
DERMATOLOJİ / OCAK 2016
Akne ile ilgili sorularımızı Acedemic Hospital Dermatoloji Bölümü’nden Prof. Dr. Zeynep Özlem Demirçay yanıtladı.
Akne nedir?
Akne pilosebase ünitenin inflamatuar hastalığıdır. Derinin en sık görülen hastalığı olan akne, toplumdaki bireylerin ortalama yüzde 80–90’nı herhangi bir yaş döneminde etkiyebilir. Hormonların yükseldiği ergenlik dönemi aknenin en sık görüldüğü dönemdir. Ancak akne ergenlik dönemine sınırlı bir hastalık olmayıp bebeklik döneminden erişkin döneme kadar her yaşta görülebilmektedir. Günümüzde 30 yaş üstü kişilerde oluşan veya devam eden akne oldukça sık karşılaşılan bir problemdir. Hormonların etkisiyle aşırı sebum üretimi, kıl follikülündeki anormal keratinizasyon ve tıkanıklık ve florada bulunan Propionibacterium Acnes adlı bakterinin kolonizasyonu ve bu faktörlerin birlikte başlatıkları inflamasyon aknenin etyopatogenizdeki ana faktörlerdir. Genetik yatkınlık aknenin oluşumunda önemli etkenlerden biridir. Yağlı ve tıkayıcı kozmetikler, polikistik over sendromu, adrenal hiperplazi gibi hormonal hastalıklar, lityum, kortikosteroid, iyot gibi ilaçlar akneyi tetikleyebilir.
30’DAN SONRA DEVAM EDİYORSA HORMONAL TESTLER YAPILMALI
Akne vücudun yüz, göğüs ve sırt gibi yağlı kısımlarına yerleşim gösteren komedon, papül, püstül, nodül ve kistik lezyonlarla karakterizedir. Akne kişinin görünen alanlarını etkilediği için aynı zamanda depresyon, anksiyete bozukluğu, sosyal fobi gibi birçok psikolojik probleme yol açabilmekte ve kişinin hayat kalitesini bozabilmektedir. Bu nedenle uygun şekilde tedavi edilmesi önemlidir. Hastalara tedavi önerirken hastanın yaşı, aknenin şiddeti, hastanın akneden ne kadar etkilendiği göz önünde bulundurulmalıdır. Kadın hastalarda hormonal bozukluk için ipucu olabilecek menstruasyon düzensizlik, hirsutism ve erkek tipi saç dökülmesi gibi bulgular sorgulanmalıdır. Çok şiddetli aknesi olan, tedaviye yanıt vermeyen veya 30 yaş üzerinde aknesi devam eden kadın hastalarda menstruasyon döneminde FSH, LH, serbest testesteron DHEA-SO4 gibi hormonal testlerin araştırılması, overlerin ultrasound ile incelenmesi altta yatan hormonal bozukluğun ekarte edilmesi açısından önemlidir.
Akne tedavisi nasıl yapılır?
Akne tedavisini topikal ve sistemik olmak üzere ikiye ayırabiliriz. Topikal retinoidler, benzoyl peroksit, azeleik asit ve topikal antibiyotikler ve bunların farklı kombinasyonları aknenin lokal tedavisinde kullanılan başlıca ajanlardır. Topikal retinoid olan tretinoinin komedolitik ve antiinflamatuar etkileri vardır. Özellikle tedavi başlangıcında kızarıklık, soyulma gibi irritasyon bulgularına neden olabilir. Gün aşırı kullanılması ve sürüldükten 15–20 dakika sonra yıkanması irritasyonu azaltabilir. Ayrıca güneş hassasiyeti yapabileceği için güneşten korunmayı gerektirir. Benzoyl perosit içeren preparatların antibakteryel etkinliği vardır ve lokal antibiotiklerde olduğu gibi bu ajana karşı direnç gelişmesi söz konusu değildir. Bu nedenle antibiyotik direncini azaltmak için diğer oral veya topikal antibiyotiklerle kombinasyonu önerilmektedir. Eritromisin, klindamisin, sdyum sulfasetamid ve tetrasiklin içeren topikal akne jel veya kremleri vardır. Bu preparatların kullanımı sırasında sıklıkla ortaya çıkabilen antibiyotik direnci etkinliklerini sınırlamaktadır.
Aknenin sistemik tedavisinde tetrasiklin, doksisiklin, eritromisin, azitromisin ve klindamisin gibi antibiyotikler kullanılmaktadır.
ANTİBİYOTİK DİRENCİNDEN AKNE DE ETKİLENİYOR
Günümüzde gittikçe artan antibiyotik direnci aknenin sistemik tedavisinde de karşılaşılan önemli sorunlardan biridir. Antiandrojen etkisi olan hormonal tedaviler, özellikle altta yatan hormonal bozukluğu olan veya bir doğum kontrol yöntemi kullanmak isteyen kadın akne hastaları için bir tedavi seçeneği olabilir. Oral kontraseptifler ve spironolakton bu grupta sayılabilir. Şiddetli, diğer tedavi yöntemlerine dirençli, tekrarlayan, skar bırakan veya psikolojik problemlere neden olan aknede en etkin tedavi seçeneği sistemik isotretinoittir. Bu ilaç teratojenik olduğu için kadın hastalarda mutlak doğum kontrolü sağlanmalıdır. İlacın karaciğer enzimleri ve kan yağlarına olabilecek olumsuz etkilerinin laboratuar testleri ile izlenmesi gerekir. Hastalar ortaya çıkabilecek depresyon bulguları açısından uyarılmalı, depresyon eğilimli hastalarda bu ilaçtan kaçınılmalı veya bu tür hastalar psikolojik açıdan çok dikkatle izlenmelidir. Fotodinamik tedavi, kırmızı, mavi ışık ve bazı lazerlerin inflamatuar aknede etkileri araştırılmaktadır. Akne izlerinin tedavisinde ise en çok fraksiyone Er YAG, CO2 lazer ve dermaroller yöntemleri kullanılmaktadır.