
KANSER / OCAK 2016
5. Uluslararası Gastrointestinal Kanserler Konferansı, İstanbul’da yapıldı.
En sık görülen kanser grubu olan gastrointestinal kanserlerle ilgili her türlü bilimsel gelişmelerin ele alındığı kongreye 12 ülkeden 50’si yabancı yaklaşık 400 bilim insanı katıldı. Uluslararası Kanser Kontrol Örgütü (UICC), Hacettepe Üniversitesi Kanser Enstitüsü ve Türk Kanser Araştırma ve Savaş Kurumu Derneği’nin desteği ile düzenlenen, Prof. Dr. Şuayib Yalçın’ın başkanlığında yapılan uluslararası kongrenin bilimsel programında, tümörlere yönelik, tanı, tedavi ve bakım ile ilgili gelişmeler tartışılırak güncel bilgiler yenilendi.
KİŞİSEL TEDAVİLERLE MİDE KANSERİNDE SAĞKALIM SÜRESİ ARTTI
Mide ve kolon kanserinin tedavisindeki gelişmelerle ilgili bilgi veren Türk Kanser Araştırma ve Savaş Kurumu Derneği Başkanı Prof. Dr. Şuayib Yalçın, özetle şunları anlattı:
“Sağlıklı beslenme ile korunma olanağı olan kolon kanseri, maalesef ülkemizde hala önemli, önde gelen kanserlerden biri olmaya devam ediyor ve hastalar doktora geç başvuruyor. Özellikle erişkin yaşta demir eksikliği anemisi olan kişiler bu konuda araştırılmalı. Ancak son zamanlarda mide kanseri tedavisinde önemli gelişmeler oldu. Kemoterapi ajanlarının daha iyi gelişmesine ilave olarak hedefe yönelik ajanlar ve immünoterapiler ile mide kanseri tedavisinde çok önemli tedavi başarıları elde edildi.
Bunlardan en önemlisi ileri evre HER‑2 olarak ifade edilen mide kanserinde HER yolunun hedeflenmesi. Bu amaçla ileri evrede mide kanserinde kemoterapi ile birlikte “trastuzumab” kullanılması ile HER‑2 pozitif hastalarda hem tümör küçülme oranı arttı hem de bu hastaların yaşam süresinde önemli uzama meydana geldi. Mide kanseri tedavisinde araştırılan diğer yöntem ise bağışıklık sistemini kontrol eden yolların hedeflenmesi. Bu yolu hedefleyen yeni ilaçların ön sonuçlarının başarılı olması nedeni ile ileri klinik çalışmalarda deneniyor.
KOLON KANSERİNDEN KURTARAN ERKEN TANIYI HASTALARIN SADECE BEŞTE BİRİ ALIYOR
Kolon kanseri ülkemizde en sık görülen sindirim sistemi kanseri. Oysa tıp artık bu kanseri çok daha iyi tanıyor. Kalın barsak kanseri tüm kanserlerin %8’ini oluşturan, sindirim sisteminin en sık görülen kanseri. Türkiye’de yıllık yaklaşık 10.000−12.000 yeni vaka bekleniyor. Bu kanser beslenme ile doğrudan ilişikli. Fazla yağlı ve kırmızı etten zengin beslenme, şişmanlık, sebze ve meyveyi az tüketme ve az posalı ve az lifli gıda tüketme, aile öyküsü riski artırıyor.
Tedavi başarısını etkileyen en önemli faktör hastalığın evresi. Erken evrede başarı oranı yüksek. Bunun dışında hastanın genel durumu, yaşı, hastalığın yaygınlık durumu önemli.
Kalın barsak (kolon ve rektum) kanseri erken tanı konulduğunda başarı şansı %90–95’lere ulaşıyor. Ancak hastaların sadece yaklaşık beşte birinde çok erken tanı konabiliyor. Bu hastalarda cerrahi yeterli, ancak tümör barsak duvarı boyunca ilerler veya lenf düğümüne sıçrarsa sadece cerrahi ile başarı oranı %40–60 iken günümüzde cerrahi sonrası uygulanan kemoterapiden sonra hastalarda başarı oranı %80’lere ulaşabiliyor. İleri evrede ise tedavi esas olarak kemoterapi ve hedefe yönelik ajanların ortaya çıkışı ile kemoterapinin etkinliğinde anlamlı artış sağlanıyor. Kemoterapiye ek olarak bevasizumab, setuksimab, panitumumab, regorafenib gibi ilaçlarla kolon kanserinde en az 3 sıra sistemik tedavi şansı doğdu. İmmunoterapilerin ön sonuçları da bazı kolon kanseri alt gruplarında bu ilaçların yaşam süresini uzatma olasılığı olabileceğini göstermektedir. Ayrıca cerrahi dışında görüntüleme ve girişimsel radyoloji alanındaki gelişmeler sonucunda bazı hastalarda yeni bazı lokal tedavi seçenekleri ortaya çıkmıştır. Bu açıdan ülkemizde radyoferakans ablasyon, mikrodalga ablasyon, kemo ve radyoembolizasyon yaygın olarak kullanılmaktadır.
