Cordoba

gezi-logo.qxpGEZİ / OCAK 2016

Ner­dey­se M.Ö 300.000’lerden, Alt Pale­oli­tik ve Pale­oli­tik çağ­lar­dan günü­mü­ze; büyük küçük tarih lite­ra­tü­rün­de adı geçen bir­çok mede­ni­ye­tin ayak izle­ri­ni taşı­yan bir yer­leş­ke­ye düşü­rü­yo­ruz yolu­mu­zu bu kez. İspanya’ya. İber yarı­ma­da­sı­nın, Endülüs’ün doğur­gan top­ra­ğı Cordoba’ya…

Her ne kadar Roma­lı­lar tara­fın­dan kurul­du­ğu iddia edil­se de; alın­tı­la­nan tarih­sel refe­rans­la­ra bak­tı­ğı­mız­da muh­te­me­len Kart-UBA’, Juba Şeh­ri” adı altın­da More­na dağ­la­rı­nın ete­ğin­de, Guada­l­qu­ivir neh­ri­nin kıyı­sın­da kurul­muş, aslın­da küçük bir Kar­ta­ca yer­leş­ke­si bura­sı. Moors­lar, Vizi­got­lar, Roma­lı­lar der­ken; Mağ­ri­bi­le­rin yani Eme­vi­le­rin de haki­mi­ye­tiy­le biçim­le­nen kül­tür ve mima­ri­siy­le 1984’ten bu yana da UNES­CO Dün­ya Kül­tür Mira­sı­na katıl­mış bu muaz­zam kent; Hıris­ti­yan­lı­ğın, İsl­am­ın (Eme­vi­le­rin) ve Yahu­di­li­ğin bel­ki en doku­nak­lı ve gör­kem­li tari­hi­ni ve rafi­ne yaşam­la­rı anla­tı­yor bize.

714 yılın­da Tarık bin Ziyad’la baş­la­yan Eme­vi serü­ve­ni; 756’da Eme­vi hali­fe­li­ği ile yük­se­li­şe geç­miş, İber Yarı­ma­da­sı­na her alan­da dam­ga­sı­nı vur­muş ve 1031’de Eme­vi hali­fe­li­ği­nin kal­dı­rıl­ma­sı ile bağım­sız böl­ge­le­re ayrı­lan top­rak­lar­da İsl­am­ın; sana­ta, bili­me ve yaşam sana­tı­na dair kat­kı­la­rı da biçim değiş­tir­me­ye baş­la­mış. Kuzey Afri­ka köken­li Müs­lü­man grup­lar yarı­ma­da­nın çeşit­li böl­ge­le­rin­de var­lık­la­rı­nı 1610 tari­hi­ne kadar sür­dür­müş olsa­lar da; var­lık müca­de­le­le­rin­den baş­ka onlar­dan günü­mü­ze gelen bir kay­da pek rast­la­mı­yo­ruz. Hane­dan savaş­la­rı ve Kato­lik Hıris­ti­yan­lı­ğın orta­ça­ğı; engi­zis­yo­nun bilim ve kül­tür­le sava­şı­nın en kan­lı ve acı örnek­le­ri­ni de yine bu top­rak­lar­da göz­lem­li­yo­ruz. Yine de elde kalan­lar bize hem din­le­rin, hem de din­ler üze­rin­den insan­la­rın tari­hi­ni anlatıyor.

