Buda ve Obuda ve Pest, Yani: BUDAPEŞTE

Doğu Avru­pa­lı kim­li­ği­ni batı­lı bir moder­ni­zas­yon­la bir­leş­ti­ren, bu doku­yu yaşa­mın her ala­nın­da içsel­leş­ti­rip teva­zu ile de dışa yan­sı­tan bir baş­ka şeh­re, Macaristan’ın baş­ken­ti; en eski adı Pan­no­nia ve bugü­ne gelen adıy­la da Budapeşte’ye konuk olu­yo­ruz bu kez. Bugün Buda ve Obu­da böl­ge­le­ri nere­dey­se iç içe geç­miş­ler ve ara­da­ki Tuna neh­ri­ni de, üze­rin­de­ki oya gibi işlen­miş köp­rü­ler­le aşı­la­rak PestPeşte’yi kucak­la­mış­lar. Oku­ma­sı­nı, din­le­me­si­ni ve gör­me­si­ni bil­di­ği­niz­de nere­sin­den ve nasıl ister­se­niz bakın; tari­hi­ni ve kül­tü­rel zen­gin­li­ği­ni akta­ra­cak bir modern orta­çağ­lı şeh­ri duyum­sa­ya­cak­sı­nız Budapeşte’yi gezer­ken. Mar­ga­ret ada­sı, şeh­rin altın­da­ki 3 muh­te­şem mağa­ra­sı, doğa­sı, doğal su kay­nak­la­rı – ılı­ca­la­rı, kap­lı­ca­la­rı, çoğun­luk­la fer­man­te mut­fa­ğı ile de nüans­lar yaka­la­ya­bi­le­cek­si­niz. Kısa­ca tari­hi­ne bakar­sak.. Okul yıl­la­rın­dan arta kalan bil­gi­ler bile yeter­li ger­çi ama yine de çok kısa­ca, bir­kaç satır­la üze­rin­den geçi­ve­re­lim..” Baş­lan­gıç­ta asıl yer­le­şim­ci­le­rin Kelt­ler ve Roma­lı­lar oldu­ğu söy­len­se de arke­olo­ji çalış­ma­la­rın­dan elde edi­len – neoli­tik dönem, eski taş dev­ri, ve bronz çağı­na ait Tuna’nın iki yaka­sı­na yayıl­mış yer­leş­ker­den – veri­ler; Batı Kara­de­niz böl­ge­si eski yer­le­şim­ci­le­rin­den İskit’lerin yak­la­şık M.Ö. 6. Yy.’da bu böl­ge­de­ki var­lı­ğı­na işa­ret edi­yor. Kelt’leri M.Ö. 4. ve 3.Yy.’da Buda böl­ge­si­de, Roma­lı­la­rı da yine M.Ö 2. Yy.’da biraz daha kuzey­de Obu­da tepe­sin­de Aqu­in­cum” görü­yo­ruz. Ancak böl­ge­nin ilk yazı­lı tari­hi­ne ait bel­ge, Kral tüzü­ğü adı altın­da mühür­len­miş ve 1232 yılı­na ait. Kelt’lerin ve Roma­lı­la­rın kale­le­ri etra­fın­da oluş­tur­du­ğu yer­le­şim­ler­le nere­dey­se özerk bir yöne­ti­me sahip­ken 9. Yy da Macar kabi­le­le­ri­nin akın­la­rı ve son­ra­sın­da özel­lik­le doğu­dan gelen Hun isti­la­sı ile hem kade­ri hem nüfus den­ge­si deği­şi­yor bölgenin.

