Lübeck

gezi-logo.qxpGEZİ / NİS­AN 2015

Tra­ve – Wake­nitz nehir­le­ri­nin kıyı­sın­da yine bir Alman’a; Almanya’nın kuze­yin­de eski şeh­rin tama­mı UNES­CO Dün­ya Mira­sı olan küçük bir şeh­re; Lübeck’e düşü­rü­yo­ruz yolu­mu­zu bu kez. Bunu biz sıcak yaz ayla­rın­da yap­mış­tık ki bu zaman­la­ma özel­lik­le kuzey için hep öngö­rü­lür bir ter­cih. İsk­and­in­avya dönü­şü kara­van­la uğra­mış, plan­la­dı­ğı­mız­dan daha uzun kal­mış­tık bu böl­ge­de. Kuzey­le­rin yaz da olsa soğu­ğun­dan son­ra içi­mi­zi ısıt­mış­tı doğa­sı ile bu masal­sı şehir. 

Deniz­den gelen kor­san­la­ra kar­şı hem şehir­le­ri­ni, hem tica­ret­le­ri­ni koru­mak üze­re 13. yüz­yıl­da Almanya’da önce Ren böl­ge­sin­de oluş­tu­ru­lan ve son­ra­sın­da kuzey liman şehir­le­ri­nin katı­lı­mıy­la geli­şen Han­sa bir­li­ği­nin en dina­mik şeh­ri­dir Lübeck. 1200’lü yıl­la­rın sonun­dan, 1600’lü yıl­la­rın sonu­na kadar. Bu yüz­den Lübeck denin­ce aklı­ma gelen Han­sa; tica­ret huku­ku­nun, ulus­la­ra­ra­sı huku­kun temel­le­ri­nin atıl­dı­ğı en etkin tica­ri kuru­luş ya da lon­ca-bir­lik. Üste­lik çev­re ile ilgi­li de koru­ma­cı karar­la­ra imza atmış bir bir­lik. Yine şeh­rin adı geç­ti­ğin­de aklı­ma düşen bir diğer ilk; Tho­mas Mann…Ve bir diğe­ri; tabii Hitler’e kar­şı duru­şu şeh­rin, Hitler’in de sev­me­di­ği şehir olması.

Orga­ni­ze tica­re­tin, tica­ret akı­şın­da şekil­le­nen çok­lu kül­tü­rün, kül­tür dina­miz­mi­nin etki­le­di­ği yaşam disip­li­ni­nin ve yine de kuze­ye özgü oldu­ğu­nu düşün­dü­ğüm yara­tı­cı-etkin insan pro­fi­li­ni­nin san­ki Ortaçağ’dan beri el değ­me­miş 21. yüz­yıl hali gibi bura­sı. Ama turis­tik hiç değil, gün­lük yaşa­mın akta­rı­mı böyle. 

IMG_9002

Bel­ki şöy­le daha iyi açık­la­ya­bi­li­rim; örne­ğin Tal­linn de tam bir küçük Orta­çağ şeh­ri; ancak şeh­rin tama­mı bunu turis­tik bir gös­te­ri ola­rak pazar­lı­yor. Lübeck ise sade­ce ken­di­ni, ken­di doğa­lı­nı, günü­nü yaşı­yor. Biz turist­ler” hiç umur­la­rın­da değil­dik. Güler­yüz­lü, uygar ve ‑bura­sı biraz çıkar­cı bir göz­lem ola­bi­lir – yar­dım­se­ver­ler; çün­kü kara­va­nı­mı­za yer gös­ter­di­ler. Sözün kısa­sı tica­re­tin mani­fes­to­su­nun yazıl­dı­ğı bu şehir; turizm açı­sın­dan böl­ge ola­rak ken­di­ni pazar­la­mak­tan uzak açık hava müze­si gibi bence. 

Adı; ada­let, özgür­lük, güzel ve huzur anla­mı­na gel­miş ve bu kav­ram­la­rın hak­kı­nı ver­miş suy­la çev­ri­li şehi­rin, kule­le­ri, kili­se­le­ri, kire­mit doku­su, arva­vut kal­dı­rı­mı yol­la­rıy­la; müze­le­ri, gale­ri­le­ri, gece­si-gün­dü­zü ve ola­bil­di­ğin­ce bütü­nüy­le hem içi­ne, hem tari­hi­ne şöy­le bir baka­lım artık benim kadar sev­me­niz umu­duy­la. Küçük ve çok etki­le­şim­li bir şehir oldu­ğu için güzer­gah­sız bir anla­tım ola­cak bu kez. 