Mezquita_de_Cordoba_wikimedia

Şim­di bu anla­tı­lan­la­ra doğ­ru yola çıka­lım ve bera­ber din­le­ye­lim şeh­ri. Şeh­re karak­te­ri­ni veren bir­kaç eser üze­rin­den gire­lim ve son­ra kay­bo­la­lım dara­cık sokak­la­rın­da. Tabii ki bu eser­le­rin ilki Mez­qu­ita of Cor­do­ba. Vizi­got tapı­na­ğı, Saint Vin­cent adan­mış bir Hıris­ti­yan kili­se, son­ra cami, yeni­den kili­se ve artık bir kili­se müze. Her döne­min kat­kı­la­rı ve ekle­riy­le dışa­rı­dan müte­va­zi bir gör­kem, içe­ri­den güç ve ihti­şa­mın yan­sı­tıl­dı­ğı, bir pagan tapı­na­ğın­dan, baş­lan­gıç tari­hi bilin­me­yen yıl­lar­dan, 1766 yılı­na kadar devam eden bir devi­nim. Röne­sans, Barok, İsl­am, Gotik ve Mağ­rip mima­ri­si­nin ente­re­san bir sen­te­zi olan bina; 1593 yılın­da yıkı­lan mina­re­nin yeri­ne diki­len çan kule­siy­le ve 1900’lü yıl­la­rın ikin­ci yarı­sın­da­ki res­to­ras­yon çalış­ma­la­rı son­ra­sı çok az deği­şik­lik­ler­le gel­miş günümüze.

Pal­mi­ye­ler, sel­vi ağaç­la­rı ve çeş­me­ler ile Mez­qu­ita giri­şin­de Patio de los Naran­jos (naren­ci­ye avlu­su) kar­şı­lı­yor önce sizi. Bu avlu­da daha önce hur­ma ağaç­la­rı ve bir şadır­van bulu­nu­yor­muş. Şim­di hur­ma ağaç­la­rı­nın yeri­ne por­ta­kal ve limon ağaç­la­rı, şadır­van yeri­ne de çeş­me­ler süs­lü­yor avlu­yu. Çan kule­si­nin hemen dibin­de­ki Mude­jar üslu­bun­da yapıl­mış kemer­li yapı­yı da eski şadır­va­na bir gön­der­me gibi düşün­mek çok ola­sı. Unut­ma­dan ekle­ye­lim, 54 met­re yük­sek­li­ğin­de­ki çan kule­si 2014 yılın­da ziya­re­te açıl­dı. Şeh­re yuka­rı­dan bak­mak, için­den bak­mak kadar güzel.

İçer­isi ise sayı­sız sütun­lar, mih­rab, kemer­ler, avi­ze­ler, kapı­lar, hay­ran­lık uyan­dı­ran taşı­ma sis­tem­le­ri ve duvar süs­le­me­le­ri ile çok etki­le­yi­ci. İlg­ili ise­niz içe­ri­ye bir kato­log ile gir­me­ni­zi ya da bir reh­ber­le dolaş­ma­nı­zı şid­det­le öne­ri­rim. Ve en az 34 saat zaman ayır­ma­nı­zı da.. Ben, bir­kaç saat aynı mekan için­de kal­ma­mak için içe­ri­si ile ilgi­li deta­ya pek gir­mi­yor ve Puen­te Roma­no de Cordoba’ya; Roma köp­rü­sü­ne doğ­ru düşü­yo­rum yola. Guada­l­qu­ivir Neh­ri üze­rin­de 16 kemer­li, 331 met­re uzun­lu­ğun­da­ki Arch of Triumph/Reconquista – Gate Bridge’in Cala­hor­ra Kule­le­riy­le taç­lan­dı­rıl­mış ve 2004’ten bu yana yaya­la­rın kul­lan­dı­ğı Roma­lı­lar­dan kal­ma bu köp­rü­de ne kadar çok rekonst­rük­si­yon çalış­ma­sı yapıl­dı­ğı­nı bil­mi­yo­rum. Ancak 17. yüz­yıl orta­la­rın­da, şeh­rin koru­yu­cu mele­ği Rafael’in; köp­rü­nün orta­sın­da yeri­ni aldı­ğı­nı biliyoruz.

SONY DSC

Bura­da köp­rü­nün, neh­rin, eski değir­me­nin ve renk­siz­li­ğin bütün ton­la­rı­nı içi­mi­ze sin­dir­dik­ten, biraz da soluk­lan­dık­tan son­ra şeh­rin kale-sara­yı­na, Alkazar’a bak­tı­ğı­mız­da çiçek­li teras bah­çe­le­ri, balık havuz­la­rı, çeş­me­le­ri, içe­ri­de ise Roma moza­ik­le­ri ve yaşam­sal dönem­le­rin­den akta­rım­lar sunan bölüm­le­ri ile teme­li Visi­got­la­ra daya­nan bu kale, 12. ve 13. yüz­yıl­lar­da yeni­le­nen kale-saray ve engi­zis­yon kule­si ola­rak bili­nen ana kule­den geri­ye kalan­lar, Tor­re de los Leones (Kral­lar Kule­si) ile Tor­re de Home­na­je (“Say­gı Kule­si) de diğer kuleleri.