Daha son­ra Fran­sız isti­la­sı­nı ve 1541’de baş­la­yıp 1686 yılın­da Habs­burg hane­dan­lı­ğı­na geçe­ne kadar Türk­le­rin isti­la­sı­nı görü­yo­ruz böl­ge­de. İç savaş­lar, dev­rim, 1867 Avus­tur­ya­Ma­ca­ris­tan pro­to­ko­lü, 1873 baş­kent olu­şu, 1. dün­ya sava­şı son­ra­sı kısa dönem Macar Komü­nist Hükü­me­ti­nin kurul­ma­sı, 2.Dünya sava­şın­da Alman müt­te­fi­ki olsa da 1944 yılın­da işga­li.. Yani veba­sıy­la, din savaş­la­rıy­la, isti­la­la­rıy­la, özel­lik­le taş taş üze­rin­de bırak­ma­yan bütün köp­rü­le­ri­ni yıkan 2. Dün­ya sava­şın­da aldı­ğı yara­lar­la, deği­şen rejim­le­riy­le ve ama her defa­sın­da ken­di­ni ona­ran bir diğer Avru­pa­lı ya da Doğu Avru­pa­lı şehir Buda­peş­te. Hem UNES­CO lis­te­sin­de olma­sı hem Mayıs 2004’te Avru­pa Birliği’ne gir­me­si; res­to­ras­yon ve renö­vas­yon çalış­ma­la­rı­nı hız­lan­dır­mış ve ancak rejim­de­ki dönü­şüm san­ki çok daha san­cı­lı olmuş gibi. Şim­di biz bugün tüm bu çalış­ma­la­rın ve dönü­şüm­le­rin izle­ri­ni sür­me­ye çalışacağız.

GEL­LERT TEPE­Sİ, KALE VE ÖZGÜR­LÜK HEYKELİ

Buda böl­ge­sin­de­ki yak­la­şık 140 m yük­sek­li­ği olan Gel­l­ért Tepe­si; Kral Saint Step­hen tara­fın­dan pagan kül­tü­ne kar­şı Macar nüfu­su­nun Hıris­ti­yan­laş­tır­ma­sı­na yar­dım etmek­le görev­len­di­ri­len yani Hıris­ti­yan­lı­ğı yay­ma mis­yo­nuy­la tanı­nan pis­ko­pos Gel­l­ért Sagredo’nun adı­nı taşı­yor. Pis­ko­po­su bu göre­vin­den ve şehit düş­me­sin­den dola­yı onur­lan­dır­mak isten­di­ği için diki­len hey­ke­li, tepe­nin hemen ete­ğin­de Eli­sa­beth köp­rü­sü­ne bakan şela­le­nin üzerinde.

Tepe­nin hemen üze­rin­de 18501854 yıl­la­rı ara­sın­da Avus­tur­ya­lı Habs­burg­lar tara­fın­dan inşa edi­len mül­ki­ye­ti bir­kaç kez el değiş­ti­ren bir kale bulu­nu­yor ki şim­di bir bölü­mü –eski kış­la– çok güzel bir otel. Macar hey­kel­tı­raş Kis­fa­ludy Stro­bol Zsig­mond tara­fın­dan tasar­la­nan Özgür­lük Anı­tı ise Budapeşte’nin Rus ordu­su tara­fın­dan kur­ta­rı­lı­şı­nın anı­sı­na 1947’de dikil­miş, bir tara­fın­da gelecek/iyilik/ilerleme,diğer tara­fın­da kötü­lük sem­bol­le­ri ve elin­de pal­mi­ye ile 14 met­re­lik bir yük­sek­lik­ten bakan kadın hey­ke­li ina­nıl­maz alegorik..

Hemen önün­de­ki Sov­yet aske­ri figü­rü – hey­ke­li rejim deği­şik­li­ğin­den son­ra ora­dan kal­dı­rı­lıp Momen­to Par­kı­na gön­de­ril­miş. Özgür­lük Heykeli’nin hemen doğu­sun­dan Gel­lert Hama­mı, Rudas Hama­mı ve hat­ta ister­se­niz Gel­lert Hill Mağa­ra­sı­na da gide­bi­lir­si­niz. Bu mağa­ra zaman içe­ri­sin­de sığın­ma ve saha has­ta­ne­si ola­rak kul­la­nıl­mış­sa da şu anda bir kili­se ve manas­tır. Tepe tüm bun­la­rın yanı sıra da muh­te­şem bir man­za­ra sunu­yor size. İst­er yürü­ye­rek ister­se­niz her­han­gi bir araç­la çok rahat ula­şa­bi­lir­si­niz tepeye.