7. yüz­yıl­da Slav ve hemen son­ra­sın­da Ger­men kabi­le­le­riy­le; Wag­ri­ans, Pola­bi­ans, Sta­ri­gard, Plu­ne, Racis­burg ve o zaman­ki adı Liubi­ce olan Lübeck gibi minik uza­ka­ra köy­ler ve kale­ler­de yaşa­mın baş­la­ma­sı ile yer­le­şik düze­ne geçil­di­ği­ni görü­yo­ruz bu böl­ge­de, ağır­lık­la Donau Körfezi’nde. 9. ve 10. yüz­yıl­lar­da şekil­len­me 11. yüz­yıl­da geliş­me­ye doğ­ru dev­şi­ri­yor ken­di­ni. Küçük bir kale köy­den; Hıris­ti­yan prens­li­ği­ne geçin­ce 1055’te kale yeni­den elden geçi­ri­li­yor ki, günü­mü­ze kadar bu yeni­le­me­ler, ekle­me­le­riy­le res­to­ras­yon – renö­vas­yon çalış­ma­la­rı sayı­sız kez tek­rar­la­na­cak. Bu gün geze­ce­ği­niz kale geç­mi­şin evre­le­rin­den çok aslın­da bel­ki de ruhu­nu yan­sı­tı­yor ola­cak size.

Sch­war­tau ve Tra­ve nehir­le­ri ara­sın­da­ki yarı­ma­da üze­rin­de tah­kim edi­len kale­nin; 12 met­re geniş­li­ğin­de bir hen­dek açı­la­rak ada kale­ye dönüş­tü­rül­me­si ve ana­ka­ra­dan ayrış­tı­rıl­ma­sı 1087 yılın­da. Bu sıra­da yer­leş­ke yine pagan Kru­to (Slav) yöne­ti­mi altın­day­dı 1093’te tek­rar Hıris­ti­yan Pren­si Henry tara­fın­dan alı­na­na kadar. 1100’e kadar da kale komp­leks hale geti­ril­di; Henry’nin sara­yı, kili­se, kale duvar­la­rı­nın yük­sel­til­me­si, evle­ri, kuyum­cu atöl­ye­le­ri, gar­ni­zon bina­la­rıy­la. Güney­ba­tı­sı­nın Sak­son tüc­car­la­rın kolo­ni­si­ne dönüş­me­ye baş­la­ma­sıy­la da kuzey­ba­tı yok­sul hal­ka kalmış. 

IMG_9000

1138’e kadar ve son­ra­sın­da da yıkım­lar görü­yo­ruz Liubice’de, ta ki Kont Adolf II. Hols­te­in tara­fın­dan işgal edi­lip Lübeck adı­nı ala­na ve bura­da bir Alman yer­le­şi­mi kura­na kadar. Hatır­lat­mak­ta fay­da var, Slav nüfu­su­nun böl­ge­de hep ken­di mec­lis­le­ri oldu. Son­ra­sın­da da ortak bir Şehir Yasa­la­rı” oluş­tur­du­lar ki bu yasa­la­rın kodu, teme­li eski Slav yasa­la­rın­dan alınmış.

1147’de yeni bir kale inşa­atı plan­la­nı­yor. 1158’de Adolf II ikti­da­rı­nı Henry the Lion’a (Ars­lan Henry) dev­re­din­ce şehir ona­rım­la­rı­nın devam etti­ği­ni, asıl mima­ri yük­se­li­şin ise 1181’de kale­nin yeni­len­me­siy­le bir impa­ra­tor­luk şeh­ri­ne dönüş­me­si­ni görü­yo­ruz. Şeh­rin ege­men­le­ri değiş­se de 19. yüz­yı­la kadar devam­lı­lı­ğı olan, çoğun­lu­ğu tüc­car­la­rın oluş­tur­du­ğu Şehir Konseyi’nin kuru­lu­şu da bu yıla rast­lar. 1192’ye kadar Sak­son Düka­lı­ğın­da, 1217’ye kadar tek­rar Hols­te­in şeh­ri, 1226’ye kadar da Dani­mar­ka ege­men­li­ğin­de. 1226 yılın­da ve son­ra­sın­da İmp­ar­at­or Fre­de­rick II tara­fın­dan sta­tü­sü de yük­sel­ti­le­rek bağım­sız kılı­nı­yor şehir. 

