Devlet hepatitlerle mücadelede yetersiz

20150508_103728-11
Prof. Dr. Bil­ge­han Aygen

HEPA­TİT / KASIM 2015

Ülke­miz­de hepa­tit B’de aşı­la­ma ile ilgi­li sorun­lar devam eder­ken, hepa­tit C’de ise yeni ve etkin teda­vi­le­re ula­şı­mın nere­dey­se imkan­sız olma­sı nede­niy­le has­ta­lar yaşa­mı­nı yitir­me­ye devam edi­yor. Erci­yes Üni­ver­si­te­si Tıp Fakül­te­si Kli­nik Mik­ro­bi­yo­lo­ji ve İnf­eks­iy­on Has­ta­lık­la­rı Ana­bi­lim Dalı Öğre­tim Üye­si ve Türk Kli­nik Mik­ro­bi­yo­lo­ji ve İnf­eks­iy­on Has­ta­lık­la­rı Der­ne­ği Viral Hepa­tit Çalış­ma Gru­bu Baş­ka­nı Prof. Dr. Bil­ge­han Aygen, hepa­tit­ler ile ilgi­li gün­cel bil­gi­le­ri paylaştı. 

Kaç çeşit hepa­tit virü­sü bulun­mak­ta­dır ve bulaş­ma han­gi yol­lar­la olmaktadır? 

Viral hepa­tit­ler dün­ya­da ve ülke­miz­de hepa­tit­le­rin en önem­li nede­ni­ni oluş­tur­mak­ta­dır. Baş­lı­ca viral hepa­tit etken­le­ri hepa­tit A, hepa­tit B, hepa­tit C, hepa­tit D ve hepa­tit E virüs­le­ri­dir. Söz konu­su etken­ler dışın­da tanım­lan­mış veya üze­rin­de yoğun araş­tır­ma­la­rın devam etti­ği bir­çok viral etken olma­sı­na kar­şın, hepa­tit A, B, C, D ve E en sık görü­len, bil­gi biri­ki­mi­nin en yoğun oldu­ğu hepa­tit etkenleridir. 

Hepa­tit A ve E virüs­le­ri virü­sün bulaş­tı­ğı su ve yiye­cek­ler­le yani fekal-oral yol ile bulaş­mak­ta­dır. Hepa­tit B, hepa­tit C ve hepa­tit D virüs­le­ri baş­lı­ca paren­te­ral yol ola­rak bili­nen damar yoluy­la bula­şan virüs­ler­dir. Paren­te­ral yol­la bula­şan etken­ler virü­sü taşı­yan kan ve kan ürün­le­ri­nin nak­li, ame­li­yat, diş teda­vi­si, kulak del­dir­me ve kişi­sel mal­ze­me­le­rin (örne­ğin; traş mal­ze­me­le­ri, diş fır­ça­la­rı, tır­nak maka­sı gibi deli­ci-kesi­ci alet­ler) ortak kul­la­nı­mı gibi yol­lar­la bula­şır­lar. Bu etken­le­rin bulaş­ma­sın­da ikin­ci önem­li yol cin­sel iliş­ki­dir. Korun­ma­sız ve bir­den çok kişiy­le, özel­lik­le bu işi tica­ri gerek­çe­ler­le yapan kişi­ler­le cin­sel iliş­ki­de bulun­mak virüs­le­rin bulaş­ma­sı için önem­li bir risk fak­tö­rü­dür. Üçün­cü ve nadir olan bulaş yolu ise hepa­tit B veya hepa­tit C virü­sü­nü taşı­yan anne ada­yın­dan etke­nin bebe­ği­ne bulaş­ma­sı­dır. Hepa­tit B virü­sü HIV’den 50100 kat, hepa­tit C virü­sü ise 10 kat daha faz­la bulaşıcıdır. 

Viral hepa­tit­le­rin görül­me sık­lı­ğı nedir? Dün­ya­da ve Türkiye’de viral hepa­tit­le­re iliş­kin veri­le­ri pay­la­şır mısınız? 

