Yarış(ma)

alican-gorus-logo.qxpŞUBAT 2015

Her­bert Spen­cerın güç­lü ege­men­li­ği, en güç­lü ola­nın yaşa­mı­nı sür­dür­me pren­si­bi­ni açık­lar. Spen­cera göre, gene­ti­ği o tari­hin şart­la­rı­na uygun olan­lar sağ kal­mış­lar­dır. Eğer yaşa­mı­nı güzel bir şekil­de sür­dü­re­mi­yor­san, Spen­cera göre, zaten hak etmi­yor­sun da… Mese­la, Spen­cer, fakir kişi­le­re yar­dım edil­me­si­ni asla iste­me­miş­tir. Çün­kü, onlar salak, yapı­sal ola­rak uyum­suz, tama­miy­le gene­tik­sel ola­rak şan­sız­lar ve öyle yaşa­ma­ya mah­kum­lar­dır. Gele­nek­sel libe­ral­ler de, buna yakın bir düşün­ce­ye sahiplerdi…

Maale­sef , doğ­du­ğu­muz­dan iti­ba­ren bir yarışa dahil olu­ruz. Nöron­la­rı­mız ara­sın­da bağ­lar hız­la art­ma­ya baş­lar ve bütün duyu organ­la­rı­mız yeni bir­şey öğren­me çaba­sı­na girer. Kısa­cı­sı, etra­fı­mı­za anlam yük­le­me­ye çalı­şı­rız. Ana­okul, ilko­kul, lise, üni­ver­si­te veya bun­la­ra hiç gide­me­yip sokak­lar­da limon satıp bir yer­le­re gel­me yarı­şı için­de olan­lar da var… Kim nere­de olur­sa olsun, her zaman bir yarış” içe­ri­sin­de­dir…

Bazı­la­rı kaza­nır, bazı­la­rı kay­be­der bu yarı­şı. Fakat, aslın­da böy­le bir yarış tama­miy­le aklı­mı­zın ürü­nü­dür. Yarış­ma, tari­hin her nok­ta­sın­da mev­cut olsa dahi, sana­yi dev­ri­mi, kapi­ta­lizm ve glo­ba­li­zas­yon ile daha faz­la art­mış ve şekil değiş­tir­miş­tir. Kısa­ca­sı para, bu yarı­şa değer katıp, yarış­ma kav­ra­mı­nı bil­has­sa boz­muş­tur. Bu dev­rim­le­ri kim yap­tı? Biz… Artık para, yarış­ma­yı kazan­mak­tan daha değer­li bir hal aldı­ğı için, bu yarış­ma­nın ismi para olma­lı­dır. Para, yarış­ma­dan daha değer­li­dir. Çün­kü, sana bir kim­se yarış­ma­dan kaza­na­ca­ğın­dan daha faz­la­sı­nı ver­se, para­yı alma­yı eko­no­mi açı­sın­dan daha man­tık­lı bulup kabul eder­sin. Fakat sev­gi­nin, aşkın ve şev­ka­tin yarı­şı olmaz… Yarış somut şey­ler için yapı­lır. Örne­ğin, olim­pi­yat­lar madal­ya, iş para, üni­ver­si­te dip­lo­ma, poli­ti­ka oto­ri­te için yapı­lır. Hep­si­nin tek ortak nok­ta­sı somut bir sonuç­la­rı olma­sı­dır. Aşkın sonu­cu nedir, mese­la? Cevap ver­mek çok zor olacaktır…

