Graz

8 mil­yon yıl­dan faz­la dik,  izo­le tepe­le­rin ara­sın­dan akan Mur neh­ri­nin biraz­cık her zaman değil’ sakin­le­yip açık­lık ver­di­ği vadi­yi nere­dey­se mer­kez edin­miş ve insa­nın nere­dey­se tüm duyu­la­rı­nı hare­ke­te geçi­ren bu şehir, 1999 yılın­da UNES­CO Dün­ya Mira­sı lis­te­si­ne eklenmiş.

Biz de yolu­mu­zu bu pito­resk şeh­re, coğ­ra­fi konu­mu­nu da çok iyi kul­la­na­rak ve doku­su­nun içi­ne işle­miş tari­hi ve kül­tü­rüy­le de barı­şık Avusturya’nın ikin­ci büyük ken­ti­ne düşü­rü­yo­ruz bu kez. Ve yine kısa­ca tari­hin­den baş­la­ya­rak bakı­yo­ruz şehre…
Neoli­tik dönem­den akta­rı­lan bulun­tu­lar bura­lar­da küçük top­lu­luk­la­rın var­lı­ğı­nı işa­ret etse de 800’lü yıl­lar­dan önce­si­ne daya­nan tarih­sel bir yer­le­şim sürek­li­li­ğin­den bah­se­de­mi­yo­ruz bura­da. Styria’nın arke­olo­jik ve nümis­ma­tik mira­sı­nın korun­du­ğu, kap­sam­lı kayıt­la­rın ve bilim­sel bel­ge­le­rin sağ­lan­dı­ğı Uni­ver­sal­mu­se­um Joan­ne­um –arke­olo­ji müze­si, madal­yon­lar dola­bı ve Fla­via Sol­va Roma Müze­si– iyi bir kay­nak bu böl­ge için. Graz’ın hemen güney doğu­sun­da­ki son­ra­sın­da Roma ile­ri kara­ko­lu­na M.S. 70’de İmp­ar­at­or Ves­pa­si­an tara­fın­dan şehir sta­tü­sü­ne” dönüş­tü­rü­len Kelt yer­leş­ke­si hak­kın­da daha ayrın­tı bil­gi­ye ulaş­ma­nız ancak Fla­via Sol­va Roma Müzesi’nde müm­kün ve eğer arke­olo­ji­ye de merak­lıy­sa­nız, özel­lik­le adı geçen müze­ler zaten zaman ayır­ma­nız gere­ken yerlerden.

Ancak Graz’dan ve sade­ce asıl mer­kez­den bah­se­di­yor­sak; şeh­re hakim bir tepe üze­rin­de Sch­loss­berg­de 9. yüz­yıl­da Cast­le Hill” inşa edil­miş olan kale, bura­nın Slo­ven” yer­le şimiy­le ilgi­li ula­şı­lan ilk net bil­gi. Aslın­da şeh­rin adı da Gradec’ten türe­miş küçük kale’ Slav­ca bir söz­cük ve Graz, eti­mo­lo­jik ola­rak bura­dan geli­yor. Ancak hemen Graz yakın­la­rın­da­ki Roma aske­ri üssü ola­rak kul­la­nı­lan bir kale­den Fla­via Sol­va Roma Müzesi’nin oldu­ğu böl­ge –Graz şehir sınır­la­rı dışı–” daha bah­se­di­yor tarih­çi­ler bu dönem­den önce.
112829 yıl­la­rın­da yer­leş­ke­nin, Ste­i­er­mark böl­ge­si şehir sta­tü­sü­nü alma­sı ve hemen son­ra­sın­da da Ste­i­er­mar­k­’ın (Sty­ria) mer­ke­zi ve Leopol­di­ne Habsburgs’un ika­met­ga­hı hali­ne gel­me­siy­se buray­la ilgi­li bel­ge­len­miş ve refe­rans alı­nan ilk tarih. 1379’da III. Leopold döne­min­de Baş­kent olduğ unda tica­ret ve kent­leş­me hız kaza­nı­yor kent­te (İç Avus­tur­ya hat­tı –Car­ni­ola, Gori­zia, Gra­dis­ca, Tri­es­te– yani Sti­ria, Karintiya’nın baş­ken­ti oldu­ğu dönem ki 1619 yılı­na kadar devam eden bir süreç). Bu tarih­te II. Fer­di­nand ile Habs­burg hane­dan­lı­ğı, Kut­sal Roma top­rak­la­rıy­la bir­le­şe­rek baş­ken­ti Graz’dan Viyana’ya taşıyor.