Kolon kanserinde erken tanı ve korunma mümkün. Bu nedenle toplumsal farkındalığın artması ve ülkemizde kalın barsak kanserine yönelik olarak 50 yaş üstü bireylerde kolon kanseri taraması yapmak gerekmektedir.”
Kansere akıllı test ile erken teşhis ve kişiselleştirilmiş tedavi imkanı Türkiye’de

Türkiye’de ilk kez uygulanmaya başlayan yeni yöntem kanser hücrelerini yakalıyor, sayılarını tespit ediyor, hatta kanserin türünü söylüyor. Bütün bunları basit bir kan örneğinden yapıyor.
Tümörler henüz mevcut yöntemlerle tanımlanamayacak kadar küçükken bile dolaşan kana hücrelerinin geçebildiğini biliyoruz. Bu yeni sistem sayesinde kanser hücreleri yakalanıyor ve dolaşan kan hücrelerinden ayırt edilerek tanımlanıyor. Kanserde bambaşka bir bakış açısı getiren bu yeni sistem, Anadolu Sağlık Merkezi tarafından Türkiye’de ilk kez hizmete sunuluyor. Bu yeni teknoloji hakkında bilgi veren Anadolu Sağlık Merkezi Patoloji Uzmanı Prof. Dr. Hüseyin Baloğlu, “Kanser hastalığının tanısı için klasik olarak tümörün belirli bir boyuta gelmesi gerekiyor. Fakat yeni yöntem sayesinde artık tümör belirli bir boyuta erişmeden ve başka bir organ ya da dokuda kitle oluşturmadan tespit edilebiliyor” dedi.
Amerikan İlaç Dairesi (FDA) tarafından onaylanan gelişmiş bir CTC, bir tüp kanda bulunan kan hücrelerini ve kanser hücrelerini ayırt edebilen yeni yöntem. Bu yöntemle kanser en erken evrede teşhis edilebiliyor. Yeni teknolojinin kan verme sorunu olmayan her hastaya uygulanabileceğini dile getiren Prof. Dr. Hüseyin Baloğlu, “Alınacak kan için hastanın aç ya da tok olması fark etmiyor. İlk aşamada, alınan kanın içindeki normal kan hücreler ayırt edilirken; bazı özel algoritmalar aracılığıyla, başka hücre yapıları olup olmadığı da tespit ediliyor. Bu sayede sistem, kanın kendi hücrelerini ekarte eden diğer hücreleri içeren bir sıvı veriyor. İkinci aşamada, bu sıvı içinde kanser hücresi olup olmadığı, kanserli hücrelerin moleküler özellikleri baz alınarak inceleniyor. Söz konusu özellikler mevcutsa ve hücrelerin sayısı belirli bir miktarın üstündeyse kanser hücresi olarak tanınabiliyor. Böylelikle yeni yöntem hem kanserli hücreleri yakalıyor hem sayısını gösteriyor hem de hangi tip kanser olduğunu anlamak için sonraki incelemelerde kullanılacak özelliklerde kanser hücresi yakalayıp veriyor. Tüm bu aşamalar toplam 6–8 saatte tamamlanabiliyor” diye konuştu.
KİŞİSELLEŞTİRİLMİŞ TEDAVİ SAĞLIYOR
Türkiye’de ilk kez uygulanacak olan bu yeni yöntem ile kanser teşhisi konulan kişinin tedavi süreci de izlenebiliyor. Eski sistemde kanser tümörlerinin tedaviye olumlu/olumsuz ya da nötr yanıt verdiği 3 ay sonunda belirlenebilirken; yeni teknoloji sayesinde tedavi öncesi ve sonrası kandaki hücre sayısı net bir şekilde saptanıp karşılaştırılabiliyor. Tedaviden kısa süre sonra kanser hücrelerinin sayısında herhangi bir azalma olup olmadığının incelenebildiğini belirten Prof. Dr. Baloğlu, bu teknolojinin tedavinin gidişini değiştirebilecek kişiselleştirilmiş kanser tedavisi uygulanmalarına yönelik incelemeler için de önemli bir olanak olduğunu belirtti.