3d rendered illustration - male liverHepa­tit A virü­sü hem ülke­miz­de hem de dün­ya­da yay­gın­lı­ğı en faz­la olan hepa­tit etke­ni­dir. Her yıl 1.4 mil­yon olgu bil­di­ri­mi yapıl­mak­ta­dır. Enfek­si­yo­nun görül­me sık­lı­ğı açı­sın­dan yük­sek, orta ve düşük ende­mi­si­te böl­ge­le­ri tanım­lan­mış­tır. Yük­sek ende­mi­si­te böl­ge­le­rin­de yani az geliş­miş ülke­ler­de çocuk­la­rın %90’dan faz­la­sı 10 yaşın­dan önce enfek­te (semp­to­ma­tik has­ta­lık ora­nı düşük) olur. Ado­le­san ve eriş­kin yaş gru­bu bağı­şık oldu­ğu için sal­gın­lar nadir­dir. Orta ende­mi­si­te böl­ge­le­rin­de yani geliş­mek­te olan ülke­ler­de eko­no­mik ve sani­tas­yon durum­la­rı ile iliş­ki­li ola­rak ado­le­san ve eriş­kin yaş gru­bun­da ağır enfek­si­yon­lar görü­le­bi­le­ce­ği gibi büyük sal­gın­lar da sap­ta­na­bi­lir. Düşük ende­mi­si­te böl­ge­le­ri sayı­lan geliş­miş ülke­ler­de ise enfek­si­yon daha çok ado­le­san yaş gru­bu ve risk grup­la­rın­da sap­ta­nır. Hepa­tit A virüs enfek­si­yo­nu­nun görül­me sık­lı­ğı açı­sın­dan ülke­miz orta ende­mi­si­te böl­ge­sin­de yer almak­ta­dır. Yapı­lan araş­tır­ma­lar­da eriş­kin yaş gru­bu­nun %88100’ünün hepa­tit A virüs enfek­si­yo­nu geçir­di­ği gös­te­ril­miş­tir. Ende­mi­si­te devam etmek­le bir­lik­te, virüs­le kar­şı­laş­ma yaşı batı böl­ge­le­ri­miz­de ve sos­yo­eko­no­mik düze­yi yük­sek böl­ge­le­ri­miz­de ado­le­san ve genç eriş­kin döne­me doğ­ru kaymaktadır. 

Hepa­tit B ve C virüs­le­ri­ne bağ­lı has­ta­lık­lar nede­niy­le her yıl yak­la­şık 1.5 mil­yon kişi ölmek­te­dir. Dün­ya gene­lin­de yak­la­şık ola­rak 240 mil­yon kişi hepa­tit B virü­sü taşı­mak­ta­dır. Hepa­tit B virüs enfek­si­yo­nu için yük­sek ende­mi­si­te (yaşam boyu infek­si­yon ris­ki %60), orta ende­mi­si­te (yaşam boyu infek­si­yon ris­ki %2060) ve düşük ende­mi­si­te (yaşam boyu infek­si­yon ris­ki <%20) böl­ge­le­ri tanım­lan­mış­tır. Ülke­miz bu enfek­si­yo­nu­nun sık­lı­ğı açı­sın­dan da hepa­tit A virüs enfek­si­yo­nun­da oldu­ğu gibi orta ende­mi­si­te böl­ge­sin­de bulun­mak­ta­dır. Böl­ge­sel ve yaşa bağ­lı fark­lar olsa da genel anlam­da virü­sü taşı­yan­la­rın ora­nı %2.75.3 ara­sın­da­dır. Yani yak­la­şık 3.5 mil­yon hepa­tit B virüs taşı­yı­cı­sı bulun­mak­ta­dır. Enfek­si­yo­nun görül­me ora­nı risk grup­la­rın­da yük­sek olup, %20’lere kadar yük­sel­mek­te­dir. Ülke­miz­de yay­gın aşı­la­ma­ya para­lel ola­rak hepa­tit B virüs enfek­si­yo­nu­nun sık­lı­ğı çocuk­luk döne­min­de azal­mış olmak­la bera­ber, genç eriş­kin ve eriş­kin yaş gru­bun­da aynı durum söz konu­su değil­dir. Dola­yı­sıy­la hepa­tit B virüs enfek­si­yo­nu­nun ülke­miz için halen gün­cel­li­ği­ni ve öne­mi­ni yitir­me­yen bir enfek­si­yon has­ta­lı­ğı oldu­ğu­nu belirt­mek gerekir. 