BUDA KRA­Lİ­Y­ET SARA­YI VE TARİH MÜZE­Sİ, ULU­SAL GALE­Rİ VE KÜTÜP­HA­NE – BUDA KALESİ

Buda Kale­si; Buda yaka­sın­da Buda­peş­te Kra­li­yet Sara­yı, Tarih Müze­si, Macar Ulu­sal Gale­ri­si ve Ulu­sal Szec­hen­yi Kütüphanesi’ni de içe­ri­sin­de barın­dı­ran Dün­ya Kül­tür Mira­sı Lis­te­sin­de­ki komp­leks yapı. Aslın­da bu orta­çağ kalesi/ sara­yı geç­mi­şin gize­miy­le örtü­şü­yor. Yapı­mı çok uzun yıl­lar sür­müş ve eklen­ti­le­rin çoğu­nun zaman­la­ma­sı ile ilgi­li bil­gi­ler çeliş­ki­li. İlk kra­li­yet sara­yı bura­da mıy­dı soru­su dahi hala tar­tı­şıl­mak­ta. Ney­se.. Hun isti­la­sın­dan son­ra muh­te­me­len 1250’li yıl­lar­da yapı­mı­na baş­la­nan kale 1390’larda –şöval­ye bina­sı gibi– yapı­lan ekle­me­ler­le kra­li­yet sara­yı­na dönüş­tü­rül­müş. 1410’larda ve 1420’lerde yurt­dı­şın­dan geti­ri­len zana­at­kar­lar­la Avignon’daki Papa Sara­yı ve ben­ze­ri bir­çok yapı­dan esin­len­me­ler­le Kale-Saray hem iç hem dış mima­ri açı­sın­dan zen­gin­leş­ti­ril­miş. Hemen son­ra­sın­da da Kra­li­yet büro­la­rı­nın nere­dey­se tama­mı bura­ya taşınmış.

1458’de Kral 1. Mát­y­ás tara­fın­dan tek­rar elden geçi­ri­len ve yeni­le­nir­ken daha da geliş­ti­ri­len Roma­nesk, Gotik, Röne­sans dahil bir­çok üslu­bu bün­ye­sin­de barın­dı­ran eklek­tik kale/saray Osman­lı sal­dı­rı­sın­da büyük hasar almış ve 1541- 1686 yıl­la­rı ara­sın­da da bu komp­leks nere­dey­se talan edil­miş. Daha son­ra Habs­burg hane­dan­lı­ğı­na geçin­ce böl­ge, Johann Hölb­ling dene­ti­min­de ve For­tu­na­to de Prati’nin Gotik bir üslup­la tasar­la­dı­ğı daha küçük bir saray yapıl­mış 1700’lü yıl­la­rın ilk yarı­sın­da. İmp­ar­at­or­içe Maria The­re­sa tara­fın­dan geniş­le­til­se de bu kez 1810 yılın­da­ki büyük yan­gın ve yine 1849’daki ayak­lan­ma­da çok hasar almış ancak 1867’de şanı­na yara­şır şekil­de res­to­re edil­miş, üste­lik daha da büyü­tü­le­rek. 2. Dün­ya sava­şın­da nere­dey­se tama­men yok edi­len kale/saray 1950’lerde aslı­na uygun ola­rak son dönem” yeni­den inşa edil­di­ği­ni ve günü­mü­ze gel­di­ği­ni görü­yo­ruz bu muh­te­şem komp­lek­sin. Sara­yın arka cep­he­si­ne geçer­se­niz Kral Mát­y­ás ile sev­gi­li­si­nin betim­len­di­ği Mat­yas Çeş­me­si­ni, diğer cep­he­sin­de ise Osman­lı­la­ra kar­şı zafer kaza­nan Avus­tur­ya Maca­ris­tan impa­ra­tor­lu­ğu­nun Savoy pren­si Eugene’in hey­ke­li bula­cak­sı­nız. Matt­hi­as Çeş­me­sin­den bir kaç adım öte­de bulu­nan Aslan Kapı­sı, Aslan Avlu­su­na (Orosz­la­nos udvar­ba) açı­lı­yor. Adı­nı 1901 yılın­da Macar hey­kelt­raş Janos Fadrusz’ın; kapı giri­şi­ni koru­yan 4 asla­nın­dan almış.

