UZMAN GÖRÜŞÜ / EYLÜL 2016
Şeker hastalığının görülme oranlarının yükselme eğiliminde olduğuna birden fazla yerde sizlerin de rastlamış olduğuna eminim. Dünya Sağlık Örgütü’nün yıllar sonrası için ön gördüğü oranları şimdiden yakalamış olmanın telaşı pek çok ülkenin sağlık bakanlığını vurdu bile. Hele ki bundan büyük oranda gelişmekte olan ve gelişmemiş ülkelerin daha fazla etkileneceği gerçeği, özellikle bu devletlerin bütçelerini zorlayacağı gerçeğini de gözler önüne seriyor. Komplikasyonları ile ülkelere olan maliyetini artıran diyabetle mücadelenin en doğru yolu komplikasyonları düşük oranda tutmak için tedavisini düzgün olarak sağlamak. Tedavide oldukça önemli aşamalar kaydetmiş olsak da ne kadar etkin uygulayabiliyoruz ayrı bir araştırma konusu.
Hamurumuz insan olunca, tedavi üzerinde etkili faktörler de bir ikiden kat be kat daha fazla. Her uzmanın doğru tedavi verildiği halde uyumsuzluğu nedeni ile kan şekeri bir türlü kontrol altına alınamayan en az bir hastası herhalde vardır. Hatta evinde veya ailesinde bile böyle bir birey söz konusu olabilir. Ev hanesinden bahsetmişken, bu ay ilgi çekici bir yazı okudum. Journals of Gerontology’ta çıkan bir yaz diyabet tedavisi başarısı ile evdeki mutluluğu konu edinmiş. Bu çalışma kapsamında yazarlar Ulusal bir veri bankasını kullanmışlar. Yaşları 57–85 arasında olan 1228 evli erkek ve kadın çalışmaya dahil edilmiş. Veri bankasındaki veriler direkt olarak evlilikteki mutluluk hedefli olmadığı için yazarlar bir takım kriterler üzerinde evlilikteki mutluluğu oranlamışlar. Bu kriterler arasında ilişkideki tatmin, partnerinin davranışlarından hoşnutluk, samimiyet ve cinsel ilişki kabul edilmiş.
Çalışmanın başlangıcından sonra yapılan değerlendirmede 389 diyabetli hasta olduğu tespit edilmiş. Çalışmanın sonuçları oldukça ilgi çekici. Özellikle mutsuz ev erkekleri konusunda olana. Sonuçlar evde mutsuz olan erkeklerde diyabet görülme oranının daha düşük olduğunu ve tedavi başarısının ise daha yüksek olduğunu gösteriyor! Tıp fakültesinde sözlü sınavında size bu soru sorulsa herhalde kronik bir hastalıkta mutlu aile ortamının daha pozitif bir etki edeceğini düşünerek tam zıt cevap verirdiniz. Kısmen haklısınız çünkü evde mutlu olan kadınlar için bu doğru. Pek çok konuda olduğu gibi burada da erkekler ve kadınlar arasında tam zırt davranış modelleri var.

Bu sonucun altında yatan neden erkeklerin ve kadınların ilgiye olan tepkileri ile ilişkili olabilir. Muhtemeldir ki, kronik hastalık pençesinde olan erkekler, eşlerinin onların neyi yiyip neyi yememeleri konusunda yaptıkları uyarılardan sıkılıp, tedaviye daha dirençli hale geliyorlar. İlgi görmeyi seven kadınlar ise tedavi konusunda daha dikkatli olmalarının yanında, eşlerinden gelen koruyucu tavırdan hoşlanıyorlar. Mars ve Venüs işinin doğru olduğu konusunda da bu çalışma yerinde gibi görünüyor.
Bilimin araladığı kapılar, her geçen gün daha fazla ışığın beyinlerimize girmesine izin veriyor ve yeni tartışmaların önünü açıyor. Bu sayede insanlığın önünde keşfetmesi gereken yollar daha da uzuyor ve daha keyifli hale geliyor.