HEPATİT B / MAYIS 2016
Hepatit B ve C, ülkemizde önemli bir sağlık sorunu olmaya devam ederken hepatit hastalarının tanı ve tedaviye erişim hakkında sorunlar yaşanıyor. Türkiye’de her 5 hastadan ancak biri tanı alıyor. Kronik hepatitleri olup da tanısını bilmeyen milyonlarca hasta, hastalıkları sessizce siroza ve karaciğer kanserine ilerleyerek, hastalıklarını kan ve cinsel yol ile bulaştırarak aramızda yaşamaya devam ediyor. Ayrıca hastaların teşhis ve tedaviye erişiminde, iş bulma ve çalışma konusunda yaşadığı sıkıntılar, özel hayatlarında damgalanma gibi önemli sorunlar da karşımızda duruyor. Bu sorunlara dikkat çekmek amacıyla İ.Ü. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Enfeksiyon Hastalıkları Anabilim Dalı, Viral Hepatitle Savaşım Derneği ve HepYaşam Derneği tarafından düzenlenen sempozyumda, İstanbul Tabip Odası Başkanı Prof. Dr. Selçuk Erez bir panele başkanlık yaptı. Panelde Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Enfeksiyon Hastalıkları Anabilim Dalı’ndan Uzm. Dr. Mücahit Yemişen, teşhis ve tedaviye erişim hakkında bilgi verirken, eski 1. Bölge İstanbul Eczacı odası Başkanı Ecz. Semih Güngör de ilaca erişim konusunda yaşanan bürokratik sorunları anlattı.
Uzm. Dr. Mücahit Yemişen, Hepatit B tedavisinin ömür boyu sürmesi gerektiğini vurgulayarak, ilacın kesilmesinin hastayı akut karaciğer yetmezliğine götürebileceği uyarısında bulundu. Hastalar tarafından kullanılan alternatif yöntemlerin de büyük bir tehdit oluşturduğuna işaret eden Yemişen, tüketilen bitkisel ürünlerin karaciğer yetmezliğine kadar önemli sorunlara neden olabildiğini söyledi. Yemişen, hepatit tedavisinin maliyetinden kaçınılmasının aslında çok daha büyük maliyetlere neden olduğuna da dikkat çekti.
İNTERNET HASTALARI KARAMSARLIĞA DÜŞÜRÜYOR
Hepatit hastalarının teşhis konulduktan sonra hastalığı ile ilgili daha fazla bilgi edinme arayışına girdiğini belirten Yemişen, “Bu aşamada hastalar internete yönelebiliyor ama aslında internet bu konuda kara bir delik gibi. Ne kadar içine girerseniz o kadar çekiyor, yanlış bilgilerle dolu. Biz doktor olarak bilmediğimiz bir hastalıkla ilgili internette arama yaptığımızda dehşete düşüyoruz. Bir yere kadar internet bir fikir veriyor ama bir yerden sonra karamsarlığa düşürüyor. Hastalar en doğru kaynağın hekimleri olduğunu unutmamalı” dedi.
“İLACI KESMEYİ DENEMEK İSTEMİYORUZ”
Hastalara hepatitin kronik bir hastalık olduğunu iyi anlatmak gerektiğini söyleyen Yemişen, “Hastaların düzenli olarak kontrol altında olmaları gerektiğini, siroz ve karaciğer kanseri riski taşıdıklarını bilmeleri gerekiyor. Rehberler bize ‘ömür boyu tedavi’ diyor. Fibrozisi düşük hastalarda belki 5–6 yılın sonunda ilacı kesmeyi denersiniz, ancak bu hastaların bir kısmında reaktivasyon oluyor, akut karaciğer yetmezliğine kadar gidebiliyor. O yüzden ilacı kesmeyi denemek istemiyoruz” diye konuştu.
“ZOR HASTALAR VAR”
Yemişen şöyle devam etti: “Özellikle Hepatit B tedavisinin uzun süreceğini anlatmak gerekiyor. Tedavinin süresi belli değil. Nispeten yan etkisi yok yeni ilaçların. İnterferon’u da dahil edersek toplam 6 ilacımız var. Günde bir tablet kullanılıyor. Hasta uyumsuzluğu önemli bir sorun. Fibrozis oranı yüksek hastada tedaviyi kesinlikle kesmiyoruz. Bunlar bizim için zor hastalar. Belli ilaçlara direnç bizim için büyük problem. Direnç gelişiminin en büyük nedeni de hastanın tedaviye uymaması, ilacını düzenli kullanmaması. Bu hastalarla uğraşmak gerçekten zor oluyor.”
