Depresyonda görüntüleme dönemi

DEP­RES­YON / ŞUBAT 2016TUR_VEN_1601 Neuroimaging Public Banner Vertical

Dep­res­yo­nun tanı­sın­da ve teda­vi­sin­de artık modern görün­tü­le­me tek­no­lo­ji­le­ri kul­la­nıl­ma­ya baş­lan­dı. FMRI, EEG, elekt­ro­en­se­fa­log­ra­fi, QEEG ile dep­res­yo­nun beyin­de­ki etki­si görü­le­bi­li­yor, teda­vi­nin han­gi aşa­ma­da oldu­ğu takip edi­le­bi­li­yor. Üskü­dar Üni­ver­si­te­si İns­an ve Top­lum Bilim­le­ri Fakül­te­si Psi­ko­lo­ji Ana­bi­lim Dalı Öğre­tim Üye­si Yrd. Doç. Dr. Hüse­yin Ünü­bol, beyin üze­ri­ne yapı­lan büyük ölçek­li çalış­ma­la­rın da gele­cek­te dep­res­yo­nu daha iyi anla­ma­mı­zı ve teda­vi etme­mi­zi sağ­la­ya­ca­ğı­nı söylüyor. 

Son yıl­lar­da beyin üze­ri­ne yapı­lan araş­tır­ma­lar dep­res­yon­la ilgi­li bil­gi­le­ri­mi­zi artır­dı mı?

Amerika’da Oba­ma ile bir­lik­te orta­ya çıkan beyin hari­ta­la­ma­sı pro­je­si, Bra­in Map­ping Pro­ject ile bey­ni daha iyi anla­ma­ya çalı­şı­yo­ruz. Psi­ki­yat­ri­nin en büyük deza­van­taj­la­rın­dan biri, eli­miz­de çok somut delil­ler olma­dan, konu­şa­rak ve bazı semp­tom­la­rı tes­pit ede­rek tanı koy­ma­mız­dı. Yeni yak­la­şım­lar­la yavaş yavaş EEG, MR’la bazı bul­gu­la­rın gös­te­ril­me­si ve bun­la­ra göre tanı kon­ma­sı yolu­na gidi­li­yor. Teda­vi yak­la­şım­la­rı, teda­vi takip­le­ri de bun­lar gibi görün­tü­le­me yön­tem­le­ri ara­cı­lı­ğıy­la yapıl­ma­ya baş­lan­dı. Dün­ya 15 yıl­dır bu nok­ta­ya gel­me­ye çalı­şı­yor, çün­kü bu çok daha objek­tif bir yön­tem. Bir yan­dan delil­ler­le yol alır­ken bir yan­dan da has­ta­la­rı daha iyi anla­mak isti­yo­ruz. Dep­res­yon tek bir has­ta­lık gibi görün­se de çok fark­lı frak­si­yon­la­rı var, her­ke­se fark­lı yan­sı­ya­bi­li­yor. Gene­tik fak­tör­ler­le ilgi­li ola­bil­di­ği gibi stres fak­tör­le­riy­le de iliş­ki­li ola­bi­li­yor. Çok faz­la subg­rup­la­ra ayır­ma­mız gere­ken ama bun­la­rın ardın­da­ki nöro­lo­jik arka pla­nı tam bile­me­di­ği­miz­den hep­si­ne dep­res­yon dedi­ği­miz bir süreç var. O yüz­den de artık ile­ri araş­tır­ma­la­ra ihti­yaç duy­ma­ya baş­la­dı­ğı­mız bir döne­me gir­dik. Bey­ni anla­mak­ta henüz yolun başın­da olsak da öğren­dik­le­ri­mi­zi yavaş yavaş fark­lı alan­lar­da kul­lan­ma­ya da baş­la­dık. Nöro­mar­ke­ting, nöro­eko­no­mi, nöro­fi­nans, nöro­fel­se­fe gibi… Bey­ni ne kadar iyi anla­ya­bi­lir­sek daha etki­li teda­vi yak­la­şım­la­rı, has­ta­yı daha iyi anla­ma yol­la­rı, koru­yu­cu teda­vi­ler bulabileceğiz. 

ABD nasıl yıl­lar önce GENOM Pro­je­si­ni orta­ya çıkar­dı­ğın­da her­kes bunun üze­ri­ne çalış­ma­ya baş­la­dıy­sa bir­kaç sene­dir de tüm dün­ya­nın bey­ne önem ver­me­si­ni ve yatı­rım­la­rı­nı bura­ya yap­ma­sı­nı isti­yor­lar. Türkiye’de Üskü­dar Üni­ver­si­te­si, Orta Doğu da dahil olmak üze­re bu pro­je­yi tem­sil edi­yor. Antalya’da yapı­lan G‑20 zir­ve­sin­de de bir sem­poz­yum hazır­la­dık. Üni­ver­si­te­miz­de de FMRI ile EEG’nin bir­lik­te kul­la­nıl­dı­ğı metod­lar­la çalışıyoruz. 

