Türk Diyabet Vakfı Başkanı Prof. Dr. Temel Yılmaz’a göre, Türkiye’de diyabet farkındalığı ve beslenme bilinci yaratamıyoruz. Yılmaz, yıllar içinde yapılan çalışmalarda çok kısa mesafeler katedilebildiğini, devletin artık yeni yöntemlerle bu işe ağırlığını koyması gerektiğini söyledi.
Beslenmenin diyabet üzerindeki etkisini karşılaştırmalı bir örnekle vurgulayan Prof. Dr. Yılmaz, Ayvalık’ta doğmuş, orada büyümüş bir insan ile Urfa’da doğup orada büyümüş bir insanın muvakkat yaş ortalaması arasında 20 yıl fark var olduğuna dikkat çekti.
Yılmaz, sadece günde 30 dakika yürümek ve kilonun yüzde 5 azalması ile diyabetin yüzde 56 oranında engellendiğini, ancak yapılan araştırmalara göre diyabetin toplumdaki bilinirliliğinin yüzde 37 olduğunu söyledi.
Diyabet olmadan önce ve diyabet olduktan sonra diyabetten korunmanın farklı yolları olduğunu belirten Yılmaz, şunları anlattı: “Diyabet olmadan önce doğru beslenme, spor ve egzersiz bilincinin olması lazım. Bu konuyla ilişkili yapılmış çalışmalar etkin olmaktan uzak. Devletin bu işle ilgili olarak ağırlığını koyması lazım. Sağlık Bakanlığı’nın yoğun çalışmaları olduğunu biliyoruz, hakkını yememek lazım ama bu çalışmaların etkin olabilmesi için yeni bir takım yöntemler bulunması gerekiyor.”
BU BELİRTİLERE DİKKAT!
Acıbadem Kadıköy Hastanesi Endokrinoloji ve Metabolizma Uzmanı Dr. Özlem Sezgin Meriçliler de diyabetin öncü sinyallerini anlattı.
• Sık acıkmak
Karbonhidratlı, şekerli ve fast food yiyecekler kilo almaya yol açıyor, hareketsiz yaşam da bunu destekliyor. Kilo aldıkça insülinin hücreler tarafından kullanılması zorlaşıyor. Bu zorlanmayla baş etmek için de vücut giderek daha çok insülin salgılamaya başlıyor. Buna kısaca ‘insülin direnci’ deniyor. Ancak artan insülin önceleri kan şekerini kontrol etse bile sık acıkma ve gece açlıkla uyanma gibi şikayetlere yol açıyor.
• Doymamışlık duygusu
İnsülin direnci döneminin diğer bir belirtisini doymamışlık duygusu oluşturuyor. Diyabete aday olan kişiler yemekten kalktıktan kısa bir süre sonra açlık ya da mide kazıntısı yakınmasını sıkça yaşamaktan yakınıyor.
• Tatlı krizleri
Sık acıkma nedeniyle kontrolsüz beslenilmesi sonucunda insülin salgısı daha çok uyarılıyor. Artan insülin de bir süre sonra kan şekerini normalin altına düşürüyor. Düşen kan şekerine bağlı olarak vücut refleks bir şekilde tatlı istemeye başlıyor. Kişi çok şekerli ve unlu gıda tüketmeye başlıyor ve kilo alıyor. Her kiloda insülinin önündeki direnç artacağı için vücut daha çok insülin salgılamak zorunda kalıyor. Daha çok insülin salgıladıkça da kan şekeri düşüklüğü artıyor, bunun sonucunda da tatlı isteği artıyor ve kişi daha düzensiz beslenmeye başlıyor.
• Baygınlık hissi
Artan insülin bir süre sonra kan şekerinin normal değerlerin altına düşmesine yol açabiliyor. Buna ‘reaktif hipoglisemi’ deniyor. Özellikle şekerli ve karbonhidratlı gıdaların yoğun alındığı öğünlerden sonra 1–3 saat içinde kan şekerinin çok düşmesine bağlı olarak baygınlık hissi, çarpıntı, soğuk terleme sorunları gelişebiliyor.
• Kilo alma
İnsülin direncinin yol açtığı kontrolsüz iştah artışı ve tatlı krizleri kilo almaya neden oluyor. Ayrıca insülin yağ dokusunu besleyen bir hormon olduğu için bu dönemde diyetine dikkat eden kişiler bile kilo veremediklerini fark edebiliyor.