Yazı ve Fotoğraflar: Ziyneti KOCABIYIK
Bahar geliyor yavaş yavaş… Bahar’da biraz gözüm gönlüm açılsın diye düşünenler için (ve eğer hala gidilip görülmediyse) görülecek en güzel yerlerden biri Amsterdam. Bir de lalelerin açtığı döneme denk getirebilirseniz, tarih, doğal, kültür, eğlence’nin bir arada yaşanabileceği bir şehir olan Amsterdam muhteşem bir deneyim olabilir.
Hollanda’nın başkenti olan Amsterdam için, şehri bölen kanallar sebebiyle şehire “Kuzeyin Venedik’i” denilmektedir. Bu yönüyle de dünyada görülebilecek en ilginç kentlerden biridir.
12. yüzyılda Amstel ırmağının kıyısında bir balıkçı köyü olarak kurulan Amsterdam, bugün Hollanda’nın kişi sayısı bakımından en büyük, kültürel ve parasal yönden de en önemli kentidir.
Amsterdam, deniz seviyesinden aşağıda, yaklaşık 200 irili ufaklı kanalın etrafında kurulmuş bir liman şehridir.
Adını, ilk kurulduğu zamanlarda Amstel ırmağının üzerine kurulan su bendi (“dam”) olan Amstelredamme’ıdan alır. Bu zor isim zamanla değişerek Amsterdam’a dönüşmüştür.
Özellikle, Amsterdam’da bulunan Dam Meydanı çok ünlüdür ve dünyanın birçok yerinden ziyaretçi akınına uğramaktadır.
Amsterdam, çoğunlukla 17. yüzyıldan kalma yapılarıyla, Avrupa’daki en köklü kent dokularından birini barındırır. Kentin eski bölümü iç içe geçmiş ay biçimindeki kanallardan oluşur. Bu kanalların iki yakasındaki tarihî evlerin bir bölümü bugün ev, geri kalanı ise, kamu ya da özel işyeri olarak kullanılır.
Kanallar zamanında ülkeyi korumak için yapılmıştır. Kanalların üzerinde de yüzen evler bulunur.
Amsterdam bisiklet dostu bir şehirdir. Şehirde bisiklet yolları ve bisiklet park alanlarıyla “bisiklet kültürü“nün geliştiği bir merkezdir.
Şehirde 1 milyonu bisiklet bulunduğu tahmin edilmektedir. Ancak bisiklet hırsızlığı oldukça yaygındır. Bu yüzden bisiklet sahiplerinin büyük kilitlerle bisikletlerini hırsızlara karşı koruma eğilimi vardır. Şehir içinde araç kullanmak tercih edilmez. Çünkü park ücretleri oldukça yüksektir.
Ayrıca birçok cadde ve sokak araç trafiğine kapatılmıştır. Toplu taşıma otobüs ve tramvaylar ile sağlanır.
İşte gezip görülecek yerler:
Dam Meydanı
Avrupa’daki şehirlerde Meydan kültürü çok geniş ve geçerli. En küçük şehirlerde bile bizim en büyük diye gördüğümüz meydanlardan daha geniş meydanlar bulmanız mümkün. Dam Meydanı da Amsterdam için böyle bir Meydan. İstasyona doğru giden Rokin Caddesi ile DamStraat’ın kesişiminde Madame Tussaud’s Müzesi, Bijenkorj Alışveriş Merkezi arasında kalan, ortasında basamaklarla çevrili anıtı ile bu büyük meydanı farketmemeniz imkansız. Onlarca bisikletlinin yarattığı trafik modern bir Hindistan manzarası gibi. Nerdeyse devamlı bir gösteri var. Gecenin bir saatinde bile bir sokak sanatçısının ya da bir grubun gösterilerini izlemeniz mümkün.
Red Light District
Dam Meydanı civarında, Amsterdam’ın açık ve hoşgörü kültürünün bir sembolü hale gelmiş olan bu bölgede şehrin genel evleri bulunuyor. Ancak bunlar bildiğiniz tarzın dışında vitrinler halinde sergileniyor. Siz sokakta yürürken vitrindeki hayat kadınlarına bakıyorsunuz. Aslında aynı bölgeden aynı konsept ile Belçika’da da var ancak şehrin bu kadar ortasında değil. Aynı zamanda Sex Show’ların da merkezi burası. Burada çok rahat bir şekilde eşinizle, dostunuzla gidebileceğiniz ve gerçekten ilginç bir deneyim yaşayacağınız sex show mekanı “Casa Rosso Theater”. Buraya insanlar tamamen turistik amaçlarla gidiyor ancak gecenin 2’sinde bile sıra beklemeniz olası:)
Leidseplein
Bu meydan için Amsterdam’ın en turistik ve en eğlenceli merkezi. Bu meydanda neredeyse hergün bir etkinlik var. Çevredeki birçok kafe ve restoranlarda keyfinize göre yiyip içerbilir, canlı müzik ortamlarında güzel bir akşam geçirebilirsiniz. Buradaki Cafe American en eski ve ünlü cafelerden. Leidsestraat’ta trafiğe (ve bisiklete) kapalı alanda, küçük bir İstiklal Caddesi havasında, gezinti yapılmalı.
Rembrantplein
Leidseplein’den sonra şehrin diğer eğlence merkezi. Burada da yemek yiyecek birçok mekan, cafe, bar bulabilirsiniz. Aynı zamanda hızlıca ve küçük miktarlarla kumar oynayabileceğiniz Casino’lar da bulunuyor.
Vondelpark
İçine girdiğinizde gerçekten şehirden tamamen sıyrılabiliyorsunuz. Hem yürüyüş, hem bisiklet için ideal. İçinde güzel birkaç kafe ve restoran da var. Özellikle fotoğraf çekecek çok güzel noktalar bulabilirsiniz.
Van Gogh Museum: Dünya’da Hollandalı ressam Van Gogh’un eserlerinin yer aldığı en büyük müzedir. Ulusal bir müzedir. Eserler, kronolojik olarak beş ayrı döneme ayrılmıştır: Netherlands, Paris, Arles, Saint-Remy ve Auvers-Sur-Oise.
Anne Frank House: Nazi işgali sırasında Amsterdam’da ailesiyle iki yıl boyunca bir tavan arasında saklanan ve bu arada yazdığı günlüğün bulunmasıyla simge haline gelmiş, 16 yaşında toplama kampında hayatını kaybeden Anne Frank’ın evi, günümüzde müze haline getirilmiştir. Evin içi hala savaş dönemini yansıtmaktadır.
Rembrandt House: Hollandalı ünlü ressam Rembrandt’ın 1639–1660 yılları arasında yaşadığı evi, 1906 yılında müze haline getirilmiş ve 1909 yılında halka açılmıştır. Evde çizimler, heykeller, tablolar görmek mümkün.