Yrd. Doç. Dr. Hüseyin Ünübol
Yrd. Doç. Dr. Hüse­yin Ünübol

FMRI ve EEG ile nele­ri görebiliyoruz?

FMRI’ın bey­nin sub­kor­ti­kal alan­la­rı­nı da kor­ti­kal alan­la­rı­nı da ayrın­tı­lı gös­te­re­bil­me yete­ne­ği var. EEG’nin sub­kor­ti­kal alan­la­rı gör­me yete­ne­ği yok. FMRI’ın ise zaman­sal ola­rak, 23 sani­ye kadar ana­liz­de gecik­me prob­le­mi var. Ola­ya bağ­lı olan deği­şim­le­ri göz­le­me yete­ne­ği biraz daha düşük, sade­ce o an geli­şen süre­ci göz­lem­le­ye­bi­li­yo­ruz. EEG zaman­sal ayrın­tı­yı anla­ma­mı­zı biraz daha kolay­laş­tı­rı­yor. Bun­la­rın bir­lik­te kul­la­nıl­ma­sı uzam­sal ve zaman­sal deza­van­taj­la­rın azal­tıl­ma­sı­na yar­dım­cı olu­yor. Bey­nin bir ola­ya spe­si­fik ola­rak nasıl cevap ver­di­ği­ni, hem sub­kor­ti­kal hem de kor­ti­kal ala­nı ince­le­ye­rek anla­ma­mı­zı sağ­la­yan bir yön­tem. Bey­nin spe­si­fik olay­la­ra cevap­la­rı­nı ve bun­lar­la ara­sın­da­ki net­work bağ­lan­tı­la­rı­nı daha iyi keş­fet­me­ye çalı­şan bir süre­ce girdik. 

Kor­ti­kal alan­lar deni­len biliş­sel sevi­ye­ler­de­ki akti­vi­te­nin düş­me­si, üzün­tü­nün hakim oldu­ğu bazı dönem­ler­de lim­bik sis­tem­de bazı akti­vi­te artış­la­rı olsa da genel ola­rak hipo­kam­pus­te vs. düşüş olma­sı, hipo­kam­pu­sün küçül­me­si gibi bazı bul­gu­la­rın far­kın­da­yız. Çok spe­si­fik ola­rak, şu nok­ta prob­lem­li diye­mi­yor­su­nuz, çün­kü beyin tümüy­le etki­le­ni­yor. Sera­to­nin var­sa­yı­mı üze­rin­den yola çıkar­sak sera­to­nin düşük­lü­ğü mü dep­res­yo­nu tetik­li­yor, dep­res­yon mu sera­to­ni­nin düş­me­si­ne neden olu­yor, bu bile zama­nın­da çok önem­li soru­lar ara­sın­day­dı. Yat­kın­lık hipo­te­zin­de sera­to­nin taşı­yı­cı pro­te­in­ler­le ilgi­li yapıl­mış bir çok çalış­ma var. 30 kişi­den 30’u aynı stres fak­tör­le­ri ile kar­şı kar­şı­ya kal­dı­ğın­da, bun­lar­dan sade­ce bir kıs­mın­da dep­res­yon orta­ya çıkabiliyor.

Teda­vi­de kul­la­nı­lan görün­tü­le­me yön­tem­le­ri neler? 

Elekt­ro­en­se­fa­log­ra­fi ile bey­nin elekt­rik­sel akti­vi­te­si­nin görü­nü­mü­nü elde edi­yo­ruz. QEEG ile de beyin­de­ki elekt­rik­sel akti­vi­te­yi alıp mate­ma­tik­sel baz­lı ana­liz­ler­le aslın­da bir hari­ta hali­ne geti­ri­yo­ruz. Böy­le­ce akti­vi­te­nin düş­me­si gibi bazı net bul­gu­lar göz­lem­le­ye­bi­li­yo­ruz. İlaç teda­vi­si ya da tera­pi yap­tı­ğı­mız­da QEEG’leri takip ede­bi­lir­sek iyi­leş­me süre­ci­ni, teda­vi­nin ne kadar sür­me­si gerek­ti­ği­ni görü­yo­ruz. Has­ta kli­nik ola­rak iyi­leş­me gös­ter­se de biyo­lo­jik ola­rak düzel­me­di­ği­ni ya da biyo­lo­jik ola­rak düzel­se de kli­nik ola­rak düzel­me­di­ği­ni gör­me­miz müm­kün olu­yor. Böy­le­ce ila­cı değiş­tir­me­ye, artır­ma­ya ya da ila­ca devam etme­ye karar verir­ken daha avan­taj­lı bir konum­da olu­yo­ruz. Artık bizim için somut veri­ler daha anlamlı. 

