Bamberg

gezi-logo.qxpGEZİ / KASIM-ARA­LIK 2013

Alman­ya ne kadar sana­yii ülke­si ola­rak bilin­se de –ki sana­yii ile doğa çok iyi den­ge­len­miş ülke­de– Bav­ye­ra eya­le­tin­de­ki bu şeh­ri görün­ce önyar­gı­la­rı­nı­zı bir daha göz­den geçi­recek ve gez­mek­ten öte yapa­bi­lecek olsa­nız sürek­li yaşa­mak iste­ye­cek­si­niz bu şehirde.

Fran­ken Jura dağ­la­rı etek­le­rin­de­ki Bam­berg için söy­le­ne­bi­le­cek­ler sade­ce dün­ya­ca ünlü Sen­fo­ni orkest­ra­sı ve bira­sı değil; tari­hi, sana­tı uygar­lı­ğı ve uygar­lı­ğa dair her­şe­yi her köşe­sin­de solu­ya­ca­ğı­nız bir şehir olduğu.

Bugü­nün en iyi üni­ver­si­te­le­ri ara­sın­da olan gör­kem­li bina­sı ile Bam­berg üni­ver­si­te­si 1647 yılın­da Bav­ye­ra­’­da Aca­de­mia Bam­ber­gen­sis” adıy­la kurul­muş. Şehir­de­ki yaşa­ma dair bütün disip­lin­le­rin uyu­mun­da, bu kök­lü kuru­mun etki­si yad­sı­na­maz gibi. Alman dilin­de ilk kita­bın 1459 da bura­da basıl­mış oldu­ğu­nu duy­du­ğum­da da bu yüz­den şaşırmadım.

970’lerde Roma İmparatorluğu’nun sınır­la­rı için­de bağım­sız bir Prens-Pis­ko­pos­luk böl­ge­si­nin baş­ken­ti iken Kral II. Hein­rich 1002 yılın­da tah­ta geç­tik­ten son­ra bel­ki de sade­ce doğa­sı nede­niy­le say­fi­ye yeri ola­rak kul­lan­mış bura­yı. Adı­nı da bu dönem­de yakın­da­ki Baben­berg şato­sun­dan aldı­ğı söyleniyor.

İçind­en iki yaka­yı bir­bi­ri­ne bağ­la­yan köp­rü­le­riy­le Reg­nitz neh­ri geçi­yor Bam­ber­g­’in. Obe­re (yuka­rı) ve Unte­re (aşa­ğı) köp­rü­le­ri. Unte­re köp­rü­sü savaş­ta zarar gören ender yapı­lar­dan biri. 1945’de bom­ba­lan­ma­sın­dan son­ra bel­ki de kır­gın­lık­tan yeri­ne küçük ve gös­te­riş­siz bir köp­rü yapıl­mış. Köp­rü üze­rin­de Alman­la­rın pek sev­dik­le­ri kra­li­çe­le­ri Kunigunde’nin hey­ke­li mev­cut. 1450’lerde yapı­lan Obe­re köp­rü­sü ise 1720’lerde yapıl­mış kule­si bu güne kadar gel­miş hiç bozul­ma­dan. Taş işçi­li­ğiy­le dik­ka­ti çeken köp­rü­nün hemen yanın­da­ki kitap­çı bugün bütün detay­la­rı ile aklımda.

pict0051

17. yy’da pek de insan­cıl olma­yan uygu­la­ma­la­ra sah­ne oldu­ğu­nu öğren­mek­se şaşırt­tı beni. Din­sel dür­tü­le­rin ve söy­len­ce­le­rin de etki­si ile böl­ge­de kap­sam­lı bir cadı avı baş­la­tı­lı­yor bu dönem­de. Yaka­la­dık­la­rı biraz fark­lı insan­la­rı, cadı­lık­la suç­la­nıp” ceza­lan­dı­rı­yor­lar. Sade­ce bu neden­le Dru­den­ha­us yani cadı­lar için ceza­evi” inşa edil­miş 1627 yılın­da. Bu bina artık yok, yeri­ni bile öğre­ne­me­dim. Yıl­lar ara­sın­da değil yüz­yıl­lar ara­sın­da gidip gelir­ken bu nahoş ola­yı o döne­min ger­çek­li­ğin­de bıra­kıp şeh­re dönü­ver­dim yüzümü.