Artık 14. yüz­yıl­da da Alman­la­rın Bal­tık kıyı­sın­da par­la­yan yeni yıl­dı­zı, Hansa’nın kra­li­çe­si, ta ki Fran­sa ilha­kı­na kadar. Ülke­le­rin Han­sa ulus­la­ra­ra­sı lig­le­ri, lig- tica­ret savaç­la­rı, yen­gi­ler, veba sal­gı­nı, yenil­gi­ler, 30 yıl savaş­la­rı ken­di­si fiilen gir­me­se de”, yıl­dız yavaş yavaş sön­se de, 1669’da Han­sa ligi fiilen son bul­sa da Lübeck Bal­tık Denizi’nin önem­li bir tica­ri lima­nı olma­ya devam etti, aslın­da hala da ediyor.

1806’dan 1815 Viya­na Kongresi’ne kadar Fransızlar’ın ege­men­li­ği­ne geçen şehir bu dönem­de eko­no­mik ola­rak da çok sıkın­tı­lı bir evre geçir­di ve ilk kez bir ban­ka iflas etti. Ama ben­ce 2. Dün­ya Sava­şı sıra­sın­da yaşa­dık­la­rı sıkın­tı­la­rı daha çok­tu şeh­rin. Hitler’in bu şeh­re özel kini, 1932 yılın­da miting yap­mak, kam­pan­ya ve örgüt­len­me üssü kur­mak iste­di­ğin­de şeh­rin buna kar­şı çıkıp izin ver­me­me­sin­den kay­nak­lan­mış. Savaş süre­sin­ce de hem şeh­rin hem lima­nın çok yara alma­sı, insan­la­rı­nın nere­dey­se top­lu­ca ölme­si; onay­la­ma­dı­ğı bir oyun­da ebe, atış tali­min­de hedef olma­sı gibiy­miş. Ve işte bu savaş ve savaş­tan son­ra çok göç alma­sıy­la moza­iğin de değiş­ti­ği­ni görü­yo­ruz ki aslın­da üzü­cü. 1950’lerde önem­li bir sanat, daha doğ­ru­su res­to­ras­yon skan­da­lı­na sah­ne oldu şehir. Bugün hala bu konu­da kötü his­se­der­ler ken­di­le­ri­ni. Ama 1987’de UNES­CO Dün­ya Mira­sı lis­te­si­ne giren eski şehir ve hala devam eden yeni­le­me, ona­rım çalış­ma­la­rıy­la gele­ce­ği çok­tan kur­muş­lar bile yıkın­tı­lar üze­ri­ne. Biraz da şeh­rin mima­ri­sin­de, mima­ri doku­sun­da, şeh­rin günü­ne, şeh­re şöy­le bir girelim…

IMG_9787

İst­ed­iğ­in­izi kul­la­na­bi­le­ce­ği­niz; 1444’te yapı­lan Burg­tor ve 1478’de yapı­lan Hols­ten­tor olmak üze­re 4 kapı var eski şeh­re gir­mek için. Şeh­rin her yerin­den göre­bi­le­ce­ği­niz kated­ra­li ise 7 gör­kem­li kule­siy­le Marienkirche’in (Saint Mary’s) yapı­mı­na 13. yüz­yıl­da baş­lan­mış, 14. yüz­yıl­da ona­rı­lıp büyütülmüş. 

Pra­tik­te pek uygu­lan­mı­yor­muş ama Marienkirche’nin bele­di­ye çalı­şan­la­rı­na, Jaco­bi Kirche’nin gemi­ci­le­re; her kili­se­nin fark­lı mes­lek grup­la­rı­na adan­mış oldu­ğu­nu duyun­ca çok şaşır­mış­tım. Eme­ği ono­re etmek için­miş. İsv­eç doğum­lu Dani­mar­ka­lı-Alman bes­te­ci Diete­rich Buxtehude’nin 16681703 yıl­la­rın­da Marienkirche’deki orgu kul­la­nıp ve bes­te yap­ma­sı, eği­tim ver­me­si için görev­len­di­ril­di­ği­ni de bel­ki bil­mek istersiniz.