Stra­te­jik konu­mu nede­niy­le diye­ce­ğim ama buna da pek inan­mı­yo­rum. Her yer stra­te­jik konum­da aslın­da Tüm savaş­lar güç için yaşa­nı­yor dün­ya­da ve güç­lüy­sen korun­ma, güç­süz­sen stra­te­jik konu­mun nede­niy­le sal­dı­rı altın­da­sın. Düz bir man­tık ama geç­miş­ten bugü­ne savaş­la­ra bak­tı­ğı­mız­da böy­le işli­yor düzen san­ki. Eh, yine dağıt­tık konu­yu. Neyse…
Macar­lar, Osman­lı­lar, Fran­sız­lar özel­lik­le stra­te­jik konu­mu nede­niy­le” Graz’a fark­lı dönem­ler­de bas­kın­lar düzen­le­miş. Özel­lik­le Fran­sız­lar gerek aske­ri güç, gerek­se poli­tik oyun­la­rıy­la Graz’ı bir­kaç kez işgal etmiş­ler ve sonun­cu­sun­da halk; hem şeh­ri hem ken­di can güven­li­ği için işga­lin yanı sıra, Fran­sız­la­ra öde­me yap­ma­ya zor­lan­mış. Yine de Sch­loss­berg tah­ki­ma­tı­nın büyük bir bölü­mü anlaş­ma gere­ği, nere­dey­se tama­mı Fran­sız­lar tara­fın­dan yok edil­mek­ten kur­tu­la­ma­mış. Bu ara­da din savaş­la­rı­nı da unut­ma­mak gerek. Özel­lik­le Kato­lik­ler­le Orto­doks­lar ara­sın­da den­ge­ler çok sık değiş­miş bu yörede.
Son­ra­sın­da 1. Dün­ya Savaşı’nı pek bir kayıp­la atlat­maz­ken, 2. Dün­ya Savaşı’nda nere­dey­se Nazi Almanya’sının ile­ri bir kara­ko­lu ola­rak görü­yo­ruz Graz’ı. Hemen savaş son­ra­sın­da, yenil­gi­den son­ra işgal edil­se de dene­tim­li “ İng­il­izl­er” bir yöne­tim­le faz­la bir bedel öde­mi­yor şehir sava­şa dair… Bu kadar tarih yeter­li” diye­rek ve zaten bil­dik­le­ri­ni­zi size tek­rar aktar­dı­ğı­mı da düşü­ne­rek yüzü­mü­zü tarih­ten, şeh­re doğ­ru çevi­re­lim artık.
Zaten şehir de tari­hin­den pek uzak değil. Her ne kadar bugü­nün modern bina­la­rı dünü­ne karış­mış­sa da şeh­rin, yaşa­dı­ğı her döne­mi ve dünün­den bugü­ne ile­ti­şim­de oldu­ğu bütün kül­tür­le­ri akta­ran şehir­ler­den bir diğe­ri­dir Graz’da.
Şeh­rin ilk kurul­du­ğu mer­kez­den Schlosberg’den baş­la­na­bi­lir şeh­ri gör­me­ye. İşte ilk inşa edi­len ve şeh­re de adı­nı veren kale hemen bu tepe­nin üze­rin­dey­miş. Nere­dey­se şeh­rin en yük­sek tepe­si desek de sade­ce 120 küsur met­re yük­sek­li­ği tepe­nin. Kale ve sur duvar­la­rı­nın çoğu Fran­sız­lar tara­fın­dan yok edil­miş, ancak bede­li öde­ne­rek kur­ta­rıl­mış saat kule­si, kıs­men yıkıl­mış ve res­to­re edil­me­ye çalı­şıl­mış çan kule­si ve muh­te­şem mer­di­ven­le­ri ile hem tepe hem de tepe­den şeh­re bakış; iyi bir baş­lan­gıç gibi şeh­ri far­ket­mek için. Yuka­rı çık­mak için asan­sör, ray­lı sis­tem ve mer­di­ven­ler alter­na­tif­le­ri­niz. Çıkı­şı size bırak­sam da, eğer engel­siz­se­niz iniş için mer­di­ven­le­ri kul­lan­ma­nı­zı öne­ri­rim. En çok 260 adım diyelim.
