Kuala Lumpur’un yaklaşık 150 kilometre güneydoğusunda, Çinliler, Hintliler, Müslümanlar ve Hristiyanların iç içe yaşadığı nispeten ufak ama çok eski bir kent.
15. yüzyılda küçücük bir balıkçı kasabasıyken, Endonezyalı bir prensin –Parameswara (sultan) İskender Şah– nehirle denizin buluştuğu yeri görüp burayı bir liman şehrine dönüştürmek istemesi ile başlar Maleka’nın macerası.
Çinli, Hintli, Portekizli, Hollandalı, İngiliz, Malay, hepsinin kendi tarzını yansıttığı evlere, göreneklerini ve kültürlerini aktardıkları restaurantlara rastlıyorsunuz bir cadde üzerinde ve Çinlilerin özgün mutfağını, Portekizlilerin balık spesiyallerini yeni jenarasyon torunlar sunuyor bugün size.
Melaka anladığım kadarıyla bu geniş kültür yelpazesini (Sumatra adası ile Malay yarımadası arasındaki) Malay boğazına bakan stratejik konumuna borçlu. Ticaret yapan milletlerin uzun süre gözbebeği olan bu şehir, bu kadar çok kültürü iç içe barındırarak geçmiş ile bugünü aynı çerçevede yaşatıyor. Ve bu nedenledir ki, 2008 yılında eski şehir merkezi UNESCO Dünya Kültür Mirası listesine de girmiş.
Büyük Çin kaşifi Amiral Cheng Ho’nun ilk göçmenleri buraya getirmesi ve bölgenin tüccarların da ilgisini çekmesiyle buradaki ilk Çin yerleşimi başlamış. Burada yerleşen Çinliler, yerli Malay’larla evlenmeleri sonucu ‘Straits Chinese’ Baba & Nyonya kültürünü, Melaka’ya özgü olan kendilerine özel ve son derece ilginç bu kültürü geliştirmişlerdir. Bu mirasın tarih boyunca bıraktığı eserleri Melaka’nın Baba’ları ve Nyonya’ları tarafından işletilen Heeren caddesindeki “Baba Nyonya Heritage Museum”da görebilirsiniz.
Sonra Melaka’yı 16. yüzyılda Portekizliler ele geçirmiş, Hıristiyan – Katolik dinini yaymaya çalışmışlar. Bu durum çevredeki sultanlıkları rahatsız ettiği için Portekizlili yerleşimcilere sık sık saldırmışlar.
Portekizlilerin 1511 ve 1641 yılları arasında Melaka’yı sömürgeleştirme sürecinde yaptıkları ilk şey nehre tepeden bakan kaleyi, A’Famosa’yı inşa etmek olmuş. Melaka, zamanın süper güçleri arasındaki çekişmelerin merkezi konumunda olduğundan ve sürekli saldırı tehlikesi altında bulunduğundan A’Famosa kalesi Portekizlilerin Uzakdoğuda tutunabilmeleri için kritik önemdeymiş.
Kale duvarlarının içinde evler ve gıda satış yerleri, bir şato, Portekiz Konseyi için bir toplantı odası ve beş adet kilise varmış. Ancak çevredeki sultanlıkların değil ama Hollandalıların gerçekleştirdiği yedi aylık bir saldırı kalenin neredeyse tamamını yok etmiş, yalnızca giriş tarafındaki ön yüzü ve tepedeki bir kilisenin yapısı ayakta kalmış. Hollandalılar 17. yüzyılda Melaka’yı ele geçirmisler.
Hollandalıların şehri ele geçirmesinden hemen sonra 1641–1650 de ilk inşaası başlanan Stadthuy’s “yönetim binaları” idari merkez ve vali rezidansı olarak Hollanda valisi ve ona bağlı memurların yaşaması için inşa edilmiş. Hollanda mimarisinin en güzel örneklerinden. Doğu’daki en eski Hollanda binası olduğu iddia edilen bu bina günümüzde Tarih Müzesi – Etnografya Müzesi olarak kullanılmakta.
Sergilenenler arasında geleneksel gelinlikler ve Melaka’nın 400 yıllık tarihinden kalıntılar var. Melaka’nın görkemli tarihinde oynadıkları rollerle ilgili detaylı bilgiler alabilirsiniz eğer ilgi alanınızdaysa.
Hollandalılar 18. yüzyılda St. John the Baptist’e adanmış olan Portekiz kilisesini de yeniden inşa ederek St. John Kalesine çevirmişler. Bu kalenin ilginç, özelliği topların iç tarafa bakması. O zamanlarda Melaka’ya saldırılar denizden değil genellikle iç bölgelerden yapılmaktaymış.
St. John Kalesi şehrin biraz dışında. Jalan Parameswara istikametinde şehirden çıkarsanız yol Jalan Hujung Pasir istikametine döner. Jalan Bukit Senjuang için sola dönün, Kale hemen solunuzda kalacak. Zamanlama için tavsiye tabii ki günbatımı.
Sadece ticarete onem vermeleri sebebiyle Portekizlilere göre daha rahat eden Hollandalılar 19. yüzyılda da Melaka’yı İngilizlerin yönetimi altındaki Endonezya toprakları ile değiş tokuş etmisler ya da bazı kaynaklara göre terketmek zorunda bırakılmışlar ve Malezya bağımsızlığını kazanana kadar İngilizlerin yönetimi altında kalmış.
İşte tüm bu kültürleri içinde har-manlamış bir şehir Melaka. Değişik dönem ve egemenliklerin zengin bir sentezinden oluşan şehr‑i şahane. Caddelerinde yürüyerek, restaurantlarında oturarak tadın, görün, doya doya yaşayın geçmişi ve bugünü ve isterseniz alışveriş yapın. Jonker caddesi alışverişsevenler ve hele antika meraklıları için bir cennet.