Mace Tower – Topuz Kule de hemen avlu­da. Baş­lan­gıç­tan günü­mü­ze uza­nan tari­he ev sahip­li­ği yapan Tarih müze­si – Buda­pes­ti Tör­te­ne­ti Muze­um- Kra­li­yet Sara­yı­nın güney kana­dın­da. Gotik Şapel ve Şöval­ye oda­sı olduk­ça ilgi çeki­ci. 19. yüz­yıl­da Mik­los Ybl ve Ala­jos Hauszmann’ın res­to­re etti­ği Ulu­sal Szec­hen­yi Kütüp­ha­ne­si­nin ilk eser­le­ri Ferenc Szec­hen­yi tara­fın­dan oluş­tu­rul­muş. Ken­di­si­ne ait kitap­lar, elyaz­ma­la­rı ve Ülke­de­ki tüm basım­lar­dan örnek­le­ri barın­dı­rı­yor bün­ye­sin­de kütüp­ha­ne. O koku ve cilt­ler için bile uğra­ma­ya değer. Kütüp­ha­ne­nin hemen kar­şı­sın­da ve aslın­da Sara­yın da mer­ke­zin­de de Macar Ulu­sal Gale­ri­si­ni göre­cek­si­niz. Macar resim ve hey­kel sana­tı­nın günü­mü­ze kadar gelen tari­hi­nin ser­gi­len­di­ği bölüm­ler, 6 sürek­li ser­gi ve özel­lik­le Mihaly Munkacsy’ın eser­le­ri ile olduk­ça zen­gin bir gale­ri burası.

MAT­YAS KİLİSESİ

Kale/Saraydan çok kısa bir yürü­me mesa­fe­sin­de bulu­nu­yor kili­se. Bugün bulun­du­ğu yer­de ilk Church of Mary kili­se­si­nin var­lı­ğın­dan söz edil­se de 1247 önce­si­ne ait hiç mad­di ya da yazı­lı deli­le rast­lan­ma­mış. Kra­li­yet taç giy­me tören­le­ri önce Székesfehérvár’da – Budapeşte’nin güney-doğu­sun­da­ki yer­leş­ke – yapı­lı­yor olsa da Buda kale/sarayında da kabul töre­ni yapıl­dı­ğın­dan yola çıka­rak 1300’lü yıl­la­rın ilk yıl­la­rın­da bura­da bir kili­se­nin var­lı­ğın­dan söze­de­bi­li­riz. 1398 ile 1435 yıl­la­rı ara­sın­da da kili­se­nin bir oku­lu oldu­ğu ve özel aile şapel­le­riy­le geliş­ti­ril­di­ği­ni, Türk isti­la­sın­da zarar gör­me­sin diye özel­lik­le hey­kel­le­rin ‑özel­lik­le Madon­na- duvar­lar örü­le­rek sak­lan­dı­ğı­nı ve tah­min edil­di­ği üze­re Kili­se­nin cami­ye dönüş­tü­rül­dü­ğü­nü bili­yo­ruz. Böl­ge Türk­ler­den temiz­len­di­ğin­de kili­se­le­ri­ni onar­mış­lar ve taç giy­me dahil bir­çok kıra­li­yet tören­le­ri­nin mer­ke­zi yap­mış­lar. 1789’da kule dahil olmak üze­re bir kez daha elden geç­miş, 1840’ların hemen başın­da da kule­de­ki Barok soğan kub­be tamam­lan­mış. Bu süreç için duvar­la­rın arka­sı­na sak­la­dık­la­rı madonna’nın ken­di­le­ri­ne yar­dım etti­ği­ni söy­ler­ler.. İnan­ış böy­le Bir şey.. neyse..

Kili­se­den çık­tı­ğı­nız­da kili­se­nin hemen önün­de hey­kel­tı­raş Fülöp Ung­le­ich ve Antal Hörger’in ortak çalış­ma­sı olan sütun, kabart­ma­lar, tabut­lar­dan olu­şan eser Kut­sal Üçlü Nişanı’na –Baba, Oğul ve kut­sal Ruh–a adan­mış –1713. Ancak bura­da daha önce Mimar Cere­so­la Vereio’nu tasar­la­dı­ğı ve taş oyma­cı­lı­ğı Ber­n­át Fer­ret­ti tara­fın­dan yapı­lan 1706 yılın­da biti­ril­miş ve veba sal­gı­nı­na adan­mış bir hey­kel duru­yor­muş. Baş­ka bir sal­gın­la ‑ki sanı­yo­rum cüz­zam– bağ­daş­tı­rıl­dı­ğı için yerin­den kaldırılmış.

