Prof. Dr. Ayşen Yücel
Anadolu Sağlık
Merkezi Ağrı Uzmanı
Kanser ağrısını nasıl tanımlarsınız?
Tüm ağrı sendromları gözden geçirildiğinde kansere bağlı ağrıların çok önemli bir yer tuttuğunu görmekteyiz. Kanserli hastaların %20–50’sinde ilk başvuruda, %30–40’ında tedavi sırasında, %75–90’ında ileri (terminal) dönemde AĞRI vardır; Hasta ve yakınları için AĞRI, ölümün kendisinden bile daha büyük bir korku kaynağıdır. Kanserde ağrı başlıca üç nedene bağlıdır:
- Tümöre bağlı nedenler (%65–85)
- Kanser tedavisi sırasında uygulanan cerrahi, kemoterapi, radyoterapi gibi yöntemlere bağlı ağrılar (%15–25)
- Kanser dışı nedenler (%3–10)
Kanserli hastada ağrı nedeninin araştırılması sırasında ağrının kanser dışı bir nedene bağlı olabileceği unutulmamalıdır.
Kanser ağrısı kader midir? Kanser ağrısını hafifletmek mümkün mü?
Kanserde ağrı tedavisinin amacı, hasta açısından yeterli bir analjezi sağlayıp; hastanın olabildiğince aktif ve kaliteli yaşam sürmesine katkıda bulunmaktadır.
Kanser ağrısında uygulanan tedavi stratejisi Dünya Sağlık Teşkilatı (WHO) tarafından ayrıntılı olarak belirlenmiştir. Analjezik ilaç uygulamasında “merdiven sistemi” adı verilen bu stratejiye göre basit analjeziklerle başlayarak daha karmaşık yöntemlere doğru basamak basamak geçilmektedir.
Bu sistem hastadan hastaya ve ağrının yerine ve cinsine göre farklılık göstermekle birlikte bütün hastalarda uygulanabilir. Hastaya uygulanacak yöntemlerin amaçları:
1. Ağrısız uyku süresini uzatmak.
2. İstirahat halinde ağrı hissettirmemek.
3. Ayakta veya hareket halinde iken hastanın ağrı duymamasını sağlamak olarak özetlenebilir.
WHO’nun analjezik basamak uygulaması ile %85 hastada başarılı sonuç alındığı bildirilmekte, bu tedavinin başarılı olamadığı % 10–15 hastanın ağrı kontrolü için yeni basamak önerileri bulunmaktadır.
En fazla ağrıya neden olan kanser türleri hangileridir?
Kemik, serviks, baş-boyun kanserlerinde %80, mide, akciğer, pankreas, meme, erkek ve kadın genitoüriner kanserlerde %60 ila 80, kolorektal, ince barsak, böbrek kökenli kanserlerde %40–60 ve lenfoma, lösemi gibi hematolojik malignitelerde %20 oranında ağrı görülmektedir.
Kanser ağrısı tedavisinde nasıl bir yol izlenmelidir?
Hastanın ağrısının varlığına inanmak ve bunu etraflıca irdelemek çok önemlidir. Ağrının şiddetinin yanlış değerlendirilmesi ya da hastaya yarattığı maluliyetin tam algılanmaması, yetersiz bir fizik muayene ve tetkik ne yazık ki yanlış tanı ve yetersiz tedaviye yol açar. Tam anlamı ile çözümlenmemiş bir ağrı sendromunda doğru ve yeterli tedavi için mutlaka uygulanan tedavilerin sonuçlarının değerlendirilmesi ve alternatif analjezi yöntemlerinin hatırlanması gerekmektedir.
Ağrının ne zaman başladığı, süresi, sıklığı ve şiddeti değerlendirilmelidir. Hastanın daha önce kullandığı analjezikler de ağrı şiddetinin değerlendirilmesinde önemli etken olurlar.
Ağrının tipinin saptanması, süresi ve dağılım bölgesi, ağrıyla birlikte ortaya çıkan ve organ disfonksiyonlarıyla seyreden semptomlar, ağrıyı artıran ve azaltan etkenler de değerlendirilmelidir.
Kanser ve uygulanan tedaviye bağlı olarak hastanın psikolojik durumunda meydana gelen değişiklikler, çevresi ile ilişkileri, hastalığa karşı savaşım gücü, eğitim düzeyi değerlendirilmelidir. Ağrı kontrolüne başlamadan önce, hastaya uygulanan yöntemlerin hastalığın esas tedavisi olmadığı, tedavisinin bu konuda uzmanlaşmış hekimler tarafından ayrıca sürdürüleceği, kendisine daha çok ağrı konusunda yardımcı olunacağı anlatılmalıdır.
Kanser ağrısının tedavisinde kullanılan ilaçlar hangileridir?
İlk basamakta parasetamol ve diğer nonsteroidler gibi nonopioid ajanlar yeterli olacaktır. Ağrı şiddetlendiğinde bu ilaçlar yetersiz hale gelir. O zaman bu ajanlara ek olarak ikinci basamakta kullanılan kodein, tramadol gibi zayıf opioidler eklenir. İkinci basamak ilaçlarının verilmesine rağmen ağrısı süren veya şiddetlenen hastalarda güçlü opioidlerden morfin ve benzeri ajanlara geçilmesi gereklidir. Yanlış bir uygulama olarak akut ağrıda uygulanması uygun olan meperidinin kronik ağrı kontrolünde de kullanıldığı sıklıkla görülmektedir. Oysa meperidinin kronik ağrı kontrolünde yeri yoktur. Yavaş salınımlı oral morfin preparatları ve transdermal fentanil bandları üçüncü basamakta sıklıkla kullanılan ilaçlardandır.
Opioid ve nonopioid ilaçların yanısıra çeşitli adjuvanların da kullanılmasında yarar vardır.
Sekonder analjezik adı verilen bu ajanların başında antidepresanlar gelmektedir. Ayrıca antikonvülsanlar, kortikosteroidler, kalsitonin, bifosfanatlar gibi çeşitli ajanlar adjuvan olarak kullanılmaktadır.
Ağrının nedeni ve mekanizması kullanılacak ilaçların belirlenmesinde önemli rol oynar.
Analjezik ilaç kullanımında dikkat edilecek bir diğer önemli nokta ise hastanın yaşıdır. Yaşlı hastalarda ve çocuklarda doz ayarlamaları göz önünde bulundurulmalıdır. Bu tedavinin başarılı olamadığı %10–15 hastanın ağrı kontrolü için yeni basamak önerileri bulunmaktadır. Bu basamaklar spinal opioid uygulamaları ve sinir blokları başta olmak üzere girişimsel ağrı kontrol yöntemlerini içerir.