Eski adı Jonker Street olan Jalan Hang Jebat, tüm dünyadaki ciddi antika koleksiyoncuları tarafından antika parçalar bulmak için en iyi yerlerden birisi olarak kabul edilir.
Yani antikaseverler Jonker Street’in dükkanları arasında geçmişin hazinelerini bulabilirler..
Otantik ürünler ve kimileri 300 yıllık olan kalıntılar, her birinin kendisine ait bir tarihi ve gizemi olan ilginç koleksiyon malzemeleri bulmak mümkün, ayrıca son zamanlarda pek çok kafe, el sanatı dükkanı da açılmış burada. Keyfini çıkarın.
Ve henüz bu caddedeyken ara sokaklarından birinde Kampung Hulu Camii’ni atlamayın dolaşırken.
1728’de Hollanda işgali döneminde inşa edilmiş, Sumatra, Hindu ve Batı mimarisinin mükemmel birleşimi olan ülkedeki en eski cami.
Dört ana kolon ve çatı dışındaki tüm orijinal ahşap yapıları betonla değiştirilen camii yerleşkesinin içinde ünlü bir hoca ve pek çok kişi tarafından “Wali” (evliya) olarak kabul edilen Sayyid Abdullah Al-Haddad’ın türbesi bulunmakta.
Ve Melaka’nın diğer olmazsa olmazları Melaka Nehir Tekne Turu ve hayvanat bahçesi.
Nehir, ticaretin en parlak dönemlerinde Melaka’nın ana yoluymuş. O dönemlerden kalma bazı binalar nehrin kıyısında hâlâ görkemli bir şekilde varlığını koruyor. Kıyı boyunca eski köyler ya da “kampung’lar” ve modern binalar da görebilirsiniz. 45 dakikalık bir nehir turu sizi hem dinlendirecek hem bilgilendirecektir.
Yolunuzu Melaka’ya hafta sonu düşürdüyseniz şehrin 3 km kadar doğusundaki Portekiz meydanında Portekiz dans ve müzik gösterilerini de izleyebilirsiniz. ‘Mini Lizbon’ da denilen Portekiz yerleşkesinin içinde yer alan bu meydan Melaka ve Malezya’daki Portekiz kültürünün merkezi sayılıyor.
Performans olmayan günlerde bile meydan ve/veya Melaka Boğazı gün batımını izlemek için gidilmeye değer bir yer.
Bu meydanın çevresinde yer alan küçük kampung, “ya da köy”de Melaka’nın sömürgeci Portekizler ve Malaylar arasında 400 yıl önce gerçekleşen evliliklerden bugüne aktarılan Avrasya halkının kalbi.
Melaka’ya biraz da yukarıdan bakmak isterseniz yani 80 ‑110 metre yükseklikten Melaka’nın ilgi çekici tarihi dokusunu ve Melaka boğazının muhteşem manzarasını seyretmek isterseniz Menara Taming Sari kulesine çıkmalısınız. Banda Hilir-Menara Taming Sari, Melaka’nın merkezinde ve ülkedeki tamamen döner bir yapıya sahip ilk kuledir. 66 kişilik klimalı bir gözlem kabini var.
18 Nisan 2008’de açılan bu kulenin tasarımı ise efsanevi Taming Sari Keris’e dayalıymış. Melaka Hayvanat Bahçesi, şehir merkezinden yaklaşık 13 km uzaklıkta Ayer Keroh’tadır. Ülkedeki bu ikinci en büyük hayvanat bahçesinin toplam alanı yaklaşık 220 bin metrekare. 1963 yılında açılmış ve 200’ün üzerinde türden en az 1.200 hayvanı barındırıyor.
Ayrıca burası vahşi yaşamın araştırılması, koruma altındaki hayvanların çiftleştirilmesi, hayvanat bahçesi eğitim merkezi olarak da işlev görmekte. Kesinlikle çok etkileyici. Ve hazır buralarda iken Taman Mini Malezya ve Mini Asean kültür parkına da bir göz atmadan olmaz tabii.
Geleneksel mimari ve yaşam biçimlerine ilginiz varsa buraya kesin gelmelisiniz. Her bir ev Malezya’daki 13 eyaletin mimari tarzını yansıtıyor ve her eyaletten çeşitli eşyalar, eserler ve el sanatlarıyla süslenmiş. Her evin içinde ait olduğu eyalet veya ülkeye ait çeşitli orijinal el sanatları bulabilirsiniz. Ve o dönemi betimleyen çeşitli yaşam alanlarına yerleştirilmiş geleneksel kıyafetler içindeki mankenler ile o dönemin ruhunu daha iyi yakalıyorsunuz.
Parktaki diğer etkinlikler arasında haftalık kültür gösterileri ve geleneksel oyunlar var. Temelde bu, tüm Malezya mimarisi ve mirasını tek seferde görebilmenizi sağlayan bir gezinti aslında. Ayrıca uzun süreli bir ziyaretse, Melaka şehrinin telaşı ve keşmekeşinden bir süre uzaklaşmak için de iyi bir fırsat olacak sizin için.
Unutmadan bir not daha düşelim. Taksi değil de otogardan Melaka merkeze belediye otobüsü ile inmek isteyebilirsiniz. Turist hattı diyorlar o otobüse. Oturmak bir yana, tutunmak bile yürek istiyor. Yapışıp kalacağınızı düşünüyorsunuz. Ama kesinlikle çok eğlenceli. Yanınızda kolonyalı mendil vardır herhalde…
Özetle bu şehirde güneydoğu gerçeğinde bir rüya yaşar, bir masala dokunur gibi herşey…