TEMEL­DE GÜVEN­SİZ BAĞ­LAN­MA VAR

Dep­res­yo­na yat­kın­lık­ta biyo­lo­ji mi çocuk­luk­ta yaşa­nan olay­lar mı daha etki­li oluyor? 

Her iki­si de söz konu­su. Biyo­lo­jik yat­kın­lık var­sa has­ta haya­tı boyun­ca bunu taşı­yor. Diğer yan­dan çocuk­luk döne­min­de yetiş­tir­mey­le bağ­lan­may­la ilgi­li ya da çocuk trav­ma­la­rı gibi prob­lem­ler ola­bi­li­yor. Dep­res­yo­na yat­kın birey­le­ri göz­lem­le­di­ği­miz­de, güven­siz bağ­lan­ma süre­ci­nin hakim oldu­ğu­nu göre­bi­li­yo­ruz. Çocu­ğun ilk üç yaşı­nı kap­sa­yan döne­me dair bu kuram­da, altı aydan iti­ba­ren baş­la­yan hede­fe yöne­lik bağ­lan­ma süre­cin­de anne­nin ne kadar vere­bil­di­ği ve çocu­ğun ihti­yaç­la­rı­nı ne kadar kar­şı­la­dı­ğı, sürek­li­li­ği, istik­ra­rı çok belir­le­yi­ci olu­yor. Bebek, her ihti­ya­cı­nı kar­şı­la­yan ve belir­li bir tutar­lı­lı­ğı olan iliş­ki içe­ri­sin­de güven­li bir bağ­lan­ma süre­ci­ne giri­yor. Eğer istik­rar­sız, ihti­yaç duy­du­ğun­da yanın­da olma­yan bir iliş­ki söz konu­suy­sa anney­le çocuk ank­si­ye­te­li ya da kaçın­gan bir bağ­lan­ma süre­ci­ne gire­bi­li­yor. Bu da daha son­ra­ki iliş­ki­le­ri­ne yan­sı­yor. Böy­le­ce kişi yaşa­dı­ğı stres fak­tör­le­rin­den diğer­le­ri­ne göre daha faz­la etkilenebiliyor. 

DepressionBu durum nasıl bir kişi­lik yapı­sı­na neden oluyor? 

Bu kişi­ler çok daha duyar­lı, özgü­ven­le­ri düşük, daha mükem­mel­li­yet­çi, daha veri­ci, hayır diye­me­yen, ken­di duy­gu­la­rı­nı baş­ka­la­rı­nın istek­le­ri kar­şı­sın­da bas­tır­ma­yı ter­cih eden birey­ler hali­ne gelebiliyor.

Bu kişi­lik yapı­sı neden daha çok kadın­lar­da görülüyor?

Dep­res­yon kadın­la­rın erkek­ler­den 3 kat daha faz­la etki­len­di­ği bir has­ta­lık. Kişi­lik yapı­la­rın­dan ziya­de kadın­la­rın duy­gu­sal yapı­la­rı­nın daha ön plan­da olma­sı dep­res­yo­na neden olu­yor. Kadın­la­rın duy­gu­sal­lı­ğı, empa­ti, şef­kat gibi yete­nek­le­ri aslın­da biyo­lo­jik ola­rak çocu­ğa vere­cek­le­ri üstün nite­lik­ler­dir. Ancak günü­müz şart­la­rın­da bu üstün özel­lik­ler bir deza­van­taj halin­de yaşa­na­bi­li­yor. Kırıl­gan yapı­la­rın­dan dola­yı dep­res­yo­na daha kolay­lık­la girebiliyorlar. 

eeg2İNT­İH­A­RDAN ÖLEN­LER TRA­FİK KAZA­LA­RIN­DA ÖLEN­LER KADAR

Dep­res­yon artı­yor mu?

