
GASTROENTEROLOJİ / TEMMUZ 2016
Türkiye’de yemek borusu, mide, bağırsaklar, karaciğer, safra yolları ve pankreas hastalıklarıyla ilgilenen gastroenteroloji uzmanı sayısının azaldığı; bunun gelecekte hizmet sunumunu aksatabileceği, hasta mağduriyetine ve ekonomik kayba yol açabileceği belirtildi.
Türk Gastroenteroloji Derneği Başkanı Prof. Dr. Serhat Bor, Türkiye’de şu anda yaklaşık 761 olan sindirim sistemi hastalıklarıyla ilgilenen gastroenteroloji uzmanı sayısının giderek azaldığını, bunun gelecekte ciddi bir sorun olabileceğini belirterek, “Avrupa ülkelerinde 100.000 kişiye düşen gastroenterolog sayısı incelendiğinde, Türkiye yüzde birin altında olan tek ülke durumunda. Bu oran, Macaristan’da yüzbinde 20, İtalya’da yüzbinde 8 iken Türkiye’de yüzbinde 0.9’dur” dedi.
10 KİŞİDEN 7’SİNDE VAR
Prof. Dr. Bor, uzmanlık alanlarının yemek borusu, mide, bağırsaklar, karaciğer, safra yolları ve pankreas hastalıklarını kapsadığını ve başta reflü, ülser, hepatit, safra yolları ve pankreas hastalıkları, gastritin yanı sıra sindirim sistemindeki kanserlerle de ilgilendiklerini söyledi.
Türkiye’de reflü sıklığının yaklaşık yüzde 23 olduğunu ifade eden Prof. Dr. Bor, “Ülkemizde kabızlık sıklığı yüzde 9, altına büyük abdest kaçırma oranı yüzde 3.5, hassas bağırsak hastalığı sıklığı yüzde 15’dir. Bunun yanı sıra, safra taşı, hepatitler, kanserler olmak üzere nerdeyse her 10 kişiden 6–7’sinde sindirim sistemi hastalığı olduğu öngörülüyor.” diye konuştu.
Prof. Dr. Bor, “Türkiye’de bu hastalıkların tanı ve tedavisi için yeterli sayıda gastroenteroloji uzmanı bulunmuyor, bu durum ciddi bir sağlık sorunudur. Ülkemizde bu alanda görev yapan derneğimiz üyesi uzman sayısı 761’dir. Bu sayı, ne tanı ve tedavi, ne akademik çalışma ne de araştırma geliştirme yapılabilmesi için yeterli değildir” değerlendirmesinde bulunarak şöyle devam etti:
“Avrupa ülkelerinde gastroenteroloji uzmanı sayısı incelendiğinde, Türkiye yüzbinde birin altında olan tek ülke durumunda. Bu oran, Macaristan’da yüzbinde 20, İtalya’da yüzbinde 8, Belçika’da yüzbinde 6, Avusturya’da yüzbinde 5, Fransa’da yüzbinde 5, İsrail’de yüzbinde 4, Portekiz’de yüzbinde 4, Romanya, İsveç ve İsviçre’de de yüzbinde 3 iken Türkiye’de yüzbinde 0.9’dur. Bu oran daha da düşmeye başladı. Çünkü, ihtisasa ayrılan yan dal kadroları azaldı. 2012 öncesi yılda 110 gastroenteroloji yan dal asistanı için kadro açılırken, son 4 yılın ortalaması 23’e düştü. Mesleği bırakan, hayatını kaybeden, emekli olan, yurt dışına giden meslektaşlarımız hesaplandığında, gastroenteroloji uzmanı sayısı daha da azalmaktadır. Bu, hem kaliteli, doğru, zamanında verilebilecek hizmet sunumunu aksatmakta hem hasta mağduriyetine hem de maliyet kaybına neden olmaktadır. Çünkü, başta karaciğer olmak üzere birçok hastalığın tedavisi oldukça pahalıdır ve bunların hasta olmadan önlenebilmesi için uzman hekim ihtiyacının karşılanması gerekir. Bunun için vakit kaybetmeden yan dal kadro sayısının artırılması gerekir. Aksi takdirde gastroenteroloji giderek nesli kaybolmakta olan bir branş haline geliyor.”
Gastroenteroloji eğitiminde 3 yıl boyunca endoskopi eğitimi verildiğini vurgulayan Prof. Dr. Bor, çok kısa süreli ve yetersiz eğitimler sonucu yapılan endoskopi uygulamalarının ciddi sorunlara yol açabileceğini ifade eden Prof. Dr. Bor, “Ülkemizde endoskopi bu işin eğitimini alan uzman hekimler tarafından yapılırken, maalesef geçerliliği bilimsel açıdan şüpheli çok kısa süreli eğitimlerle sertifika alan hekimlerce de yapılmaktadır. Bu ise hem halk sağlığı açısından hem de mali kaynağın akılcı kullanımı açısından ciddi sorunlara yol açmaktadır. Bu konuda Sağlık Bakanlığı’nın çıkardığı yönetmelik izlenmelidir.” görüşünü savundu.
ENDOSKOPİYİ UZMANI YAPMALI
Prof. Dr. Bor ayrıca, modern tanı ve tedavi yöntemleri arasında önemli yer tutan endoskopik girişimlerin; yemek borusu, mide ve oniki parmak bağırsağının rahatsızlıklarında nedenin ortaya çıkarılması amacıyla yapılan oldukça etkin ve güvenilir yöntem olduğunu söyledi. Bor, “Bu işlem, hekimin doğru teşhis koymasını ve sağlık sorununun tedavisinin planlanmasını sağlar. Endoskopinin başarısı ve hastanın endoskopiden rahatsızlık duymaması; kimin yaptığına, nerede yapıldığına, nasıl yapıldığına ve deneyimli bir yardımcı ekibinin olup olmamasına göre değişir. Zamanında ve işin uzmanı tarafından yapılan endoskopi ile gereksiz uygulamalar da önlenebilir.” dedi.
Bor, bu yöntemle kolonoskopi olarak adlandırılan tüm kalın ve ince barsağın son 20–30 santimetresinin görülebildiği alt sindirim sistemi ve safra yollarına yönelik uygulama yapılabildiğini de anımsatarak, ileri endoskopik girişimlerle de kalın bağırsak ya da sindirim sistemindeki 10–15 santimetre büyüklüğündeki tümörlerin çıkartılabildiğini bildirdi. Bunların, ileride kanserleşme riski bulunan tümörler olduğunu vurgulayan Bor, uygulamaların yerinde ve tam olarak yapılabilmesi, kime ne zaman uygulanacağının belirlenebilmesi için mutlaka alanda eğitim almış hekimlerce gerçekleştirilmesi gerektiği değerlendirmesinde bulundu.