Yarış­mak güzel mi peki? Unut­ma­ya­lım ki, şu anda bu tek­no­lo­jik şey­le­re her­kes gibi sahip­sek, bunun en büyük sebe­bi yarış­ma­nın olma­sı­dır. 1970’lerde uça­ğı sade­ce elit­ler kul­la­nır­ken, şu anda nor­mal halk­tan biri de kul­la­na­bil­mek­te­dir. Bunun sebe­bi, yeni (neo) libe­ral­le­rin açık mar­ket sis­te­mi­ni geti­rip, dev­le­tin yönet­ti­ği şey­le­ri özel­leş­tir­me­si­dir. Nasıl ki Ronald Reagan uçak sek­tö­rü­nü özel­leş­tir­di, Mar­ga­ret Thatc­her da aynı şekil­de kömür üre­tim sana­yi­sin­den tutun tele­ko­mü­ni­kas­yo­na kadar aynı şeyi yap­tı. Bun­la­ra rağ­men, Ame­ri­ka ve Bir­le­şik Kral­lık büyük sıkın­tı­lar yaşa­dı. O detay­la­ra girecek zama­nı­mız yok maale­sef… Yarış­mak güzel mi? Değil!

saatReka­bet­çi olma­ya baş­la­dı­ğı­mız­dan beri daha acı­ma­sız olduk. En son New York ziya­re­tim­den aklım­da kalan ve beni derin­den etki­le­yen acı ger­çe­ği size de anla­tıp bu yazı­yı nok­ta­la­mak isti­yo­rum. 2014’de New Yorka 4 gün­lü­ğü­ne gez­mek için git­tim. Açık­ça­sı, zorun­lu­luk olma­dık­ça bir daha hayat­ta git­me­ye­ce­ğim bir yer! Ora­nın down­to­wn dedik­le­ri, yani şehir mer­ke­zin­de baya­ğı yürü­düm ve bir sürü mağa­za­nın önün­den geç­tim. Fakat, Rolex” mağa­za­sı­na gir­mek iste­dim, ala­ca­ğım­dan değil, zaten onu ala­bi­lecek gücüm de yok, olsa bile almam ora­sı ayrı… Kapı­la­rı rahat 5060 kilo ağır­lı­ğın­da ve içe­ri­de adam­lar tabi­ri caiz ise jilet gibi. Ada­ma dışa­rı­ya bakan tez­gah­ta­ki saatin fiya­tı­nı sor­dum ve 250 bin dolar ceva­bı­nı aldım. Şaşı­ra­rak, daha faz­la da bakın­ma­dan çık­tım dışa­rı… Rolexin hemen önün­de evsiz bir adam uza­nı­yor, üstü başı leş gibi, 5 dolar bul­sa da yemek yese… Ne kadar acı­ma­sı­sız değil mi? Bel­ki de 250 bin dola­ra o saati alıp çıkar­ken de o ada­ma 1 dolar ver­me­ye tenez­zül etme­yen kaç kişi olmuş­tur kim bilir? Yani, anlat­mak iste­di­ğim şey, o ada­mın kafa­sı­nın yak­la­şık 1 met­re üstün­de camın için­de 250 bin dola­ra saat satı­lı­yor ve adam ora­da 1 dolar için dile­ni­yor. Gelen geçen kim­se yüzü­ne bile bak­mı­yor, ama saati 5 daki­ka ince­li­yor, Ne kadar paha­lı­dır aca­ba? gibi bir yüz ifa­de­siy­le. Üzül­me­mek elde değil, fakat Spen­cera göre olma­sı gere­ken bu bel­ki de… Spen­cerı veya libe­ral­le­ri bil­mem ama, bana göre böy­le olma­ma­sı gerek­ti­ği kesin!.. 

herbertHer­bert Spen­cer Kimdir?

27.04.1820’de İng­ilt­ere Dery­b­’­de doğan Spen­cer, ünlü İng­il­iz filo­zo­fu ve sos­yo­lo­ğu­dur. İlk kita­bı­nı 1951’de yazan Spen­cer, büyük başa­rı­la­rı­nı mükem­mel göz­lem yete­ne­ği­ne borçludur.

Vik­tor­ya Çağı”na dam­ga­sı­nı vuran kişi­ler­den olan ve 8 Ara­lık 1903de ölen Spen­cer, hak­kın­da daha detay­lı bil­gi için http://tr.wikipedia.org/wiki/Herbert_Spenc” inter­net adre­si­ne başvurabilirsiniz.

İlgili Haberler

Leave a Comment