Dr. Zafer Atasoy
Anadolu Sağlık Merkezi Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı
Panik bozukluk en sık agorafobilerle karışabilir. Major depresyon ayırıcı tanıda göz önünde tutulmalıdır.
Çocukluk, ergenlik, erişkinlik dönmelerinin tümünde, en sık karşılaşılan ruhsal hastalık grubunu anksiyete bozuklukları oluşturmaktadır. Her kültürde yaşamın bir döneminde anksiyete bozukluğu ile karşılaşma her dört kişiden birinde görülmektedir. Yaş dönemleri arasında nerdeyse fark göstermeksizin kadınlarda daha sık görülmektedir. Ayrılma anksiyetesi ve özgül fobiler daha çok orta çocukluk döneminde, aşırı anksiyete duyma bozukluğu geç çocukluk çağında, sosyal fobi orta ergenlik döneminde, panik bozukluk geç ergenlik döneminde, obsesif kompusif bozukluk erken erişkinlik döneminde ortaya çıkar. Anksiyete bozuklukları ile eş zamanlı olarak depresyon, yıkıcı davranışlar, yeme bozuklukları, madde kullanımları sıktır. Anksiyete organizmayı tehdide normal ve uyumsal tepki olarak kaçmak ya da savaşmak için hazırlayan bir durum olarak değerlendirilebilir. Bu hazırlık sempatik ve parasempatik sinir sisteminin etkileşmesi ile kontrol altında tutulan somatik ve otonom aktivite artışı ve düzen, dengesinin bozulması ile tanımlanır: Kas gerginliği, nefes darlığı, hiperventilasyon, çarpıntı, aşırı ve soğuk terleme, kalp hızında yükselme, kan basıncında değişmeler, sindirim sorunları, üriner etkiler, titreme, vb… belirtiler ortaya çıkar. EEG incelemelerinde alfa aktivitesinde azalma ve beta aktivitesinde artma ortaya çıkar.
Bunlara eşlik eden kötü birşey olacak beklentisi, başedilmesi bilinmeyen sıkıntılı bir durumla birlikte ölüm duygusu ve korkusu ile canı çıkacakmış gibi hissetme eklenir.
Büyük anksiyete bozuklukları olarak Panik Bozukluk, Agorofobi, Sosyal Fobi, Özgül Fobiler, Obsesif Kompulsif Bozukluk, Yaygın Anksiyete Bozukluğu, Aşırı Anksiyete Bozukluğu, Ayrılma Anksiyetesi Bozukluğu vardır. Obsesif Kompulsif Bozuklukta (OKB) temel özellikler obsesyon ve kompulsiyonlardır. Obsesyonlar istenmeden gelen ve uygunsuz olarak yaşanan yineleyici ve sürekli düşünceler, dürtüler ya da düşlemlerdir. Başlıca obsesyonlar; Bulaşma ve Kirlenme, Tekrarlayan Kuşkular, Sıralama, Dürtüler, Cinsel düşlemlerdir. Kompulsiyonların amacı anksiyeteden ya da sıkıntıdan korumak ya da azaltmak olan yineleyici davranışlar ya da zihinsel eylemlerdir.
Başlıca kompulsiyonlar; El yıkama, Sıralama, Kontrol etme, Dua etme, Sayma, Sözcüklerin yinelenmesi. Kişi hissettiği korkunun aşırı ya da anlamsız olarak değerlendirir. Diğer yandan obsesyonlar belirgin sıkıntıya neden olur. Günde bir saatten fazla daha fazla zaman alır ya da sosyal, mesleki ya da diğer günlük etkinliklerde önemli derecede bozulmalara neden olur. Obsesyonlar anksiyeteyi kışkırtır.
Kompulsiyonlar artan anksiyeteyi azaltmak için yapılan eylemlerdir. OKB’a diğer anksiyete bozukluklarından daha çok major depresyon eşlik eder. Ayırıcı tanıda tıbbi hastalıklardan basal ganglia rahatsızlıkları önceliklidir; Sydenham koresi ve Huntington hastalığı gibi. Ayrıca çocukluk çağındaki streptokoksik enfeksiyonların sebep olduğu immün reaksiyonlar ile OKB’nin başlangıcı veya dramatik kötüleşmesi arasındaki ilişkiye dair bazı deliller vardır. Obsesif Kompulsif kişilik özellikleri ile OKB karışabilir. Psikotik tablolar diğer önemli ayırıcı tanı grubunu oluşturur. OKB hastaları semptomalarının mantıksızlığının farkındadırlar. Psikotik hastalarında OKB hastalarında olmayan karakteristik özellikleri vardır. Kimi durumlarda depresyon ile ayırıcı tanısında zorluklar yaşanabilir, major depresyon sıklıkla obsesif düşüncelerle birliktedir. Yaygınlığı son zamanlarda yapılan araştırmalarda %2–3 olarak bildirilmektedir. Yatışma dönemleri ile birlikte alevlenme dönemleri sergiler.
