
PSİKOFARMAKOLOJİ / MAYIS 2016
Antalya’da düzenlenen Psikofarmakoloji Kongresi’nde bilim insanları bağırsakların beynin sağlıklı çalışmasındaki önemine vurgu yaparak, “Bağırsaklarımızda sağlıklı bakterilerin sayısını artırabilirsek beynimiz de daha iyi fonksiyon gösterecektir” iddiasında bulundu.
İNSANDA 2. BEYİN Mİ VAR?
Psikofarmakoloji Derneği tarafından düzenlenen 8. Uluslararası Psikofarmakoloji Kongresi ve 4. Uluslararası Çocuk ve Ergen Psikofarmakolojisi Sempozyumu’nda konuşan Doç. Dr. Gökben Hızlı Sayar “Eskiden bizim düşüncemiz beynin bağırsakları yönettiğiydi. Örneğin strese girdiğimizde bağırsak fonksiyonlarında bozulmalar olur. İshal, kabızlık, karın ağrıları olabiliyor. Beyin fonksiyonları bağırsakları düzenliyor gibiydi fakat son yıllarda şunu görüyoruz ki, bu sistem ters yöne de işleyebiliyor. Bağırsaklarımız, beynimizin sağlıklı biçimde çalışmasında oldukça büyük role sahip. Bu konuda örneğin şizofrenide, otizmde, Alzheimer hastalığında, dikkat eksikliği, hiperaktivite bozukluğunda birçok çalışmalar yapılıyor ve çalışmanın çok büyük bir oranı eğer bağırsaklarımızdaki sağlıklı bakterilerin sayısını artırabilirsek beynimizin de daha iyi fonksiyon göstereceğini işaret ediyor” dedi.
Temel amacı psikiyatrik hastalıkların bilimsel temelinin daha iyi anlaşılması için psikofarmakoloji ile diğer ilgili disiplinler arasında iletişim ve işbirliğini kolaylaştırmak olan, Psikofarmakoloji Derneği tarafından düzenlenen kongrede bu konuya dönük tartışmalarda şu tespitler yapıldı:
“Son yıllarda, bağırsak bakterilerinin sağlık üzerine yararlarını kanıtlayan araştırmalar baş döndürücü hızla artmıştır. Tıbbın hemen her dalından bilim insanları bazı mikropların sağlığımızı korumamıza ya da iyileştirmemize nasıl olduklarını incelemektedir. Alanda çalışan birçok araştırmacı bağırsakları ‘ikinci beyin’ olarak nitelendirmekte, bağırsaklarda bulunan 1000 civarındaki mikroorganizmanın bazılarının çeşitli yollarla beyin çalışmasını düzenlediğini bildirmektedir. Depresyon, stresle ilişkili hastalıklar, otizm, Parkinson hastalığı ve Alzheimer gibi hastalıkların oluşumunda ve tedavisinde bakterilerin rolü konusunda kanıtlar giderek artmaktadır.”
PROBİYOTİKLER VE KEFİRİN GERİ DÖNÜŞÜ
“Bağırsaklardaki bakterilerin bozulmuş dengesinin düzenlenmesi amacı ile kullanılan probiyotikler ve beyin işlevlerini düzeltme amacıyla kullanılan psikobiyotikler tüm dünyanın dikkatini çeken yeni bir tedavi alanıdır. Türklerin geleneksel fermente süt ürünü olan kefirin faydaları son yıllarda adeta yeniden keşfedilmekte ve kefir probiyotik gıda olarak yeniden doğmaktadır. Kefir, proteinler, lipitler ve şekerlerden bir matris içinde laktik asit bakterileri ve mayaların bir karışımını içerir. Son yıllarda yapılan araştırmalar kefirin antioksidan, antihipertansif, antiinflamatuar, bağışıklık sistemini güçlendirici etkilerini göstermektedir. Tarihsel olarak, geleneksel tıpta kullanılmış olan kefir, modern tıbbın içinde kendisine yer bulmakta ve probiyotiklerin ucuz ve kolay elde edilen kaynağını temsil etmektedir.”