Rat­ha­us-Bele­di­ye Bina­sı, eski bir manas­tır olan ve hala eği­tim veren St.Catherine’s Kili­se­si, St. Peter (Pet­ri­kirc­he) Kili­se­si, 16. yüz­yıl­da, veba sal­gı­nı sıra­sın­da ölen insan­lar için bir mezar­lık komp­lek­sin­de bulu­nan St.Lawrence Kili­se­si, St. Yakup Kili­se­si, Props­te­ikirc­he Herz Jesu, Ange­li­kan Kili­se­si… Daha kal­dı mı bil­mi­yo­rum ama bu kadar kili­se yeter diyor­sa­nız Tho­mas Mann’ın ve Gün­ter Grass’ın evle­ri, tuz depo­la­rı, Hols­ten­tor Müze­si, Klug Lima­nı, Han­sa Lima­nı, St. Pet­ri Gözet­le­me Kule­si, kon­ser ve kong­re mer­ke­zi önün­de­ki Feh­marn­belt Fene­ri, ünlü el sanat­la­rı paza­rı­nı da için­de bula­ca­ğı­nız Kut­sal Ruh Has­ta­ne­si (1260 yılın­da yapıl­mış)… Tabii şim­di sizin gez­di­ği­niz çok kez yeni­len­miş hali. Şehir dolu, şehir din­gin, şehir gezi­le­si.. The­ater­fi­gu­ren­mu­se­um, Willy-Brandt-evi, şarap mar­ke­ti ki bura­da şarap üre­ti­mi­nin geç­mi­şi Hansa’nın kuru­luş yıl­la­rı­na kadar gider, Kunst­hal­le / St. Annen Müze­si, kuk­la müze­si, ikiz kale­le­ri, evle­ri, konak­la­rı ile röne­sans, gotik, kla­sik, barok bir kolek­si­yon, anıt şehir burası. 

IMG_9815

7 kule­li bu şehir­de bana göre bir diğer olmaz­sa olmaz, gez­di­ği­niz yer­le­re baş­ka bir pers­pek­tif­ten bak­ma­nı­zı sağ­la­ya­cak Tra­ve neh­rin­de; res­to­re edil­miş eski gemi­ler­le tur atmak. Bunu kesin­lik­le yapın. Ve 13. yüz­yıl­dan beri bade­min, badem ezme­si­nin (O zaman­lar ilaç yeri­ne tüke­til­di­ğin­den zama­nın ilaç sorum­lu­la­rı, bugü­nün ecza­cı­la­rı sorum­luy­muş üre­ti­min­den) bol çeşit­le­ri­nin hep­si­nin tadı­na varın. Hani müm­kün olsa; bana da geti­rin diye­sim var. En eski badem ezme­si-badem ürün­le­ri üre­ti­ci­si NİEDEREGGER’i Bre­ite Caddesi’nde bula­bi­lir­si­niz. ROTSPON’da ise en eski şarap üre­ti­ci­si­ni. Ben­den söylemesi..

Gothmund’un küçük masal kulü­be­le­ri ve Tra­ve­mün­de sahi­li ile de ayrı­ca gör­sel bir şölen vere­bi­lir­si­niz ken­di­ni­ze, biraz uzak­la­şır­sa­nız şehirden. 

Ve Gün­ter Grass’ın The Rat (Sıçan) roma­nın­da bu böl­ge­de­ki yaşan­mış­lık­lar­la ilgi­li akta­rım­lar oldu­ğu­nu da hatır­la­ta­lım artık şehir­den ayrı­lır­ken. Oku­ma­dıy­sa­nız, bu ara oku­mak iste­ye­bi­lir­si­niz. Şehir­de 3 üni­ver­si­te, bir­çok bağım­sız ens­ti­tü oldu­ğu­nu da not­la­rı­mı­za ekle­yip düşe­lim yollara..

Yolu­muz hep açık olsun.

İlgili Haberler

Leave a Comment