Panik bozukluk tekrarlayan panik atakları ile karakterizedir. Panik atak beklenmeyen yoğun korku atağı ile buna eşlik eden anksiyete belirtilerinden oluşur; Çarpıntı, kalp atışlarını hissetme, kalp atış hızında artış, terleme, titreme ve sarsılma, nefes darlığı ve boğulur gibi hissetme, soluğun kesilmesi, göğüs ağrısı veya göğüste sıkıntı hissi, bulantı ya da karın ağrısı, baş dönmesi, sersemlik hissi, düşecekmiş ya da bayılacakmış gibi olma, derealizasyon veya depersonalizasyon belirtileri, kontrolünü kaybedeceği veya çıldıracağı korkusu, ölüm korkusu, parasetezi, üşüme ürperme veya ateş basmaları. Panik bozukluklar kendiliğinden, durumsal ilişkili ve durumsal yatkınlık olarak üç alt gruba ayrılabilir. Kendiliğinden olan tipte tabloyu ortaya çıkaran bir etken yoktur. Durumsal ilişkili ve yatkınlık olan tiplerde atak başlatan bir etkenden söz edilir. Panik bozukluk en sık agorafobilerle karışabilir.
Diğer yandan diğer fobiler ve major depresyon ayırıcı tanıda göz önünde tutulmalıdır. Tıbbi durumlarla karışması sık karşılaşılan bir durumdur. Özellikle değişik endokrin hastalıklar (hipotiroidi, hipertiroidi, hiperparatiroidizm, feokromositoma, insulinoma ve ona bağlı hipoglisemi, epilepsi nöbetleri, tümörler, çeşitli merkezi sinir sistemi uyarıcıları, kardiyak ve pulmoner sistem hastalıkları, vb… Yaşam boyu yaygınlığı %1–4 düzeyindedir. Tipik olarak geç ergenlik veya erken erişkinlik döneminde başlar. Dalgalı seyir gösterir. Yaklaşık 1⁄3 ile 1⁄2 arası hasta takipte psikiyatrik sağaltım göstermektedir, normal yaşam sürer ancak dalgalanmalar ve tekrarlayan belirtiler gözlenir.
Fobiler özgül nesnelerden, koşullardan veya durumlardan yoğun korku ile ortaya çıkarlar. Agorafobi, özgül fobi ve sosyal fobi üç ayrı sınıf oluşturur. Agorafobiler panik bozukluk ile örtüşen bir tablodur. Özgül fobilerde anahtar özellik korkunun özgül nesne ile karşılaşılması sonrasında ortaya çıkmasıdır. Korkulan nesne ile karşılaşma ile korkulan nesneden zarar görme ya da korkulan nesne ile yüzleşmenin sonuçlarından korkma olarak tanımlanır. Kan, yaralanma korkusu olan kişi kanla karşılaştığında, yükseklik korkusu olanın da yüksekte bulunduğu zaman baş dönmesi yaşamaktan korkar. Diğer yandan kişi korkusunun aşırı ve anlamsız olduğunun farkındadır. Fobik nesneden kaçınma vardır ya da bu duruma yoğun sıkıntı ile katlanılır. Kişinin kaçınma davranışı yaşam kalitesini bozacak düzeydedir. Hayvan tipinde korku nesnesi bir hayvandır (Örneğin, yılan), doğal çevre tipinde ise korku nesnesi yüksek yerler, fırtına, vb… iken durumsal tipte ise uçak, asansör, kapalı yerler, vb… kan, enjeksiyon, yara tipinde ilgili durumlardir. Diğer tip diye adlandırılan tipte ise çok geniş bir yelpaze içinde korku nesneleri yer alır.
Sosyal fobi tanımadık kişilerle karşılaşıldığında ya da başkalarının gözünün üzerinde olabileceği bir ya da daha fazla toplumsal eylemi gerçekleştirdiği durumdan belirgin ve sürekli olarak korkmadır. Kişi küçük duruma düşeceğinden korkmaktadır. Korkulan bu toplumsal durumla karşılaşma her zaman anksiyete doğurur. Kişi bu durumun aşırı ya da anlamsız olduğunun farkındadır. Kişi bu toplumsal durumdan kaçınır ya da yoğun sıkıntı duyarak katlanır.