BALIK­ÇI­LAR BUR­CU – TABYASI

Mat­yas Kili­se­si­nin arka­sın­da ken­tin sim­ge­le­rin­den ve önem­li bir cazi­be mer­ke­zi. Özel­lik­le pito­resk bir görün­tü sun­du­ğu için. Bu böl­ge­nin Balık­çı­lar kasa­ba­sı ola­rak adlan­dı­rıl­ma­sı ve kasa­ba­nın savun­ma­sı­nın balık­çı­lar lon­ca­sı­nın göre­vi oldu­ğun­dan bu ismi aldı­ğı düşü­nü­le­bi­lir kule­nin. Saint Mic­ha­el Şape­li yakın­la­rın­da – kasa­ba ile Kale­ye bağ­lan­tı sağ­la­yan bir pati­kay­la bir mer­di­ven bulu­nu­yor ve kule­ye ‑balık­çı­lar­bağ­la­nı­yor 1450’li yıl­lar­da. Ancak son­ra­la­rı çekir­dek yapı korun­sa da ekle­nen kule­ler, res­to­ras­yon­lar­da değiş­ti­ri­len yapı tek­nik­le­ri ile deği­şi­me uğru­yor. 1899 da baş­la­yan asıl deği­şim 1902’de tamam­la­nı­yor ve bu sıra­da elde edi­len arke­olo­jik bulun­tu­la­rın – Domi­nik Mah­ke­me­si, Domi­nik Kili­se­si, şape­li – şeh­rin yazı­lı tari­hi­ne kat­kı sağ­la­dı­ğı yadsınamaz.

Bura­da gün­düz man­za­ra­nın tadı­nı çıka­ra­bi­lir­si­niz ve ama gece­le­ri aydın­la­tıl­mış haliy­le de görül­me­ye değer. Hess And­r­ás mey­da­nı, Vien­na kapı­sı, Dísz mey­da­nı, For­tu­na cad­de­si, Kapiszt­r­án mey­da­nı.. Ve daha bir­çok mey­dan ve kili­se ile örü­lü kale ala­nı­na uzun­ca bir süre ayır­ma­nı­zı şid­det­le tav­si­ye eder­ken hep­si 2. Dün­ya Savaşı’nda yıkıl­mış olan şeh­rin köp­rü­le­ri­ne bir göz atalım.

CHA­IN BRID­GE-SZÉC­HEN­YI BRID­GE – ASLAN­LI KÖPRÜ

İlk 18391849 yıl­la­rı ara­sın­da­İng­il­iz Wil­li­am Clark tara­fın­dan asma zin­cir­ler­le yapıl­mış 1949 yılın­da eski plan­la­rı­na sadık kalı­na­rak yeni­len­miş her iki başın­da ve her aya­ğın üze­rin­de aslan hey­kel­le­ri olan köp­rü Peşte’yi hemen Buda kale­si­nin altı­na bağlıyor.

ELI­ZA­BETH BRID­GE – ELİ­Z­AB­ETH KÖPRÜSÜ

Adı­nı İmp­ar­at­or Franz Joseph’in eşi Macaristan’ın kra­li­çe­si Elizabeth’den alan köp­rü 18971903 yıl­la­rı ara­sın­da yapıl­mış ve tamam­lan­dı­ğın­da en uzun asma köp­rü ola­rak tanım­lan­mış. Pál Sávoly tara­fın­dan yeni­den tasar­la­nan köp­rü­nün ima­lat yılı 1964. 290 m.lik uzun­lu­ğu­na gece aydın­lat­ma­sı da ekle­nin­ce mima­ri üslu­bu­nun zera­fe­ti olduk­ça etki­le­yi­ci. Meg­ye­ri, Arpad, Mar­ga­ret, Liberty, Peto­fi, Lagy­man­yo­si.. hep­si bir­bi­rin­den güzel ve özel­lik­li köp­rü­ler.. İst­er gün­düz ister gece Tuna üze­rin­de yapa­ca­ğı­nız bir uzun tek­ne gezi­sin­de size eşlik edeceklerdir.