Baños del Alc­á­zar Cali­fal; hali­fe­nin hama­mı. 10. yüz­yıl­dan bir hamam komp­lek­si. Ne kadar fark­lı bina­lar­da olsa­lar da Mağ­ri­bi Alc­á­zar komp­lek­si­nin de bir par­ça­sı ve Arap hamam­la­rı­nın içe­ri­sin­de en etki­le­yi­ci ola­nı. Yer­den ısıt­ma, soğuk-ılık-sıcak oda­la­rı, zarif sütun­lar, kemer­le­ri ve kub­be­le­riy­le çok etki­le­yi­ci. Yani saray; türü­nün en iyi korun­muş örnek­le­rin­den olma­sa da yine de görü­le­si. Bu komp­leks­ten ori­ji­nal par­ça­la­rı ve epig­ra­fik dökü­man­tas­yo­nu­nu arke­olo­ji müze­sin­de bulabilirsiniz.

Cordoba-kopru_james_gordon

Antik Roma tiyat­ro­su kazı kalın­tı­la­rı üze­rin­de yük­se­len arke­olo­ji müze­si Cordoba’ya doku kazan­dır­mış tüm kat­man­lar­dan kül­tür, sanat, yaşam, din ve daha bir­çok disip­lin­de bize örnek­ler sunu­yor. Bod­rum kat­ta kalın­tı­lar üze­rin­de yürü­mek ve hey­kel-sik­ke kolek­si­yon­la­rı­na gözat­mak ve hem kalı­cı hem geçi­ci ser­gi­le­riy­le şeh­rin bütün­lü­ğün­de kay­bol­mak için ise ide­al bir yer.

Şim­di biraz mola ver­mek ister­se­niz Pla­za de la Corredera’ya, Cor­re­de­ra mey­da­nı­na git­mek de iyi bir fikir gibi. Bir Roma are­na­sı­nın, sir­ki­nin üze­ri­ne inşa edil­miş, tapı­nak­la­ra ve sunak­la­ra teş­ne, engi­zis­yon döne­min­de infaz, fark­lı dönem­ler­de kut­la­ma-miting ala­nı ve bugün el sanat­la­rı, turis­tik eşya­lar, kimi­ne göre hur­da kimi­ne göre anti­ka el tez­gah­la­rı ve bar/cafe/restaurantlarla çev­ri­li koca­man bir mey­dan. Mer­ca­do de la Cor­re­de­ra da; bu mey­da­na açı­lan her tür­lü taze gıda­nın satıl­dı­ğı açık bir gıda paza­rı. Bir­kaç tapas” atış­tır­mak, bir şey­ler içmek de gezi­nin bir par­ça­sı… Atla­ma­ya­lım, öte­le­me­ye­lim lütfen.

Bu mola­dan son­ra Yahu­di­le­rin izle­rin­den yürü­ye­lim biraz da ister­se­niz Cor­do­ba sokak­la­rın­da. 10. ve 15. yüz­yıl­lar ara­sın­da yaşa­mış Yahu­di­ler bura­da. Cordoba’nın en eski mahal­le­le­rin­den, dar sokak­lar ve iç içe geç­miş yapı­la­rın­dan olu­şan Jude­ria (Yahu­di Mahal­le­si) bugün İspanya’daki diğer Yahu­di yer­leş­ke­le­rin­den san­ki biraz daha fark­lı gibi.