Bu nedenlerle kişinin mesleki işlevinin bozulmasına yol açar. Panik bozukluk ve major depresyon ile sıklıkla birlikte ortaya çıktığı gibi sosyal fobi bu tablolarla da karışabilir. Sosyal fobi yaygın bir durumdur, %215 arasında geniş bir dağılım gösterir. Sosyal fobiler geç çocuklukta ya da erken ergenlik döneminde başlar. Tanı ne olursa olsun diğer tüm psikiyatrik durumların tedavilerinde olduğu gibi Anksiyete Bozuklukları’nın tedavilerinde de tam bir tıbbi değerlendirme gerekir.
Özellikle tiroid hastalıkları, hipoglisemi, epileptik hastalıklar, kardiyak sorunlar, astım ve akciğer hastalıklar göz önünde bulundurulmalıdır. Madde kullanımları da tedavinin sağlıklı yürütülmesinde üstünde durulması gereken bir durumdur. Tedavinin türünün belirlenmesi hastanın durumu ile ilgilidir. Günümüzda daha yaygın olarak ilaç kullanımı gündemdedir.
İlaç tedavisinin oldukça geniş seçenekleri vardır; Benzodiazepinler (Minör Trankilizanlar), Buspiron, Antidepresanlar ve Antipsikotikler, Antiepileptikler, başka türler (Antihistaminikler).
Benzodiazepinler en sık kullanılan ilaç grubudur. Dört haftadan daha uzun kullanılması etkisinin azalıyor olması ve bağımlılık yapma özelliklerinden dolayı önerilmemelidir. Düzenli kullanılmamak koşuluyla uzun süre kullanılmasında da bir sakınca yoktur. GABA’nın postsinaptik reseptör düzeyindeki etkinliğini artırarak etkisini gösterir. Türkiye’de bulunan benzodiazepinlerin farmakolojik özellikleri tabloda verilmiştir. Uzun süre etkili olanlar (yarı ömrü 12 saatten uzun), orta süre etkili olanlar (yarı ömrü 5–12 saat), kısa süre etkili olanlar (yarı ömrü 5 saatten az) olarak ayrılırlar. Yarı ömrü uzun olanlar anksiyeti gidermek için tercih edilirken, kısa etkili olanlar uyku ilacı olarak tercih edilir.
Yaygın anksiyete bozukluğunda alprazolam, diazepam, lorazepam, panik bozuklukta alprazolam kullanılır.
Benzodiazepinler yaşamsal bir değeri yoksa kronik olarak kullanılmamalıdır, bağımlılık yaparlar. Başka yatıştırıcılarla (alkol, barbitürat) kullanılmamalıdır. Kesilirken anksiyete belirtilerinde şiddetlenme olabilir. Bu nedenle uzun ömürlü bir benzodiazepine geçmek ve doz azaltarak ilaç kesilmesinin gerçekleştirilmesi önerilir.
Buspiron (Buspon) α‑adrenerjik reseptör agonistidir. Bağımlılık yapmaz, yaygın anksiyete bozukluğunda etkilidir. Günlük ortalama dozu 20–30 mg olarak 2–3 doza bölünerek kullanılması önerilir. Etkisi 2–4 hafta düzenli kullanılma sonrasında ortaya çıkar. Daha önce benzodiazepin kullanan hastalarda etkisinin çok iyi olmadığı bildirilmektedir. Kesilirken doz azaltmaya gerek yoktur..
Antidepresanların anksiyete tedavisinde kullanımı gittikçe yaygınlaşmaktadır. Nerdeyse ilk seçilen ilaç grubu olmaktadır. Trisiklikler, selektif seretonin re-uptake inhibitörleri öncelikli seçilenlerdir. Yaygın anksiyete bozukluğunda mianserin (Tolvon), amitriptilin (Laroxyl), trazodon (Desyrel),
venlafaksin (Efexor) kullanılabilinir. Panik Bozukluk tablosunda trisiklik antidepresanlardan clomipramine (Anafranil) ve imipramine (Tofranil) ve selektif seretonin re-uptake inhibitörleri sık kullanılan ilaçlardır. OKB tedavisinde de selektif seretonin re-uptake inhibitörleri ve clomipramine (Anafra nil) ilk seçilen ilaçlardır.