“Kişilik, çocuğun sağ olarak tamamıyla doğduğu anda başlar”. Kazanılan kişilik, ana rahmine düştüğü ana kadar geçmişe etkili hüküm doğurmaktadır (Medeni Kanun m. 28). Yasadaki bu hüküm çocuğun malvarlığı hakları açısından önem arz etmektedir. Örneğin miras hukuku açısından, mirasçı olabilir; borçlar hukuku anlamında destekten yoksun kalma tazminat alacaklısı olabilir. Ancak konu tıp hukuku açısından ceninin vücut bütünlüğünün ihlal edilmesi halinde kimler, hangi sebeplerle sorumlu tutulabilir çerçevesinde tartışılmalıdır. Ceninin vücut bütünlüğünün ihlali; anneye şiddet uygulanması, trafik veya herhangi başka bir kaza sebebiyle gerçekleşebileceği gibi hekimin kusuru sebebiyle engelli doğması ile de gerçekleşebilir. Ancak son yıllarda, konu daha çok hekimin hukuki sorumluluğu açısından gündemdedir.
Cenin, ana rahmindeyken hekimin kusurlu tıbbi müdahalesi sebebiyle engelli olarak dünyaya gelirse, hekimden “üçüncü kişiyi koruyucu etkili sözleşme” temelinde sözleşmenin ihlali hükümlerine dayanarak veya genel davranış kurallarına aykırılıktan ötürü tazminat talep edebilir. Hekimin kusuruyla meydana gelen zararlar arasında, kalıcı fiziksel ve/veya zihinsel engeller sayılabileceği gibi özellikle sezeryan veya normal doğumlarda çocuğun düşürülmesi, neşter ile çocuğun vücudunda yaralamalar gibi geçici nitelikteki zararlar da sayılabilir.
Gebelik takibini yapan hekimin, özen borcu gereğince cenindeki anomaliyi zamanında tespit ve teşhis edebilmesi için yapması gereken testleri yapmaması, hatta isteğe bağlı testlerin yapılmasını anne adayına önermemesi, doğru bilgiyi vermemesi veya test sonuçlarını dikkatlice incelemediği için sorunu fark etmemesi durumlarında hekimin tıp biliminin kurallarına aykırı hareket ettiğinden hareket edilmelidir ve çocuğun engelli doğması sonucu ile hekimin yapma veya yapmama fiilleri veya gerekli özeni göstermemesi arasında illiyet bağının (sebep-sonuç ilişkisinin) kurulabilmesi halinde hukuki sorumluluğuna gidilmelidir. Diğer taraftan, hekim cenindeki anomaliyi tespit etmiş olsaydı da ana karnında yapılacak bir müdahale söz konusu olamayacak ve dolayısıyla çocuğun engelli doğması engellenemeyecek idiyse, hekimin sorumluluğuna gidilemez. Ancak bu durumda da, ana-baba, gebeliği sona erdirme haklarını kullanamadıkları için hekimi sorumlu tutabileceklerdir.
Cenin sağ doğduktan sonra, engelli doğmasına sebep olan hekim ve/veya sağlık kuruluşu aleyhine sözleşmeye aykırılıktan veya genel davranış kurallarına aykırılıktan (haksız fiil) dolayı maddi tazminat davası açılabilir. Talep edilenler arasında, tedavi gideri, beden gücü kaybı tazminatı, sürekli bakıcı gideri, çocuk yönünden manevi tazminat, ana ve baba yönünden manevi tazminata hükmedilmesi mümkündür.
Tazminat hesaplanmasında çocuğun erginliğine kadar olan bakım, eğitim ve korunmasına ilişkin giderler ebeveynleri tarafından karşılanması (MK m. 327) gerektiği, buna karşılık engelli doğan çocuğun erginliğine kadar yapılacak fazla masrafların ebeveynler tarafından hekimden/sağlık kuruluşundan talep edilebileceği dikkate alınacaktır. Engelli çocuğun erginliğinden sonra bakım ve tedavi giderleri için gerekli olan masraflar veya duruma göre kaybolan çalışma gücü oranında, kazanç kaybının tazmini de mümkündür.
Son söz: Basına da yansıyan bir olayda, engelli doğuma sebebiyet veren hekim ve sağlık kuruluşu aleyhine açılan tazminat davasında oldukça yüksek tazminat ödenmesine hükmedilmiştir. Yapılması öngörülen düzenleme ile hekimlerin mali sorumluluk sigortasının vaka başına olan 400 bin TL üst tazminat limitini, özellikle kadın doğum gibi riski yüksek cerrahi branşlarında 600 bin TL ve 800 bin TL’ye çıkarılmasının düşünülmesi, hekimleri defansif tıp uygulamalarına karşı koruyacaktır.