1200’lü yıl­lar­dan kal­ma Uhr­turm­Sa­at Kule­si şeh­rin bel­ki de elle tutu­lur en eski yapı­sı. Meka­niz­ma­nın tari­hi ile ilgi­li ola­rak çok fark­lı bil­gi­ler veren bir­çok kay­nak var. Yel­ko­va­nın alt­ta, akre­bin üst­te olma­sıy­sa yel­ko­va­nın son­ra­dan konul­ma­sıy­la açık­la­nı­yor. Yani saati, saat kule­sin­den öğren­mek isti­yor­sa­nız biraz dik­kat­li olma­nız gerekecek.
Bura­da­ki diğer, kale­den kalan tari­hi bina Gloc­ken­turm-Çan Kule­si. 1580’lerin son­ra­dın­da 34 m. yük­sek­li­ğin­de ve sekiz­gen bir yapı ola­rak inşa edil­miş. İçind­eki 4660 kg ağır­lı­ğın­da ve 197 cm çapın­da­ki çan Gra­zer – Osman­lı­la­rın geri çeki­lir­ken bırak­mak zorun­da kal­dık­la­rı top­lar eri­ti­le­rek imal edil­di­ği için Türk çanı ya da Lisl ola­rak da adlan­dı­rı­lı­yor. Kule­nin tam altın­da da bir zin­dan var, ancak bura­ya giriş­ten, baş­lan­gıç nok­ta­nız­dan, zemin­den ulaşabilirsiniz.
Bu tepe­nin içi ise 1. Dün­ya Savaşı’nda oyu­la­rak sığı­nak ola­rak hazır­lan­mış ve 2. Dün­ya Savaşı’nda ama­cı­na uygun ola­rak kul­la­nıl­mış. Şim­di çeşit­li sanat etkin­lik­le­ri­ne ev sahip­li­ği yapı­yor. Şans­lıy­sa­nız gezi­niz süre­sin­de özel­lik­le kon­ser­ler­den biri­ni yaka­la­ya­bi­lir ve muh­te­şem akus­ti­ği­nin key­fi­ne varabilirsiniz.
Şeh­rin görü­le­si bir diğer bina­sı 1460 yılın­da, İmp­ar­at­or III. Fre­de­rick için Gotik üslup­la inşa edil­miş, yak­la­şık 200 yıl son­ra Barok üslup­la büyü­tül­müş, bugün eklek­tik bir tar­zı oldu­ğu düşü­nü­len Sch­loss Eggen­berg Pala­ce, impa­ra­tor­luk ika­met­ga­hı sara­yı. Steiermark’ın hemen batı yaka­sın­da. Dev­let hazi­ne­le­ri­ne, bir­çok kolek­si­yo­na ev sahip­li­ği yapan ve bir­çok bölü­mü­nü geze­bi­le­ce­ği­niz bir müze saray bura­sı. İ kin­ci kat gale­ri­le­rin­den geçe­rek saray kili­se­si­ni de ziya­ret ede­bi­lir­si­niz. Her­bers­te­in ve Eggenberg’deki ori­ji­nal orman­cı köş­kü de görü­le­bi­lir bu arada.
Şim­di de iki fark­lı modern mima­ri ese­re göz ata­lım şeh­re ger­çek­ten çok fark­lı bir doku katan. Birin­ci­si Peter Cook ve Colin tara­fın­dan Four­ni­er bir üslup ola­rak bah­se­de­bi­lir­mi­yiz, bile­mi­yo­rum’ sanat özel­lik­li tasar­la­nıp uygu­lan­mış ve modern sanat mer­ke­zi ola­rak kul­la­nı­lan Kunst­ha­us Graz. Bir diğe­ri de Mur neh­ri­nin hemen orta­sın­da Ame­ri­ka­lı sanat­çı Vito Accon­ci tara­fın­dan, çelik yapı tek­ni­ği uygu­la­na­rak deniz kabu­ğu şek­lin­de inşaa etti­ği 47 m. uzun­lu­ğun­da­ki Mur ada­sı ya da Murin­sel. Kıyı­ya yine aynı tek­nik­le bağ­lan­mış köp­rü­le­ri olan bu yapı; kafe, res­ta­urant ve oyun ala­nı ile bel­ki de bir mola için ide­al yer­ler­den biri. Ürün­le­ri pek çeşit­li olma­sa da yapı­yı biraz ayrın­tı­lı ince­le­mek için zaman kazan­dı­ra­bi­lir size. Müzik etkin­lik­le­ri de düzen­le­ni­yor­muş bura­da, ancak biz bu şan­sı yaka­la­ya­ma­dık. Mola­dan son­ra Zeug­ha­us cep­ha­ne­lik – savaş müze­si­ni gez­mek için yeter­li ener­ji­yi depo­la­mı­şız­dır bence.