Prof. Dr. Baloğlu, “Bu gelişmiş teknoloji ile mevcut kanserli hücreleri kanda yakalayarak hücreleri moleküler özelliklerine göre ayırt edebiliyoruz. Bu işlemler sonunda tümörün hangi organdan kaynaklanmış olabileceği konusunda da bilgi sahibi olabiliyoruz” dedi.
Akdeniz kanserleri için bölgesel işbirliği
Onkolojide bölgesel işbirlikleri giderek önem kazanıyor. 2005 yılında düzenlenen Türk-Yunan ESMO Onkoloji Kursu ile başlayan organizasyonun başarısı sonraki yıllarda tüm Akdeniz ülkelerini kapsayan MMOF “Mediterranean Multidisciplinary Oncology Forum”a dönüştü. 2 yılda bir düzenli kongreler yapılmaya başlandı. Yaklaşık 800 üyesi olan MMOF’nin bu yıl İstanbul’da düzenlenen kongresinde, kanser araştırmalarının yoğun olarak yapıldığı ülkelerde gittikçe azalan ama Akdeniz bölgesinde sıklıkla görülen kanser türlerine yönelik yeni tedavi yöntemleri üzerinde görüş alışverişinde bulunulup yeni araştırmalarla ilgili bilgiler paylaşılıyor.

Bilimsel programda; tıbbi onkoloji, radyoterapi, onkolojik cerrahi, meme cerrahisi, moleküler biyoloji alanında söz sahibi olan uluslararası onkoloji uzmanlarının sunumları yer alıyor. Konuyla ilgili açıklama yapan Türk Tıbbi Onkoloji Derneği ve Forum Başkanı Prof. Dr. Gökhan Demir, “Klinik onkolojinin çok önemli bir yanı da coğrafi farklılıklar göstermesidir. Bazı kanser türleri, bazı coğrafyalarda daha sık karşımıza çıkmaktadır. Akdeniz ülkelerinde özellikle akciğer, mide, karaciğer ve mesane kanserleri batı toplumlarına oranla daha sık görülmektedir Kongremizde bu bölgesel farklılık gösteren kanser türler hakkında yoğun tartışmalar yapılıyor” dedi.
İzmir, İslam ülkelerinin kanserle mücadele merkezi oldu
Uluslararası Kanser Kontrol Örgütü tarafından İstanbul’da düzenlenen Dünya Kanser Liderler Zirvesi’nde (WCLS) Türkçe’ye çevrilen Kanser Atlası tanıtıldı.
Amerikan Kanser Cemiyeti (ACS), Uluslararası Kanser Araştırmaları Ajansı tarafından hazırlanan Kanser Atlası’nın ikinci baskısı Türk Kanser Araştırmaları ve Savaş Kurumu Derneği tarafından Türkçe’ye çevrildi. Böylece Türkçe, Kanser Atlası’nın çevrildiği dokuzuncu dil oldu.
Bu yılki gündemi “Etkin İşbirliği” olarak belirlenen zirve ile ilgili bilgi veren Sağlık Bakanlığı Kanserle Savaş Dairesi Başkanı Doç. Dr. Murat Gültekin, Türkiye’nin 2008 yılından beri Ulusal Kanser Kontrol Planı’na dahil olduğunu ve bu sayede bölgenin en deneyimli ülkelerinden biri konumunda bulunduğunu belirterek, “Kanser kayıtları için tüm şehirlerde bütün nüfusun yüzde 100’ünü kapsayan aktif bir kayıt merkezini hayata geçirdik. İzmir, bütün Kuzey Afrika ve Batı Asya için Dünya Sağlık Örgütü’ne bağlı Uluslararası Kanser Araştırmaları Ajansı Merkezi olarak tayin edildi. Türkiye, İslam İşbirliği Teşkilatı’nın kanserle mücadelede öncüsü haline geldi. Batı’dan edindiğimiz deneyimi bu ülkelerle paylaşarak köprü vazifesi göreceğiz” diye konuştu.