12. yy’da barok sti­li altın çağı­na taşı­dı­ğı­nı ve Alman­ya­’­nın diğer şehir­le­ri­nin yanı sıra Maca­ris­ta­n­’ın mima­ri­si­ni de etki­le­di­ği­ni öğre­ni­yo­rum Bam­ber­g­’in. İçind­en geçen nehir iki kanal­la üçe ayıl­mış. Tari­hi yapı­la­rı iç içe geçe­rek suy­la öyle­si­ne barı­şık, öyle­si­ne bütün­leş­miş ki ister uzak­tan, ister yakın­dan bakın hep sey­ret­mek iste­ye­ce­ği­niz tab­lo gibi. Ve tabii UNES­CO Dün­ya Mira­sı listesinde.

19. yy baş­la­rın­da 30 Yıl Savaş­la­rı sıra­sın­da bir­kaç kez işgal edil­miş ve 2. Dün­ya Savaşı’nı yaşa­mış olsa da bu evre­le­ri nere­dey­se hasar­sız atla­ta­rak 3 binin üze­rin­de­ki tari­hi yapı­yı günü­mü­ze aktar­ma­yı başarmış.

Yıkı­lan eski Unte­re Köp­rü­sü şeh­rin en büyük kayıp­la­rın­dan biri ama orta­çağ­dan günü­mü­ze akta­rı­lan mima­ri­si, yürür­ken her köşe­den duya­ca­ğı­nız dün­ya­ca ünlü sen­fo­ni orkest­ra­sı, şaha­ne doğa­sı, geliş­miş şehir­ci­lik anla­yı­şı yani bütün doku­la­rıy­la ancak düş­le­ne­bi­lir ütop­ya gibi bu şehir.

Doğa­nın kül­tü­rün sana­tın tari­hin solu­ğu tüm şeh­re yayıl­mış. Müze­le­ri, gale­ri­le­ri, kili­se­le­ri, tiyat­ro­la­rı ve çev­re­ye uyum­lu evle­riy­le, seb­ze ve çiçek pazar­la­rı kuru­lan mey­dan­la­rı ve beni çok etki­le­yen kitap­çı­la­rıy­la, dar roman­tik sokak­la­rıy­la, fes­ti­val­le­riy­le doyum­suz tad­lar bıra­kı­yor bizim anılarınıza.

Adım adım her nok­ta­sın­dan keyif ala­ca­ğı­nız bu şehi­rin seyir ve gezi için en iyi baş­lan­gıç nok­ta­sı 1251’den kal­ma kule­si ile Alten­burg Kale­si. İst­anb­ul gibi 7 tepe üze­ri­ne kurul­muş bu şeh­rin 7 tepe­sin­den en yük­se­ği üze­rin­de eski­den baş­pis­ko­pos mali­ka­ne­si ola­rak kul­la­nı­lan bu yapı tüm vadi­ye hakim.

Ve hazır bura­day­ken diğer bir baş­lan­gıç­ta bura­da böl­ge­nin isli bira­sı­nı Sch­len­ker­la Rauchbier”ı dene­mek ola­bi­lir. Bam­berg şeh­rin­de 1678 yılın­dan beri üre­ti­li­yor­muş bu bira. Arpa mal­tı, kayın ağa­cı odu­nu­nun kömü­rü ile isle­ni­yor­muş o yoğun bir tadı elde etmek için. Ve bu tad bozul­ma­sın diye pas­tö­ri­ze edil­me­den sekiz ay raf ömrü kona­rak satı­şa sunu­lu­yor­muş. Ger­çek­ten fark­lı bir aro­ma­sı var. Her­kes sev­me­ye­bi­lir ama denen­me­li. Ben pek sevemedim.

Hemen son­ra­sın­da Dom mey­da­nı­na bak­mak iste­ye­cek­si­niz. Ve göre­cek­si­niz ki Dom Kated­ra­li, hemen yanın­da eski pis­ko­pos­luk sara­yı, diğer taraf­ta yeni saray bina­sı Neue Resi­denz ile Dom Mey­da­nı tari­hin res­mi geçi­di gibi.