Dün­ya ölçe­ğin­de 130150 mil­yon hepa­tit C virü­sü ile enfek­te kro­nik hepa­tit olgu­su bulun­mak­ta­dır. Her yıl 34 mil­yon yeni olgu bil­di­ri­mi­nin yanı sıra hepa­tit C’ye bağ­lı kara­ci­ğer has­ta­lı­ğı nede­niy­le 350.000500.000 ölüm bil­di­ril­mek­te­dir. Ülke­miz­de hepa­tit C virüs enfek­si­yo­nu için genel sık­lık %0.51 ara­sın­da­dır (700 bin ile 1 mil­yon vaka), ancak ile­ri yaş­lar­da enfek­si­yo­nun görül­me sık­lı­ğı art­mak­ta­dır. Ayrı­ca risk grup­la­rın­da da daha yük­sek oran­lar söz konu­su­dur. Bu enfek­si­yo­nun bel­li risk grup­la­rı dışın­da ülke gene­lin­de yay­gın bir sorun olma­dı­ğı­nı, ancak hepa­tit B virüs enfek­si­yo­nu gibi kro­nik kara­ci­ğer has­ta­lı­ğı, siroz ve kara­ci­ğer kan­se­ri­nin önem­li etke­ni oldu­ğu­nu vur­gu­la­mak yerin­de olur.

Hepa­tit D virü­sü hepa­tit B virü­sü olma­dan enfek­si­yon yap­ma kapa­si­te­si­ne sahip değil­dir. Bu neden­le görül­me sık­lı­ğı genel ola­rak hepa­tit B virus enfek­si­yo­nu­nun görül­me sık­lı­ğı­na bağ­lı ola­rak değiş­mek­le bera­ber, bazı böl­ge­ler­de fark­lı seyir gös­te­re­bil­mek­te­dir. Güney Avru­pa, Balkan’lar, Orta­do­ğu, Kuzey Afri­ka ve Akde­niz ülke­le­rin­de ende­mik­tir. Batı ülke­le­rin­de nadir olup, daha çok ilaç bağım­lı­la­rın­da görül­mek­te­dir. Son yıl­lar­da olgu sayı­la­rın­da belir­gin azal­ma olmak­la bera­ber, 2010 yılın­dan iti­ba­ren özel­lik­le Avrupa’da göç­men grup­lar­da görül­me sık­lı­ğın­da artış söz konu­su­dur. Ülke­miz­de de yıl­lar için­de hepa­tit D virüs enfek­si­yo­nu­nun görül­me sık­lı­ğı azal­mış­tır (1980 yılın­da %4.1, 2005 yılın­da %2.9). Son yıl­lar­da yapı­lan deği­şik çalış­ma­lar­da %2.392.7 ara­sın­da oran­lar bil­di­ril­mek­te­dir. Enfek­si­yo­nun görül­me sık­lı­ğın­da­ki azal­ma özel­lik­le batı böl­ge­le­ri­miz­de ger­çek­leş­miş­tir. Hepa­tit D virüs enfek­si­yo­nu Güney­do­ğu Ana­do­lu Bölgesi’nde diğer böl­ge­le­ri­miz­den daha yük­sek oran­da görül­mek­te ve halen sorun olma­ya devam etmektedir. 

Dün­ya­da her yıl 20 mil­yon hepa­tit E virüs enfek­si­yo­nu (3.3 mil­yon akut olgu) ve 56.600 hepa­tit E ile iliş­ki­li ölüm bil­di­ril­mek­te­dir. Enfek­si­yon sal­gın­lar veya spo­ra­dik olgu­lar şek­lin­de görü­le­bi­lir. Tüm hepa­tit E enfek­si­yon­la­rı­nın % 60’ından faz­la­sı ve hepa­tit E’ye bağ­lı ölüm­le­rin %65’i Doğu ve Güney Asya’da (serop­re­va­lans ora­nı %25) sap­tan­mak­ta­dır. Ülke­miz­de hepa­tit E virüs enfek­si­yo­nu­nun görül­me sık­lı­ğı ile ilgi­li yeter­li veri bulun­ma­mak­ta­dır. Son yıl­lar­da Sağ­lık Bakanlığı’na bil­di­ri­len vaka sayı­la­rın­da da azal­ma söz konu­su­dur. Bu durum tanı sıkın­tı­sı, bil­di­rim yeter­siz­li­ği veya diğer neden­ler­den kay­nak­la­na­bi­lir. Bu enfek­si­yon Güney­do­ğu Ana­do­lu Böl­ge­si dışın­da spo­ra­dik ola­rak görül­mek­te­dir. Güney­do­ğu Ana­do­lu Bölgesi’nde ise hepa­tit D virüs enfek­si­yo­nu gibi sorun olma­ya devam etmek­te­dir. Bu böl­ge­den göç alan bazı iller­de %10 civa­rın­da oran­lar bildirilmektedir. 