Özel­lik­le 1618. yüz­yıl­lar ara­sın­da savun­ma ref­lek­si ile Graz böl­ge­nin ile­ri kara­ko­lu ola­rak kul­la­nıl­dı­ğın­dan, 1642’de silah­la­rın depo­lan­ma­sı, sak­lan­ma­sı için Alman-Barok diye­bi­le­ce­ği­miz bir bina inşa edi­li­yor şeh­re. Büyük bir ola­sı­lık­la Osman­lı­lar için bütün bu hazır­lık. Ancak 18. yüz­yıl­dan son­ra bu teh­li­ke orta­dan kalk­tı­ğın­da bu bina­ya, için­de­ki­le­re ve son­ra­dan ekle­ni­len­le­re doku­nul­ma­yın­ca muaz­zam bir kolek­si­yon günü­mü­ze kadar gel­miş. Ser­gi­le­nen resim­ler, hey­kel­ler ve bel­ge­ler­de ise Türk­le­rin vah­şe­ti­ni, gad­dar­lı­ğı­nı akta­rış­la­rı çok ürkü­tü­cü, korkutucu.
Şeh­rin Türk fobi­si aslın­da bunun­la da bit­mi­yor. En tipik örnek­le­rin­den bir diğe­ri büyük kili­se, Dom’un dış duva­rı­na işlen­miş yazı ve gör­sel­ler. Bura­da üç büyük bela­dan bah­se­di­li­yor ki, bun­lar Veba, Çekir­ge­ler ve Türk­ler. Tabii bura­da savun­ma­ya geç­me­miz pek anlam­lı değil. Sonuç­ta işgal­ci olan ya da ola­cak olan Türk­ler. Yal­nız bu diğer işgal­ci­ler ile ilgi­li tep­ki­siz­li­ği pek açık­la­mı­yor bu durum­da. Ney­se… Bu Dom yani kated­ral 15. yüz­yıl­da İmp­ar­at­or III. Fri­ed­rich tara­fın­dan inşa etti­ril­miş muh­te­şem Gotik fresk­le­ri ve bir müze­yi andı­ran içiy­le görülesi…
Türk­ler­le anı­lan bir diğer yapı, Türk çeş­me­si. Büyük bir ola­sı­lık­la 1500’lü yıl­la­rın orta­la­rın­da İtaly­an mimar Dome­ni­co dell Allio (ki o dönem­de şehir­de­ki bir­çok yapı­ya imza­sı­nı atmış­tır) tara­fın­dan tasar­la­nıp yapıl­mış, Mur neh­rin­den kale­ye su ihti­ya­cı­nı kar­şı­la­mak için açıl­mış bir su tüne­li aslın­da bu çeş­me. 1934’te bir pom­pa istas­yo­nuy­la pom­pa ve kova­lar kona­rak çeş­me­ye dönüş­tü­rül­müş. Türk çeş­me­si den­me­si­nin nede­niy­se tüne­lin inşa­atın­da Türk esir­le­rin çalıştırılması.
Dome­ni­co dell Allio’nun imza­sı­nı taşı­yan bir de su sar­nı­cı var, daha eski tarih­li. 1540’lı yıl­la­rın orta­la­rı gibi. 900 bin lit­re­lik bu sar­nıç 16 met­re derin­li­ğin­dey­miş. Ve bugün hala yan­gın­lar için su rezer­vi için kullanılıyor.