Dom Katedrali
Dom Kated­ra­li

Geç roma­nesk – erken gotik uslup­la­rı­nın karı­şı­mı oldu­ğu­nu öğren­di­ğim mima­ri­si, etki­le­yi­ci impa­ra­tor giriş kapı­sı Mari­enp­for­te ile Dom Kated­ra­li 1004 yılın­da inşa edil­miş. Yan­gın yüzün­den zarar görün­ce de 1237 yılın­da yeni­len­miş. 4 kule­li bu muaz­zam bina asıl hazi­ne­le­ri­ni ise içe­ri­sin­de sak­la­mak­ta. İsims­iz Bamberg’li Atlı hey­ke­li –ki hey­ke­lin altın­da­ki kaide Kudüs şeh­ri­ni sim­ge­li­yor­muş diyor­lar– erken gotik dönem­den kalan en eski atlı hey­kel olma­sı ile de çok önem­li, Adem, Hav­va, Davut hey­kel­le­ri Hz. İsa’nın doğu­mu­nu betim­le­yen Noel Alta­rı, Kral Hein­rich ve eşi Kunigunde’nin lahit­le­ri, II. Clemens’in lahi­ti ile ve diğer bir çok eser­le bir müze­den farksız.

Dom­’­dan baş­ka Kara kub­be­le­ri her yer­den görü­len St. Mic­ha­el kili­se­si de görül­me­li. 1015 yılın­da kurul­muş olan bir Bene­dik­ten manas­tı­rı­nın yeri­ne 1121 yılın­da yapıl­mış bu kili­se. Tava­nın­da 600 şifa­lı bit­ki türü­nün resim­le­ri var ve bu neden­le tava­nı­na bota­nik bah­çe­si deni­yor. Ker­me­lit Manas­tır­la­rı ile St. Jakob ve Obe­re Pfar­re kili­se­le­ri de yine gör­me­ye değer ve şeh­re gör­sel kat­kı­la­rı da gözar­dı edi­le­mez diye not düşe­rek mey­dan­da­ki diğer bina­ya, yeni bele­di­ye bina­sı­na geçelim.

Neu­es Rat­ha­us, eski bele­di­ye bina­sı yeter­li gel­me­yin­ce 16951704 yıl­la­rın­da yapıl­mış. 173234 yıll­rın­da ekle­me­ler­le tamam­lan­mış. Gotik ve Roko­ko üslu­bu, tavan süs­le­ri ve iç avlu­sun­da­ki pey­sa­jı ile etki­le­yi­ci bu bina günü­müz­de tarih-resim müze­si ola­rak kullanılıyor.

Eski belediye binası
Eski bele­di­ye binası

Eski bele­di­ye bina­sı­nın öykü­sü çok daha ilginç aslın­da. Rat­ha­us için Psi­ko­pos ile halk ara­sın­da bina­nın yeri ile ilgi­li anlaş­maz­lık çık­mış ve psi­ko­pos yer bağış­la­ma­yı red­det­miş. (Sanı­rım pis­ko­pos erki­nin gele­ce­ği­ni teh­dit altın­da gör­dü.) Ancak halk yara­tı­cı­lı­ğı­nı kul­la­na­rak 14401453 yıl­la­rın­da nehir­de­ki küçük bir ada üze­ri­ne Rat­ha­us” eski bele­di­ye bina­sı­nı inşa etmiş ve iki köp­rü ile de kara­ya bağ­la­mış. 174456 yıl­la­rın­da elden geçi­ri­len bina bugün müze ve gale­ri ola­rak kul­la­nı­lı­yor. Bina mı, duy­du­ğum öykü mü daha etki­le­yi­ci idi bil­mi­yo­rum ama bu bina­yı gez­dik­ten son­ra bu şeh­re sem­pa­tim daha da arttı.

Sır­tı­nı bu bina­ya daya­dı­ğı için ayak­ta olan Rottmeisterhaus’un ise 1688 yılın­da yapıl­dı­ğı­nı öğren­dik. Savaş zaman­la­rı halk bölük­le­ri­nin baş­ka­nı için yapıl­mış kült bina nehir­de yüzü­yor gibi.

Neptün Çeşmesi
Nep­tün Çeşmesi

Bele­di­ye bina­sı­nın hemen altın­dan geçip şeh­rin en çok sevi­len mey­dan­la­rın­dan bir diğe­ri­ne Mar­tin Kili­se­si ve Nep­tün Çeşmesi’nin bulun­du­ğu ala­na gelir­si­niz; çeş­me 1689 tarih­li. Ve Grünermarkt’dan devam eder­se­niz şeh­rin en büyük mey­da­nı Maxp­lat­z­’a gele­cek­si­niz. Yine hemen yakın­da­ki Alman­la­rın Küçük Vene­dik” diye adlan­dır­dık­la­rı böl­ge­yi de sakın atlamayın.

Yaşa­mın, yaşan­mış­lı­ğın en uygar yan­sı­ma­sı gibi bu şehir.

İlgili Haberler

Leave a Comment