“HASTA BİLDİĞİNİ OKUYOR”
Tedavide en önemli sorunlardan birinin de hastaların alternatif yollara yönelmesi olduğuna dikkat çeken Yemişen, önemli uyarılarda bulundu: “Bu alternatif yollar çoğu zaman bitkisel oluyor. Bunlarla mücadele etmek çok zor, ne kadar anlatırsanız anlatın hasta bildiğini okuyor. Hiç olmazsa tedaviyle birlikte alınmalarını sağlamaya çalışıyoruz. Yeni arayışların engellenmesi de çok önemli. Bu alternatif gıdalarla karaciğer yetmezliğine giren hastalar oluyor. Greyfurt ya da ananas ektresinde bir kamyon greyfurtu, ananası hap haline getirmiş oluyorlar. Bu da hem karaciğer yetmezliğine hem de başka sorunlara neden olabiliyor.”
HEPATİT B’DE ORTA ENDEMİK BÖLGEDEYİZ
Uzm. Dr. Mücahit Yemişen, hepatit prevalansı hakkıda da bilgi verdi: “Dünyada 10 enfeksiyon hastalığı arasında ölüme neden olma açısından Hepatit B yedinci, Hepatit C onuncu sırada. Özellikle Hepatit B açısından ülkemiz orta endemik bölgede olduğundan çok sayıda hastamız var. Hepatit C’nin görülme sıklığı yüzde 1, Hepatit B’ninki yüzde 3–4 civarında. Türkiye’de yaklaşık 3 milyon taşıyıcı, 750 bin de kronik Hepatit B hastası olduğunu bilmekteyiz.”
TOPLAM HARCAMANIN SADECE YÜZDE 11’İ TEDAVİYE
Tanı ve tedavi ile ilgili gelişmeleri de anlatan Yemişen, devletin tedavi maliyetinden kaçınmasının ileride çok daha büyük harcamalara neden olduğuna dikkat çekti: “Ülkemizde tanı koymakla ilgili bir problem yok. Taşradaki en ücra hastaneye kadar her yerde Hepatit tanısı konulabiliyor. Hepatit B tedavisi açısından da bir sorun yok. Biyopsi sonucuna göre Sigorta Kurumu hepsini ödüyor. Hepatit C açısından sorun var. Geçmişte İnterferon ile ribavirin kullanıyorduk ve başarı şansı da yüzde 45–50 civarındaydı, yüzde 60’ı geçmiyordu. 2014’ten beri kür sağlayan yeni ilaçlarımız var, ama bunların geri ödemesi yok. Bu ilaçların üç aylık maliyeti 100 bin TL. Geri ödeme kurumuna, bu ilaçların maliyetinin engellediği hastalıkların maliyetinden çok daha düşük olduğunu iyi anlatmak gerekiyor. İki yıldır bu ilaçların geri ödeme kapsamına alınmasını bekliyoruz. Özellikle kronik Hepatit B ilaç maliyeti, tüm tedavi maliyetlerinin sadece yüzde 0,7’sini oluşturuyor. Hepatit B’yle ilgili toplam harcamaların sadece yüzde 11’i tedaviye gidiyor. Geri kalanı Hepatit B’nin neden olduğu komplikasyonların maliyeti.”
“İLACA ZAM YAPILMALI”
“İlaca Erişim Bürokrasisi” konulu bir konuşma yapan 2007–2015 1. Bölge İstanbul Eczacı Odası Başkanı Ecz. Semih Güngör, özetle şunları anlattı:
“Bu ülkede sağlık hakkı anayasal bir haktır. Buna rağmen Türkiye’de ilaca erişim giderek zorlaşıyor. Önümüzdeki dönemde bazı tedbirler alınmazsa, sadece Hepatit’te değil başka kronik hastalıklarda da ilaca erişimde ciddi sorunlar yaşanmaya devam edecek. Eczacılar ve hekimler üzerinde akıl almaz bir bürokrasi yaratıldı, bir kurallar manzumesi dayatılıyor. Hekimin dilediği tedaviyi yapmasını engelleyen, eczacının hastaya ilacı ulaştırmasını engelleyen bir sistem kuruldu. İlaç fiyatları o kadar düştü ki, biz eczacılar bile ‘Durun burada bir yanlışlık var’ demeye başladık. İlaç fiyatları maliyetin çok altına düştü. Firmalar yeni jenerasyon ilaçları Türkiye’ye getirmeme, Türkiye’de üretimi kısma kararı aldı. Bugün Türkiye’de bir ilaç sorunu varsa, bunun çözümü ilaca yüzde 60 zam yapılmasıdır.”