KAH­RA­MAN­LAR MEYDANI

And­r­ássy Bulvarı’nın sonun­da, City Park’ın hemen önün­de Macar­la­rın Kar­pat Hav­za­sı­na gel­me­si­nin 1000. yıl­dö­nü­mü­nü anmak için 1896 yılın­da inşa edil­miş. Anıt; Savaş ve Barış, İş ve Güzel­lik, Bil­gi ve Şöh­ret sem­bol­le­ri görü­le­bi­len iki yarı daire­den olu­şu­yor ve niş­ler; kral­la­rın, vali­le­rin ve Macar tari­hi­nin ünlü karak­ter­le­ri­nin hey­kel­le­ri ile süs­len­miş Zala György tara­fın­dan. Mey­da­nın orta­sın­da 36 met­re yük­sek­li­ğin­de­ki korint sütu­nun üze­rin­de ise bir elin­de Macaristan’ın ilk kra­lı Aziz Stephen’in tacı­nı diğer elin­de Hris­ti­yan­lı­ğın kut­sal sim­ge­si olan haçı tutan Roma Kato­lik Kili­se­si­nin aziz­le­rin­den Arc­han­gel Gabriel’in – Ceb­ra­il – hey­ke­li bulu­nu­yor. Kaide­nin altı Macar kral­lı­ğı­nın-hane­dan­lı­ğı­nın kuru­cu kabi­le­le­ri­ne ait hey­kel­ler­le bezen­miş. Mey­da­nın bir tara­fın­da Güzel sanat­lar Müze­si, diğer tara­fın­da ise Sanat Gale­ri­si var. Tam kar­şı­da ise Sır­bis­tan Elçi­li­ği – eski Yugos­lav­ya Elçi­li­ği – ve Yak­la­şık 250.000 kişi­lik dev bir kala­ba­lık­la 1958’de idam edi­len komü­nist lider Imre Nagy’nin 1956’da def­ne­dil­di­ği yer.

GÜZEL SANAT­LAR MÜZE­Sİ VE SANAT GALERİSİ

Antik Yunan’dan Roma’ya Mısır’a nere­dey­se her dönem­den ve her ülke­den res­sam­la­rın sanat­çı­la­rın eser­le­ri­nin ser­gi­len­di­ği ve zama­nı­nız var­sa 2 gün ayır­ma­nı­zı tav­si­ye ede­ce­ğim kadar muaz­zam bir müze.. hele ki sanat gale­ri­si­ni de işin içi­ne katacaksanız.

PAR­LA­MEN­TO BİNASI

Tasa­rı­mı için açı­lan yarış­ma­da birin­ci olan Imre Steindl’ın 1896’da bitir­me­yi plan­la­sa da 1902 yılın­da tamam­la­ya­bil­di­ği bina Röne­sans simet­ri­si­ne ve cep­he­ye sahip, bütün­cül ola­rak bakıl­dı­ğın­da Gotik bir üslu­ba sahip. (Yarış­ma­da 2. ve 3.lüğü alan yarış­ma­cı­lar hemen kar­şı kıyı­da bugün Etnog­raf­ya müze­si ve Tarım Bakan­lı­ğı ola­rak kul­la­nı­lan bina­la­rın yapı­mın­da görev­len­di­ril­miş­ler.) Kra­li­yet tacı ve mücev­her­le­ri bu bina­da koru­nu­yor. Çok zaman kay­bo­up bulun­muş­lar. 1.Dünya sava­şı sıra­sın­da baş­ka bir ülke­de, Komü­nizm döne­min­de de ABD de sak­lan­mış mücev­her­ler. Sade­ce bir kana­dı, salo­nu turist­le­re açık bina­nın. Bu şehir gör­dü­ğü­nüz üze­re çok eski­le­re daya­nan geç­mi­şi­ne kar­şın 1873 yılın­da kurul­muş genç kent­ler­den. Demok­ra­tik sis­te­min evri­mi, kent­sel koru­ma ve yöne­tim­sel deği­şik­lik­ler hala ken­te bir­şey­ler ver­mek­te ve bazen de almak­ta. Siz nere­sin­den ister­se­niz yaka­la­yın şeh­ri. İst­ers­en­iz Ope­ra Bina­sın­dan ister­se­niz Ist­van Bazilikası’ndan.. Ger­ba­ud Cafe’de bir­şey­ler içmek ve atış­tır­mak mola­la­rı­nız­dan birin­de mut­la­ka olsun ama.. yeterki;

Yol­la­rı­mız hep açık olsun.

İlgili Haberler

Leave a Comment