Viral hepa­tit­le­rin yay­gın görül­me­si­nin neden­le­ri neler­dir ve bu durum nasıl engellenebilir?

Viral hepa­tit­le­rin yay­gın görül­me­si­nin nede­ni virüs­le­rin bulaş yol­la­rı hak­kın­da yeter­li bil­gi­nin olma­ma­sı ve bu neden­le de gerek­li koru­yu­cu önlem­le­rin alı­na­ma­ma­sı­dır. Önce­lik­le top­lu­mun bu enfek­si­yon­la­rın öne­mi, bulaş yol­la­rı ve korun­ma konu­la­rın­da bilinç­len­di­ril­me­si gere­kir. Fekal-oral yol yani dış­kı ile kon­ta­mi­ne olmuş içecek ve yiye­cek­ler­le bula­şan hepa­tit A ve E enfek­si­yon­la­rı­nın doğ­ru­dan sani­tas­yon ve hij­yen duru­mu ile iliş­ki­li oldu­ğu söy­le­ne­bi­lir. Bu enfek­si­yon­la­rın görül­me sık­lı­ğı ülke­le­rin geliş­miş­lik ve eko­no­mik düze­yi ile çok sıkı bağ­lan­tı­lı­dır. Kreş, yuva ve özel bakım gerek­ti­ren has­ta­la­rın yaşa­dı­ğı kurum­lar gibi top­lu yaşa­nan yer­ler­de­ki kişi­ler, su ve kana­li­zas­yon işle­rin­de çalı­şan­lar, enfek­si­yo­nun sık görül­dü­ğü böl­ge­le­re seya­hat eden­ler baş­lı­ca risk grup­la­rı­nı oluş­tu­rur. Etke­nin bulaş zin­ci­ri­nin kırıl­ma­sın­da alt yapı düzen­le­me­le­ri­nin yanı sıra kişi­sel hij­ye­nik önlem­le­rin alın­ma­sı son dere­ce önemlidir.

Paren­te­ral yol­la bula­şan virüs­ler açı­sın­dan da önem­li risk grup­la­rı bulun­mak­ta­dır. Test yapıl­ma­dan kan, kan ürü­nü ve organ bağı­şı yapı­lan­lar, sık kan ve kan ürün­le­ri alan­lar, kro­nik böb­rek ve şeker has­ta­lı­ğı olan­lar, diya­li­ze giren­ler, bağı­şık­lık sis­te­mi bas­kı­lanmfft99_mf4487688ış has­ta­lar, damar içi uyuş­tu­ru­cu kul­la­nan­lar, mah­kum­lar, virü­sü taşı­yan­lar­la aynı evde yaşa­yan­lar, virü­sü taşı­yan­la­rın eşle­ri, bir­den faz­la cin­sel eşi olan­lar veya cin­sel yol­la bula­şan has­ta­lı­ğı bulu­nan­lar, eşcin­sel­ler, gebe­ler ve virü­sü taşı­yan anne­den doğan bebek­ler, enfek­si­yo­nun yük­sek oran­da görül­dü­ğü böl­ge­ler­de yaşa­yan­lar ve bu böl­ge­le­re seya­hat edecek kişi­ler, sağ­lık çalı­şan­la­rı en yük­sek risk grup­la­rı içe­ri­sin­de yer alır. Paren­te­ral yol­la bula­şan virüs­ler açı­sın­dan tes­ti pozi­tif olan­la­rın, baş­ka kişi­le­re virü­sü bulaş­tır­ma­ma­sı için kan bağı­şın­da bulun­ma­ma­la­rı, kişi­sel mal­ze­me­le­ri­ni ortak kul­lan­ma­ma­la­rı ve cin­sel iliş­ki­de koru­yu­cu önlem­le­ri alma­la­rı gerekir.