Şehir­de; Gotik, Röne­sans ve Bieder­me­i­er mima­ri unsur­la­rı­nı hem eklek­tik hem de nere­dey­se içi­çe akta­ran, çift sar­mal mer­di­ve­ni ile de gör­sel­lik ve işlev­sel­li­ği aynı pota­ya sokan Cast­le ve Dop­pe­l­wen­delt­rep­pe, Trep­pen­turm, impa­ra­tor­luk mezar­lı­ğı gör­mek iste­ye­ce­ği­niz diğer yer­ler. Muh­te­şem kule­le­ri ile Mari­ahilf Kili­se­si ve Trost bazi­li­ka­sı, en güzel çan kule­le­rin­den biri­ne sahip olan Stadp­farr kili­se­si de öyle. Bun­la­rın yanı sıra, çan­la­rı ve gün­de üç kez tek­rar­la­nan dans gös­te­ri­si ile Gloc­ken­pi­elp­latz, kay­bol­mak­tan keyif bile ala­bi­le­ce­ği­niz labi­rent gibi sokak­la­rıy­la Old­to­wn, 1535 yılın­dan kal­ma ecza­ne­si, hey­kel­le­ri ve orta­çağ solu­ğu ile Hauptp­latz, müze­le­ri, sanat gale­ri­le­ri ve kah­ve res­ta­urant­la­rı… Az gibi görü­nen çok bir şehir Graz. Bak­mak ister­se­niz 45 saat, yarım ya da bir gün. Ama gör­mek ister­se­niz en az bir­kaç güne ihti­ya­cı­nız var bura­sı için.
Mese­la… Niko­la Tes­la, Otto Loewi ve nice­le­ri gibi öğren­ci­le­ri –pro­fe­sör­le­ri ile 1585’de kuru­lan ve ama 17821827 yıl­la­rı ara­sın­da kapa­tı­lıp tek­rar açı­lan Karl Fran­zens– Graz Üni­ver­si­te­si bilim­sel, Avrupa’nın nere­dey­se en iyi ve en eski­le­rin­den bir Caz Fakültesi’ne sahip olma­sı ile kül­tü­rel derin­li­ği anlam­la­nı­ve­ri­yor şeh­rin.. Ve bugün dahi bu küçü­cük şeh­rin adı var, ken­di yok değil. Ger­çek­ten var olan bütün üni­ver­si­te­le­riy­le biçim­le­ni­yor kent­te hayat. UNES­CO Dün­ya Mira­sı lis­te­sin­de olma­sı­nın yanı sıra Avru­pa Kül­tür Baş­ken­ti ilan edil­me­si, City of Design ödü­lü alma­sı da geç­mi­şin­den bugü­ne ola­nak elver­di­ğin­ce insa­na yatı­rım yap­ma­sın­da sak­lı tabii ki.

Bu ara­da hemen Lez­zet Baş­ken­ti de seçil­miş diye notu­mu­zu düşü­ve­re­lim ki biraz yön­len­dir­me olsun size.  Ancak bu açı­dan benim favo­rim her zaman St. Sebas­ti­an. Bir de yine; 159 fark­lı uyruk­tan insa­nın yaşa­dı­ğı ve 150 fark­lı dilin konu­şul­du­ğu şehir” diye lan­se edi­li­yor Graz, Graz Bele­di­ye­si tara­fın­dan. Ne kada­rı doğ­ru bile­mi­yo­rum. Bele­di­ye­nin Bevöl­ke­rung der Stadt Graz-Stand 1.1.2009 adlı ve tarih­li yayı­nın­dan alın­tı akta­rım” bir bil­gi bu. Avus­tur­ya­lı­la­rın mil­li­yet­çi­li­ği san­ki bu şehir­de olduk­ça esne­miş gibi görü­nü­yor bu durum­da. Spor da önem­li yatı­rım­la­rın­dan şeh­rin. Bel­ki spor­la pek ilgim olma­dı­ğın­dan­dır; Ste­i­er­m­är­kisc­he Fechtklub’ın (esk­rim kulü­bü) 1876’da, Gra­zer Alpenclub’ın (yürü­yüş kulü­bü) 1888’de, SK Sturm Graz fut­bol kulü­bü­nün 1909’da kurul­du­ğu­nu ben bura­day­ken öğren­dim. Erwin Schrödinger’in kedi­si ile hatır­la­mak daha kolay ola­bi­lir” bu şehir­de, üni­ver­si­te­de ders ver­di­ği­ni de…
Ve biraz daha kala­bil­miş olsay­dım daha zen­gin döne­cek­tim bu şehir­den.  Bu ara­da unut­ma­dan; eğer Stad­park-Aust­ri­an Sculp­tu­re Park’a da zaman ayı­ra­bi­lir­se­niz hiç piş­man olma­ya­cak­sı­nız bence.
Key­fi­ni çıka­rın ken­tin ve dost­luk­la kalın… Yol­la­rı­mız hep açık olsun.

İlgili Haberler

Leave a Comment