu, bugünün şartlarında minik diye tabir edebileceğimiz “bağımsız şehir devletleri”nden oluşmaktaydı. Bu bağımsızlık, şehir devletlerinin kendi idare sistemlerinin doğmasına ve gelişmesine imkan verdi. Bu bakımdan “politika”, bu “şehir devletleri”nin ilişkilerini ve işlerini idare etmek için kullanılırdı. Politikanın modern tanımını bu kısa arka plan bilgiden sonra şöyle oluşturabiliriz:
DEVLETİ İLGİLENDİREN…
Günümüzde Antik Yunan tarzında “şehir devletleri” olmadığı için “devleti ilgilendiren” olarak kısalttım. Bu görüşe göre, devletle ve yönetimiyle direkt ilgisi olan kişiler “politika”nın içindedir. Yani, ben eğer muhtarlık için aday olursam bu benim politikanın içine adım atma isteğimi ortaya koyar. Kazanırsam da tam manada “politika”nın içinde olduğumu gösterir. Bu görüşü geçen sayıdaki görüşten ayırmanız gerekir. Geçen sayıda belirttiğim gibi “gücün” olduğu her yer “politika”dır… Ancak, bu görüş “politika”yı devletin içinde sınırlandırır. Marksistler ve Feministler de bu gücü belli bölgelere sınırlamıştır. Fakat genel manada “politika”yı güç olarak açıklamak gücün olduğu her yerde “politika” mevcuttur demektir.
POLİTİKA BİLİMİ…
“Devleti ilgilendiren” açıklaması, “politika bilimi”nin de disiplin olarak nereye en çok fokus olduğunu bize gösterir. Mesela, akademik çalışmalar, genelde politik personel (bürokratlar politik personel değildir, mesela Bakanlar ve Başbakanlar politik personeldir) ve idare mekanizması (örnek: anayasal monarşi) üzerinde olmuştur. “Politika” çalışmak kısacası, devleti ya da otoriteyi çalışmak demektir. David Easton, bu yüzden “politika”yı “değerlerin otorite tarafından paylaştırılması”** olarak açıklamıştır. Bunu diyerek “politika”nın çeşitli yollarla halktan gelen baskıları, cezaları ve ödülleri paylaştırarak idare etmesini kastetmiştir. Yani, “idare sanatı”ndan bahsetmiştir.
SAYGI DUYULAN DEĞERLER…
Toplumdaki “saygı duyulan değerler” ise, halk tarafından genel olarak kabul edilen ve halktan gelen baskılar tarafından şekil değiştirmiş değerlerdir. Bu değerler sabit kalmayabilir de kalabilir de… Fakat önemli nokta “saygı duyulan değerler” devletin cezaları ve ödülleri paylaştırarak halkı idare etmesinden ve başka işlemlerden geçerek (bazı sosyal entegrasyonlar ve gruplar arasındaki ilişkiler) oluşmuştur. Kısacası, halk “saygı duyulan değerler”in filtresidir. Devlet ise, bu filtreyi elinden geldiği kadar yönetebilir ve uyumsuz olanları sistematik olarak “yok etme”ye çalışabilir.