Hepa­tit A ve hepa­tit B’ye kar­şı koru­yu­lu­ğu yük­sek ol
an aşı­lar mev­cut­tur. Bu enfek­si­yon­la­ra duyar­lı olan kişi­le­rin, özel­lik­le risk grup­la­rı­nın aşı­lan­ma­sı son dere­ce önemlidir. 

Viral hepa­tit­ler nasıl sey­re­der, hep­si kro­nik­le­şir mi? Kara­ci­ğer nak­li­ne ihti­yaç duyan has­ta ora­nı nedir?

Hepa­tit virüs­le­ri akut ve kro­nik kara­ci­ğer has­ta­lık­la­rı­na yol açar­lar. Hepa­tit A ve E enfek­si­yon­la­rı kro­nik­leş­mez. Dola­yı­sıy­la siroz ve kara­ci­ğer kan­se­ri söz konu­su değil­dir. Hepa­tit B, hepa­tit C ve hepa­tit D virüs­le­ri­nin kro­nik kara­ci­ğer has­ta­lı­ğı, siroz ve kara­ci­ğer kan­se­ri gibi önem­li komp­li­kas­yon­la­ra yol açma­sı soru­nun en önem­li boyut­la­rın­dan biri­si­ni oluş­tur­mak­ta­dır. Ayrı­ca tüm hepa­tit virüs­le­ri­nin neden oldu­ğu hepa­tit tab­lo­sun­da kara­ci­ğer koma­sı ris­ki bulunmaktadır. 

Kro­nik hepa­tit B enfek­si­yon­lu has­ta­la­rın %20’sinde 1030 yıl için­de siroz ve siro­tik has­ta­la­rın da %6’sında 5 yıl için­de kara­ci­ğer kan­se­ri geliş­mek­te­dir. Tüm siroz has­ta­la­rı­nın yak­la­şık %30’undan, kara­ci­ğer kan­se­ri has­ta­la­rı­nın ise %53’ünden bu virü­sün sorum­lu oldu­ğu bilin­mek­te­dir. Hepa­tit B virü­sü ölü­me yol açan kan­ser­ler ara­sın­da tütün­den son­ra ikin­ci sıra­da yer almak­ta­dır. Kro­nik hepa­tit C has­ta­la­rı­nın yak­la­şık %1020’sinde 20 yıl için­de siroz geli­şir ve siro­tik has­ta­lar­da ise bir yıl için­de %14 ora­nın­da kara­ci­ğer kan­se­ri orta­ya çıkar. Glo­bal ola­rak bu iki infek­si­yon etke­ni ülke­miz dahil tüm dün­ya­da kara­ci­ğer siro­zu ve kan­se­ri­nin %50’sinden faz­la­sın­dan sorumludur. 

Amerika’da kara­ci­ğer nak­li gere­ken has­ta­la­rın yak­la­şık %40’ından faz­la­sın­da neden viral hepa­tit­ler­dir. Ülke­miz­de de en çok kara­ci­ğer nak­li­nin yapıl­dı­ğı mer­kez olan İnönü Üni­ver­si­te­si Tur­gut Özal Tıp Merkezi’nde kara­ci­ğer nak­li olan has­ta­la­rın nakil neden­le­ri­nin %61’inin hepa­tit B veya C bağ­lı oldu­ğu bildirilmiştir.

Aşı­la­ma­dan söz etti­niz. Türkiye’de Hepa­tit A ve B’ye kar­şı aşı­lan­ma ora­nı nedir ve iste­ni­len aşı­la­ma oran­la­rı­na ula­şı­la­bil­di mi?


