
Özellikle obezitenin ve sigara kullanımının böbrek kanserlerinde önemli birer risk faktörü olarak ortaya çıktığını vurgulayan Türk Tıbbi Onkoloji Derneği Başkanı Prof. Dr. Mahmut Gümüş, “Bununla birlikte böbrek kanseri, ailesinde özellikle genç yaşta böbrek kanseri gelişen kişilerde, normal kişilere nazaran yaklaşık üç kat daha fazla görülmektedir. Hastalığın oluşumunda özellikle genetik bozukluklar rol alsa da, böbrek kanserinde irsî geçiş sık beklenen bir durum değildir. Diğer kanserlerle benzer şekilde, böbrek kanseri ile ilişkili genetik sendromlar tüm böbrek kanserlerinin %4 ila %5’ini oluşturmaktadır” dedi.
YENİ NESİL TEDAVİLER UMUT VAAT EDİYOR
Böbrek kanseri vakalarının yaklaşık %25’inin ileri evrede teşhis edildiğini belirten Prof. Dr. Mahmut Gümüş şunları söyledi: “Bu oran özellikle farkındalığın artması ve ülkemizdeki sağlık koşullarının iyileşmesi sayesinde yıllar içinde azalmaktadır. Böbrek kanseri vakalarının %75’i erken evrede teşhis edildiği için en yaygın tedavi şekli cerrahi müdahaledir ve hastalık başka bir bölgeye sıçramamış ise cerrahi dışında ek tedaviye gerek yoktur. Hastalık başka bir bölgeye sıçramış olsa da böbrekteki ana tümörün cerrahi yolla çıkarılmasının hastalığın gidişatına olumlu yönde katkı yaptığına dair bulgular saptanmıştır. Başka bölgelere yayılmış, yani metastatik böbrek kanserlerinde tedavi imkanları her geçen gün artmaktadır ve böbrek kanseri en fazla gelişmenin olduğu alanlardan birisidir. Ağız yoluyla kullanılan yeni nesil hedeflenmiş tedavi seçenekleri tümörün beslenmesini sağlayan kan damarları üzerinden etki göstererek tümörün büyümesini önlemekte ve küçülmesini sağlamaktadır. Ağız yoluyla alınabilen bu tür ilaçlarla 33 aylara varan sağkalım sağlanabilmektedir.”