Sina­gog ve Sinegog’a bir tünel­le bağ­lı Casa de Sefa­rad (Sefa­rad evi) tabii ki bu mahal­le­de. 1315 yılın­da inşa edi­len küçük, muh­te­me­len özel/ aile sina­go­gu 1492’de tadi­lat gör­müş. Üst katı bir kadın­lar gale­ri­si ve İbr­an­ice yazıt­lar­la, Mude­jar motif­le­ri­nin bir ara­da oldu­ğu kar­ma­şık duvar süs­le­me­le­ri kafa­la­rı da karış­tır­mış­tı ki son­ra­dan, 16. yüz­yıl­da kili­se­ye dönüş­tü­rül­müş oldu­ğu­nu öğre­ni­yo­ruz. Şim­di­ler­de yine çok da işlev­sel olma­yan bir sine­gog burası.

Yahu­di­le­re ait el sanat­la­rı, gün­lük ritü­el­le­rin ser­gi­len­di­ği Sefa­rad evi ise enter­san bir anıt müze. 5 tema­lı oda­la­ra sahip ve her biri yaşam­la­rın­dan kesit­ler sunu­yor Yahu­di­le­rin. 1135 ya da 1138’de doğ­muş olan Filo­zof ve Ast­ro­nom Moşe ben Maimon’un din­le­ra­ra­sı hoş­gö­rü­ye adan­mış muh­te­şem bronz hey­ke­li­ni de göre­cek­si­niz. Şeh­rin çeşit­li müze­le­rin­de Yahu­di res­sam ve sanat­çı­la­rın eser­le­ri­ne de rast­la­ma­nız müm­kün. Ten­dil­las Meydanı’na açı­lan bu mahal­le­den çıkar­ken, unut­ma­dan, eğer boğa güreş­le­ri­ne merak­lı ise­niz hemen yakın­da­ki Bull­figh­ting Muse­um tam size göre. Boğa güreş­le­ri­nin kimi­ne göre büyü­le­yi­ci, bana göre kan­lı ve gerek­siz dün­ya­sı­na açıl­ma­nız için bir bilet alma­nız yeter­li. Ya da Gotik-Mude­jar mima­ri­si­nin güzel bir örne­ği olan San Bar­to­lo­mé Şape­li ile geç­mi­şin Car­di­nal Ped­ro de Sala­zar has­ta­ne­si ve bugü­nün; bir bölü­mü fel­se­fe ve hukuk fakül­te­si bina­la­rı­na ev sahip­li­ği yapan, iki mer­ke­zi avlu üze­rin­de yük­sel­miş bu komp­lek­se göz ata­bi­li­riz hep bir­lik­te. 1701’de inşa­sı­nın ilk yapım ama­cı eği­tim olsa da, bütün Avrupa’yı kasıp kavu­ran veba sal­gı­nı sıra­sın­da has­ta­ne­ye dönüş­tü­rül­müş ve sal­gın­dan son­ra da uzun süre de bu amaç­la hiz­met ver­miş bina. Ve bel­ki Cono­ce el Pala­cio de Viana’ya; bah­çe­si de evi de müze­ye dönüş­müş 14. yüz­yıl­dan bugü­ne devam eden kök­lü bir aile­nin evi­ne konuk ola­bi­li­riz küçük bir ücret kar­şı­lı­ğı. Biraz eksik aktar­dım. 1980 yılın­da son varis Mar­kiz de Viana III, çocuk­suz, dul ve evi Cor­do­ba İl Tasar­ruf Bankası’na sat­tı ya da sat­mak zorun­da kal­dı. Ve ev şu anda Caja­Sur Vakfı’nın bir parçası.

IMG_6770

Gerek bina­nın mima­ri­si, avluları/bahçeleri ve gerek­se deko­ras­yo­nu; ilk inşa edil­di­ğin­den bu güne aris­tok­ra­si­nin evri­mi­ni özel­lik­le bu aile üze­rin­den aktar­mak isti­yor bize san­ki. Tabii bura­da yerel aris­tok­ra­si­den ve algılanışı/aktarılışından bah­se­di­yo­rum. İht­iş­am­ın hırs­la, güzel­li­ğin teva­zu ile dan­sı gibi gel­di bana bura­sı. Ama hak­kı­nı vere­lim; 12 teras­tan olu­şan bah­çe­le­ri muh­te­şem. Hem zarif çiz­gi­le­ri hem ağaç ve çiçek­le­ri ile… Ger­çi o kadar çok güzel avlu var ki Cordoba’da… Gerek ilki­min, gerek­se İsl­am kapa­lı ev düze­ni­nin dayat­ma­la­rı sonu­cu bu tab­lo gibi avlu­lar; bura­da­ki yaşa­mın vaz­ge­çil­mez par­ça­la­rı olmuşlar.

