İNME / AĞUSTOS 2016
İstanbul Fizik Tedavi Rehabilitasyon Eğitim ve Araştırma Hastanesi tarafından düzenlenen “İnmede Prognozu Etkileyen Faktörler Sempozyumu”nda konuştuğumuz İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon, Algoloji Uzmanı Prof. Dr. Ayşegül Ketenci, Ketenci, santral poststrok ağrının yeni tedavilere ihtiyaç duyulan ve araştırmaya açık bir alan olduğunu belirterek, “Türk hekimleri farklı protokoller üzerinde çalışmalı” dedi.
İnmede ağrının yeri nedir?
İnme hastalarında ağrı çok sık görülen bir semptom. Bazı çalışmalara göre, hastaların dörttçe üçünde ağrı görülüyor. Ağrı yaşam kalitesini düşürdüğü gibi hastaların iyileşmesi üzerinde olumsuz etki ediyor. Ağrılar, kasların zayıflamasına, kolun pileji olmasına, ailenin kaldırıp indirirken kolu düzgün tutmamasınasına ya da kas spastisitesine bağlı olarak ortaya çıkıyor. Bu konuda deneyimimiz çok, bunu tedavi edebiliyoruz ama daha zor olanı santral inme sonrası ağrı dediğimiz, beynin ağrı duyusundaki değişiklik.
Bunun görülme sıklığı nedir?
Hastaların yüzde 8’sinde görülüyor. Ama bu ağrının en önemli özelliği genelde ilk 3 ay, en geç 6 ay içinde başlaması. Eğer bir seneden sonra başlıyorsa dışarıdan anlaşılmayan yeni bir inme geçirmiş olmasından şüphe etmek gerekiyor. Özellikle yaşlı hastalar, yüzde 28’e varan oranlarda tekrarlayan gizli inmeler geçirebiliyorlar.
Ayırıcı tanı nedir?
Hastaların özellikle donma, yanma, sızlama, karıncalanma gibi şikayetleri oluyor. En önemlisi bu hastalar üşümeye başlıyor, inmeli tarafları soğuğa karşı daha duyarlı hale geliyor. İnme tarafında hasta soğuktan şikayetçi olmaya başladıysa bu ağrı geliyor demektedir.
Tedavide hangi yöntemleri kullanıyorsunuz?
Tedavisi zor. Çok etkili, çok başarılı diyebileceğimiz bir ilaç yok. Kılavuzlara baktığımızda amitriptyline algoritmalarda birinci olarak öneriliyor. Ancak inme hastalarında 100 mg’ın üzerinde amitriptyline kullanmak çok kolay değil. İkinci basamakta pregabalin, gabapentin ya da lamotrijin dediğimiz ilaçlar kullanılıyor. Ama tümünde yüksek doz kullanmak gerekiyor. Lamotrijin 400 mg, gabapentin 2400 mg, pregabalin 600 mg ve üzerinde kullanılması gerekiyor. Eğer ilaç tedavisi yeterli olmazsa Transkraniyal Manyetik Stimülasyon dediğimiz kafatası üzerinde manyetik alan yaratılarak beynin uyarılması yöntemini kullanıyoruz. Yine de tüm bu tedavilerin sonucunda ağrıyı sıfırlayamıyoruz, hastanın ağrıyla yaşayabilir hale gelmesini sağlayabiliyoruz. Tedaviye başlamadan önce bu bilginin hastayla paylaşılması gerekiyor.
Hastalar nasıl kontrol ediliyor?
Spastisite, omuz problemleri bu ağrının gelişimini tetikliyor. Biz eğer spastisiteyi, hastanın omzunu düzeltmezsek zaten santral ağrıyı tedavi etmek mümkün olmuyor. Bu da fizik tedavi ve rehabilitasyonun temel işlevidir. Ağrı da bizim temel semptomumuz. Bu yüzden hastayı takip eden, gelişmeye başladığını gören, önlemlerini alan ve tedaviyi yapan fizik tedavi uzmanı olacaktır.
Bu konuda yeterli farkındalık var mı?
Bence dünya yeterince farkında değil. Yurt dışındaki merkezlerde hasta inme sonrası 3 aydan fazla yatırılmıyor, ayaktan takip ediliyor. Ülkemizde genelde yatan hasta olduğu için ağrının geliştiğini biz görebiliyoruz. Ama daha önemlisi hastalığın tanısını koyabilmek ve ona göre hızlı ve agresif tedaviyi yapabilmek. Sadece omuz ağrısı şeklinde tedavi etmeye kalkarsak başarı oranımız düşüyor.
Hasta yakınlarının nelere dikkat etmesi gerekiyor?
Hasta yakınları hazır olmadan önce hastanın kolundan çekerse omzun zedelenmesine neden olarak ağrıyı tetikleyebiliyor. Ya da kasılıolan kolu hızlı bir şekilde çekmek spastisiteye neden olabiliyor. O yüzden hastaları kaldırırken, destek olurken mümkün olduğunca gövdelerinden tutmak, hareketi hastayla beraber, ona anlatarak yapmak gerekiyor.
Son olarak ne eklemek istersiniz?
Santral poststrok ağrı, takip etmemiz, tedavi için seçenekleri artırmamız gereken bir hasta grubu. Dünyada araştırmaya muhtaç bir alan. Biz Türk hekimleri olarak bu sorun için farklı protokoller, farklı fizik tedavi yöntemleri, farklı ilaç tedavileri uygulayarak belki en etkili tedaviyi bulabiliriz. Çok açık bir alan.
Doç. Dr. Ayşegül Ketenci kimdir?
İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesi’ni 1988’de bitiren Dr. Ayşegül Ketenci 1988–1992 tarihleri arasında aynı fakültede Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon Anabilim Dalı’nda ihtisas yapmış, 1998 yılında doçent, 2004 yılında profesör olmuştur. Ağrı ve özellikle bel ağrıları konusunda çalışan Ketenci 2011 yılında algolog ünvanını almıştır. Ketenci yurtiçi ve yurtdışı dergilerde yayınlanan çalışmaları ve çeşitli kongrelerde verdiği konferanslarla akademik kariyerine devam etmekte.