Sessizlik, dinginlik ve huzur beni besleyen ve işimde yaratıcılığımı pekiştiren üç katalizörüm” diyen Janssen Satış Erişim Müdürü Engin Yıldız ile yaptığımız söyleşi…
Sizi tanıyabilir miyiz?
10 Mayıs 1977’de Zonguldak Ereğli’de ailenin son ve beşinci çocuğu olarak dünyaya geldim. İlk, orta ve Liseyi TED Ereğli Koleji’nde okudum. Lisede Kimyayı inanılmaz sevdiğim için Uludağ Üniversitesi Kimya bölümünü seçtim ve 1999 yılında mezun oldum. Mezun olduktan hemen sonra askerlik görevimi tamamladım ve İstanbul hayatım 2001 yılında başlamış oldu. Hem Üniversitede hem de askerden sonra İstanbul’da Tekstil sektöründe çalıştım. 2002’de İlaç sektörüne geçiş yaptım ve halen keyifle bu sektör içinde görev yapmaktayım. 2003 yılı Eylül ayında evlendim ve 2006 yılında ilk çocuğumuz Kuzey ve sonrasında 2008 yılında ise ikinci çocuğumuz Mina dünyaya geldi.
Sektör deneyiminizden söz eder misiniz?
2002’de başlayan İlaç sektörü deneyimim böylece Onuncu senesine ayak bastı. İlk olarak Abdi İbrahim İlaç’ta bir yıl TST olarak çalıştım. Daha sonra mülakatlardan geçerek Ürün Müdürü görevine atandım. Sırasıyla Abdi İbrahim, Roche Onkoloji, Schering Plough ve Janssen (Johnson & Johnson) firmalarında sekiz yıla yakın süre Ürün Müdürlüğü yaptım. Pazarlamadaki bu uzun süre içerisinde birçok lansman, pre-lansman, iş geliştirme projeleri, konsept projeleri ve takım liderlikleri sorumluluklarını üstlendim. Geniş çaplı Hastalık Bilinçlendirme kampanyalarında koordinasyon ve takım üyesi görevlerinde bulundum.
Janssen’de neler yapıyorsunuz?
2009 yılında Janssen ailesine Ürün Müdürü olarak katıldım ve Ekim 2011’den bu yana firmamda Satış Erişim Müdürü olarak görev yapıyorum. Bu birimde 2 Satış Erişim Uzman arkadaşımız ve 16 sorumlu TST arkadaşımızla beraber çalışıyorum. İşimiz sadece Dijital Pazarlama değil, Hekim ihtiyacı odaklı sistemimizde şirketin tüm projelerinin belirli kriterlere göre yönetilmesi, ölçümlenmesi ve raporlanmasını da içeriyor. Hem dünyadaki tüm trendleri takip edip araştırırken hem de şirketimizin Global projelerinin lokalizasyon süreçlerini yönetiyoruz. Hekim segmentasyonu, bilimsel ihtiyaçlarının belirlenmesi ve tüm dijital yaklaşımların bu yönde kurgulanmasını sistematik halde yapan başka bir firma olduğunu düşünmüyorum. Bu öğreti bize firmamızın Değişim Yönetim Programı olan Connect konsepti ile aşılandı ki İlaç sektörü 2 yıl içinde var olduğu noktadan çok farklı bir noktaya dönüşmek zorunda kalacak. Adapte olan firmalar başarılı olacak.
Şu an aktif yürüttüğümüz projeler: Psikiyatri cebinizde mobil platform, InterMED Online bilimsel toplantılar, Tüm saha ekibimizin yaptığı webcall e‑ziyaretleri, Tablet PC ve iphone uygulamaları ve Sosyal medya uygulamaları.
Dalmaya ne zaman, nasıl ve nerede başladınız?
Dalmaya Abdi İbrahim İlaç’ta çalışırken şu an hala görüştüğüm ve çok sevdiğim Cengiz Kıyılar vasıtasıyla 2003 yılında başladım. Etiler’de Bubble Club beni iki günde eğitti ve pratik için Saros körfezine gittik. O hafta sonu 4 dalış yaptık ve dalış ehliyetimi almış oldum.
Nerelerde daldınız?
Tek yıldızım, 3 yıldıza gidecek kadar cesaretim oldu ama zamanım yoktu bu nedenle tek yıldızda kaldım. Şu ana kadar Mısır Sharm El Sheikh bölgesinde, Kaş, Saros, Antalya, Bodrum olmak üzere çok sayıda olmamakla beraber en güzel yerlerde dalış yaptığımı düşünüyorum. Özellikle Sharm El Sheikh dalgıçların Hac yeri olarak da bilinir ve muhteşem deniz altı doğası ile bence Dünya’da bir numaralı dalış noktası. Eğitim aldığım yere üye idim ama son günlerde bana programları atmıyorlar galiba küstürdüm onları.