Son 45 yıl­da tüm dün­ya­da inti­har vaka­la­rı yüz­de 60 art­mış. Yeti Yiti­mi Yılı üze­ri­ne yapı­lan araş­tır­ma­lar­da, dep­res­yon dör­dün­cü sıra­da. İlk 20 has­ta­lı­ğın kadın­lar­da 5’i, erkek­ler­de 4’ü psi­ki­ya­tik has­ta­lık. Kadın­lar için birin­ci sıra­da dep­res­yon geli­yor. ABD’ye dep­res­yo­nun mali­ye­ti diya­be­tin mali­ye­tin­den daha faz­la. 2000 yılın­da yapı­lan bir çalış­ma gös­ter­di ki, 1 mil­yon­dan faz­la kişi inti­har sonu­cu haya­tı­nı kay­bet­miş. Bu rakam tra­fik kaza­la­rın­da ölen kişi sayı­sı ile aynı. 

Dep­res­yon teda­vi­sin­de tera­pi­le­rin yeri önem kaza­nı­yor mu? 

Tera­pi­le­rin teda­vi­de­ki yeri konu­sun­da dün­ya­da bir dönü­şüm nok­ta­sı­na gel­me­ye baş­la­dık. Yük­sek inti­har ris­ki olan majör dep­res­yon­da hekim kont­ro­lün­de ilaç teda­vi­si mut­la­ka kul­la­nı­yo­ruz. Orta ya da hafif şid­det­te­ki dep­res­yon­lar­da tera­pi­nin en az ilaç kadar etkin oldu­ğu­nu, iyi­leş­tir­me­nin yanı sıra koru­yu­cu, nüks etme­si­ni önle­yi­ci bir etki­si­nin de oldu­ğu­nu bili­yo­ruz ve bunu uyguluyoruz. 

eegHan­gi tera­pi yön­tem­le­ri ön pla­na çıkıyor?

Varo­luş­çu tera­pi, nes­ne iliş­ki­le­ri tera­pi­si, psi­ko­di­na­mik yak­la­şım, biliş­sel dav­ra­nış­çı tera­pi­ler kul­la­nı­lı­yor. Kısa vade­de etkin çözü­me ulaş­tı­ran biliş­sel dav­ra­nış­çı tera­pi­ler altın stan­dart kabul edi­li­yor. 8 ila 16 haf­ta ara­sın­da bir süre­de ve az mali­yet­le kişi­nin dep­res­yo­nu­nu iyi­leş­ti­re­bi­li­yor. Biliş­sel dav­ra­nış­çı tera­pi­le­rin ilaç­lar kadar etki­li oldu­ğu­nu, kişi­de­ki biliş­sel ve duy­gu­sal süreç­le­re etki etti­ği­ni görün­tü­le­me yön­tem­le­riy­le de göre­bi­li­yo­ruz. Bu tera­pi mali­yet etkin bir yön­tem oldu­ğu gibi nük­sü de önlüyor.

BİZDE DEP­RES­YON SOMA­TİK YAŞANIYOR

Türk insa­nı­na en uygun tera­pi yön­te­mi hangisi?

Türk top­lu­mu alek­si­ti­mik bir top­lum. Duy­gu­la­rı­nı anla­ya­ma­yan, ifa­de ede­me­yen bir top­lu­luk. Bizim kül­tür­müz­de duy­gu­la­rın ifa­de edil­me­si ayıp kar­şı­la­nı­yor. Dede­le­ri­miz, baba­la­rı­mı­zı ya da anne­le­ri­miz baş­ka­la­rı­nın yanın­da çocuk­la­rı­nı sev­mez­miş, sev­gi­nin gös­te­ril­me­si­nin utanç yarat­tı­ğı bir top­lum­dan bah­se­di­yo­ruz. O yüz­den de biz­de dep­res­yon soma­tik yaşa­nı­yor. Bizim acil­le­ri­miz, dahi­li­ye polik­li­nik­le­ri­miz aslın­da psi­ki­yat­ri has­ta­la­rı ile dolu­dur. Kişi­ler dep­res­yon­da oldu­ğu­nun bile far­kın­da değil­ler. Bizim ilk önce bu has­ta­la­rın dep­res­yon­da olduk­la­rı­nın far­kı­na var­ma­la­rı­nı sağ­la­ma­mız gere­ki­yor. Duy­gu­la­rı­nın hiç far­kın­da olma­dık­la­rı için onlar­la çalış­mak da zor olu­yor. Yaşa­dık­la­rı her şeyi beden­sel bir belir­ti, heye­can, ateş bas­ma­sı, kalp çar­pın­tı­sı ola­rak algı­lı­yor­lar. Ne yaşa­dı­nız ora­da?” dedi­ği­miz­de, Başım dön­dü” diyor, ama aslın­da yaşa­dı­ğı şey utanç. Far­kın­da bile değil. O yüz­den de duy­gu­la­rı hak­kın­da far­kın­da­lık­la­rı­nı artır­ma­ya çalışıyoruz.

İlgili Haberler

Leave a Comment