Yani bu avlu­lu evle­ri, iri­li ufak­lı daha bir­çok müze­le­ri, çiçek­li dar sokak­la­rı, hamam­la­rıy­la; Seneca’nın doğ­du­ğu bu yer­leş­ke, top­rak renk­li Cor­do­ba; benim için hep tek­rar gel­mek iste­di­ğim; Muh­te­şem Endülüs’ün; en güzel kok­tu­ğu yer­ler­den biri.

Ve şehir; şehir­de­ki­ler­le bit­mi­yor. Yak­la­şık sekiz-on kilo­met­re kuzey batı­da Hali­fe Abdul-Rah­man III’ün 10. yüz­yıl­da inşa­sı­na baş­la­dı­ğı, II. Hakem’ in de inşa­atı sür­dür­dü­ğü ve yak­la­şık 40 yıl süren çalış­ma son­ra­sı orta­ya çıkan Madi­na al-Zah­ra; muh­te­şem saray-kent kalın­tı­la­rı eğer doğ­ru okur­sa­nız dönem ve dayat­ma­la­rı, insan­lar ve ter­cih­ler, tek­nik ve kül­tür hak­kın­da çok şey­ler anla­ta­cak­tır size; tabii endü­lüs işçi­li­ği ve sana­tı­nın en ince detay­la­rıy­la birlikte.

SONY DSC

Kule­ler­le tak­vi­ye edil­miş, sur­lar­la çev­ri­li üç tera­sa konuş­lan­dı­rıl­mış ve bir kadı­na ithaf edil­miş kale şehir/saray bura­sı. En üst teras­ta üst yöne­tim ve sara­yı, kade­me­li ola­rak hükü­met bina­la­rı, divan­ha­ne ve konak­lar, bir diğer basa­mak­ta cami ve son­ra­sın­da da diğer bina­lar­dan olu­şan ve bah­çe­le­riy­le de muh­te­şem bir komp­leks. Saray­da­ki iç avlu­lar­da antik dönem Akde­niz mima­ri­si­ni, sütun­lar­dan ve sütun baş­lık­la­rın­dan Roma etki­si­ni algı­la­sak da duvar süs­le­me­le­ri­ne ve süs­le­me­ler­de­ki detay­la­ra bakıl­dı­ğın­da Sel­çuk­lu etki­si­ni gör­me­mek müm­kün değil. Yaşa­ma sana­tı­na yapı­lan bun­ca yatı­rım, zaten sıkın­tı­da olan dev­let hazi­ne­si­ni daha da sıkın­tı­ya sokar­ken ve süre­ge­len savaş­lar için daha çok kay­nak gere­kir­ken; bu halk­tan kopuş ve saray­da­ki izo­las­yo­nun Eme­vi dev­le­ti­nin sonu­nu hız­lan­dı­rıp hız­lan­dı­rı­ma­dı­ğı hep tar­tı­şı­la­gel­miş­tir. 1010’da Ber­be­ri grup­lar­ca yağ­ma­la­nıp yıkı­lın­ca­ya kadar var­lı­ğı­nı sür­dür­müş bu kale/sarayla ilgi­li anla­tı­lan doğ­ru­lu­ğu net­leş­me­miş çok faz­la bil­gi var. Bina­lar kadar; hat­ta daha faz­la, bilim­sel eser­le­rin yakı­lıp yok edil­di­ği­ni bili­yo­ruz ve bil­di­ği­miz diğer bir şey ise; hala devam eden kazı­lar­la her gün yeni veri­ler elde edil­di­ği. Hani, Cordoba’yı tek­rar gör­mek için sebep gere­kir­se diye…

Yol­la­rı­mız hep açık olsun…

İlgili Haberler

Leave a Comment