Herbert Spencer’ın “güçlü egemenliği”, en güçlü olanın yaşamını sürdürme prensibini açıklar. Spencer’a göre, genetiği o tarihin şartlarına uygun olanlar “sağ” kalmışlardır. Eğer yaşamını güzel bir şekilde sürdüremiyorsan, Spencer’a göre, zaten “hak etmiyorsun” da… Mesela, Spencer, fakir kişilere yardım edilmesini asla istememiştir. Çünkü, onlar salak, yapısal olarak uyumsuz, tamamiyle genetiksel olarak şansızlar ve öyle yaşamaya mahkumlardır. Geleneksel liberaller de, buna yakın bir düşünceye sahiplerdi…
Maalesef , doğduğumuzdan itibaren bir “yarış”a dahil oluruz. Nöronlarımız arasında bağlar hızla artmaya başlar ve bütün duyu organlarımız yeni birşey öğrenme çabasına girer. Kısacısı, etrafımıza anlam yüklemeye çalışırız. Anaokul, ilkokul, lise, üniversite veya bunlara hiç gidemeyip sokaklarda “limon satıp” bir yerlere gelme yarışı içinde olanlar da var… Kim nerede olursa olsun, her zaman bir “yarış” içerisindedir…
Bazıları kazanır, bazıları kaybeder bu yarışı. Fakat, aslında böyle bir yarış tamamiyle aklımızın ürünüdür. Yarışma, tarihin her noktasında mevcut olsa dahi, sanayi devrimi, kapitalizm ve globalizasyon ile daha fazla artmış ve şekil değiştirmiştir. Kısacası para, bu yarışa değer katıp, yarışma kavramını bilhassa bozmuştur. Bu devrimleri kim yaptı? Biz… Artık para, yarışmayı kazanmaktan daha değerli bir hal aldığı için, bu yarışmanın ismi “para” olmalıdır. Para, yarışmadan daha değerlidir. Çünkü, sana bir kimse yarışmadan kazanacağından daha fazlasını verse, parayı almayı ekonomi açısından daha mantıklı bulup kabul edersin. Fakat sevginin, aşkın ve şevkatin yarışı olmaz… Yarış somut şeyler için yapılır. Örneğin, olimpiyatlar “madalya”, iş “para”, üniversite “diploma”, politika “otorite” için yapılır. Hepsinin tek ortak noktası somut bir sonuçları olmasıdır. Aşkın sonucu nedir, mesela? Cevap vermek çok zor olacaktır…
Yarışmak güzel mi peki? Unutmayalım ki, şu anda bu teknolojik şeylere herkes gibi sahipsek, bunun en büyük sebebi yarışmanın olmasıdır. 1970’lerde uçağı sadece “elitler” kullanırken, şu anda normal halktan biri de kullanabilmektedir. Bunun sebebi, yeni (neo) liberallerin açık market sistemini getirip, devletin yönettiği şeyleri özelleştirmesidir. Nasıl ki Ronald Reagan uçak sektörünü özelleştirdi, Margaret Thatcher da aynı şekilde kömür üretim sanayisinden tutun telekomünikasyona kadar aynı şeyi yaptı. Bunlara rağmen, Amerika ve Birleşik Krallık büyük sıkıntılar yaşadı. O detaylara girecek zamanımız yok maalesef… Yarışmak güzel mi? Değil!
Rekabetçi olmaya başladığımızdan beri daha acımasız olduk. En son New York ziyaretimden aklımda kalan ve beni derinden etkileyen acı gerçeği size de anlatıp bu yazıyı noktalamak istiyorum. 2014’de New York’a 4 günlüğüne gezmek için gittim. Açıkçası, zorunluluk olmadıkça bir daha hayatta gitmeyeceğim bir yer! Oranın “downtown” dedikleri, yani şehir merkezinde bayağı yürüdüm ve bir sürü mağazanın önünden geçtim. Fakat, “Rolex” mağazasına girmek istedim, alacağımdan değil, zaten onu alabilecek gücüm de yok, olsa bile almam orası ayrı… Kapıları rahat 50–60 kilo ağırlığında ve içeride adamlar tabiri caiz ise “jilet” gibi. Adama dışarıya bakan tezgahtaki saatin fiyatını sordum ve “250 bin dolar” cevabını aldım. Şaşırarak, daha fazla da bakınmadan çıktım dışarı… Rolex’in hemen önünde evsiz bir adam uzanıyor, üstü başı leş gibi, 5 dolar bulsa da yemek yese… Ne kadar acımasısız değil mi? Belki de 250 bin dolara o saati alıp çıkarken de o adama 1 dolar vermeye tenezzül etmeyen kaç kişi olmuştur kim bilir? Yani, anlatmak istediğim şey, o adamın kafasının yaklaşık 1 metre üstünde camın içinde 250 bin dolara saat satılıyor ve adam orada 1 dolar için dileniyor. Gelen geçen kimse yüzüne bile bakmıyor, ama saati 5 dakika inceliyor, “Ne kadar pahalıdır acaba?” gibi bir yüz ifadesiyle. Üzülmemek elde değil, fakat Spencer’a göre olması gereken bu belki de… Spencer’ı veya liberalleri bilmem ama, bana göre böyle olmaması gerektiği kesin!..
27.04.1820’de İngiltere Deryb’de doğan Spencer, ünlü İngiliz filozofu ve sosyoloğudur. İlk kitabını 1951’de yazan Spencer, büyük başarılarını mükemmel gözlem yeteneğine borçludur.
“Viktorya Çağı”na damgasını vuran kişilerden olan ve 8 Aralık 1903de ölen Spencer, hakkında daha detaylı bilgi için “http://tr.wikipedia.org/wiki/Herbert_Spenc” internet adresine başvurabilirsiniz.