Türk hukukunda kamu hakları içerisinde yer alan çalışma hakkı, temel yasamız olan Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 48. ve 49. maddelerinde, vatandaş-yabancı ayrımı yapılmaksızın tanınmıştır. Ancak bu hak yabancılar bakımından milletlerarası hukuka uygun olarak ancak kanunla sınırlanabilir (AY m. 16). Yabancıların çalışma hakkının sınırlandırılmasına ilişkin genel bir düzenleme bulunmamaktadır. Bu konuda münferit kanunlara bakılmalıdır. Bu bağlamda, hekimlik, hemşirelik, ebelik, “Tababet ve Şuabatı San’atlarının Tarzı İcrasına Dair Kanun”, “Hemşirelik Kanunu” gibi kanunlarla Türk vatandaşlarına hasredilmiş meslekler olarak kabul edilmekteydi. Yabancı hekim, hemşire ve ebelerin çalışma hakkını engelleyen kanun hükümleri, 2011 tarihli 663 sayılı “Sağlık Bakanlığı ve Bağlı Kuruluşlarının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname” ile hekim ve hemşireler bakımından, 2014 tarihli 6514 sayılı “Sağlık Bakanlığı ve Bağlı Kuruluşlarının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun” ile ebeler bakımından değiştirilmiştir. Ancak bu kişilerin memur sıfatıyla çalışma yasağı devam etmektedir. Devlet Memurları Kanununda bir değişiklik yapılmadığı sürece bu yasaklama devam edecektir. Diğer taraftan yabancı diş hekimler, hastabakıcılar, optisyen, eczacılar, veteriner hekimlere ilişkin gerek özel sağlık kuruluşlarında gerekse kamu kuruluşlarında çalışma yasağı devam etmektedir.
Türkiye’de özel sağlık kuruluşlarında mesleklerini icra etmek isteyen yabancı hekimlerin çalışma usul ve esasları “Yabancı Sağlık Meslek Mensuplarının Türkiye’de Özel Sağlık Kuruluşlarında Çalışma Usul ve Esaslarına Dair Yönetmelik” ile düzenlenmiştir. Bu Yönetmeliğe göre, örneğin yabancı hekimin;
• Hekimlik diplomasının denkliği Yükseköğretim Kurulundan, uzmanlık belgesinin denkliği ise Sağlık Bakanlığı Sağlık Hizmetleri Genel Müdürlüğünden onaylanmış ve tescillerinin yapılmış olması,
• Mesleğini icra etmesine kanunen engel halinin bulunmaması,
• Türkçe bilmesi,
• Yabancıların Çalışma İzinleri Hakkında Kanun uyarınca çalışma izni almış olması,
• Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu’na göre ikamet izni almış olması,
• Zorunlu mesleki mali sorumluluk sigortası yaptırmış olması, gerekmektedir.
Bu şartlar içerisinden, “mesleğini icra etmeye engel halin bulunmaması” şartının nasıl belgeleneceği açıklığa kavuşturulmalıdır. Kanaatimize göre, burada sadece adli sicil belgesinin ibrazı yeterli olmayacaktır. Yabancı hekimin Türkiye’ye gelmeden önce (en azından) son çalıştığı ülkedeki meslek örgütünden de bir yazı getirmesi aranmalıdır. Üzerinde durulması gereken diğer şart, “Türkçe bilmek” şartıdır. 22 Şubat 2012’de çıkarılan Yönetmelik’te özel sağlık kuruluşlarında yabancı hekimlerin çalışabilmesi için Türkçe Dil Sınavı’nda başarılı olmaları aranıyordu. Yönetmelik’te 16.7.2013 tarihinde yapılan değişiklik sonrasında, yabancı hekimin başvuruda bulunduğu sırada Türkçe bilmesi yeterli kabul edilmektedir. Üniversitelerin Türkçe Öğretimi Uygulama ve Araştırma Merkezleri tarafından yapılan Türkçe dil sınavında Avrupa Dil Portfolyosu kriterlerine göre (B) veya üzeri seviyede başarılı olduğuna ilişkin belge, özel sağlık kuruluşuna başvuru tarihinden itibaren en geç bir yıl içerisinde ibraz edilmelidir; bu süre içerisinde ibraz edilmezse İl Sağlık Müdürlükçe çalışma belgesi iptal edilir. Yönetmelik hükmüne göre, teorik olarak, yabancı hekim, başarı belgesini sunmadan hekimlik mesleğini başlayabilecektir. Bir hekimin, sadece meramını anlatabilecek seviyede Türkçe bilgisi ile hastasının sağlık şikayetini anlaması, teşhis ve tedavide bulunması, mümkün mü? Yabancı hekimin, tercüman yardımı ile hastasına sağlık hizmeti vermesi doğru mu? Her tercüman, tıbbi terimlere vakıf mı? Hasta-hekim ilişkisine tercümanın dahil olması, hasta mahremiyeti açısından sakınca yaratmaz mı? Tercüme hatalarından kaynaklanan zararlardan kim sorumlu olacak? Kanaatimize göre, mesleki yeterlilikleri ölçülmeden denklik ve tescil işlemleri yapılmamalı; resmi bir kurum tarafından en az B seviyesindeki Türkçe dil bilgisi tespit edilmeyen yabancı sağlık meslek mensubuna mesleğini icra etme yetkisi tanınmamalıdır.
Yabancı hekim, hemşire ve ebelerin Türkiye’de mesleklerini icra etmeleri bakımından var olan yasaklamanın kaldırılması, eğitimini ve/veya uzmanlığını Türkiye’de tamamlayanlar bakımından yerinde bir düzenlemedir. Ayrıca yabancı sağlık personelinin istihdamı, sağlık turistlerine hizmet veren birimlerde, turistik tesislerde, süre ve bölge sınırlaması ve diploma ve/veya uzmanlık belgelerinin eşdeğerliliğinin onayı ve tescillerinin yapılması şartıyla kabul edilebilir. Yapılan değişikliğin gerekçesinde, yabancı sağlık meslek mensuplarının Türkiye genelindeki dağılımının istenilen seviyede olmadığı ifade edilmiştir. Buna göre, gelecek olan yabancı hekim, hemşire ve ebelerin çalışma yetkisinin, ihtiyaç olan iller veya bölgelerle sınırlandırılması beklenirdi. Ne yazık ki, yapılan düzenleme, hekim-nüfus oranı ekseninde, batıda değil doğuda, kentte değil kırsalda mevcut olan hekim açığının kapatılmasını sağlayamayacaktır. Gelecek olan yabancı hekim ve hemşirelerin, Kurum Hastanelerinde değil, daha çok sayısal çoğunluğu bakımından batıda bulunan özel hastanelerde çalışma arzusunda oldukları gözlemlenmektedir.
Yapılan değişikliğin asıl amacı, kurulması planlanan Sağlık Serbest Bölgelerini, yabancı sermaye ile kurulmuş/ortaklı özel sağlık kuruluşlarının ve/veya sağlık turizmi sektörünün sağlık personeli ihtiyacını karşılamaktır, denilebilir.