PULMONOLOJİ / ARALIK 2015
Pulmoner hipertansiyon (PH) ve onun en zor türlerinden biri olan kronik tromboembolik pulmoner hipertansiyon (KTEPH) tıbbın yakın zamana kadar çaresiz kaldığı, oysa son yıllarda piyasaya çıkan ilaçlarla önemli oranda tedavi edilebilen hastalıklar. Düne kadar “kanserden kötü” denilen ve tedavi edilmediği takdirde ölümcül olabilen pulmoner hipertansiyon ihtimalini hekimlerin mutlaka akılda tutması, teşhis edilmesini büyük oranda kolaylaştırıyor.
NEDENLERİ
PH, birçok nedene veya hastalığa bağlı olarak ortaya çıkabiliyor. Akciğer damarındaki basıncın artması sonucu zaten yüksek basınca dayanıklı olmayan sağ kalp bunu kaldıramıyor ve hasta sağ kalp yetmezliğinden kaybediliyor. Ülkemizde sık görülen nedenlerden biri de doğuştan delik olan kalbin zamanında kapatılmaması. Kapak hastalığı ve kalp hastalığı da tedavi edilmezse uzun vadede akciğer basıncını artırıp bozabiliyor. Skleroderma gibi bağ dokusu hastalıkları da akciğer basıncını artıran diğer nedenlerden biri.Son yıllara kadar hiçbir nedeni olmadığı sanılan pulmoner hipertansiyonun ise bugün genetik olduğu biliniyor. Genetik kaynaklı PAH, nadir görülüyor ancak hızlı ilerliyor. Doğuştan, idiopatik olan PAH, genç yaşlarda ortaya çıkarken, akciğer pıhtısı, skleroderma daha ileri yaşlarda görülüyor.
BELİRTİLER
Hastalar genelde nefes darlığı şikayeti ile ama daha ileri evrelerde bayılma, fenalık hissi ile geliyor. Genelde birinci basamakta pulmoner hipertansiyon kimsenin aklına gelmiyor. O yüzden hastalar hep daha ileri evrelerde, dört evrenin üçüncü evresinde yakalanıyorlar. Ne kadar erken yakalanırsa tedaviye yanıt o kadar iyi olacağından bilinçlendirme kampayanları ülkemizde de başarıyla sürdürülüyor. Şüphelenilen hasta ekokardiyografiye gönderilirse bu hastalığın tanısı koyuluyor, dolayısıyla ekokardiyografi iyi bir tarama testi.
ERKEN TANI
Birinci basamak hekiminin açıklayamadığı nefes darlığı durumunda pulmoner hipertansiyonu mutlaka düşünmesi gerekiyor. Hastanın dış görünüşünde bir bağ dokusu hastalığı varsa şüphe eşiğini çok yüksek tutması gerekiyor. Doğuştan delik varsa kolay kolay atlanmıyor. Akciğere pıhtı atma eğilimi olan hastada yine şüpheyi yüksek tutmak lazım. Bugün akciğere pıhtı attığında anında müdahale yöntemleri mümkün hale geldiği için erken tanı ile pıhtıyı eritmek ve uzun vadede akciğer basıncının artmasını engellemek mümkün.
TEDAVİ
Yeni tedavilerle ilk defa yaşamı uzatmak mümkün oldu. 80’li yıllarda pulmoner basıncı düzenleyen 3 yolak bulundu. Bu yolakların hepsinin ayrı ayrı ortadan kaldırılmasının akciğer damarını gevşettiği ve yapısal değişikleri olumlu yönde değiştirdiği gösterildi. 3 farklı yolağın giderek daha modernleşen şekillerde inhibisyonu ile ilgili çalışmalar çıktıkça farklı ilaçlar da çıkmaya başladı.
UZMANLAR UYARIYOR
Türk Kardiyoloji Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Lale Tokgözoğlu, “Pulmoner hipertansiyon hastaları kendilerini çok yalnız, çaresiz ve depresif hissediyor ki onlara destek olmak ve onları önemsediğimizi, olumlu gelişmelerin olabileceğini hissettirmek çok önemli” diyor.
İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Göğüs Hastalıkları Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Gülfer Okumuş da, hekimlerin özellikle nefes darlığı şikayetlerinde pulmoner hipertansiyonun tüm tiplerini akılda tutması gerektiğine dikkat çekiyor: “Hasta mutlaka pulmoner hipertansiyon merkezlerinden birine göndermeli. Kronik tromboembolik pulmoner hipertansiyonda multidisipliner bir yaklaşım gerektiği için bu hastaların tanı ve tedavileri mutlaka özelleşmiş pulmoner hipertansiyon merkezlerinde yapılmalıdır.”