Ülke­miz­de Sağ­lık Bakan­lı­ğı tara­fın­dan, 1998 yılın­da uygu­la­ma­ya konu­lan ulu­sal hepa­tit B aşı­la­ma prog­ra­mı doğ­rul­tu­sun­da yeni doğan­lar ve risk grup­la­rı­nın aşı­lan­ma­sı baş­la­tıl­mış­tır. 2005 yılın­da ise ilk-öğre­tim okul­la­rın­da ado­le­san aşı­la­ma­sı prog­ra­mı gün­de­me gel­miş­tir. Sağ­lık Bakan­lı­ğı 2013 ista­tis­tik veri­le­ri­ne göre aşı uygu­la­ma ora­nı­nın %99’un üstü­ne çık­tı­ğı, özel­lik­le 15 yaş altı grup­ta akut viral hepa­tit olgu­la­rın­da belir­gin azal­ma oldu­ğu ve sağ­lık çalı­şan­la­rın­da aşı­lan­ma oran­la­rı­nın art­tı­ğı görül­mek­te­dir. Buna kar­şın genç eriş­kin yaş gru­bun­da akut enfek­si­yon ora­nı­nın halen yük­sek olma­sı, enfek­si­yo­nun doğu böl­ge­le­ri­miz­de önem­li sorun olma­ya devam etme­si, top­lum gene­li­ni içe­ren çalış­ma­lar­da kit­le­sel aşı­la­ma önce­si ve son­ra­sı enfek­si­yon sık­lı­ğı açı­sın­dan anlam­lı fark olma­ma­sı risk grup­la­rı baş­ta olmak üze­re genç eriş­kin ve eriş­kin­ler­de hepa­tit B aşı­la­ma­sı­nın yay­gın­laş­tı­rıl­ma­sı gerek­ti­ği­ni orta­ya konaci-imamoglu1ymak­ta­dır.

Sağ­lık Bakan­lı­ğı 2012 yılın­da, hepa­tit A için bebek­lik döne­min­de (18. ve 24. ay sonu) ve risk­li birim­ler­de görev yapan bağı­şık olma­yan sağ­lık çalı­şan­la­rın­da aşı­la­ma­la­ra baş­la­mış­tır. Prog­ra­mın sonuç­la­rı­nı değer­len­dir­mek için henüz yeter­li zaman geç­me­miş­tir. Ado­le­san ve genç eriş­kin yaş grup­la­rın­da enfek­te olgu­la­rın görü­lü­yor olma­sı bu enfek­si­yo­nun ülke­miz açı­sın­dan öne­mi­ni koru­du­ğu­nu göstermektedir.

Hepa­tit A enfek­si­yo­nu kro­nik­leş­me­di­ği için kara­ci­ğer kan­se­ri yap­maz. Oysa hepa­tit B virüs enfek­si­yo­nun­dan korun­mak, bu virü­sün yol aça­ca­ğı kara­ci­ğer kan­se­ri­ni engel­le­mek anla­mı­nı taşır.

Hepa­ti­tin teda­vi­si ile ilgi­li geliş­me­ler­den bah­se­der misiniz? 

Kro­nik viral hepa­tit­le­rin erken tanı ve uygun teda­vi­si ile bu infek­si­yon­la­ra bağ­lı olum­suz sonuç­la­rı ve ölüm ora­nı­nı azalt­mak müm­kün­dür. Kro­nik hepa­tit B infek­si­yo­nun­da oral yol­la kul­la­nı­lan, etkin­li­ği yük­sek, yan etki­le­ri az olan bir­çok teda­vi seçe­ne­ği bulun­mak­ta­dır. Lami­vu­din, ade­fo­vir, ente­ka­vir, tel­bi­vu­din ve teno­fo­vir teda­vi­de kul­la­nı­lan nükleoz(t)id türe­vi ilaç­lar­dır. Ente­ka­vir ve teno­fo­vir anti­vi­ral poten­si ve direnç için gene­tik bari­ye­ri en yük­sek olan, teda­vi­de en çok ter­cih edi­len anti­vi­ral­ler­dir. İnt­erf­er­on diye bili­nen iğne teda­vi­si nadir has­ta grup­la­rın­da ter­cih edi­len teda­vi şek­li­dir. Bu has­ta­lı­ğın oral yol­la veri­len ilaç­lar­la teda­vi­si­ni virüs kay­bo­la­na kadar devam ettir­mek gere­kir. Bu yıl­lar­ca, bel­ki yaşam boyu teda­vi­nin sür­me­si anla­mı­nı taşır.