“İNSANLAR POLİTİK YARATIKLARDIR”
Bütün bunlara rağmen, “politika”yı “idare sanatı” olarak açıklamak, “politika”nın geniş manasını kısıtlıyor. “Politika”yı “idare sanatı” olarak açıkladığınız zaman, idarenin dışındaki insanların “politika”nın dışında olduğunu söylemiş olursunuz. Bu doğru mu? Bana göre doğru değil. Eğer “politika” sadece parlementoda, kabinede ve bakanlıkta (sadece bakanlar politiktir bu görüşe göre) mevcut derseniz bütün sosyal aktiviteyi dışarda bırakmış olursunuz. Yani, “saygı duyulan değerler” politik değildir, onları politik yapan devletin bu değerleri idare etme çabasıdır. Ancak, bu doğru değildir ve “saygı duyulan değerler” kendi başına politik meseleler olup milyonlarca insanı etkileyebilir. Yani, bir şey devlet tarafından idare edilmiyor diye bu “politika”nın dışındadır demek, çoğu kişinin kabul etmeyeceği bir şeydir. En başka Aristoteles, “insanlar politik yaratıklardır” dediği zaman, illa bir devletden söz etmiyordu. Özetle, “politika”nın içimizde bir değer olduğunu, devlet olsun olmasın, varlığını yitirmeyeceğini söylüyor Aristoteles… “Politika”yı “idare sanatı” olarak açıklamanın en sıkıntılı tarafı ise, hakimlerin durumudur. Hakimler, politik midir? Çoğu kişi hakimlerin politik figürler olduğunu söyler, çünkü hakimlerin ister istemez kendi görüşlerinden ve çıkarlarından etkilenip önyargılı olarak insanları idare ettiği söylenir. Halbuki, hakimler “anayasa”yı yerine getirmek için ordadır.
Kısacası, hakimler uygulamak için oradadır, idare etmek için değil… Aynı şekilde, bürokratların tamamiyle üstündeki politik figürlerin isteklerini yerine getirdiği söylenir. Fakat, bürokratlar da yeri geldiği zaman idareci olabilirler ve üstlerindeki Bakanları etkileyebilirler. Özetle, “idare sanatı” dendiği zaman otorite kastedilir, fakat bu görüş alttaki bütün insanları “politika”nın dışında bırakır.
* Reichstag: Hitler’in Almanya’nın başına geçişine kadar Almanya Parlamentosu’nun toplandığı yerin ismidir. Bugün Almanya Parlamentosu yine aynı isimli binada, Berlin’de bulunmaktadır.
** Easton, D. (1981) The Political System. Chicago: Chicago University Press.
Otto Von Bismarck kimdir?
1 Nisan 1815’de Almanya’da doğan ve 30 Temmuz 1898’de yine Almanya’da ölen devlet adamı Bismarck, 19. yüzyılda gevşek bir konfederasyon olan Almanya’nın güçlü bir imparatorluğa dönüşmesinde en önemli rolü oynayan ilk şansölyesidir. Dış politikada karmaşık bir ağ oluşturan antlaşmalar ve ittifaklar yoluyla uzlaşmacı bir tutum izleyen Bismarck, iç politikada tam tersi bir tutum sürdürmüştür. 1890’lı yıllarda ortaya koyduğu korumacı dış ticaret politikası, baştan beri kendisini destekleyen Liberal Parti’nin taban kaybetmesine yol açmıştır. Bismarck, Avrupa’da ilk olarak işçi kesimini kapsayan emeklilik sistemi, sağlık ve kaza sigortalarını da düzenlemiştir.
David Easton kimdir?
24 Haziran 1917’de Kanada’nın Toronto şehrinde dünyaya gelen Easton, 19 Temmuz 2014’de vefat etmiştir. : Toronto Üniversitesi, Harvard Üniversitesi ve Kalamazoo College’de eğitim gören Easton, Chicago Üniversitesi Öğretim Üyesiydi. 1953 yılında “The Political System” adında bir kitap yayımlayan siyaset bilimci Easton, siyasi sistemi “kara kutu” olarak kabul etmektedir.
Aristoteles kimdir?
MÖ 384 – 7 Mart MÖ 322 arasında yaşayan Antik Yunan filozofu olan Aristoteles’a kısaca Aristo denilir. Platon ile Batı düşüncesinin en önemli iki filozofundan biri sayılan Aristoteles, Fizik, gökbilim, ilk felsefe, zooloji, mantık, siyaset ve biyoloji gibi konularda pek çok eser vermiştir. Aristoteles adının TDK’nun yabancı özel adların yazılışı kuralına göre Arapça ve Farsça eserlerden yapılan çeviriler ile Türkçe’ye yerleştiği Aristo şeklinde yazılması önerilse de, her iki ad da Türkçe akademik kaynaklarda yaygın olarak kullanılmaktadır.
Wikipedia’dan…