Referandum sonuçlarıyla ülkemiz, yönetimsel anlamda ya yeni bir yola girecek ya da halen yürürlükte olan sistemin daha da güçlenmesi için çaba harcayacak… Ülkemizin içerisinde bulunduğu “terör sarmalı”nın ve “ekonomik durgunluk”un her şeyimizi etkilediği bu dönemde, “Anayasa” maddelerinde yönetimsel tarzda yapılan değişikler, TBMM’den geçti, Sayın Cumhurbaşkanı’mız Recep Tayyip Erdoğan “onay”ladı, “referandum”a doğru yol almaya başladık… Sandığa gideceğiz, hür irademizle “evet” ya da “hayır” diyeceğiz… TBMM’de vekillerimizin genellikle açıklayıcı bir tutum içerisinde olmamaları, kadınıyla erkeğiyle hemcinsleriyle kavga etmeleri, bize “Tayvan Meclisi”ni hatırlattı… Referandum sonuçlarıyla ülkemiz, yönetimsel anlamda ya yeni bir yola…
Daha FazlaKategori: Ali SEVEN
İyi geçmeyen 2016 ve beklentilerin yoğun olduğu 2017…
Ülkemiz ve milletimiz için hiç de iyi geçmeyen bir yılı geride bıraktık… 2016’da yaşadıklarımızın unutulması mümkün değil… Özellikle de 15 Temmuz’da yaşananlar… Yüzlerce güvenlik gücümüz ve sivil insanımız hayatlarını vererek, “ şehit”lik mertebesine ulaştı… Binlercesi de, bu uğurda “gazi”lik mertebesiyle tarihe yazıldılar… Ülkemiz neredeyse 4 cephede mücadele verirken, dış politikada yaşanılanlar da bizi “açmaz”a sürüklüyor… Bir yandan bölgemizde yaşananlar, diğer taraftan “müttefikimiz” olduklarını söyleyenlerin ülkemiz üzerinde sergilediği tutum ve davranışlar, anlaşılabilir gibi değil… Tabii bizim de kabahatlerimiz yok değil… Geçmişte ve günümüzde… ★ ★ ★ Öncelikle dış politikamızda yaptığımız “zik-zak”lar,…
Daha FazlaSadece “kandırılan halk” mı suçlu?..
BAKIŞ AÇISI / EYLÜL 2016 Türkiye Cumhuriyeti tarihi “darbe”ler, “muhtıra”lar, “e‑muhtıra”larla doludur. 15 Temmuz’da yaşananlar “kalkışma” olarak nitelendiriliyor. 15 Temmuz, “vatan hainliği”nin ne denli gizlice ve sinsice hazırlandığının gün yüzüne çıkmasıdır!.. 15 Temmuz’dan önce ülkemizde “kandırılanlar”ın sayısını bilmek mümkün değil… Buna, ülkeyi geçmişten günümüze yönetenlerin tümü de dahildir… “Oy”larımızla “ülkemizi yönetin” ruhsatını verdiğimiz, sadece bugünkü siyasiler değil, geçmişteki tüm siyasilerimizin de kandırıldığı gerçeğiyle 15 Temmuz’a kadar “kandırılan halkımız”ı bir tutabilir miyiz? Suçlu aranacaksa, önce ülkeyi bugüne taşıyanlarda aramak gerekmez mi? “Oy” ya da başka bir siyasi menfaat uğruna bugüne kadar FETÖ denen bu “cani…
Daha FazlaÜlkesini koruyamayan DEVLET…
BAKIŞ AÇISI / AĞUSTOS 2016 15 Temmuz gecesi bu ülkenin yaşadıklarını görünce “Devlet” ve “Halk” refleksinin ne denli önemli olduğunu düşündüm. Bu geceyi ülkemize yaşatanlara “vatan haini”, “cani” demek bile az geliyor içimden… Onlar olsa olsa varlığından nasibini alamamış “güruh”tur… Ancak, 15 Temmuz gecesine kadar bu ülkeyi koruyamayan “Devlet”imizi yönetenleri de suçlamak geliyor içimden… Ülkemizi yönetenler, özellikle son 36 yıldır sözde bir “cemaat”in önünü kademeli ve neredeyse sınırsız açarak, karanlık geleceğe hızla yol aldığımızın neden farkına varmadılar?.. Bunun tek bir yanıtı var: OY… OY… OY… İKTİDAR OLMA HEVESİ… İşte, bu heves…
Daha FazlaKariyerini “zihin bulanıklığı” ile değerlendiren pro… fe… sör!..
NİSAN 2016 Son yıllarda bir kesim tarafından dillere pelesenk yapılan “feraset” kelimesinin anlamı nedir? Kaynaklara göre özetle “feraset”, “zihin uyanıklığı, bir şeyi çabukça anlayış kabiliyeti, bir insanın ahlakını, kabiliyetini yüzünden anlamak melekesi” demek. Hocaların hocası, bilgisi tartışılamayacak bilim adamı, dünyanın önünde eğildiği Prof. Dr. Halil İnalcık’ın “master” ve “doktora” tezi danışmanlığını yaptığı Sabahattin Zaim Üniversitesi eski rektör yardımcısı Prof. Dr. Bülent Arı, bir TV söyleşisinde neler diyor? 21 Mart 2016 günü yayımlanan Prof. Dr. Bülent Arı’nın sözlerinden bir kısmı: “Ben daha çok cahil ve okumamış, tahsilsiz kesimin ferasetine güveniyorum bu ülkede. Ülkeyi ayakta tutacak…
Daha Fazla“4. Kuvvet”ten, “Yok Olma”ya…
MART 2016 1968’den beri ömrünün önemli bir bölümünü “gazeteci”liğe vakfetmiş bir insanım.. Basınımızın tümüyle bu kadar kötü duruma düştüğünü hiç görmedim. Gazeteciliğin “ti”ye alındığı, “4. kuvvet”ten “yok olma”ya sürüklendiği bir dönemi bugüne kadar yaşamadım. Gazetecilerin yargılanmalarından ya da cezaevlerine atılmalarından bahsetmiyorum. Bu durumun, “fire” vererek de olsa zaman içinde düzeleceğine inanıyorum. Medyamızın gerek yöneticilerinin, gerekse yazar-çizerlerinin bu derece kamplaştığını görmek, beni ülkem adına “gelecek” için kaygılandırıyor. Tetikcilik, tu kakalık, aşağılama, dışlama, hedef gösterme, küfürleşme, ötekileştirme, dışlama ve daha birçok çığrından çıkmışlık maalesef basınımızı “yok olma”ya sürüklüyor… Kimse farkında değil, ama…
Daha Fazla