2015 yazına “veda” etmeye hazırlandığımız bu günlerde, benim de “tatil”e ihtiyacım olduğunu düşünerek, kendime bir fırsat yaratmaya çalıştım…
Uzun zamandır, yurtdışı “zorunlu” seyehatlerimden fırsat bulamadığım için çok arzuladığım halde “Kapadokya”ya gidememiştim…
3 günlük bir fırsatla ailemle birlikte “Kapadokya”ya gittim. “Balon”la güneşin dünyaya “merhaba”sına şahit oldum… İnanın “balon”un her ne kadar ürkütücü bir tarafı varsa da, aslında çok da korkulması gereken bir seyehat aracı olduğunu düşünmüyorum.
Şimdi siz okurlarıma “Kapadokya İzlenimleri”mi anlatayım.
İŞTE KAPADOKYA…
İnsan yerleşiminin “Paleolitik” döneme kadar uzandığı “Kapadokya”, her yönden zengin bir tarihi olduğunu daha ilk günden ziyaretçilerine hissettiriyor. Peribacalarının “acayip” diye nitelendirebileceğimiz şekillerinin, insanların ilk dikkatini çeken şey olduğunu fark etmemek Asyalı turistlerin heyecanlı bakışları arasında neredeyse imkansız. Fakat, peribacalarının jeolojik oluşumunu öğrenmek ne kadar enteresan olsa da, sosyal bilgiler okuyan biri olarak beni peribacalarının içindeki oyuklarda yaşayan insanların “toplumsal düzeni” daha çok enterese etti. Hititler’in yaşadığı toprakların daha sonraki dönemlerde Hıristiyanlığın en önemli merkezlerinden biri olduğunu görmek için Göreme Açık Hava Müzesi’ni ziyaret etmek şart.
Kayalara oyulan evler ve kiliselerin, bölgeyi Roma İmparatorluğu’nun baskısından kaçan Hıristiyanlar için devasa bir sığınak haline getirdiğini ve şapellerin içinde ikonografinin sanatsal yanlarının her insanın dikkatini çekeceğinden eminim. Kapadokya bölgesi, doğa ve tarihin bütünleştiği bir yerdir. Coğrafi olaylar Peribacaları’nı oluştururken, tarihi süreçte, insanlar da bu peribacalarının içlerine evler, kiliseler ve manastırlar oymuş, bunları fresklerle süsleyerek binlerce yıllık medeniyetlerin izlerini günümüze taşımış…
BALONDAN GÖRMEK FARKLI…
Peribacalarını daha iyi görmek istiyorsak balona binmemiz gerektiğini öğrenmek beni üzdü. Aslında daha iyi görmek için değil, manzara için güzel bir şey balon. Pimpirik olmasam da, riskli olduğu kanıtlanan şeyleri yapmamayı hem genlerimin devamı için hem de hayatımı sağlıklı sürdürmek için kendime bir borç bildim. Balon ne kadar güvenli de olsa, yine de uçaktan çok daha riskli olduğu için başta bayağı zorlanarak bindim. Fakat, sebebini bilmediğim halde yükseldikten sonra alıştım ve manzaranın keyfini çıkardım ve bol bol fotoğraf çektim. Bilmeniz gereken şeylerden biri bu servisin pahalı olduğu (kişi başı yaklaşık 100 euro). Diğeri de, güzellikleri görmek için sabah çok erken kalkmanız gerektiği (sabah 3–4 gibi hazır olmanız gerekiyor). Bu ikisinden biri veya ikisi de sıkıntı yaratıyorsa üzülmeyin çünkü, peribacalarını ve günesin doğuşunu gökyüzünden seyretmek her koşulda harika…
Ülkemizin görülmesi gereken çok güzel ve tarih fışkıran yerlerinin olduğunu hepimiz biliyoruz. Dergimizin seyahat uzmanı Nilay ablamız, gidemeyen ya da gitme imkanı olmayan okuyucularımız için dünyamızın güzelliklerini fotoğrafları ve akıcı üslubu ile her ay sizlere aktarıyor.
İstedim ki, bu sayıda “bir görüş” yerine “bir izlenim”le sizleri farklı bir dünyaya taşıyayım…
Bu yazının hazırlanışında Wikipedia’dan yararlanılmıştır.