Son yıl­lar­da hepa­tit teda­vi­sin­de­ki en önem­li geliş­me­ler kro­nik hepa­tit C’nin teda­vi­sin­de olmuş­tur. Kro­nik hepa­tit C’nin bili­nen kla­sik teda­vi­si pegi­le inter­fe­ron ve yanın­da baş­la­nan riba­vi­rin teda­vi­si­nin bir yıl süre ile uygu­lan­ma­sıy­dı. Bu teda­vi başa­rı­nın iste­ni­len düzey­de olma­ma­sı, teda­vi süre­si­nin uzun olma­sı­nın has­ta uyu­mu­nu olum­suz etki­le­me­si ve çok faz­la yan etki­le­ri­nin olma­sı gibi neden­ler­le bazı has­ta grup­la­rı dışın­da ter­cih edi­len bir teda­vi seçe­ne­ği olmak­tan çık­mış­tır. Günü­müz­de teda­vi süre­si­ni altı hat­ta üç aya indi­ren çok etki­li teda­vi seçe­nek­le­ri bulun­mak­ta­dır. NS3/4A pro­te­az, NS5A, NS5B nükleoz(t)id ve NS5B non”-nükleozid türev­le­ri üze­rin­de yoğun araş­tır­ma­lar devam etmek­te­dir. İnt­erf­er­on teda­vi­si ile bir­lik­te veya inter­fe­ron içer­me­yen, hat­ta bir­kaç ila­cın tek tab­let­te bir­leş­ti­ril­di­ği teda­vi rejim­le­ri mev­cut­tur. Bu yeni teda­vi seçe­nek­le­ri ile hem teda­vi başa­rı­sı çok yük­sek­tir hem de has­ta­lar tara­fın­dan kolay tole­re edi­le­bil­mek­te­dir. Ne yazık ki ülke­miz­de bu seçe­nek­ler­den bazı­la­rı için Sağ­lık Bakanlığı’ndan onay alın­ma­sı­na rağ­men, geri öde­me koşul­la­rı net­leş­ti­ri­le­me­di­ğin­den kul­lan­ma şan­sı­mız bulun­ma­mak­ta­dır. Çok az sayı­da has­ta gün­cel teda­vi seçe­nek­le­ri­ne ya ücret­le­ri­ni ken­di­le­ri öde­ye­rek, ya da bazı ulus­la­ra­ra­sı çalış­ma­la­ra dahil edil­me şan­sı bula­rak ulaş­mak­ta­dır. Ülke­miz­de­ki en önem­li sorun teda­vi bek­le­yen has­ta­la­rın daha önce defa­lar­ca teda­vi alıp, yanıt ver­me­yen ve yeni teda­vi seçe­nek­le­ri dışın­da teda­vi şan­sı olma­yan ile­ri evre kara­ci­ğer has­ta­la­rı olma­sı­dır. Acil ola­rak bu soru­nun çözül­me­si gerekmektedir. 

Prof. Dr. Bil­ge­han Aygen kimdir?

1989 yılın­da Anka­ra Üni­ver­si­te­si Tıp Fakültesi’nden mezun oldu, 1993 yılın­da Erci­yes Üni­ver­si­te­si Tıp Fakül­te­si Enfek­si­yon Has­ta­lık­la­rı ve Kli­nik Mik­ro­bi­yo­lo­ji Ana­bi­lim Dalın­da ihti­sa­sı­nı tamam­la­dı. 1998 yılın­da doçent­lik, 2004 yılın­da ise pro­fe­sör­lük ünva­nı­nı kazan­dı. Aka­de­mik yaşa­mı süre­sin­ce edi­tör yar­dım­cı­lı­ğı, Tıp Fakül­te­si yöne­tim kuru­lu üye­li­ği, infek­si­yon kont­rol kuru­lu baş­kan­lı­ğı, dekan yar­dım­cı­lı­ğı ve ana­bi­lim dalı baş­kan­lı­ğı gibi bir­çok ida­ri kade­me­de görev yap­tı. Ulu­sal ve ulus­la­ra­ra­sı düzey­de çok sayı­da yayı­nı, bil­di­ri­le­ri, kitap bölüm­le­ri, edi­tör­lü­ğü, bilim­sel danış­man­lı­ğı bulu­nan Dr. Aygen, Türk Kli­nik Mik­ro­bi­yo­lo­ji ve Enfek­si­yon Has­ta­lık­la­rı Derneği’nin (KLİ­M­İK), 2007 yılın­dan iti­ba­ren yöne­tim kuru­lu üye­li­ği­ni yürütmektedir. 

İlgili Haberler

Leave a Comment