Dalmak sizin için nasıl bir duygu? Bu hobiniz kişiliğinizin hangi yönüne hitap ediyor?
Sessizlik, dinginlik ve huzur beni besleyen ve işimde yaratıcılığımı pekiştiren üç katalizörüm. Bunların üçünü de dalmak sağlıyor. Hani anda kalın derler ve şu ana odaklanmanın öneminden bahsederler ya, dalmak ana odaklanmanın en keyifli yolu.
l Dalmak, güzel ancak aynı zamanda tehlikeli bir spor, tehlike sizin için ne ifade ediyor?
Her spor veya uğraş uygun teknikler ile konusunda uzman kişiler aracılığıyla yapılırsa tehlikeli değildir aslında. Bu tür tehlikeli diye adlandırılan sporlar için hazırlık aşamasından başlayarak disiplin şemsiyesi altında keyif almak en ideali. Böyle düşündüğümden dolayı ekstrem sporları yapmaya devam edeceğim. Keyif aldığım sürece.
Özellikle dalmak istediğiniz yerler nereleri?
Fırsatım olursa Sharm El Sheikh’de bir kez daha dalmak isterim. Türkiye’de ise Kaş vazgeçilmeyecek bir dalış noktası.
Ney üflemeye ne zaman başladınız? Sizi neyle tanıştıran olaylar ya da ortam ne idi?
Biz plaza insanları, monotonluk ve yoğunluk içinde hayatın anlamını bulmak için oradan buraya pin pon topu gibi giden modernize olmuş ama yorulmuş kesimiz benim gözümde.
Bende yaklaşık olarak 3 yıldan beri bu konuda bir formül var mı diye çok araştırdım. Hem işimizde, hem de ailemizde başarılı olacak ama bu kadar negatif ve pozitif uyaranlar karşısında iç huzuru olan mutlu insan olmayı her an nasıl deneyimleyebilecektik? Böyle bir düşünce yapısı içinde yaşarken bir yıl önce Gaziantep ziyaretim sırasında, bakırcılar çarşısından geçerken bir Ney sesi duyduk. Neyin üflendiği yere gittik ve dinlemeye başladık. O ses o an için beni o kadar çok etkiledi ki bu çalınan Ney’i almalıyım ve üflemeyi öğrenmeliyim dedim.
Ney üflemek sadece bir müzik aleti çalmak değil, diğer müzik aletlerinden farklı olarak bir felsefesi var. Bunu biraz açıklar mısınız? Ney üflemek kişiliğinizin hangi yönüne hitap ediyor?
Sosyal çevremde çok hareketli ve neşeli bir insan olduğumu düşünüyorum. İş hayatında ise sonuç odaklı ve yaratmayı seven biriyim. Bu hız az önce bahsettiğim gibi benim dingin, huzur arayan, sakin yönümle denge içinde. Dalmak ve Ney gibi bunu sağlayacak ne varsa ben orada olacağım. Ney’in felsefesi benim yorumlarıma göre “Hiç” olmaktır. Ama bunu bu yüzyılda yapmak mümkün gözükmüyor. Ney üflerken zihin, beden ve nefes aynı anda buluşuyor, bu nedenle gündelik karmaşadan koparak zihninizi eğitme fırsatı buluyorsunuz, bu da diğer tüm alanlarda işinize yarıyor.
Şu aralar düşüncelerimi bir kitap haline getirmeye çalışıyorum. Mümkün olursa bu senenin sonuna doğru bitirmeyi planlıyorum. Yazdıklarım da bizlerin bu anlam arayışındaki değişik teknik ve felsefelerin aslında bizi iç huzura götürmeyeceğini söylüyor. İşin özü kendini bilme, kabul etme ve sevme basamaklarından geçerek, kendi felsefemizi yaratmamızda yatıyor.
Ney üflemede ben daha bebek sayılırım, 2 ay sonunda tek bir ses çıkarabildiğim düşünüldüğünde kursuma devam etmem ve senelerce çalışmam gerek. İşlerin yoğunluğundan kursuma da devam edemiyorum bu aralar. Evde egzersiz yapmaya çalışıyorum ama bu da beni ileri seviyeye taşımaz. Yılmadan devam etmek gerekir. Tekniklerin ve felsefesinin bu konuda uzman Neyzen’ler tarafından aktarılması en önemlisi.